Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/77 E. 2021/952 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/77 Esas
KARAR NO : 2021/952

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/01/2021
KARAR TARİHİ : 27/10/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında oto yedek parça alım satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin davalıya mal sattığını, davalının malları teslim almasına rağmen bedelini ödemediğini, alacağının tahsili amacıyla davalı tarafa karşı Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün …… esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı usulüne uygun meşruhatlı davatiyeye rağmen davaya cevap vermemiş, kendini vekille temsil ettirmiş ve duruşmalara katılmamıştır.
Dava, davacının, faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy ……. İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 59.154,69 TL asıl alacak, 7.442,96 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 66.597,65 TL alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi 25/06/2021 tarihli raporunda; davacının, incelenen ticari defterlerine göre 2020 yılında davalı adına 28 adet fatura düzenlediği, davalı tarafından kredi kartı ve çek ile bir miktar ödeme yapıldığı, bir adet fatura için iade faturası düzenlendiği, 27.200,00 TL tutarlı karşılıksız çıkması nedeniyle iade kaydının yapıldığı, ancak iade işleminin takip tarihi sonrası olduğunu, takip tarihi itibariyle davacı alacağının 59.154,69 TL olduğunu, davacı tarafça 2020 yılında 24 adet fatura için BS bildiriminde bulunulduğu, davalı tarafça da yine 24 adet fatura için BA bildiriminde bulunulduğu, davalı tarafça e-beyanı yapılan faturaların davalı kayıtlarına alınmış olduğunun görüldüğünü bildirmiştir.
Davacı, faturaya dayalı cari hesap alacağının tahsili talebiyle başlatmış olduğu takibe yapılan itiraz üzerine eldeki davayı açmış olup, 6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
Davacı, fatura alacağı olduğundan bahisle iddiada bulunmuş olup, faturalara konu malın teslim edildiğine ilişkin ispat yükü davacı üzerindedir.
BA formundaki fatura kayıtları ile ilgili araştırma ve inceleme yaptırılmış olup bu kayıtların bir bütün olarak davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. )
Esasen VUK nun 381 seri nolu genel tebliği ve Ba formu içeriği ile vergi uygulaması gözetildiğinde aksini düşünmek mümkün değildir. Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu malları teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlar.
Sonuç olarak, incelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporu içeriğine göre; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, davalı tarafça defter ve belgeler ibraz edilmediğinden karşılaştırma yapılamadığı, ancak davacı defterlerinde kayıtlı olup, BS formuyla bildirimi yapılan faturaların davalı tarafça BA formuyla bildirimlerinin yapıldığı ve davalının BA bildirimlerinin miktar ve adet olarak davacının düzenlediği faturalarla uyumlu olduğunun anlaşıldığından davacının, asıl alacak yönünden davasının kabulüne karar verilmiştir.
Davacı tarafça işlemiş faiz talebinde bulunulmuş ise de, takipten önce davalının temerrüde düşürüldüğü ispatlanamadığından işlemiş faize yönelik talebin reddine karar verilmiştir.
Davalının aleyhine girişilen icra takibinin tamamına haksız olarak itiraz ettiği, dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi faturadan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kısmen kabulü ile 59.154,69 TL asıl alacak yönünden davalının Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin asıl alacak yönünden devamına; Asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı kanunun 2/2. Maddesi gereğince Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için ön gördüğü değişen oranlarda avans faiz oranı uygulanmasına,
İşlemiş faize ilişkin talebin reddine,
Asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 11.830,93 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gerekli 4.040,85 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 804,34‬ TL harcın mahsubuyla bakiye 3.236,51 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 804,34‬ TL peşin harç olmak üzere toplam 863,64‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça posta / tebligat / bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 744,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı üzerinden takdiren 660,85 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 8.490,11 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Reddedilen kısım üzerinden hesap edilen 4.080,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/10/2021

Katip …

Hakim …