Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/663 E. 2022/808 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/663
KARAR NO : 2022/808

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/08/2021
KARAR TARİHİ : 20/09/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili arasında Fuar Katılım Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca toplam 4 adet çekin davalı şirkete teslim edilmek sureti ile sözleşme bedeli ödendiğini ve müvekkilinin üzerine düşen edimi ifa ettiğini, ancak müvekkili şirketin sözleşme şartlarına uygun olarak üzerine düşen bütün edimleri yerine getirdiğini, ödemelerini yapmış olmasına rağmen davalı şirketin üzerine düşen edimi ifa etmediğini, sözleşmede belirlenen tarihte fuarın gerçekleşmediğini, bunun üzerine müvekkili şirketin davalıya Bakırköy ……… Noterliğinin 26/10/2020 tarih ve ……… yevmiye numaralı ihtarname göndererek “…26-31 Ocak 2021 17……… Mobilya fuarının belirlenen tarihte gerçekleşemeyeceği/yapılamayacağı kesin olduğundan sözleşmeye bağlı olarak ödenen 31.102,00 TL nakit ve 26.878,15-TL (30.10.2020 tarihli çek bedeli) toplam 57.980,15-TL nin nakden ve “madde 1b,c ve d” de belirtilen 3 adet çekin ciro, devir, temlik edilmemesini, müvekkile 3.gün içerisinde iadesinin yapılması….” ihtar ve ihbar edildiğini, işbu ihtarnamenin tebliğine rağmen davalı şirket tarafından herhangi bir müspet ve menfi cevabın verilmediğini, hatta tam aksine süreç içerisinde diğer 3 adet çekin bedelini de tahsil ettiğini, bunun üzerine davalı şirket aleyhine Bakırköy ……. İcra Müdürlüğünün …….. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davanın kabulü ile davalı şirketin haksız ve kötü niyetli bir şekilde icra dosyasına yapılan itirazının iptaline ve takibin devamına, davalı şirketin kötüniyetli olarak itiraz ettiğinden müvekkili lehine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu ……. Fuarının ……… tarihleri arasında gerçekleştirilmek üzere planlandığını, müvekkili şirket tarafından gerekli başvuruların yapıldığını ve fuarın bu tarihte gerçekleştirilmesi için gerekli tüm hazırlıkların tamamlandığını, ancak Covid 19 Pandemisinin ortaya çıkması ile birlikte Ticaret Bakanlığı tarafından alınan karar ile ülkemiz genelinde yapılacak olan tüm fuarların 16 Mart 2020 tarihinden 01 Eylül 2020 tarihine kadar durdurulduğunu, 03 Ağustos – 08 Ağustos 2021 tarihinde yapılmasında mutabakat sağlandığından dolayı fuarın bu tarihe ertelendiğini, davacı vekilinin dilekçesinde belirttiğinin aksine Fuarın 26-31 Ocak 2021 tarihinde düzenleneceği belirsiz bir husus değildir. Söz konusu Fuar sektör temsilcileri ile de mutabık kalınarak mücbir sebeple bir sonraki dönem olan 03-08 Ağustos 2021 tarihine ertelendiği ve 03/08/2021 tarihinde fuarın gerçekleştiğini belirterek davacının hukuki dayanaktan yoksun olan davasının öncelikle yetkisizlik nedeniyle usulden reddine, esastan reddine ve yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davacının üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DOSYANIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye istinaden davalının üzerine düşen görevi ifa etmediği iddiası ile sözleşmenin feshi ile sözleşme kapsamında ödenen bedelin iadesine dair başlatılan icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı icra dosyasına yapmış olduğu itirazında müvekkilinin alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcunun olmadığını, bu nedenle takibe, borca, ödeme emrine, işlemiş ve işleyecek faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini beyan etmiştir.
Bakırköy ……. İcra Müdürlüğü’nün …….. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 138.614,60 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili için ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan madde de belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve ……. Esas, …….. Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Akitlerin ifasını şartların değişmemesine bağlayan fikir (clasula rebus sic stantibus) gerçeğe tam olarak uygun değilse de, ahde vefa prensibine kesin ve sıkı sıkıya bağlılığında her zaman adil olmadığı görülmektedir. Bugün İsviçre-Türk hukukunda çoğunlukla dayanılan esas, uyuşmazlıklara dürüstlük kuralı uyarınca çözüm bulunmasıdır (Oğuzman, K.: Borçlar Hukuku Dersleri,Cilt 1, 4.Bası, İstanbul 1987, s.123; Serozan, R.: Borçlar Hukuku, Genel Bölüm, İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme 3.Cilt, İstanbul 1994, s.164; Kaplan, İ.: Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara 1987, s.112; Burcuoğlu, H.: Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995, s.4; İsviçre Hukuku için Bkz. Eugen Bucher, Schweizer Isch’es Obligationenrecbt Allgemeiner Teil, 2.Bası, Zürich 1988, s.385 vd. Henri Deschenaux, Le Titre Preliminaire Du Code Civil,Fribourg 1969, s.183).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir. (Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 2021/632 esas-2021/668 karar)
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde “Genel Olarak” madde başlığı altında “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını Mart 2020 ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlanmış ve bu kapsamda hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında olmak üzere zaman zaman ve ihtiyaç durumuna göre sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmış olup, salgının etkilerinin ve yetkili kurumlarca alınan tedbirlerin halen devam ettiği bilinmektedir.
Yaşanılan salgın hastalık sürecinin olağanüstü bir durum olduğu ve taraflarca öngörülemeyeceği açıktır. O halde genel olarak salgın hastalık sürecinin Türk Borçlar Kanunu’nun 138.maddesinde belirtilen olağanüstü durum olarak kabul edilmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesinde belirtilen borçludan kaynaklanmayan imkansızlık sebebi olarak kabul edilmesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında akdedilen fuar sözleşmesinde, fuarın düzenlenme tarihi bulunmamakla birlikte dosyadaki taraf beyanları ile dava konusu fuarın 26-31 Ocak 2021 tarihinde gerçekleşecek ……. Fuarı için fuar katılım sözleşmesi yapılmış ve sözleşme gereği davacı tarafça, 138.614,60 TL olan sözleşme bedeli muhtelif tarihlerde ödenmiş ise de, davacı tarafça 26/10/2020 tarihinde Bakırköy …….. Noterliğinin …….. yevmiye no’lu ihtarı ile sözleşmenin feshedildiği ve yatırılan sözleşme bedelinin de iadesinin ihtaren bildirildiği anlaşılmış ve taraflar arasında bu konuda bir uyuşmazlık bulunmadığı da anlaşılmıştır.
Davalı tarafça covid-19 pandemisinin 2. Dalgası kapsamında fuarın 03-08 Ağustos 2021 tarihine ertelendiği belirtilmiş sözleşmenin, sözleşmede belirtilen tarihlerde ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerden dolayı imkansızlaştığı görülmüştür.
Davalı her ne kadar, fuarın iptal edilmeyip, ertelendiğini ve davacı ile müvekkili arasında imzalanmış olan Fuar Katılım Sözleşmesi’nin 2. Maddesi uyarınca sözleşmeyi imzalayan katılımcıların, sözleşmenin imzalanmasından sonra ilgili fuara katılmayı reddetmeleri halinde dahi katılımcıların sözleşmeden doğan maddi ve manevi sorumlulukları devam ettiğini, bu durum müvekkilin fuarlar ile ilgili yapacağı iptal dahil her türlü değişiklik hallerinde dahi geçerli olduğunu, Fuar Katılımcı Sözleşmesini imzalamakla davacının bütün bu koşulları kabul ettiğini, sözleşme yükümlülükleri aynen devam ettiğini belirtmiş ise de, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin incelenmesi ile sözleşme hükümlerinde davacıya, fuar katılım tarihinde tek taraflı değişiklik yapma hakkı tanınmadığı görülmüştür.
Davalının haklı bir sebep göstermeksizin sözleşme kapsamında borçlandığı edimleri tarafların beyanı ile sabit olan tarihlerde yerine getirmemesi ve davacı tarafça ifanın imkansızlaşmasına dayalı olarak sözleşmeden dönülmesi nedeniyle davalıya yapılan ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince iadesi gerektiği anlaşıldığından davacı talebine konu takibinde haklı bulunmuş, sözleşmenin feshine ilişkin ihtarnamede, ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren üç gün içinde bedelin iadesi talep edilmiş olup, ihtarnamenin 30/10/2020 tarihinde davalıya tebliğ edildiği dikkate alındığında davacının işlemiş faiz talebi de yerinde görülmüş ve davanın kabulüne karar verilerek itirazın iptali ile takibin devamına hükmolunmuştur.
Dava, İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi sözleşme kapsamında ödenen bedelin iadesi istemine yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile davalının Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin aynı koşullar ile devamına,
2-Asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilecek icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 10.306,55 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 1.822,24 TL harcın mahsubuyla bakiye 8.484,31 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 1.822,24 TL peşin harç, 8,50 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 1.890,04 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça posta / tebligat olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 46,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-AAÜT gereğince hesap edilen 23.631,87 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/09/2022

Katip …….
e-imzalıdır

Hakim ……….
e-imzalıdır