Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/58 E. 2022/802 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/58 Esas
KARAR NO : 2022/802

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/02/2016
KARAR TARİHİ : 19/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekilinin davalıya vermiş olduğu hizmet karşılığında düzenlenen faturaların davalıya teslim edildiğini, davalının fatura bedelini ödemediğini, alacağının tahsili amacıyla davalı tarafa karşı Bakırköy …… İcra Dairesi ‘nün ….. esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı usulüne uygun meşruhatlı davatiyeye rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
DELİLLER : Bakırköy …… İcra Dairesi ’nün ….. esas sayılı dosyası, sunulan faturalar, ticari defterler ve belgeler, muavin defter kayıtları, bilirkişi incelemesi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ….. Hukuk Dairesinin ….. Esas ……. Karar ve 23/12/2020 tarihli ilamı, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında faturalardan kaynaklı bakiye cari hesap alacağının tahsiline yönelik başlatılan Bakırköy ……. İcra Müdürlüğü’nün …… sayılı icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davanın 01/02/2016 tarihinde mahkememizin …… esas sayılı dosyası ile açıldığı, 25/12/2017 tarihinde verilen karar üzerine istinaf edildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …… Hukuk Dairesinin …… Esas ….. Karar ve 23/12/2020 tarihli ilamı ile mahkememiz kararının kaldırıldığı anlaşıldı.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi 06/02/2022 tarihli raporunda; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …….. Hukuk Dairesi 23.10.2020 tarihli kararı, tanık beyanları, dosya muhteviyatında bulunan bilirkişi raporu, kayıt ve belgeler ile birlikte davacı tarafın takip tarihi itibariyle alacağının seçenekli olarak hesaplandığı, nihai değerlendirmenin mahkemenin takdirine bırakıldığını, davacı tarafın dosya muhteviyatına sunduğu cari hesap ekstresinde, 2015 yılı: davalı taraf ile cari hesap ilişkisinin 31.01.2015 tarihli 357,48 TL (B) tutarlı kayıt işlemi ile başladığı, 22.08.2015 tarihinde davacı tarafın davalı taraftan 1.606,24 TL alacaklı olduğu, 16.09.2015 tarihine kadar 3 adet KDV dahil 26.108,56 TL tutarlı fatura kaydı ile davacı tarafın davalı taraftan 27.714,80 TL alacaklı duruma geçtiği, 16.09.2015 tarihinde davacı tarafın davalı taraftan 27.714,80 TL alacaklı olduğu tespit edildiğini, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında; dosya muhteviyatında bulunan 02.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda, 04.08.2015 tarihi itibariyle davalı tarafın davacı tarafa 1.606,24 TL borçlu olduğu tespit edildiğini, Tarafların Ticari Defter Ve Kayıtları Karşılaştırıldığında tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre 22.08.2018 tarihi itibariyle davacı tarafın davalı taratan 1.606,24 tl alacaklı olduğu, davacı tarafın 16.09.2015 tarihine kadar 3 adet kdv dahil 26.108,56 tl tutarlı fatura ile kaydı ile davalı taraftan 27.714,80 tl alacaklı duruma geçtiği, 3 adet KDV dahil 26.108,56 TL tutarlı faturanını davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı, faturaların eksiksiz teslim eden ile eksiksiz teslim alan kısımlarının boş ve imzasız olduğu, imza karşılığı teslim edilmediği ve teslim alınmadığı, İş bu 3 adet KDV dahil 26.108,56 TL tutarlı faturayı davacı tarafın BS formu ile beyan ettiği, davalı tarafın BA formu ile beyan etmediği, davacı tarafın Bakırköy ……. Noterliğinin 30.09.2015 tarihli …… yevmiye madde numaralı ihtarnamesinde, davacı tarafın 27.714,80 TL tutarındaki alacağı ihtar tebliğinden
itibaren 7 gün içerisinde talep ettiği, ihtarnamenin 02.10.2015 tarihinde tebliğ edildiği,
davalı tarafın 09.10.2015 tarihinde temerrüde düştüğü, seçenek 1: takip tarihi itibariyle asıl alacağın 1.606,24 TL + ihtarname
bedelinin 166,00 TL + işlemiş faizin 5,22 TL, toplam alacak 1.777,46 TL
olarak hesaplandığını, seçenek 2: takip tarihi itibariyle asıl alacağın 27.714,80 TL + ihtarname
bedelinin 166,00 TL + işlemiş faizin 90,07 TL, toplam alacak 27.970,87 TL
olarak hesaplandığını bildirmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ……. Hukuk Dairesinin …… Esas ….. Karar ve 23/12/2020 tarihli ilamında;
Dava, davalıya verildiği iddia oluna hizmet nedeniyle düzenlenen fatura bedellerinin ödenmemesi sebebiyle davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy ……. İcra dairesinin …. E sayılı takip dosyası örneğimin incelenmesinde; 27.714,80 TL asıl alacak 143,51 TL işlemiş faiz ve 166,00 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 28.024,31 TL alacağın tazmini amacıyla 27.714,80 TL bedelli faturadan kaynaklı takip başlatıldığı ve yapılan itiraz üzerine takibin durdurulmasına dair karar verildiği, davanın da süresi içerisinde açıldığı yapılan incelenmesinde anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporunda özetle, taraflar arasında 2015 yılında başlayan ticari ilişkinin Ağustos ayına kadar sorunsuz devam ettiği, 22.08.2015 tarihli tarafalar arasında düzenlenen cari hesap mutabakatını mevcut olduğu, bu tarihteki davalı taraf borcu 1:606,24 TL olup her iki tarafın defter kayıtları ile teyit edildiği, bu tarihten sonra kesilen 3 adet toplamda 26.108,56 TL lik faturanın defter kayıtlarında mevcut olmadığı, davalının iş bu hizmeti almadığı yönünde iddiasın da bulunduğu,, imzalı bir hesap mutabakatının da olmadığı belirtilerek ; davacının mal ve hizmet verdiği iddiasının mahkemece kabul görmesi halinde anapara alacağının 27.714,80 TL olduğu, ancak fatura ve mal ve hizmetin davalıya verildiği husunda yazılı bir belge bulunmadığı göz önüne alındığında takip tarihine kadar anapara alacağının 1.606,24 TL olarak hesap ediliği belirtilmiştir.
Mahkemece davacının tanıkları dinlenmemiş olup, dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmış olması nazara alınmak suretiyle yemin metnini sunmak üzere davacı tarafa süre verilmiş ve 25.12.2017 tarihli celse de davalı şirket yetkilisince yemin eda edilmesi göz önüne alınarak davanın reddine dair karar verilmiştir.
31.10.2016 ve 20.02.2017 tarihli celselerin ön inceleme duruşması olarak yapıldığı ancak davaya konu uyuşmazlığın mahkeme tarafından tespiti işlemin yapılmadığı ve 20.02.2017 tarihli celsede ”-Her iki yana 2 haftalık kesin süre içerisinde tüm delillerini yazılı olarak sunmak karşı tarafa tebliğ ettirmek ve HMK 194 ve devamı uyarınca delillerinin dayanaklarını yazılı olarak açıkça belirtmek üzere ayrı ayrı her iki yana 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içinde delillerinin dayanaklarını açıkça ibraz etmedikleri takdirde delil bildirilmemiş sayılacaklarının bilinmesine, ” ve 24.04.2017 tarihli celsede ”oturum arasında davalı yanca sunulan 06/03/2017 tarihli delil listesi kesin sürede verilmiş olmakla birlikte HMK 194 koşullarını taşımadığından davalı yanın tanık delilinin toplanmasına yer olmadığına,” dair ara karar oluşturulmuştur.
Mahkemece yapılan yargılamada, tahkikata esas teşkil etmek üzre taraflar arasındaki çekişmeli husular belirlenmeden taraflardan tanık listesi sunması beklenemez. Bu bakımdan 20.02.107 tarihli celse verilen 1 no lu ara karar hukuki olarak taraflar yönünden sonuç doğurmayacaktır.
Taraflar, somutlaştırma yükü çerçevesinde, dilekçelerinde hangi delillere dayandıklarını bildirmek zorunda olduklarından, tanık deliline dayanmak isteyen taraf bu hususu dava , cevap dilekçelerinde belirtmek zorundadır. Ancak, taraflar tanıkların isim ve adresinden oluşan tanık listesini ise bu dilekçelerinde vermek zorunda değildirler. Tanık listesi, tahkikat aşamasında hakim tarafından taraflar tanınacak süre içerisinde mahkemeye sunulmalıdır. Zira, hangi vakıaların ispatının gerekli olduğu ön inceleme aşamasında belirlenip mahkemece bu vakıalardan hangilerinin tanıkla ispatının caiz olduğu konusunda bir karar verildikten sonra tanık listesi sunulabilir. Bu hususu ön inceleme aşamasında açıklığa kavuşturulduktan sonra, tahkikat aşamasında, mahkemece tanık dinlenilmesine karar verildikten sonra, taraflara, tanık listesi sunmak üzere kesin süre verilmelidir.
Yargıtay ….. Hukuk Dairesinin 24.01.2013 tarih ….. E ….. K sayılı ilamında, mahkemece davacı vekiline, gösterdikleri tanıkların ad ve soy adı ile adreslerini hangi tanığın hangi vakıaya ilişkin olduğunu içeren dilekçe vermesi için mehil verilmeden davanın neticeye bağlanması doğru olmadığı belirtilmiştir.
Tarafların sunduğu dilekçelerinde yemin deliline açıkça dayanması halinde ise önce diğer deliller incelenmeli ve toplanmalıdır. Zira ileri sürülen iddia diğer delillerle ispatlanması halinde yemin deliline başvurulması gereken bir durum hasıl olmayacaktır. Bu haliyle yemin, en son çare olarak başvurulan bir delildir. Başka bir deyişle, yemin deliline başvurabilmek için öncesinde yemin delili dışında ileri sürülen diğer deliller incelenmeli ve bunların yeterli olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
Davaya konu somut olayda, ön inceleme duruşmasının usulüne uygun olarak icrası göz önünde bulundurularak, davaya konu uyuşmazlığın belirlenerek, davacının tanık deliline dayanmış olması göz önünde bulundurularak tanık listesi sunmak üzere kesin süre verildikten sonra oluşacak duruma göre tanıkları dinlenmeli ve yemin delili göz önüne alınmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.a.6 bendi gereğince kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine iadesine dair karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”şeklinde karar ile mahkememiz kararı kaldırıldığı anlaşılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ….. Hukuk Dairesinin ……. Esas …… Karar ve 23/12/2020 tarihli ilamı doğrultusunda tanıkların dinlenmesi amacıyla ara kararlar kurularak bildirilen tanık beyanları dosyaya kazandırılmıştır.

Davacı Tanığı ……. beyanında; ”ben davacı şirkette şoför olarak çalışırdım yaklaşık bir buçuk sene önce işten ayrıldım, ben yaklaşık bir sene davalı şirkete şoför olarak yemek götürdüm, günce 3 öğün yemek götürdüm, bazen 2 kere bazen günde bir kere gitmişliğim vardır, ben herhangi bir fatura götürmedim, ben yemekleri teslim ederken de herhangi bir yazı almadım ancak davalının sorumlusu ……. ile bu işi yapıyordum, her zaman olmasa da bazen bizimle birlikte geliyordu, biz sadece yemekleri davalıya teslim ediyorduk, 2015 yılı Ocak ayında başladık 2015 yılı 11. Aya kadar götürmeye devam ettim, benim bildiklerim bu kadardır, tanıklık ücreti talebim yoktur”
Davacı Tanığı … beyanında; ”Ben davacı ……. Gıda Şirketinde 2015 yılı 15 Eylül de işe başladım, 2019 yılında işten ayrıldım. Davalı şirketin Kavacık’ta bulunan şantiyelerine 1 hafta yemek götürdüm, ben davacı şirkette şoförlük yapıyordum, davalı şirkete yaklaşık 1 hafta günde 3 öğün yemek götürdüm, sonra kestiler, ben oraya girdiğimde arkadaşlarım bana buraya 1 senedir yemek verdiklerini söylemişlerdi, ben kaç kişilik yemek götürdüğünü hatırlamıyorum, sanıyorum 20-30 kişilikti, ödenmeyen yemek borcu olduğunu duydum ancak ne kadar olduğunu bilmiyorum, son faturaların ödenmediğini söylemişlerdi, tanıklık ücreti talebim yoktur” dediği.
6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
Takip dosyası, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına nazaran; davacının sözleşme ilişkisi ve mal teslimine ilişkin ispat vasıtası getiremediği, davalının takibe konu faturaların davalı adına düzenlendiği ve faturaların davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı, faturaların eksiksiz teslim eden ile eksiksiz teslim alan kısımlarının boş ve imzasız olduğu, imza karşılığı teslim edilmediği ve teslim alınmadığı, davacı yan teslim olgusunun ihtarname ile sağlandığını, bu yerinde sayılmazsa teslime ilişkin olarak tanıklarının dinlenmesini talep etmiş olup; dinlenen davacı tanıkları tarafından; dava konusu edilen faturalara ilişkin olarak, davacı tarafından teslim edildiğine dair somut bilgilerinin olmadığının anlaşılarak, davacı yan delilleri arasında açıkça yemin deliline de dayandığından davalı şirket yetkilisine 25/12/2017 tarihli celsede yemin eda ettirilmiş, bozma sonrası 19/09/2022 tarihli celsede davacı vekili bu yeminin geçersiz olduğunu fakat yemin teklif etmediklerini beyan etmiş ve buna göre sonuca gidilmiştir. Tüm dosya içeriğinden yanlar arasında ticari ilişki bulunduğu; davacının açık hesap alacağı için takibe giriştiği; fatura dayanakları yemek hizmetinin verildiği ispatlayamadığı, faturaların tesliminin sabit olunmadığı, davalı defterlerinde de kayıtlı olmadığı, davalı şirket yetkilisinin hizmet alınmadığı yönünden yemin ettiği tesbit edilmiş davanın reddine ilişkin aşağıdaki hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harcın davacı tarafça yatırılan 338,47 TL harçtan mahsubuyla bakiye 257,77 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/09/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır