Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/55 E. 2021/992 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/55 Esas
KARAR NO : 2021/992

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/01/2021
KARAR TARİHİ : 10/11/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; taraflar arasında satış sözleşmesi akdedildiğini ve davalının hizmet aldığını, davalı borçlunun kullanmış olduğu enerji bedelini ödememesi üzerine Bakırköy ……. İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vasisi cevap dilekçesinde özetle; davalının abisi olduğunu, küçükken geçirmiş olduğu menenjit rahatsızlığı sebebiyle 70 senedir bu durumda olduğunu, kendisinin vasi olarak atandığını, davalının zeka geriliği nedeniyle %90 engelli raporu olduğunu, bu nedenle davacı ile elektrik aboneliğine ilişkin bir sözleşme yapmasının mümkün olmadığını, devlet dairesindeki hiçbir işini kendisinin yapamadığını, zeka durumunun buna müsait olmadığını, abonelik için elektrik idaresine götürülse dahi işlem yapan memurun kendisini görüp durumu anlayıp işlem yapmasının mümkün olmadığını, ayrıca aboneliğin yapıldığı adres ile uzaktan yakından bir ilgileri bulunmadığını, abisinin çalışmadığını, dükkan tutamayacağını ve elektrik abonesi olamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava, davacının, elektrik aboneliğinden kaynaklı fatura alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 3.227,00 TL asıl alacak, 2.250,56 TL işlemiş faiz, 405,08 TL gider vergisi olmak üzere toplam 5.882,77 TL alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetlerinin denetlenmesi hususunda davalı tarafın fiili ehliyetinin bulunmadığı iddiasına dayalı olarak ibraz edilen deliller toplanmış olup, SGK’na yazılan müzekkere cevabı ekinde davalıya ait olduğu belirtilen sağlık raporunun aslı istenilmiş ve 05/04/1978 tarihli ……. Hastanesi Sağlık Kurulu Raporu’nda, …… hastanesinin …… sk raporuna görü embesilite derecesinde zeka geriliği gösteren vaka olduğu ve embesil teşhisi ile çalışamayacak durumda malul olup, başkasının bakımına muhtaç bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.
Davacı tarafça, takibe konu yapılan faturalara konu abonelik sözleşmesi celbedilmiş, davacı, müzekkere cevabında davalı …… adına düzenlenen abonelik sözleşmesini gönderdiğini beyan etmiş ise de, sözleşmenin incelenmesinde, sözleşmenin matbu olarak düzenlenmiş ve 15/02/2011 tarihli olduğu, müşteri kısmında imza bulunmakla birlikte herhangi bir isim yazılı olmadığı görülmüştür.
Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış, 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK’nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
HMK’nun 51. Maddesinde açıkça; “Dava ehliyeti medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir.” hükmü yer almaktadır. Dava ehliyetine sahip olan davayı yürütebilir, usul işlemlerini yapabilir, kim fiil ehliyetine sahipse dava ehliyetine de sahiptir. Dava ehliyetinin HMK’nun 114/1-d maddesi gereğince dava şartı olduğu, dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözönünde bulundurulacağı, HMK 115/2 maddesinde başlangıçta mevcut olan dava şartı yokluğunun yargılamanın devamı sürecinde giderilebileceği anlaşıldığı takdirde davacı tarafa kesin süre verileceği düzenlemesinin yer almasına rağmen, somut olayda bu dava şartı yokluğunun yargılama sürecinde giderilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, davalının gerek dava tarihi, gerek sözleşmenin yapıldığı tarihin çok öncesinde zeka geriliği olduğuna ilişkin raporunun bulunması ve bu nedenle davalının fiil ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmakla, davacının açtığı davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın HMK 114/1-d maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,
Alınması gerekli 59,30 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 71,06 TL harcın mahsubuyla bakiye 11,76 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 10/11/2021

Katip …..

Hakim …….