Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/511 E. 2022/45 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/511 Esas
KARAR NO : 2022/45

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/06/2021
KARAR TARİHİ : 19/01/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında yapılan görüşmeler neticesinde ……… Fuarına katılmak için akdedilen fuar katılım sözleşmesine binaen müvekkilin sözleşme bedelini 27.821,01 TL avans ve 01.08.2020 tarihinde 2.127,10 $, 01.09.2020 tarihinde 2.127,10 $, 01.10.2020 tarihinde 2.127,10 $, 01.11.2020 tarihinde 2.127,10 $, ve 01.01.2021 tarihinde 2.438,56 $ ödeme edimini yüklendiğini, davalının ise düzenlediği fuarda 110 m2 fuar standı sağlama edimini yüklendiğini, karşılıklı mutabakat sonucunda fuar katılım sözleşmesini akdedildiğini, müvekkilinin anlaşma gereğince belirlenen 27.824,21 TL avans bedelini …….. Bankasının ………. IBAN nolu hesabından davalı şirketin …….. IBAN nolu hesabına 03.09.2020 tarihinde gönderdiğini, gelişen süreçte Covid-19 virüsünün yayılması ile dünya ve ülkemizde pandemi ilan edilmiştir. Pandemi ile birlikte müvekkil şirketin işleri bozulmuş ticaret durma noktasına geldiğini, bunun üzerine 08.05.2020 tarihinde Altındağ ……… Noterliğinin ………. Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı firmaya bildirimde bulunulduğunu ve sözleşmenin feshedildiğini ve yatırılan avans bedelinin 30/06/2020 tarihine kadar iade edilmesinin talep edildiğini, önlemler dahilinde 19-24 Ocak 2021 tarihinde yapılması planlanan ……… Fuarının gerçekleştirilemeyerek fuarın iptal edildiği ve başka bir tarihe ertelendiğini, avans miktarı iade edilmediğinden alacağının tahsili amacıyla davalı tarafa karşı Bakırköy ……… İcra Müdürlüğü’nün ………. esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin sözleşmeden elde etmeyi beklediği faydanın pandemi nedeniyle imkansız hale geldiğini, ocak ayında yapılacak fuar için kosgeb desteği alınacakken ağustos ayındaki fuar için kosgeb desteğinin kaldırıldığını, Borçlar Kanunu 117/2.maddesine göre ifası imkansızlaşan borçlunun elde ettiği kazanımları sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etmesi gerektiğini, mücbir sebep meydana geldiğinde borcun ifasının imkansız hale geldiğini, müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin her ne kadar müvekkili şirket TBK 136 ve 137 uyarınca edimin ifasının tamamen veyahut kısmen imkansızlaştığı noktada sözleşmeden döndüğünü iddia etse de değindiği gibi TBK m.136 kapsamında bir ifa imkansızlığından söz edilmesi mümkün olmadığını, ortada bir ifa imkansızlığı bulunmadığını, fuarın planlanan tarihte yapılacağını, davacı ile müvekkili arasında imzalanmış olan Fuar Katılım Sözleşmesi incelendiğinde katılımcının fesih hakkının olmadığının görüleceğini, Fuar Katılım Sözleşmesi’nin 2. Maddesi uyarınca sözleşmeyi imzalayan katılımcıların, sözleşmenin imzalanmasından sonra ilgili fuara katılmayı reddetmeleri halinde dahi katılımcıların sözleşmeden doğan maddi ve manevi sorumlulukları devam ettiğini, bu durumun müvekkilin fuarlar ile ilgili yapacağı iptal dahil her türlü değişiklik hallerinde dahi geçerli olduğunu, Fuar Katılımcı Sözleşmesini imzalamakla davacının bütün bu koşulları kabul ettiğini, bu nedenle davacı tarafın fuara katılmaması halinde dahi ücret ödeme yükümlülükleri aynen devam ettiğini, ayrıca Fuar Katılım Sözleşmenin ilgili maddeleri gereği davacının fuara katılmaması halinde cezai şart talep haklarının doğacağını, Fuar Katılım Sözleşmesindeki bu maddeler fuarcılık sektörünün kendi özel yapısı gereği konulmuş maddeler olduğunu, Fuarcılık sektörü uzun vadeli planlar ve çalışmalar gerektiren bir sektör olduğunu, bu sektörde planlar günler, haftalar değil aylar belkide yıllar öncesinden yapıldığını, davacı tarafından imzalanmış sözleşmedeki açık hükümler kapsamında davacının sözleşme bedelinin iadesi yönündeki talebinin kabulünün mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı vekili duruşmadaki beyanında; davaya konu uyuşmazlığa konu fuarın 03-08 Ağustos 2021 tarihlerinde gerçekleştiğini ve davacının buna katılım göstermediğini beyan etmiş, davacı vekili duruşmadaki beyanında; sözleşmenin feshedildiğini ve herhangi bir fayda kalmadığı için fuara katılınmadığını bildirmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan fuar katılım sözleşmesinin feshinden kaynaklanan bedel iadesinin tahsili için davalı aleyhine girişilen icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy …….. İcra Müdürlüğü’nün ………. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 27.821,01 TL asıl alacak, 466,48 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 28.287,49 TL alacak için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan madde de belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve ……… Esas, ……. Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Akitlerin ifasını şartların değişmemesine bağlayan fikir (clasula rebus sic stantibus) gerçeğe tam olarak uygun değilse de, ahde vefa prensibine kesin ve sıkı sıkıya bağlılığında her zaman adil olmadığı görülmektedir. Bugün İsviçre-Türk hukukunda çoğunlukla dayanılan esas, uyuşmazlıklara dürüstlük kuralı uyarınca çözüm bulunmasıdır (Oğuzman, K.: Borçlar Hukuku Dersleri,Cilt 1, 4.Bası, İstanbul 1987, s.123; Serozan, R.: Borçlar Hukuku, Genel Bölüm, İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme 3.Cilt, İstanbul 1994, s.164; Kaplan, İ.: Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara 1987, s.112; Burcuoğlu, H.: Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995, s.4; İsviçre Hukuku için Bkz. Eugen Bucher, Schweizer Isch’es Obligationenrecbt Allgemeiner Teil, 2.Bası, Zürich 1988, s.385 vd. Henri Deschenaux, Le Titre Preliminaire Du Code Civil,Fribourg 1969, s.183).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir. (Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 2021/632 esas-2021/668 karar)
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde “Genel Olarak” madde başlığı altında “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını Mart 2020 ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlanmış ve bu kapsamda hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında olmak üzere zaman zaman ve ihtiyaç durumuna göre sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmış olup, salgının etkilerinin ve yetkili kurumlarca alınan tedbirlerin halen devam ettiği bilinmektedir.
Yaşanılan salgın hastalık sürecinin olağanüstü bir durum olduğu ve taraflarca öngörülemeyeceği açıktır. O halde genel olarak salgın hastalık sürecinin Türk Borçlar Kanunu’nun 138.maddesinde belirtilen olağanüstü durum olarak kabul edilmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesinde belirtilen borçludan kaynaklanmayan imkansızlık sebebi olarak kabul edilmesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında 19-24 Ocak 2021 tarihinde gerçekleşecek ……….. Fuarı için fuar katılım sözleşmesi yapılmış ve sözleşme gereği davacı tarafça, 27.821,01 TL olan sözleşme bedeli muhtelif tarihlerde ödenmiş ise de, davacı tarafça 08/05/2020 tarihinde Altındağ …….. Noterliği’nin ………. yevmiye no’lu ihtarı ile “Ülkemizde ve tüm dünyada görülen hastalığın müvekkil ticaretini olumsuz etkilediği, yurt içi ve yurt dışı satışlarının durma noktasına geldiği, 2020 Mobilya Fuarının kazanmalarını görülemediği bu dönemde 01.08.2020 tarihinde başlayan dolar kuru üzerindeki ödemeleri yapmanın müvekkilin elinde olmayan sebeplerden dolayı imkansız hale geldiği; Ödemelerin yapabilinmesi halinde bile 2021 yılında yapılacak söz konusu fuara ihracat amaçlı katılımın anlamsız ve yararsız hale geldiği, salgın nedeniyle fuara yurt dışından katılımın çok az olacağı veya hiç olmayacağı, Söz konusu salgının ne zaman duracağı bilinmemekle birlikte; Ocak 2021’de virüs salgını tamamen durmuş olsa bile virüsün sağladığı korku nedeniyle yurt dışından gelişlerin uzun bir süre daha olmayacağı aşikar olup söz konusu fuara hazırlık yönünden şirketinizin (davalının) de sektörel doğrultuda gerekli hazırlıkları yapıp yapamayacağı belirsizdir…. Söz konusu salgın nedeniyle Şirketimiz ödeme güçlüğü yaşamasının yanında, Şirketinizin de söz konusu fuara ilişkin gerekli hazırlığı yapıp yapamayacağı belirsizdir.” denilerek sözleşmenin feshedildiği ve yatırılan avans bedelininde iadesi 30.06.2020 ye kadar iade edilmesi aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı ihtaren bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafça covid-19 pandemisinin 2. Dalgası kapsamında fuarın 03-08 Ağustos 2021 tarihine ertelendiği belirtilmiş sözleşmenin, sözleşmede belirtilen tarihlerde ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerden dolayı imkansızlaştığı görülmüştür.
Davacı tarafından, Altındağ ……… Noterliği’nin …….. yevmiye no’lu aralarında mevcut sözleşmenin sona ermesi ve ücretin iadesi konulu ihtarın davalıya gönderildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davalı her ne kadar, fuarın iptal edilmeyip, ertelendiğini ve davacı ile müvekkili arasında imzalanmış olan Fuar Katılım Sözleşmesi’nin 2. Maddesi uyarınca sözleşmeyi imzalayan katılımcıların, sözleşmenin imzalanmasından sonra ilgili fuara katılmayı reddetmeleri halinde dahi katılımcıların sözleşmeden doğan maddi ve manevi sorumlulukları devam ettiğini, bu durum müvekkilin fuarlar ile ilgili yapacağı iptal dahil her türlü değişiklik hallerinde dahi geçerli olduğunu, Fuar Katılımcı Sözleşmesini imzalamakla davacının bütün bu koşulları kabul ettiğini, sözleşme yükümlülükleri aynen devam ettiğini belirtmiş ise de, her ne kadar imkansızlık geçici nitelikte olup, kural olarak borcu sona ermesine neden olmaz ise de, bu hususta tarafların farazi iradeleri esas alınmalıdır. İfanın muayyen bir zamanda yapılacak olması veya ifa zamanının alacaklı için önem taşıdığı hallerde borcun sona ermesi sonucunu doğurduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda, davacı, yurtiçi ve yurtdışındaki satışların durma noktasına geldiği ve 2020 yılı mobilya fuarında kazanımların görülemediği, 2021 yılında yapılacak fuara ihracat amaçlı katılımın anlamsız ve yararsız hale geldiği, salgın nedeniyle fuara yurt dışından katılımın çok az olacağı veya hiç olmayacağı, Söz konusu salgının ne zaman duracağı bilinmemekle birlikte; Ocak 2021’de virüs salgını tamamen durmuş olsa bile virüsün sağladığı korku nedeniyle yurt dışından gelişlerin uzun bir süre daha olmayacağı ihtarda belirtilmiş olup, ayrıca ocak ayında yapılacak fuar için kosgeb desteği alınacakken ağustos ayındaki fuar için kosgeb desteğinin kaldırıldığını bildirmiş olup, bu hususta gönderilen maili de dilekçesine eklemiştir. Davacı, fuarın amacının kendisi yönünden imkansızlaştığını beyan etmiş olup, davacının, iptal edilen tarihin kendisi için taşıdığı öneme dair iddiaları samimi bulunmuş ve borcun sona erdiği kabul edilmiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde de belirtildiği üzere karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlüdür. Davacı tarafça ifanın imkansızlaşmasına dayalı olarak sözleşmeden dönülmesi nedeniyle davalıya yapılan toplam 27.821,01 TL’lik ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince iadesi gerektiği anlaşıldığından davacı takibinde haklı bulunmuş, sözleşmenin feshine ilişkin ihtarnamede 30/06/2020 tarihine kadar bedelin iadesi talep edilmiş olup, ihtarnamenin 12/05/2020 tarihinde davalıya tebliğ edildiği dikkate alındığında davacının işlemiş faiz talebi de yerinde görülmüş ve davanın kabulüne karar verilerek itirazın iptali ile takibin devamına hükmolunmuştur.
Dava, İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi sözleşme kapsamında ödenen bedelin iadesi istemine yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kabulü ile 27.821,01 TL asıl alacak ve 466,48 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 28.287,49 TL alacak yönünden davalının Bakırköy 13. İcra Müdürlüğü’nün 2020/8844 esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin devamına,
Hükmedilen alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 5.657,49 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gerekli 1.932,31 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 483,08‬ TL harcın mahsubuyla bakiye 1.449,23 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 483,08‬ TL peşin harç olmak üzere toplam 542,38‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça posta / tebligat gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 52,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
AAÜT gereğince hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin(e-duruşma yöntemiyle) ile davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/01/2022

Katip ………

Hakim ……….