Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/497 E. 2022/1111 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/497 Esas
KARAR NO : 2022/1111

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/06/2021
KARAR TARİHİ : 23/11/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil Davacı ile Davalı-Borçlu arasındaki ticari ilişkiye dayalı olarak Davalı’ nın borçlunun cari hesap bakiyesi olarak Müvekkil Davacıya 14.523,55 TL borcu bulunduğunu, haricen yapılan başvurular neticesinde Davalı borçlu tarafından söz konusu borç ödenmemiş olup, tarafımızca Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’ nün ….. E. Sayılı dosyası kapsamında Davalı borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu ödeme emrinin kendisine tebliğ edilmesi ile birlikte 22/09/2020 tarihli dilekçesi ile borcun tümüne ve ferilerine itiraz ettiğini, borçlu tarafın bu itirazı üzerine tarafımızca Sayın Mahkemenizde işbu davanın açılması zorunluluğu hasıl olduğu, Ticaret uyuşmazlıklarında dava şartı olan arabuluculuk yoluna 10/05/2021 tarihinde tarafımızca başvurulmuştur. Bunun akabinde Bakırköy Arabulucuk Bürosu’ nun …… büro dosya numaralı, ….. arabulucuk numaralı dosyası kapsamında arabuluculuk görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Ancak Davalı vekiline ve Davalı şirket yetkilisine farklı yollardan defalarca ulaşılmaya çalışılmasına rağmen herhangi bir geri dönüş sağlanamamış ve arabulucuk toplantısı süresince Davalı tarafa ulaşılamadığı, 04/06/2021 tarihinde saat 13:00′ da gerçekleştirilen arabulucuk görüşmesine tarafımızca katılım gerçekleştirilmiş ve Davalı tarafın söz konusu görüşmeye katılmaması sebebi ile ”Görüşme yapılamadan anlaşmama” şeklinde dosya kapatıldığı, Müvekkil Davacı …… Şirketi ve ….. Şirketi arasında TTK. M.89′ da düzenlenen “Cari Hesap Sözleşmesi” akdedildiği, cari hesap sözleşmelerinde taraflar alacaklarını veya borçlarını tek tek istemekten vazgeçip karşılıklı olarak anlaşıp belirledikleri hesap dönemi sonunda ifa edildiği, Müvekkil firma, cari hesap dönemi sonuna gelinmiş olmasına rağmen 14.523,55 TL alacağını elde edememiş ve yetkili icra dairesinde icra takibi başlattığı, cari hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere var olan borcun olmadığını iddia ederek borcu ödemekten imtina edip böyle bir borcun varlığına yapılan itiraz yerinde olmadığı, davalının borca itirazı tamamiyle haksız, yersiz ve mesnetsiz olup borcun ödenmesini geciktirmek ve yasal süreci yavaşlatmak amacına yönelik olup kötü niyetli olduğu, bu durum da göz önünde bulundurularak Sayın Mahkemenizce Davalı aleyhine kötü niyet tazminatına da hükmedilmelidir. Davalının söz konusu borca itirazı yasal dayanaktan yoksun ve gerekçesiz olup, Davalı borçlu tarafından gerçekleştirilen itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesi gerektiği, bu nedenlerle davanın kabulüne, davalı tarafın yapmış olduğu haksız itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı borçlunun %20’den az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı usulüne uygun meşruhatlı davetiyeye rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
Bilirkişi 07/08/2022 tarihli raporunda; Davacı tarafın 2019-2020 yılına ait ticari defter ve kayıtlarını usulüne uygun tuttuğunu ve sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, HMK 222 (5) maddesinde “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” ifadesi yer aldığı, davalı tarafın 25.07.2022 tarihli defter inceleme günü gelmediği, yerinde inceleme talebinin bulunmadığı, bu nedenle davalı tarafın ticari defter kayıtları veya belgeleri üzerinden inceleme yapılamadığı, bu husustaki takdirin sayın mahkemenize bırakıldığı, davacı tarafın davalı tarafa düzenlendiği ve takibe konu ettiği cari hesap ekstresine ait 2019-2020 yılında 4 adet ve KDV dâhil 46.523,56 TL tutarlı faturanın olduğu, iş bu faturaların açıklama kısımlarına mal ve hizmet bilgilerinin yazıldığı, miktar ve birim fiyatı bilgilerinin belirtildiği, teslim eden ile teslime alan kısımlarının boş ve imzasız olduğu, imza karşılığından teslim edilmediği ve teslim alınmadığı, davacı tarafından ayrıca iş bu faturaların sevk irsaliyelerinin sunulduğu, sunulan sevk irsaliye numaralarının faturalar üzerinde belirtilen sevk irsaliye numaraları ile örtüştüğü, faturalara konu mal hizmet ve miktar içerik kısımları ile sevk irsaliyelerinin mal hizmet ve miktar içerik kısımlarının birbirini teyit ettiği, sevk irsaliyelerinin teslim eden ve teslim alan kısımlarının aşağıdaki tablo içinde irdelendiği, faturaların davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarına işlendiği, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına işlenip işlenmediğinin tespitDavalı tarafın iş bu faturalara itiraz ettiğine dair dosya muhteviyatında tevsik edici belgeye rastlanılmadığı, “Türk Ticaret Kanununun MADDE 21-(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” ifadesi yer aldığı, taraflar arasında 2020 yılında BS-BA FORMU beyanı yönünden adet ve tutar farkının bulunmadığı, taraf beyanlarının karşılıklı olarak birbirini teyit ettiği, davacı Tarafın Dosya Muhteviyatına Sunduğu Cari Hesap Ekstresinde, davalı taraf ile cari hesap ilişkisinin 20.11.2019 tarihli 7.878,42 TL (B) tutarlı kayıtladığı, 31.12.2019 tarihinde davacı tarafın davalı taraftan 22.823,51 TL alacaklı 2020 yılı: 01.01.2020 tarihinde davacı tarafın davalı taraftan 22.823,51 TL alacaklı olduğu, 31.05.2020-31.12.2020 tarihinde davacı tarafın davalı taraftan 14.523,56 TL alacaklı olduğu, Davalı tarafın ticari defter, kayıt, belge ve bilgilerini dosya muhteviyatına sunmadığı, Davacı tarafın takip tarihi itibariyle davalı taraftan 14.523,55 TL alacağını talep edebileceği, davacı tarafın takip tarihinden önce işlemiş faiz talebinin bulunmadığı, takip tarihinden itibaren avans faizi talep edebileceği, Tarafların tazminat, muhakeme masrafları ve benzeri taleplerinin, mahkeme takdirlerine ait olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
DELİLLER : İstanbul …. İcra Dairesi ’nün ….. esas sayılı dosyası, faturalar, ticari defterler ve belgeler, muavin defter kayıtları, bilirkişi incelemesi, BA-BS formları, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında cari hesaba dayalı başlatılan Bakırköy …. İcra Dairesinin …. esas sayılı dosyasında davalı tarafından yapılan icra takibine vaki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı icra dosyasına yapmış olduğu itirazında alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcunun olmadığını, bu nedenle iş bu borcun tümün ve fer’ilerine ( işlemiş ve işleyecek faizine, icra vekalet ücretine ve icra giderlerine ) yasal süresi süresi itiraz ettiklerini beyan etmiştir.
Bakırköy …….. İcra Dairesinin ….. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 14.523,55- TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %13,75 avans faizi ile birlikte tahsili için temlik sözleşmesine dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Davacı, faturaya dayalı alacağının tahsili talebiyle başlatmış olduğu takibe yapılan itiraz üzerine eldeki davayı açmış olup, 6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
Davacı, fatura alacağı olduğundan bahisle iddiada bulunmuş olup, faturaya konu malın teslim edildiği/hizmetin verildiğine ilişkin ispat yükü davacı üzerindedir.
BA formundaki fatura kayıtları ile ilgili araştırma ve inceleme yaptırılmış olup bu kayıtların bir bütün olarak davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. )
Esasen VUK nun ….. seri nolu genel tebliği ve Ba formu içeriği ile vergi uygulaması gözetildiğinde aksini düşünmek mümkün değildir. Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu malları teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlar.
Sonuç olarak, incelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları içeriğine göre; davacı tarafça takibe konu edilen 4 adet faturanın davalı defterleri ibraz edilmediğinden defterde kayıtlı olup olmadığı tespit edilememiş ve buna ilişkin imzalı irsaliyeli fatura sunulmadığı anlaşılmış ise de, davacı ve davalı tarafça fatura adedi ve miktarı ile uyumlu olarak bedel yönünden BS ve BA bildirimlerinin yapıldığı, tarafların BA ve BS bildirimlerinin miktar ve adet olarak davacının düzenlediği faturayla uyumlu olduğu anlaşıldığından, davacının davasının kabulüne karar verilmiştir.
Dava, İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi faturadan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile davalının Bakırköy …… İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosyasındaki itirazın iptali ile takibin aynı koşullarla devamına,
2-Asıl alacağın kabul edilen kısmı üzerinden %20 si hesap edilecek icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gerekli 992,10 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 175,41-TL harcın mahsubuyla bakiye 816,69- TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 175,41-TL peşin harç olmak üzere toplam 234,71- TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça posta / tebligat / bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 1678,50- TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzünde davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı.23/11/2022
Katip ….
¸(e-imzalıdır)

Hakim …..
¸(e-imzalıdır)