Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/379 E. 2022/1092 K. 21.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/379 Esas
KARAR NO : 2022/1092

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/04/2021
KARAR TARİHİ : 21/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı alacaklı müvekkili şirketi ile davalı borçlu arasında 12.11.2019 tarihinde Fuar Katılım Sözleşmesi imzalandığını, anılan tarihte müvekkili şirketinin davalı tarafından düzenlenen …… Fuar Merkezi’nde organize edilen ……. fuarına katılma iradesi ortaya koyduğunu, bu sözleşme kapsamında müvekkili tarafından ödeme yükümlülüğünün eksiksiz biçimde ifa edilerek davalıya 46.820,92 TL ödeme yapıldığını, müteakiben taraflar arasında yapılan anlaşma ile müvekkilinin 2020 yılında gerçekleşen …….. Fuarı’na aynı şartlarla katılımı yönünde mutabakat sağlanmış ise de, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “’pandemi”’ olarak nitelendirilen Covid-19 virüsünün güncel durumdaki yayılma hızı da dikkate alındığında, müvekkilinin bu fuardan amaçladığı faydanın alınamayacağının anlaşıldığını, T.B.K. madde 138 hükümleri de dikkate alınarak 20.11.2020 tarihinde Beyoğlu ……… Noterliğinden ……. yevmiye no’lu ihtar çektiğini, dürüstlük/iyiniyet kuralları çerçevesinde Fuara katılamayacağını bildirildiğini, daha önce imzalanan söz konusu sözleşme gereğince yapmış olduğu ödemelerin iadesi talep ettiğini, ama davalının (borçlu) ihtarı dikkate almamış olmakla birlikte cevap verme tenezzülünde bile bulunmadığını, akabinde ihtarı da konu alan Bakırköy …….. İcra Müdürlüğü …….. Esas sayılı icra takibi başlatıldığını, ancak davalı borçlunun müvekkilini zarar uğratmak ve tahsili geciktirmek için takibe itirazda bulunduğunu, T.B.K. madde 138’e göre; “’Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir……” müvekkilinin haklılığını gösteren işbu kanun maddelerine uygun davranarak hareket ettiğini, zararının tazminini talep eden gerekli ihtarı çekerek bildirimde bulunduğunu ve lakin davalı borçlunun iyiniyet kuralları çerçevesinde üzerine düşeni yapmadığını, 325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 17 ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 5/A uyarınca tarafların açık ve net bir şekilde anlaşamadıklarını, davalı borçlunun sorumluluktan kaçmak ve müvekkilini zor durumda bırakmak amacıyla yapmış olduğu söz konusu itirazın haksız, hukuki dayanaktan yoksun ve tamamen takibi durdurmaya yönelik olduğunu, bu nedenle itirazın iptalini talep etmek için huzurdaki bu davayı açma zarureti hasıl olduğunu, davalarının kabulü ile davalı borçlunun yaptığı haksız ve hukuka aykırı itirazın iptalini ve takibin devamını, borçlunun kötü niyeti sabit olduğundan takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Öncelikle söz konusu ……. Fuarı’nın Aralık 2019 tarihinde gerçekleştirilmek üzere planlandığını, müvekkili şirketi tarafından gerekli başvuruların yapıldığını ve fuarın bu tarihte gerçekleştirilmesi için gerekli tüm hazırlıklar tamamlandığını, ancak Covid 19 pandemisinin ortaya çıkması ile birlikte ülkemizde alınan önlemlerin ilk başında fuarcılık faaliyetlerinin durdurulmasının geldiğini, hal böyle olunca müvekkili şirketinde ülkemizde faaliyet gösteren diğer tüm fuar firmaları gibi fuarlarını ertelemek zorunda kaldığını, bu durumun müvekkili açısından mücbir sebep teşkil ettiğini, müvekkili şirketin bu süreçte çok önemli maddi kayıplar yaşadığını, pandemi süreci ve bu kapsamda alınan önlemlerin en başta müvekkili şirketi mağdur ettiğini, söz konusu fuarın sektör temsilcileri ile de mutabık kalınarak pandemiden dolayı bir sonraki döneme ertelendiğini, müvekkili şirketin de halen uygulanmakta olan kısıtlamalar içerisinde hafta sonu sokağa çıkma yasağı ve benzeri sebeplerden ötürü bu yapılması planlanan ……. fuarının için ciddi bir kayıp oluşturacağı konusunda anlaşmaya vardığını, bütün bunların göz önünde bulundurulduğunda katılımcılarında hafta sonları yapacağı ticareti düşünerek, müvekkili şirketin …….. fuarını ……. Kasım 2021 tarihlerine erteleme kararı aldığını, davacı vekili her ne kadar müvekkil şirket T.B.K. 136 ve 137 uyarınca edimin ifasının tamamen veyahut kısmen imkansızlaştığı noktada sözleşmeden döndüğünü iddia etse de değindiği gibi T.B.K. madde 136 kapsamında bir ifa imkansızlığından söz edilmesinin mümkün olmadığını, çünkü ortada bir ifa imkansızlığının olmadığını, fuarın iptal edilmediğini, fuarın ertelendiğini, her ne kadar müvekkili şirketin fuarı mücbir sebeple ertelemiş olsa da davacı ile müvekkili arasında imzalanmış olan Fuar Katılım Sözleşmesi ikinci maddesi incelendiğinde zaten müvekkilinin gerekli görmesi halinde fuar tarihini değiştirme hakkı olduğunu, bu durumun katılımcıya fesih hakkı vermeyeceğinin görüleceğini, dava konusunun T.B.K. madde 136 üzerinden değerlendirilmesinin mümkün olmayacağını, bununla birlikte fuarın ertelenmiş olması davacının fuara katılma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığını, davacının hem ödeme yükümlülüğü hem de fuara katılma yükümlülüğünün devam ettiğini, Fuar Katılım Sözleşmenin ilgili maddeleri gereği davacının fuara katılmaması halinde cezai şart talep haklarının doğacağını, Fuar Katılım Sözleşmesindeki bu maddelerin fuarcılık sektörünün kendi özel yapısı gereği konulmuş maddeler olduğunu, fuarcılık sektörünün uzun vadeli planlar ve çalışmalar gerektiren bir sektör olduğunu, bu sektörde planlar günler, haftalar değil aylar belki de yıllar öncesinden yapıldığını, davacı tarafından imzalanmış sözleşmedeki açık hükümler kapsamında davacının bedel iadesi yolunda karar verilmesi talebinin kabulünün mümkün olmadığını, davacının davaya konu hukuki işlem temeli konusuz kalmış şeklindeki iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının taleplerinin tartışmaya mahal vermeyecek şekilde hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bu nedenle davacının hukuki dayanaktan yoksun olan davasının reddini talep ettiklerini, davacının hukuki dayanaktan yoksun olan davasının reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacının üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacının alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.

Bakırköy …….. İcra Müdürlüğü ……. Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 46.820,92 TL asıl alacak ile 5.160,58 TL işlemiş faiz ile toplam 51.961,48 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9 yasal faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi raporunda özetle, Davacının 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğunu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığını ve sahibi lehine delil vasfına sahip olduğunu, davalının 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğunu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığını ve sahibi lehine delil vasfına sahip olduğunu, davacı ve davalı arasında ticari ilişkinin bulunduğunu, (tamamıyla inceleme günü tarafına sunulan davacı ve davalı defterlerinden hareketle), davacı ve davalı arasında 09.07.2019 tarihinde imzalanarak yürürlüğe giren “…….. Aralık 2019 ……. Fuarı” Fuar Katılımcı Sözleşmesi ile 12.11.2019 tarihinde davalı imzası görülememekle birlikte davacı tarafından imzalanmış “….. Aralık 2020 …… Fuarı” Fuar Katılımcı Sözleşmesi’nin bulunduğunu, davacının davalıdan rapor muhteviyatındaki açıklamalar ışığında (tamamıyla davacı yanın sunduğu ticari defterlerden hareketle) 159.01.001.0001 numaralı Verilen Sipariş Avansları torba hesabında avans tutarı olan 46.820,92 TL kadar alacaklı gözüktüğünü, davalının davacıya rapor muhteviyatındaki açıklamalar ışığında (tamamıyla davalı yanın sunduğu ticari defterlerden hareketle) …… numaralı ……. Hiz.A.Ş. hesabında avans tutarı olan 46.820,92 TL kadar borçlu gözüktüğünü, davacı ve davalının ticari defter kayıtlarının avans tutarı miktarında birbirini teyit ettiğini, özetle dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile davacı ve davalı defterlerinin incelenmesi neticesinde (inceleme günü tarafına sunulan davacı ve davalı defterlerinden hareketle); taraflar arasında 09.07.2019 tarihinde imzalanarak yürürlüğe giren “ ……. Aralık 2019 …….. Fuarı” Fuar Katılım Sözleşmesi bulunduğunu, davacı alacaklının banka hesabından, davalı borçlunun banka hesabına işbu sözleşmeye istinaden katılım bedeli olarak 22.07.2019 (davalı defterinde 20.07.2019) tarihinde EFT yoluyla 46.820,92 TL ödeme yapıldığını, (tamamıyla inceleme günü tarafıma sunulan davacı ve davalı defterlerinden hareketle), yine taraflar arasında 12.11.2019 tarihinde davalı/borçlunun imzası görülememekle birlikte davacı alacaklı tarafından imzalanmış “……… Aralık 2020 …… Fuarı” Fuar Katılımcı Sözleşmesi bulunduğunu, davacı/alacaklı tarafından daha önce “ …… Aralık 2019 …… Fuarı” Fuar Katılım Sözleşmesi’ne istinaden katılım bedeli olarak yaptığı 46.820,92 TL ödemenin 12.11.2019 tarihli “…… Aralık …… Fuarı” Fuar Katılım Sözleşmesi katılım bedeline mahsup edildiğinin anlaşıldığını, keşideci davacının, muhatap davalıya Beyoğlu …… Noterliği aracılığıyla 20.11.2020 tarih ……. yevmiye numaralı ihtarname keşide ettiğini,, iş bu ihtarname ile davalı muhataba özetle “sözleşmenin yapıldığı sırada öngörülemeyen Covid-19 salgının mücbir sebep niteliğinde olması ve etkileri sebebiyle “fuar katılımlarının iptalini ve ödenen 46.820,92 TL’nin bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde şirketlerine iadesini, aksi takdirde alacaklarının tahsili için ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte icra takibine konu edileceğini, bu halde doğacak harç, masraflar ve vekalet ücretleri gibi her türlü giderinde taraflarına yükletileceğini” ihtar ettiği, dosya içeriğinde işbu ihtarnamenin davalı borçluya tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasına rastlanılmadığını, Mahkemece tarafların bağlı bulundukları vergi dairelerinden Ba/Bs Formu Bildirimleri sorgulamalarının yapıldığını, davacının 2020 yılı Aralık dönemi mal ve/veya hizmet alımlarına ilişkin bildirim formu Form Ba ve mal ve/veya hizmet satışlarına ilişkin bildirim formu Form Bs ile davalı unvanına bildirimde bulunmadığını, davalının 2020 yılı Aralık dönemi mal ve/veya hizmet satışlarına ilişkin bildirim formu Form Bs ve mal ve/veya hizmet alımlarına ilişkin bildirim formu Form Ba ile davalı unvanına bildirimde bulunmadığını, tarafların bağlı bulundukları vergi dairelerine verdikleri 2020 yılı Aralık dönemi Form Ba Form Bs Bildirimleri yönünden birbirlerini teyit ettiğini, davacı alacaklının 03.02.2021 tarih Bakırköy …….. İcra Dairesi …… Esas sayılı icra takibinde 5.160,56 TL “işlemiş faiz” talep ettiğini, davacı alacaklının Beyoğlu …….. Noterliği, 20.11.2020 tarih ve …… yevmiye numaralı keşide ettiği ihtarname ile muhatap davalı borçluya sözleşmenin yapıldığı sırada öngörülemeyen Covid-19 salgının mücbir sebep niteliğinde olması ve etkileri sebebiyle “fuar katılımlarının iptalini ve ödenen 46.820,92 TL’nin bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde şirketlerine iadesini, aksi takdirde alacaklarının tahsili için ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte icra takibine konu edileceğini” ihtar ettiğini, dosya içeriğinde işbu ihtarnamenin muhatap davalı borçluya tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasına rastlanılmadığını, işbu ihtarname ile temerrüt şartlarının oluşup oluşmadığı Mahkeme’nin yüksek takdirlerinde olduğunu, Mahkeme’ce davalı borçlunun yukarıda bahsi geçen ihtarname ile temerrüde düştüğünün kabulü halinde davacı alacaklının ihtarname ve takip talebinde gösterdiği faizin işlemeye başladığı gün esas alınmak suretiyle 12.11.2019 tarihinden 01.02.2021 tarihine kadar 5.160,56 TL işlemiş yasal faiz talep edebileceğini, takdirinin ise Mahkeme’ye ait olduğunu, davacı alacaklının 03.02.2021 tarihli Bakırköy …… İcra Dairesi ……. Esas sayılı icra takibinde “takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek (46.820,92 TL yıllık %9,00 Yasal Faizi) faiz” talep etmiş ise de huzurdaki itirazın iptali davasını açan dilekçesinde faiz talep etmediğini, davaya esas takip talebinde öngörülen faiz istemi gözetilerek Mahkeme’ce alacağın kabulü halinde, davacının takip tarihinden avans faiz talep edebileceğini, ancak davacı vekilinin takip talebindeki talebine bağlı kalınarak yasal faiz talep edebileceğini, faizin infaz aşamasında hesaplanması gerektiğini, takdirinin ise Mahkeme’ye ait olduğunu, davacının icra inkâr tazminatı talebinin takdirinin ise Mahkeme’ye ait olduğunun sonuç ve kanaatine ulaşıldığını belirtmiştir.
Bilirkişi ek raporunda özetle, Tekrardan yapılan dosya evrak incelemesinde kök raporundan sonra Mahkeme’ce yapılan yargılama sürecinde dosyaya Beyoğlu …… Noterliği’nin 28.02.2022 tarih ……… sayılı yazısı ekinde İstanbul Beyoğlu …… Noterliği’nce 20.11.2020 tarih …… yevmiye numarası ile onaylı ihtarname ve tebliğ şerhi suretinin sunulduğunu, 31.12.2021 tarihli kök raporunda “Davacı/alacaklının 03.02.2021 tarih Bakırköy ……. İcra Dairesi …… Esas sayılı icra takibinde 5.160,56 TL “işlemiş faiz” talep ettiğini, davacı alacaklının Beyoğlu ……. Noterliği, 20.11.2020 tarih ve ……. yevmiye numaralı keşide ettiği ihtarname ile muhatap davalı borçluya sözleşmenin yapıldığı sırada öngörülemeyen Covid-19 salgının mücbir sebep niteliğinde olması ve etkileri sebebiyle “fuar katılımlarının iptalini ve ödenen 46.820,92 TL’nin bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde şirketlerine iadesini, aksi takdirde alacaklarının tahsili için ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte icra takibine konu edileceğini” ihtar ettiğini, dosya içeriğinde işbu ihtarnamenin muhatap davalı borçluya tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasına rastlanılmadığını, işbu ihtarname ile temerrüt şartlarının oluşup oluşmadığının Mahkeme’nin yüksek takdirlerinde olduğunu, Mahkeme’ce davalı borçlunun bahsi geçen ihtarname ile temerrüde düştüğünün kabulü halinde davacı alacaklının ihtarname ve takip talebinde gösterdiği faizin işlemeye başladığı gün esas alınmak suretiyle 12.11.2019 tarihinden 01.02.2021 tarihine kadar 5.160,56 TL işlemiş yasal faiz talep edebileceğini, takdirinin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu”nun Mahkeme’ye arz edildiğini, kök raporunda sonra Mahkeme’ce yapılan yargılama sürecinde dosyaya Beyoğlu ……. Noterliği’nin 28.02.2022 tarih …… sayılı yazısı ekinde İstanbul Beyoğlu ……. Noterliği’nce 20.11.2020 tarih ……. yevmiye numarası ile onaylı ihtarname ve tebliğ şerhi suretinin sunulduğunun görüldüğünü, söz konusu ihtarnamenin 24.11.2020 tarihinde muhatap davalı borçluya tebliğ edildiğini, işbu ihtarname ile temerrüt şartlarının oluşup oluşmadığının Mahkeme’nin yüksek takdirlerinde olduğunu, Mahkeme’ce davalı borçlunun yukarıda bahsi geçen ihtarname ile temerrüde düştüğünün kabulü halinde davacı alacaklının 02.12.2020 tarihinden 01.02.2021 tarihine kadar 704,24 TL işlemiş yasal faiz talep edebileceğini, takdirinin Mahkeme’ye ait olduğunu, tarafların itiraz ve beyanları hususunda hukuki niteleme, değerlendirme ve takdirin nihai noktada Mahkeme’ye ait olduğu, işlemiş faiz hesabının yeniden yapılması dışında kök raporda yapılan tespitler dışında herhangi bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığının sonuç kanaatine ulaşıldığını belirtmiştir.
İncelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları içeriğine göre; Taraflar arasında meydana gelen uyuşmazlığın çözümü konusunda öncelikle aşağıdaki tanım ve açıklamalara yer vermek gerekmiştir.
Bilindiği gibi hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve …… Esas, …….. Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde “Genel Olarak” madde başlığı altında “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını Mart 2020 ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlanmış ve bu kapsamda hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında olmak üzere zaman zaman ve ihtiyaç durumuna göre sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmıştır.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında İş Sağlığı ve Güvenliği Fuarı için fuar katılım sözleşmesi yapılmış ve sözleşme gereği davacı tarafça, 46.820,92 TL olan sözleşme bedeli davalıya ödenmiş ise de, davacı tarafça 20.11.2020 tarihinde Beyoğlu …….. Noterliğinin …….. yevmiye no’lu ihtarı ile davalıya pandemi nedeniyle fuar düzenleme edimini zamanında yerine getirmediği ve yatırılan bedelin tarafına iade edilmesi aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı ihtaren bildirildiği anlaşılmıştır.
Bu kapsamda taraflar arasında akdedilen Fuar Katılım Sözleşmesi 2. Maddesi; “Katılımcı, fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, katılımcının fuar alanındaki yeri, düzenleme tarihleri, ünvanı vb hususlarda, düzenleyicinin, sektörün talebi ve ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri (fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) peşinen kabul eder. Bu durum sözleşmenin fesih sebebi değildir, katılımcı’nın ücret ödeme yükümlülüğü devam eder, katılımcı, ancak düzenleyicinin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahiptir. Düzenleyici, fuardan 3 gün öncesine kadar, hiçbir sebep göstermeksizin yazılı bildirimde bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebllir ve katılımcıyı fuardan çıkarabilir. Düzenleyici, fuar katılım bedelini fesih/ çıkarma/ fuar iptali bildiriminden itibaren 30 (Otuz) gün içinde katılımcıya iade eder. Sözleşmenin bu şekilde feshi, fuardan çıkarma ve fuarın kısmen veya tamamen iptali durumunda katılımcı, fuar katılım bedelinden başka, masraf, gecikme faizi ya da zarar ziyan adıyla bir talepte bulunma hakkına sahip olmadığını önceden beyan, kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davalı, fuarın iptal edilmeyip, ertelendiğini, davalının, sözleşmenin ikinci fıkrası ile fuarın tarihlerini değiştirme hakkının korunduğu ve sözleşmenin irade serbestisi içinde imzalandığı ve bunun aksine dair bir iddianın bulunmadığı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir sözleşme ile davalıya tanınan bu imkanı, bir tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunan ve sözleşmenin tarafı olan davacının tanıdığı ve bu imkan dahilinde davalının fuar tarihinde bir değişikliğe gittiği, üstelik bu hakkın sözleşme ile olağan koşullar dahilinde sağlandığı ve ertelemenin ise salgın hastalığa dayalı olduğu hususu da göz önüne alındığında söz konusu fuarın tarihinde yapılan değişiklik ile ifa imkansızlığı durumunun yaşanmadığı görülmekle, tüm açıklamalar ve dosya kapsamına göre davalının davacı ile iradi serbesti kapsamında imzalanan sözleşme ile tarafına tanınan hakka dayalı olarak sözleşme gereği yüklendiği edimi yerine getirdiği ve bir ifa imkansızlığının bulunmadığı dolayısı ile taraflar arasında sözleşmenin bu şekilde sona ermediği ve davacının davalıya yaptığı ödemelerin sözleşme kapsamında olduğu anlaşılmış olup sona ermeyen sözleşmeden kaynaklı ödemenin geri istenemeyeceği kabul ve kanaati ile davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 627,81 TL harcın mahsubuyla bakiye 547,11‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekili ve davalı vekilinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/11/2022

Katip ……..
¸(e-imzalıdır)

Hakim …….