Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/261 E. 2022/624 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/261
KARAR NO : 2022/624

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/03/2021
KARAR TARİHİ : 17/06/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ……… Asansör End. İnş. San. ve Tic. A.Ş. ile davalı arasındaki 16/04/2010- 20/06/2011 tarihleri arası ticari mal satım ilişkisi sonucunda davalıya mal satımı ve teslimi yapıldığını, Aralık 2011 tarihinde düzenlenen cari hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere 2010 yılından itibaren düzenlenen fatura ve irsaliyeler ile bakiye 34.454,09 TL alacağın mevcut olduğunu, bu sebeple Büyükçekmece ……. İcra Müdürlüğü …….. E. Sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, 16.04.2010 tarihinden bu yana mal teslimi yapıldığını, faturalar kesildiğini, ticari defterler de incelendiğinde bakiye alacaklarının ortaya çıkacağını, borçlu davalı adına kesilen; 30.04.2010 tarih ve 26.694,40 TL bedelli ……… seri nolu fatura, …… seri nolu İrsaliye, 16.04.2010 tarih ve 1.211,84 TL bedelli ……. seri nolu fatura, …….. seri nolu İrsaliye, 02.05.2011 tarih ve 2.785,91 TL bedelli ……. seri nolu fatura, ……..5 seri nolu İrsaliye, 02.05.2011 tarih ve 11.391,34 TL bedelli …….. seri nolu fatura, ……… seri nolu İrsaliye, 07.06.2011 tarih ve 2.518,01 TL bedelli …….. seri nolu fatura, …….. seri nolu İrsaliye, 20.06.2011 tarih ve 4.750,59 TL bedelli …… seri nolu fatura ve ……… seri nolu irsaliyeler olduğunu, davalı borçlu ile olan ticari ilişkisi neticesinde doğan fatura alacağına dayalı bu icra takibine yapmış olduğu itirazın kötü niyetli ve haksız olduğunu, T.T.K.‘nun 1530. maddesi gereğince faturanın borçlu tarafından alınmasından itibaren 30 günlük süre geçmesiyle beraber avans faizi ( 3095 sayılı kanun) talep edileceğinin açıkça belirtildiğini, bu sebeple faiz işletilirken bu hususların dikkate alındığını, Büyükçekmece ……… İcra Müdürlüğü …….. esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptaline, takibin devamına, borçlunun %20’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı usulüne uygun meşruhatlı davatiyeye rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
Bilirkişi 06/12/2021 havale tarihli raporunda; Yapılan inceleme sonuçları ve tespitlere göre davacı şirketin davalı şirketten 34.454,09 TL tutarında alacaklı olduğu, davacı şirketin 3095 sayılı yasaya göre faiz talep edebileceği, davacı şirketin alacak bakiyesini oluşturan bakiyeye ulaşmak için hesap hareket yaşlandırması yapılarak 2010 yılından 20.03.2018 icra takip tarihine kadar değişen oranlarda faiz tutarı 30.835,79 TL olarak hesaplandığı, davacı şirketin 34.454,09 TL Anapara alacağı, 30.835,79 TL işlemiş avans faizi olmak üzere davalı şirketten toplam 65.289,88 TL alacaklı olduğu kanaatini bildirmiştir.
DOSYANIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davacının, bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı icra dosyasına yapmış olduğu itirazında müvekkili şirketin alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcunun olmadığını, bu nedenle takibe, borca, ödeme emrine, işlemiş ve işleyecek faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini beyan etmiştir.
Büyükçekmece ……. İcra Müdürlüğü …….. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 34.454,09 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili için ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Davacı, faturaya dayalı alacağının tahsili talebiyle başlatmış olduğu takibe yapılan itiraz üzerine eldeki davayı açmış olup, 6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
Davacı, fatura alacağı olduğundan bahisle iddiada bulunmuş olup, faturaya konu malın teslim edildiği/hizmetin verildiğine ilişkin ispat yükü davacı üzerindedir.
BA formundaki fatura kayıtları ile ilgili araştırma ve inceleme yaptırılmış olup bu kayıtların bir bütün olarak davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. )
Esasen VUK nun 381 seri nolu genel tebliği ve Ba formu içeriği ile vergi uygulaması gözetildiğinde aksini düşünmek mümkün değildir. Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu malları teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlar.
Sonuç olarak, incelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları içeriğine göre; davacı tarafça takibe konu edilen fatura alacağının davalı defterleri ibraz edilmediğinden defterde kayıtlı olup olmadığı tespit edilememiş ve buna ilişkin imzalı irsaliyeli fatura sunulmadığı anlaşılmış ise de, davalı tarafça dava konusu edilen fatura bedelini karşılar miktarda BA bildirimlerinin yapıldığı anlaşıldığından, davacının davasının kabulüne karar verilmiştir.
Dava, İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi faturadan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile davalının Büyükçekmece ……. İcra Müdürlüğü’nün …….. esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin aynı koşullarla devamına,
2-Asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilecek icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 3.481,33 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 615,52 TL harcın mahsubuyla bakiye 2.865,81 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 615,52 TL peşin harç, 8,50 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 683,32 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça posta / tebligat / bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 1.072,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-AAÜT gereğince hesap edilen 7.425,29 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/06/2022

Katip ……..
e-imzalıdır

Hakim …….
e-imzalıdır