Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/245 E. 2022/1256 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/245 Esas
KARAR NO : 2022/1256

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/03/2021
KARAR TARİHİ : 21/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili şirket arasında Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile davalı şirketin bu tarihten itibaren müvekkili şirketin bayiliğini yürütme hakkını elde ettiğini, davalı Şirketin Bayilik Sözleşmesine aykırı davranması sebebi ile Bayilik ilişkisinin 14.04.2011 tarihinde müvekkili şirket tarafından fesih edildiğini, bu hususta davalıya Bakırköy …Noterliği …. yevmiye ve 14.04.2011 tarihli ihtarnamesi ile Sözleşmenin fesh edildiğinin, sözleşmeye aykırı davranması sebebi ödemesi gereken cezai şartların derhal ödenmesi gerektiğinin ihtar edildiğini, davalının haksız eylemleri ile Sözleşmenin süresinden önce feshine sebep olduğunu, davacı Müvekkili Şirketin sözleşmenin süresinden önce fesh edilmesi sebebi ile kar kaybına uğradığını, Müvekkili Şirketin uğradığı kar kaybının da yine sözleşmenin haksız olarak süresinden önce feshine sebep olan Davalı Şirketten tahsili gerektiğini, taraflar arasında imzalanan Bayilik sözleşmesinin 17/b Maddesi gereği Bayilik Sözleşmesinin feshine kusuru ile sebep olacak taraf için 20.000 USD cezai şart ödeyeceği kararlaştırıldığını, davalı Şirketin Sözleşmeye aykırı ve haksız rekabet içeren davranışları ile sözleşmenin feshine sebebiyet verdiğinden cezai şartın davalıdan tahsili gerektiğini beyanla fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 USD cezai şart bedelinin davalıdan 20.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın, dava dilekçesinde müvekkili şirketin bayilik sözleşmesine aykırı davranması sebebi ile davacı şirketin Bayilik Sözleşmesini 14.04.2011 tarihinde feshettiğini ve dava konusu cezai şartın taraflarına ödenmesini talep ettiğini bildirdiğini, Fesih ihtarında ve dava dilekçesinde 20.10.2004 tarihli sözleşmenin yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra sözleşmeye aykırı davranıldığı belirtildiğini, ancak sözleşme tarihi ile fesih ihtarı arasında 7 yıla yakın bir süre olduğunu, ilk çelişkinin buradan doğduğunu, sözleşme tarihinden kısa bir süre başlayan ödemelerin yapılmadığı iddiasının burada zaten geçersiz hale geldiğini, davacı tarafın, müvekkili şirketin ödemelerini yapmadığını somutlaştıracak herhangi bir belge, delil sunmadığı gibi sözleşmeyi de fesih ettiği tarihte de tek taraflı ve haksız bir fesih gerçekleştirdiğini, bu davada da yine haksız ve hakkaniyet kurallarına aykırı taleplerde bulunduğunu, ancak haklılığını ispata yarar deliller sunamadığını, yaklaşık 7 yıl süren 20.10.2004 tarihli Bayilik Sözleşmesinin şartları yıllarca yerine geldiği halde farklı ihtilaflar sebebiyle haksız olarak müvekkili şirketin bayilik sözleşmesinin feshedildiğini ve müvekkilinin maddi olarak da zarara uğratıldığını, davacı tarafın, iddia etmiş olduğu hususları ispat yükü altında olduğunu, dava dilekçesinde delil olarak sunulan bilgi ve belgelerin hiç birinin usul kuralları çerçevesinde, iddia edilen vakıayı ispata elverişli araçlar olmadığını, davacı taraf ile müvekkili şirketin eski yetkilisi … arasında sürmekte olan İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesi …. E. Sayılı dosyadan alacak davasının halen derdest olduğunu, taraflarından ikame edilen bu dava sebebiyle, davacı tarafın da kötü niyetle haksız olduğu bu davayı taraflarına yöneltiğini, davacı tarafın, dava dilekçesinde 20.10.2004 tarihli Bayilik Sözleşmesinin haklı nedenle 14.04.2011 tarihinde feshedildiğini, fesih sebebinin ise davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranması olduğunu ileri sürdüğünü, ancak bu aykırı davranışların neler olduğu somutlaştırılmadığı gibi, 2011 yılında müvekkili şirkete gönderilen ihtarnamede de bu hususun net olarak belirtilmediğini, ihtarnamede “sözleşmenin yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra aykırılıkların başladığı” belirtilmişse de sözleşme tarihinin 2004 yılı olduğunu ve feshin yaklaşık 7 yıl sonra yapıldığının da ortada olduğunu, ayrıca ihtarnamede belirtilen alacak kalemlerinin de davacı şirkete ödendiğinin dava dilekçesinde talep edilmemesinden belli olduğunu, müvekkili şirketin iyi niyetinin buradan belli olduğunu, bayilik sözleşmeleri haksız olarak feshedildiği halde, ticari itibarına zarar gelmemesi sebebiyle karşı yan şirkete hiç bir borcu olmadığının, tüm borçlarını ödediğinin de aşikar olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği hususların hukuki dayanaktan yoksun ve gerçekliğinin olmadığını, söz konusu bayilik sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini iddia eden taraf olan davacının bu hususu ispat edememekte olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.
Dava, taraflar arasında yapılan 20/10/2004 tarihli sözleşmenin 14/04/2011 tarihinde yapılan fesih nedeniyle cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi 26/10/2021 havale tarihli raporunda; rapor ekinde sunulan e-mail çıktılarından görüleceği üzere, hem davacı hem de davalı tarafça defterlerin saklama süresinin geçmiş olması sebebiyle ibraz edilemediği, ancak TTK md. 82 gereğince ticari defter, kayıt ve belgelerin saklama süresinin 10 yıl olduğu, bu durumda dava tarihi olan 16.3.2021 tarihinde 2011 yılı defterleri için saklama süresinin son bulmadığı, bu nedenle tarafların ihtilafın tetkik ve değerlendirilmesi için en azından 2011 yılı ticari defterlerini ibraz etmesi gerektiği, sunulması halinde değerlendirme yapılabileceği, bayilik sözleşmesinin 5 yıl süreli olduğu, sözleşme hükümleri çerçevesinde fesih ihtarının gönderildiği 14.4.2011 tarihinden önce sözleşmenin 20.10.2009 tarihinde aynı süre ve şartlarda yenilenmiş olduğu, bu durumda, sözleşmenin yenilenmiş olduğu 20.10.2009 tarihinden önceki döneme ait borç alacak ilişkisinin fesih nedeni olarak sayılamayacağı, fesih nedeni borçların ödenmemiş olmasına dayandırıldığından, yenilenen sözleşme dönemi olan 20.10.2009 tarihinden sonraki dönemin borç alacak ilişkisinin fesih sebebinde dikkate alınabileceği, bu durumda özellikle sözleşmenin fesih iradesini bildiren 14.4.2011 tarihli ihtarname tarihinde, ihtarnamede belirtilen tutar olan 97.490,00 TL borcun olup olmadığının tetkik ve değerlendirilmesi gerektiği, bu amaçla tarafların 2011 yılı defterlerini sunmasının da ihtilafın çözümünde yeterli olacağının düşünüldüğü, dava tarihi itibariyle defterlerin saklama süresinin son bulmadığı dikkate dikkate alındığında, tarafların bu ticari defterleri ibrazdan kaçınmasının uygun olmayacağının düşünüldüğü, ancak nihayetinde hukuki nitelik arz eden bu hususta nihai takdirin Sayın Mahkemeye ait olduğu, taraflarca özellikle 2011 yılına ait ticari defterler ibraz edilmemiş olması sebebiyle, 14.4.2011 tarihli ihtarnamede belirtilen fesih sebebi 97.460,00 TL borç hususunda bir belirleme yapılamadığını bildirilmiştir.
Mahkememizin 08/12/2021 tarihli celsesinin 1 no’lu ara kararı gereğince dosya tekrardan bilirkişiye tevdi edilmiş olup, bilirkişi tarafından sunulan raporda; mevcut durumda davacı tarafından sunulan 2011, 2012, 2013 defter kayıtları ve sunulan cari hesap ekstresine göre, davalının borçlarını zamanında ödemediği, 2011 yıl sonu itibariyle 85.866,21 TL, 2012 yıl sonu itibariyle borcun 90.089,51 TL, 2013 yılı son itibariyle borcun 46.089,51 TL olduğu, bu borcun ancak 2.1.2018 tarihinde kapatıldığı, davalı tarafından aksi usulüne uygun defter ve belge kayıtları ile ispat edilmediği sürece, davacı tarafından sunulan belgelere göre davalının borçlarını zamanında ödemediği tespit edilmiştir.
Bayilik sözleşmesi çerçeve niteliğinde sürekli borç doğuran bir sözleşmedir. Sürekli borç ilişkilerinin genel sona erme sebebi haklı sebeple fesihtir. Haklı sebeple fesih yoluna gidilebilmesi için sözleşme ilişkisinin çekilmez hale gelmesi aranmaktadır. Sürekli borç ilişkilerinden doğan münferit borçlara aykırı davranışların örneğin bu borç açısından meydana gelen temerrüdün ancak ilişkiyi çekilmez hale getirmesi durumunda sona erme nedeni olarak kabul edilebilir. Haklı sebep bilinmesine rağmen sözleşme ilişkisi sürdürülüp daha sonra bu sebebe dayanarak sözleşmenin feshini talep etmek de TMK. 2. maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanılması kapsamında olacaktır.
Somut olayda davacı tarafından 14.04.2011 tarihli ihtarname ile temerrüde dayalı olarak bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği belirtilerek bakiye borç bedelinin dışında kararlaştırılan cezai şart talep edilmişse de sözleşme ilişkisinin nasıl tasfiye edildiğine ilişkin (ürünlerin geri verilmesi, yeni ürünlerin gönderilmemesi, bakiye borcun kapatılması, teminat, denkleştirme tazminatı, yapılan masraflar, tabela broşür kullanımı v.b. gibi) dosya içeriğine herhangi bir bilgi belge sunulmamıştır. Bununla birlikte bilirkişi raporunda ihtarname tarihinden sonra davalı tarafın yıllara göre borç bakiyesinin değiştiği ve 2018 yılında borcun kapatıldığı tespit edilmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesinde, davacı şirket ile davalı şirket yetilisi arasında devam eden İstanbul Anadolu … Asliye Hukuk Mahkemesinin …. Esas sayılı (görev uyuşmazlığı öncesinde İstanbul Anadolu …. Asliye Ticaret Mahkemesi …. Esas sayılı) dosyasının bulunduğunu ve bu nedenle iş bu davanın açıldığını belirtmiştir. Dosyanın incelenmesinde; davalı şirket yetkilisi tarafından inanç sözlemesinden dayalı olarak taşınmazın 3. Kişiye satılması nedeniyle alacak davasının açıldığı, 14.02.2013 tarihli protokolün delil olarak sunulduğu, protokolün 1. maddesinde ” Taraflar arasında kurulan bayilik ilişkisi neticesinde …. ‘nın …. ‘a kalan borcunun 82.400 TL olarak kabulü konusunda taraflar mutabık kalmışlardır,” 5. maddesinde “1. maddede bahsedilen alacak miktarı dışında …. , … ‘dan hiçbir ad altında bayilik sözleşmesinden kaynaklanan hiçbir talepte, alacak iddiasında, tazminat talebinde, cezai şart ve ferileri talebinde bulunmayacaktır. Bakırköy … Noterliğinin 14.04.2011 tarihli ihtarnamesinde geçen ve tahakkuk ettiği belirtilen cezai şart da bu kapsamda olup …. tarafından talepte bulunulmayacaktır,” şeklinde düzenlemeler yapıldığı görülmüştür.
İncelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporu içeriğine göre; bayilik sözleşmesinin davalı tarafın temerrüdü nedeniyle haklı nedenle feshedildiğine ilişkin Bakırköy … Noterliğinin 14.04.2011 tarihli ihtarnamesi dışında başkaca bir delil sunulmadığı, davalı tarafın borçlarının 2012 ve 2013 yılı için ayrı ayrı olmak üzere bilirkişi tarafından tespit edildiği ve 2018 yılında borç bakiyesinin kapatıldığının belirlendiği, yine taraflar arasında imzalanan 14.02.2013 tarihli protokolde borç miktarının yazıldığı ve 14.04.2011 tarihli ihtarnamede belirtilen cezai şart talebinde bulunulmayacağının protokolde yer aldığı anlaşılmakla koşulları oluşmayan cezai şart talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı tarafın arabuluculuk görüşmelerine mazeretsiz olarak katılmadığı arabuluculuk tutanaklarından anlaşılmış olup, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 11. Fıkrasına göre; “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez” hükmü gereğince yargılama giderleri ile arabuluculuk ücreti, arabuluculuk görüşmelerine katılmayan davalı üzerinde bırakılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Alınması gerekli 80,70 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 341,55 TL peşin harç, 2.983‬,00 TL tamamlama harcının mahsubuyla bakiye 3.243,85‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır