Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/966 E. 2022/1070 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/966 Esas
KARAR NO : 2022/1070

DAVA : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 29/12/2020
KARAR TARİHİ : 15/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili adına tescilli bulunan ……. plakalı araca davalı yanın zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortacısı olduğu …….. plakalı aracın 26.12.2019 tarihinde Bağcılar’da çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen kazada davalı yanın sigortacısı olan ………. plakalı araç sürücüsünün tam ve asli kusurlu olduğu tespit edildiğini, müvekkilinin aracının zararının tazmini için davalıya başvurduğunu ve ……… numaralı hasar dosyası açılmış olup, tüm işlemler de bu dosya üzerinden yürütüldüğünü, müvekkilinin aracında şasi kollarının eğildiği, podye kırıldığını, aracın yürüyen aksamı ve mekanik aksamının onarılmayacak şekilde hasar aldığını, düzenlenen eksper raporununda bunu teyit ettiğini, aracı bu hali ile tamiri ekonomik değerinin hayli üzerinde ise de müvekkili tarafından yapılan tüm ikazlara rağmen hasar tazmin edilmediğinden işlerinin aksamaması için müvekkili tarafından kazalı araç tamir ettirildiğini bu hususta davalı yana keşide edilen Bakırköy ……. Noterliği’nin 15.01.2020 tarih ve ……. yevmiye numaralı ihtarname davalıya tebliğ olmasına rağmen cevap verilmediğini, davalı sigorta şirketine başvuruda bulunulduğunu, başvuru ekinde fatura fotokopileri ile beraber aracın onarılması için yapılan harcamaların toplam bedeli olan 16.658,00 TL’nin talep edildiğini, davalı tarafından işlem açıklamasında ……. açıklaması ile 7.400,05 TL gönderildiğini, kalan tutar için zorunlu arabuluculuk görüşmesi anlaşamama olarak sonuçlandığı için iş bu davanın açıldığını bu nedenlerle yapılacak araştırma ve bilirkişi incelemelerinden sonra ortaya çıkacak gerçek alacak miktarının talep etme hakları saklı tutmakla beraber
şimdilik 5.000,00 TL olmak üzere müvekkilinin maddi zararını tazmin edilmesini talep ve dava etmiştir
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açamayacağını, müvekkili şirket tarafından davacının hasar bedeli sigortalı aracın kusuru üzerinden ödeme yapıldığını, davacının başkaca hak ve alacağı kalmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek ile birlikte; kusur oranının tespiti bakımından dosyanın adli tıp trafik ihtisas dairesine gönderilmesi gerektiğini, her halükarda müvekkil şirket ancak zmms genel şartlarında öngörülen şekilde belirlenecek gerçek zarar miktarından sorumlu tutulabileceğini, davacının aracının kasko sigortacısının öğrenilip kasko sigortacısı tarafından bir ödeme yapılıp yapılmadığı tespit edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : faturalar, ekspertiz raporları, hasar dosyası bilirkişi incelemeleri, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davacının, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle davacıya ait araçta meydana gelen hasar dolayısıyla, davacı tarafın maddi tazminat talebinin sübut ve miktarı noktasında toplanmış olduğu tespit olundu.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan dosyanın kusur ve hasar durumunun tespiti için Makine Mühendisi bilirkişi tarafından incelemeler yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi 26/09/2021 tarihli raporunda; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Madde 47/ d “ Trafik işaret ve kurallarına uyma”, Madde 57 / b-5 ” Kavşaklarda geçiş hakkı “ ve Madde 84/ h “ Asli kusurlu haller” maddelerini ihlal etmesi nedeniyle …….. plaka sayılı araç süri ………” in %100 asli kusurlu olduğu, araçta meydana gelen hasar tutarının ,kaza tarihi itibariyle KDV Hariç 7.400,05 TL olduğu ve bu bedelin , davalı tarafından , davacı vekiline ödendiği sonuç ve kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Bilirkişi 02/02/2022 tarihli ek raporunda; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Madde 47/ d “ Trafik işaret ve kurallarına uyma”, Madde 57 / b-5 “ Kavşaklarda geçiş hakkı “ ve Madde 84/ h “ Asli kusurlu haller” maddelerini ihlal etmesi nedeniyle …….. plaka sayılı araç sürücüsü ………” in %100 asli kusurlu olduğu, araçta meydana gelen hasar tutarının ,kaza tarihi itibariyle KDV Dahil 16.658,00 TL olduğu, ……. SİGORTA A.Ş tarafından , davacı vekili ……” a 20.03.2020 tarihinde 7.400,05 TL ödeme yapıldığı, yukarıdaki gerekçelerle davalı Sigorta Şirketi tarafından davacıya 9.257,95 TL daha hasar ödenmesi gerektiği, sonuç ve kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Davacı vekili 04/07/2022 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek talep miktarını 9.257,95 TL ye arttırarak eksik harcı tamamlamış, 9.257,95 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 26.12.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 29/07/2022 tarihli dilekçesinde, davanın kısmi dava olarak açıldığı, kısmi davada zamanaşımının yalnızca dava konusu edilen miktar yönüyle kesileceği ve saklı tutulan kısım için ise işlemeye devam edeceğinden bahisle ıslah ile arttırılan kısım bakımından zamanaşımı itirazında bulunmuştur,
Zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Sonucu, alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç haline getirme olarak ortaya çıkmaktadır. Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde iddia edilen alacağın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek ihtilaflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması yatmaktadır. Diğer bir ifadeyle özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. (Yargıtay HGK’nın 2018/21-523 E. – 2019/70 K)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ……. E. – …….. K. Sayılı 05/02/2019 tarihli kararında da; “Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir (Reisoğlu, Sefa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334 vd.; Kuru/Arslan/Yılmaz: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.346 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; Tutumlu: s.2., HGK’nın 05.05.2010 tarihli ve 2010/8-231 E., 2010/2553 K.; 3.5.2006 tarihli ve 2006/4-232 E. – 269 K. sayılı kararları).
Yargıtayın istikrar kazanmış son uygulamalarına göre, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır (Kuru, Baki: age, Cilt:2, s.1761; Von Tuhr, A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.; Canbolat, F.: Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nın 06.04.2011 tarihli ve E:2010/9-629, K:2011/70; 09.10.2013 tarihli ve E:2013/4-36, K:2013/1457; 12.03.2014 tarihli ve E:2013/4-544, K:2013/315 sayılı kararları).
Nitekim, Türk-İsviçre Öğretisinde ağırlıklı görüşün ve İsviçre Federal Mahkemesinin de, zamanaşımını maddi hukuka ilişkin bir kavram olarak kabul ettikleri anlaşılmaktadır (Erdem, M.:Özel Hukukta Zamanaşımı, 1.Baskı, İstanbul 2010, Sahife:8, dipnot 15-16).” denilerek açıklandığı üzere, zamanaşımına uğramış borç eksik borç olup, zamanaşımı süresinin dolması ile kendiliğinden ortadan kalkmadığından, def’i olarak ileri sürülmesi ile mahkemece değerlendirilebilir. Def’i niteliğinde olup maddi hukuktan kaynaklanıp, usul hukuku anlamında savunma aracı olması nedeniyle, HMK hükümlerince savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesine ilişkin hükümler çerçevesinde usule uygun şekilde ileri sürülmesi halinde nazara alınabilir. Dava tarihinde ve davacının bedel artırım dilekçesi tarihinde yürürlükte bulunan (20/07/2020 tarihinden önceki düzenleme) HMK’nın 141. maddesinde; “(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” düzenlemesine göre de, yazılı usule tabi davalarda maddi hukuka ilişkin savunma olan zamanaşımı def’inin süresi içerisinde verilecek cevap dilekçesi, ikinci cevap dilekçesi ile ileri sürülmemesi halinde karşı tarafın mazeretsiz olarak ön incelemesine gelmemesi halinde serbestçe ileri sürülebilir. (20/07/2020 tarihli 7251 Sayılı Kanun ile HMK’nın 141. maddesinde savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesine ilişkin serbestlik en son ikinci cevap dilekçesi ile tanınmıştır.) Basit usule tabi davalarda ise savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı HMK’nın 319. maddesi gereğince cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesi ile başlayacağından zamanaşımı def’inin basit usule tabi davalarda cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir.
Burada değerlendirilecek bir diğer husus ise zamanaşımının kesen nedenler çerçevesinde zamanaşımının değerlendirilmesidir.
Belirsiz alacak davalarında, davanın açılmış olması ile tazminat alacağının tamamı yönünden zamanaşımı kesildiğinden, davacı belirsiz alacak davası olarak açtığı davada sonrasında dava değerini belirlemesi durumunda zamanaşımı süresi yeniden işlemeyeceğinden belirlenen alacak kısmı için zamanaşımı söz konusu olmayacaktır.
Davanın kısmi dava olarak açılmış olması halinde ise, davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davasını açmış olması halinde davacı fazlaya ilişkin hakları yönünden davasını ıslah edebilmesi mümkün ise de, fazlaya ilişkin haklar yönünden açılan bir dava bulunmadığından zamanaşımı süreci işlemeye devam edeceğinden davalının zamanaşımı def’inde bulunmasına karşılık davasını zamanaşımı süresi içerisinde ıslah etmesi gerekir. Nitekim Yargıtay HGK 2017/2796 E. 2021/1038 K. Sayılı emsal kararında “818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun (BK) 133/2. maddesi [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 154/2] gereğince; alacaklı dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa zamanaşımı kesilir. Öğreti ve uygulamada kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir (Kuru, s. 1541 vd.; Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, C. II, 15. baskı, İstanbul 2017, s. 1008). Başka deyişle kısmi dava açılması hâlinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilecek, ancak talep konusu yapılmayan geri kalan kısım bakımından ise zamanaşımı işlemeye devam edecektir. Kısmi dava ile talep edilmeyen alacağın geri kalan kısmı için zamanaşımı BK’nın 133. (TBK m. 154) maddesindeki diğer kesilme nedenleri dışında ancak aynı yargılamada karşı tarafın rızası veya ıslah talebinde bulunma tarihinde yahut geri kalan kısım için ikinci dava açılacaksa ikinci davanın açıldığı tarihte kesilmiş olur. Davacının geri kalan kısım için ıslaha başvurması veya ikinci dava açması durumunda da davalının zamanaşımı def’inde bulunabileceğinden tereddüt etmemek gerekir (Pekcanıtez, s. 1008). Aynı hususla alakalı olarak verilen Hukuk Genel Kurulunun 06.03.2013 tarihli ve ……. E., …….. K. ile 22.10.2014 tarihli ve ……. E., …… K. sayılı kararlarında da; kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması nedeniyle dava konusu yapılmayan alacak miktarının ek davaya veya kısmi ıslaha konu olması hâlinde, bu usul işlemine karşı davalının zamanaşımı def’ini ileri sürebileceği kabul edilmiştir.” denilerek, kısmi dava olarak açılan davada ıslah ile artırılan kısım yönünden zamanaşımı def’inin ileri sürülebileceği, alacağın bir kısmının dava edilmiş olmasının, dava edilmeyen kısım yönünden zamanaşımının işlemesini durdurmayacağını kabul etmiştir.
Kısmi dava olarak açılan davada da; davacının ıslah ile dava değerini artırması durumunda, davalı zamanaşımı def’inde bulunabileceğinden, bu kapsamda yapılacak zamanaşımı def’inin de, yargılama usulüne göre; HMK’nın 319. ve HMK’nın 141. maddesine uygun şekilde süresi içerisinde yapılması gerekir.
Somut olayda; davacı 26/12/2019 tarihli kaza nedeniyle 29/12/2020 tarihinde, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı davayı 04/07/2022 tarihinde ıslah ederek dava değerini 9.257,95 TL’ye artırmış, ıslah dilekçesi davalı vekiline tebliğ edilmiştir. Davalı vekili, süresinde ıslah dilekçesine cevap vermiş olup süresi içerisinde yapılmış, zamanaşımı def’i bulunmaktadır.
Bu açından eldeki davada öncelikle değerlendirilmesi gereken husus davanın kısmi dava mı, belirsiz alacak davası mı olduğudur.
Belirsiz alacak davası alacaklıya zamanaşımı ve faiz başlangıcı noktasında imkânlar sağlayan istisnai bir dava türü olup, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olması veya 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanıldığının belirtilmesi gerekir. Alacağın belirsiz olduğunun dava dilekçesinde açıklanması bu noktada önemsizdir. Zira alacak belirsiz ise alacaklının kısmi dava veya belirsiz alacak davası açma hakkı vardır. Dava dilekçesinde “belirsiz alacak davası” açıldığı yazılı değilse veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanılmamışsa, davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 7/7/2021 tarih ve 2021/485 Esas, 2021/971 Karar sayılı ilamı)
Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak miktar belirtilmek suretiyle talep edilen alacak kalemi belirlenmiş, davanın kısmi ya da belirsiz alacak davası olarak açıldığı açıklanmamıştır. Bu nedenle yukarıda açıklandığı üzere, davanın kısmi alacak davası olarak açıldığının kabulü gerekmektedir.
Zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Doktrinde ve Yargıtay kararlarında da bu husus kabul edilmiş olup, “Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, kural olarak zararın kapsamına değil varlığına taalluk eder. Yoksa tazminatın hesabına yarayacak bütün ayrıntıların (zararın miktarının) bilinmesi aranmaz. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gereçlerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmesi için yeterlidir.” denilmektedir. (Turgut Uygur, Türk Borçlar Kanunu Şerhi,2013,C:1 sh:528, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.05.2017 tarih ve 2016/21-1600 Esas – 2017/937 Karar sayılı ilamı)
Buna göre her ne kadar Yargıtay uygulamaları uyarınca araç değer kaybına yönelik davalar belirsiz alacak davası mahiyetinde kabul görmüş ise de somut olayda davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça davanın belirsiz alacak davası mahiyetinde olduğunu belirtmemiş olması nedeniyle davacı tarafından açılan dava, dava konusu kaza sebebiyle davacının aracında meydana gelen maddi zarardan kaynaklı dava olup, kısmi dava olarak kabul edilerek, davalının da ıslah edilen kısma yönelik olarak yasal süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunmuş olmasına göre; davacının, kaza tarihi itibariyle zararı öğrendiğinin kabulü ile, sırf maddi hasarla sonuçlanan trafik kazası nedeniyle; davanın kısmi dava olarak açılmış olduğundan, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu kısım yönünden KTK’nın 109/1. maddesi gereğince kaza tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde davanın ıslah edilmiş olması aranmalıdır. Davacı, 26/12/2019 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle, 04/07/2022 tarihinde verdiği ıslah dilekçesi ile artırdığı alacak miktarı zamanaşımına uğradığından, ıslah edilen kısım yönünden alacağın süresinde zamanaşımı definde bulunan davalı yönünden zamanaşımına uğradığından bahisle reddine, dava konusu edilen miktar yönüyle ise kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulüne, 5.000,00 TL hasar bedelinin 26/12/2019 tarihinden itibaren, işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin zamanaşımı nedeniyle reddine,
2-Alınması gerekli 341,55 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 85,39 TL peşin harç ve 73,00 TL ıslah harcının mahsubuyla bakiye 183,16 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 85,39 TL peşin harç, 73,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 212,79 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça posta / tebligat / bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 822,60 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı üzerinden takdiren 444,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-AAÜT gereğince hesap edilen 5.000,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Reddedilen kısım üzerinden hesap edilen 4.257,95 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzünde davalı tarafın yokluğunda okunup, usulen anlatıldı. 15/11/2022

Katip ……. e-imzalıdır

Hakim ……..
e-imzalıdır