Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/785 E. 2022/631 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/785
KARAR NO : 2022/631

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/11/2020
KARAR TARİHİ : 17/06/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili alacaklı ……. Tekstil Paz. İthalat ve İhracat Ltd. Şti. İle …… Tekstil Paz. İthalat ve İhracat Ltd. Şti. arasında süregelen bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, işbu ticari ilişkinin ticari defter incelemesi ile de ortaya çıkacağını, buna bağlı olarak taraflar aralarında cari kayıt tutulduğunu, davalı borçlu şirketin cari hesap özetini gösterir ekstrede de açıkça belirtildiği gibi borç bakiyesinin 30.890,18 TL olduğunu , cari hesap kaydının taraflar arasında yapılan satışlara ilişkin faturalar ve ödemeler özetinden oluştuğunu, davalı borçlu …… Tekstil’in borcunu ödememesi sebebiyle Bakırköy …… İcra Müdürlüğünün ….. E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı borçlu tarafından kötü niyetli, haksız ve yasal dayanaktan yoksun olarak itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla davalının itirazlarının iptaline, davalarının kabulü ile; davalı borçlunun Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı takip dosyasında ileri sürdüğü itirazlarının iptaline ve duran icra takibinin vekalet ücreti, faiz, diğer masraflar ve sair hususlar yönünden devamına, davalının takip miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine , yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında davacının dava dilekçesinde bahsetmiş olduğu cari bir kayıt bulunmamakla birlikte müvekkilinin davacı şirkete karşı hiç bir borcu olmadığını, davacının bahsetmiş olduğu faturaların müvekkili şirkete tebliğ edilmediği gibi faturalarda irsaliyede bulunmadığını, davacı tarafından müvekkil şirkete faturalarda bahsedilen ürünler sipariş edilmediği gibi davacı tarafından da teslim edilmediğini, davacı tarafın sunmuş olduğu faturaların incelendiğinde faturaların dolar üzerinden düzenlendiğini , taraflar arasında bu husus hakkında herhangi bir sözleşme olmadığını, tarafların Türk şirketi olduğu ve taraflar arasında herhangi bir yabancılık unsuru içermediğinin açık olmasından dolar üzerinden kesilen faturaların geçersiz olduğunu, bu sebeplerle hem faturanın içeriğine hem meblağa hem de işlemiş faize itirazlarını bildirdiklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte malların müvekkil şirket tarafından sipariş edildiği düşünülse dahi söz konusu malların ayıplı olduğunu, söz konusu maddi durumu ortaya çıkarmanın ancak tanıkla mümkün olacağını, taraflar arasında cari bir kayıt ve ticaretin bulunmaması sebebiyle davacının açmış olduğu icra takibinin kötüniyetli olduğunu, bu sebeple %20 den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek haksız olan davanın reddine, yapılan kötüniyetli icra takibi neticesinde davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, dava harç, gider avansları ile birlikte avukatlık ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişi 16/05/2021 havale tarihli raporunda; Taraflardan davacı şirketin ibraz ettiği ticari defterlerine göre taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre davalı şirketten icra takip konusu ve dava konusu yaptığı 30.89018 TL tutarında alacaklı göründükleri, bu alacak tutarının 2019 yılında 3 adet, 2020 yılında ise 1 adet fatura toplamından kaynaklandığı, davalı şirketin dava ve icra konusu yapılan faturalara, faturanın içeriği hakkında itiraz ettiğine dair bir belgeye rastlanmadığı, ayrıca yine dosya içerisinde davalı şirketin 6102 sayılı T.T.K. nın 23/ c maddesi hükmü gereği satın almış olduğu malların ayıplı mal olduğuna dair bir itirazlarına da rastlanmadığı, davacı şirketin 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri gereğince davalı şirketten faiz talep edebilecekleri, davacı şirketin davalı şirketten icra takip tarihine kadar 30.890,18 TL Asıl Alacak + 3.240,00 TL değişen oranlarda Avans faizi olmak üzere toplam 34.130,18 TL tutarında alacaklı oldukları sonuç ve kanaatini bildirmiştir.
Bilirkişi 03/01/2022 havale tarihli ek raporunda; Davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre davalı şirketten icra takip konusu ve dava konusu yaptığı 30.89018 TL tutarında alacaklı göründükleri, bu alacak tutarının 2019 yılında 3 adet, 2020 yılında ise 1 adet fatura toplamından kaynaklandığı, dosya içerisinde iş bu raporun teslimine kadar davacı şirketin alacak bakiyesini oluşturan faturalara dayanak sevk irsaliyelerinde yazılı malların teslim edildiğine dair sevk irsaliyelerinin sunulmadığı, 14.01.2020 tarihli …. SERİ nolu KDV dahil 14.173,59 TL tutarındaki e-
fatura hariç olmak üzere,( e-faturalar düzenlendiği anda karşı tarafın sitemine düşmekte ve bu faturanın TEMEL fatura olması nedeni ile Noter kanalıyla itiraz edilmesi gerektiği, diğer alacak konusunu oluşturan faturaların davalı şirkete tebliği konusunda bir belgenin de sunulmadığı davalı şirkete ait 2019 yılı a formuna göre 2 adet belge karşılığı KDV dahil 13.570,23 TL tutarındaki mal veya hizmetleri davacı şirketten aldıklarına dair kanıt oluşturduğu kanaatini bildirmiştir.
Bilirkişi 09/05/2022 tarihli ek raporunda özetle; Davutpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğünün 25.03.2022 tarihli …… Sayılı yazıları ile sayın mahkemenize göndermiş oldukları … vergi kimlik numaralı davalı …… TEKS. PAZ. İTH. VE İHR. LTD. ŞTİ. ne ait 2020 dönemi BA formunun incenmesinde; Kök raporun 7. Sayfasında ek raporun 4. Sayfasında belirtildiği üzere davalı tarafa ait sunulmayan 2020 yılı Ba formu bu kere dosyaya sunulmuş olup, davalı şirketin davacı şirketten 2020 yılında 14.01.2020 tarihli …… seri ve sıra nolu fatura ile KDV hariç tutar olan 13.123,69 TL ( KDV dahil 14.173,59 TL ) TL tutarındaki mal veya hizmeti satın aldıkları ve bu faturayı BA formu ile beyan ettikleri, kök raporda eksik tespit edilen bu eksikliğin davalı şirkete ait Ba formunun sunulmasıyla giderildiği, bu konu hakkında herhangi bir tereddütün kalmadığı, davalı şirketin davacı şirketi teyit ettiği, bu kere davacı şirketin beyan dilekçesi ekinde ek rapor sonuç bölümünde koyu kısımlar ile belirtilen 4 adet irsaliyeleri fotokopi olarak sundukları, incelenen bu irsaliyelerin teslim eden ve teslim alan kısımlarının imzasız oldukları görülmüştür. Tespit edilen bu hususlar haricinde kök raporun ve ek raporun sonuç bölümünde varılan kanaatlerde herhangi bir değişiklik olmadığı görüş ve sonucunu bildirmiştir.
DOSYANIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davacının, bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı icra dosyasına yapmış olduğu itirazında müvekkilinin alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcunun olmadığını, bu nedenle takibe, borca, ödeme emrine, işlemiş ve işleyecek faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini beyan etmiştir.
Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 30.890,18 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Davacı, faturaya dayalı alacağının tahsili talebiyle başlatmış olduğu takibe yapılan itiraz üzerine eldeki davayı açmış olup, 6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
Davacı, fatura alacağı olduğundan bahisle iddiada bulunmuş olup, faturaya konu malın teslim edildiği/hizmetin verildiğine ilişkin ispat yükü davacı üzerindedir.
BA formundaki fatura kayıtları ile ilgili araştırma ve inceleme yaptırılmış olup bu kayıtların bir bütün olarak davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. )
Esasen VUK nun 381 seri nolu genel tebliği ve Ba formu içeriği ile vergi uygulaması gözetildiğinde aksini düşünmek mümkün değildir. Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu malları teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlar.
Sonuç olarak, incelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları içeriğine göre; davacı tarafça takibe konu cari hesap alacağını oluşturan 18/10/2019 tarih 5.964,50 TL bedelli ve 14/11/2020 tarih 6.600,00 TL bedelli faturaların, davalının 2019 yılı BA formundan 2 adet belge karşılığı 12.564,00 TL olarak bildirimin yapıldığı ve yine 2020 yılı BA formu ile de 13.123,69 TL bedelli belge ile bildirim yapıldığı görülmekle davalı tarafından beyan edilmeyen dava konusu 2.913,30 TL bedelli fatura için davacıya yemin delili hatırlatılarak, davacı vekilinin yemin teklif etmeyeceklerine ilişkin beyanı doğrultusunda bu faturanın ispatına yönelik dosya kapsamında başkaca bir delil bulunmadığı görülmekle yukarıda detaylı olarak açıklanan hususlar dahilinde değerlendirme yapılarak davacının davasını kısmen ispat ettiği kanaatine varılmış olup ve ancak her ne kadar davalı cevap dilekçesinde ”… davacı tarafından müvekkil şirkete faturalarda bahsedilen ürünler sipariş edilmediği gibi davacı tarafından da davaya konu mallar teslim edilmemiştir… Malların müvekkil şirket tarafından sipariş edildiği düşünülse dahi söz konusu mallar ayıplıdır.” şeklinde beyanda bulunmuş ise de, bu beyanlarının savunmanın bütününde çelişki yarattığı gibi ayıp konusundaki beyanının da hukuki anlamda bir ayıp iddiası niteliğinde olmadığı, varsayımsal bir beyan olduğu ve bu beyanının devamı beyanları da dahil olmak üzere bilirkişi raporuna karşı beyanları ve yargılama safahatında da ayıp hususunda bir iddia ve delilinin bulunmadığı anlaşıldığından bu hususta mahkememizce incelemeye değer bir iddia olmadığı kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Dava, İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi faturadan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 25.688,72 TL asıl alacak yönünden davalının Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün …… esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin asıl alacak yönünden aynı koşullarla devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Asıl alacağın kabul miktar yönüyle %20’si üzerinden icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 1.754,79 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 567,60 TL harcın mahsubuyla bakiye 1.187,19 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 567,60 TL peşin harç, 7,80 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 629,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça posta / tebligat / bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 809,50 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı üzerinden takdiren 623,31 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-AAÜT gereğince hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Reddedilen kısım üzerinden hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin kabul ve oranı üzerinden takdiren 299,77 TL’nin davacıdan, 1.020,23 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
9-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/06/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır