Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/695 E. 2021/412 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/695
KARAR NO : 2021/412

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/10/2020
KARAR TARİHİ : 01/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/04/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkilinin …… Tekstil San, ve Tic. Ltd. Sti nin ticari faaliyetine ilişkin tasarruflarda bulunmadığını şirket ortaklığında bulunduğu süre boyunca yalnızca şirkete destek olduğunu ve sermaye sağladığını, müvekkilinin şirketten hiçbir kazanç sağlamadığını, ortağı olan …, şirketin işletmecileri olan ……. ve … şirketin tüm ticari faaliyetini sağladığını, şirketin alışveriş yaptığı diğer şirketlerle olan ilişkiler, çek keşide etme ciro etme, banka işlemleri, müşteri ilişkileri, borçlanmalar vb. gibi tüm ticari faaliyet söz konusu kişilerce yapıldığını, buna rağmen müvekkilinin kendisinin sebep olmadığı her borçlanmadan zarar gördüğünü, kendi şahsi malvarlığından teminatlar verdiğini, nakdi destek sağladığını, davalılar tarafından sürekli müvekkilinden yardım talep etmekle birlikte kendilerinin mal varlığından hiçbir eksiltme yapılmadığı gibi kendi malvarlıklarında artış olduğunu, tüm basiretsiz tacirliğe dayalı davranışları, kasıtlı ve hileli tasarrufları sonucunda şirketin iflas ettiğini, …… Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. nin iflas dosyası Bakırköy …… İflas Müdürlüğünün …… İflas sayılı dosyası ile görüldüğünü, iflas dosyası incelendiğinde söz konusu kişilere son şirket sahibi tarafından ihtarnameler keşide edildiği uhdelerinde kalan paraların ve araçların tesliminin istendiği ve değişik tarihlerde çeşitli miktarlarda şirket hesabından kendi hesaplarına para aktarımları yapıldığının görüldüğünü, bu durumların şirketin içinin boşaltıldığının kasti ve hileli davranışlar ile şirketin iflasına ve müvekkili ile diğer alacaklıların alacaklarını tahsil edememesine sebep olduğunu, şirketin iflasından önce şirket çalışanı olan ……. tarafından Bakırköy ……. İcra Müdürlüğünün ……. E. Numaralı dosyası ile icra ihalesine girerek şirketin makineleri satın alındığını, bundan sonra tüm davalılar …… Örme Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. çatısı altında çalışmaya devam ettiğini, söz konusu yeni firma aynı yerde aynı kişilerle aynı makinelerle çalışmaya devam ettiğni, dolayısıyla Davalılar tarafından tüzel kişiliğin perdelenmesinin sağlandığını, müvekkilinin yüksek miktarda zarar görmesi neticesinde yeni firma olan …… Örme Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. sahibi olarak gözüken ……. tarafından alacaklarının ödeneceği ve hatta alacaklarının teminat altına alınması için müvekkiline istediği takdirde 3 iş günü içerisinde yeni şirketten %50 hisse verileceği taahhüt edildiğini, Ayrıca şirket hesap dökümlerinin verileceği, ticari faaliyetlerden haberdar edileceği de bildirildiğini, ancak hiçbir taahhüt yerine getirilmediğini, bu nedenle kendilerince ihtarname keşide edilmiş borçların ödenmesi ve teminat olarak verilen şirketin sevk ve idaresinin doğru yapılması başka bir kişiye devrinin yapılmaması ihtar edildiğini, ancak ihtarnameye cevaplarında Davalı …… Örme sahibi ……. herhangi bir protokol ya da sözleşme imzalamadığını belirttiğini, müvekkilinin şirketi zarara düşürecek herhangi bir faaliyetinin olmadığını, şirketin tüm ticaretini yapan kişilerin davalılar olduğunun ispatı tanık beyanları ile ortaya çıkacağını, müvekkilinin yalnızca şirketin aktifini artıracak faliyetlerde bulunduğunu, müvekkilinin şirketin mal alış satışlarına, çek keşide etme, ciro etme gibi hiçbir faaliyetine karışmadığını, bütün faaliyetlerin davalılar tarafından gerçekleştirildiğini, buna rağmen müvekkilinin şirketin borçlandığı her anda kendi şahsi mal varlığından eksiltmelerde bulunarak şirketin varlığını devam ettirmek için çaba sarf ettiğini, daha sonradan şirketi borçlandıran davalılar sebebiyle söz konusu alacaklı şirketlere kendi şahsi malvarlığından ödemelerde, teminatlarda bulunduğunu, şirketi sürekli borçlandıran ancak herhangi bir alacağa sahip olamayan davalılar tarafından borç ödenemediğini, sırf şirket ayakta kalabilsin diye müvekkilinin Gelibolu’da bulunan arsası üzerinde alacaklı şirket lehine 200.000 TL ipotek tesis ettiğini, 09.02.2018 tarihinde yapılan protokol ile müvekkilinin ipotek vermesi kararlaştırılırken aynı zamanda şirketin bu borcu Alacaklı firmaya iş yaptırması karşılığında da ödeyebileceği kararlaştırıldığını, şüpheliler, şirketi çalıştırarak alacaklıya olan borcu nakden ya da mal yapma karşılığında ödeyeceklerini alacaklı şirkete de müvekkilinin de taahhüt ettiklerini, ancak yine müvekkilinin şahsi malvarlığına güvenerek herhangi bir şekilde alacaklı firmaya mal yapılmadığını, nakdi bir ödeme hiç yapılmadığını, bunun üzerine alacaklı firma tarafından Müvekkilime karşı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile Bakırköy …… İcra Müdürlüğünün…… E. Numaralı dosyası ile ilamlı icra takibi başlatıldığını, davalıların sürekli şirketi zarara uğratacak davranışlarda bulunması. şirket hesaplarından kendi hesaplarına paralar çekmesi, şirket mallarını kendi malları haline getirmesini, davalıların müvekkilinin yalnızca maddi değil manevi olarak da zarar görmesine sebep olduklarını, davalıların mal kaçırma ve müvekkiline hiçbir bedel ödememe maksadında olduklarının şüphesiz olduğunu, sürekli muvazaalı devirler yaptıklarını, davalıların tüm mal varlıklarına ayrıca ……. plakalı araca ihtiyati haciz kararı verilmesini davalı …, …, … nın tüm malvarlığı üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına, ……. plakalı araca teminatsız olarak ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalıların şirket ortak ve yetkilileri sıfatıyla kasti ve hileli tasarrufları ile müvekkilinin maddi ve manevi olarak doğrudan kaybına sebep oldukları açık olduğnu, bu nedenle müvekkilimin zararının doğrudan davalılardan tazmini gerektiğinden bahisle davalı … ……. , ……., …’ nın tüm menkul ve gayrimenkullerine 3. Kişilerdeki hak ve alacaklarına teminatsız olarak ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir konulmasına, …… Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. den icrai yoldan …… na devri yapılmış olan ……. ve …… plakalı aracın kayıtlarının celbine ve araca teminatsız olarak ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir konulmasına, fazlaya dair tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi tazminat ile davacı Müvekkilinin uğramış olduğu manevi çöküntü nedeniyle 1 TL manevi tazminatın ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle: zarara uğradığı iddia edilen …… Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şirketi hakkında iflas kararı olduğunu, söz konusu şirketin iflas yoluyla tasfiye İşlemleri Bakırköy ……. İflas Müdürlüğünün …… İflas sayılı dosya üzerinden yürütüldüğünü, davacının zarara uğradığı iddia edilen …… Tekstil San. Tic. Ltd. Şti.’nin pay sahibi olmadığı gibi, şirket müdürü de olmadığını, şirket hakkında iflas kararı olduğundan, iflas idare memuru da olmadığını, dolayısıyla somut olayda davacı olan …’in huzurdaki davada aktif husumet ehliyeti olmadığını, bu nedenle öncelikle huzurdaki davanın aktif husumet yokluğundan reddedilmesini, dava dilekçesinde soyut iddialarla dava değerinin 10.000,00 TL olarak gösterilmek suretiyle kısmi dava açılması mümkün olmadığını, HMK’nın 199. maddesi hükmü uyarınca davacının davanın konusunu ve dava değerini somutlaştırarak dava dilekçesinde açıklaması zorunlu olduğunu, bu nedenle davacıya taleplerini somutlaştırarak açıklaması, yönünde süre verilmesini aksi halde dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesini, davacı taraf dava dilekçesinde dayandığı hususlarla ilgili müvekkiler aleyhine icra takipleri yapmış, itiraz üzerine itirazın iptali talebiyle davalar açtığını, davacının aynı iddialarla icra takibi yaparak itirazın kaldırılması yönünde dava açmış olmasına rağmen, bu defa huzurdaki dava ile aynı iddialarla alacak davası açması derdestlik nedeniyle hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle derdestlik nedeniyle huzurdaki davanın reddedilmesine karar verilmesini, şirket müdürünün sorumluluğunu sona erdiren sebeplerden biri de zamanaşımı olduğunu, zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalması anlamına geldiğini, TTK., müdürlerin sorumluluğunu gerektiren hallere ilişkin olarak sorunun çözümünü BK. nun genel hükümlerine bırakmadığını, özel zamanaşımı hükümleri öngörüldüğünü, limited şirket müdürü hakkında kusur nedeniyle açılacak sorumluluk davasında, TTK.nun 560. Maddesinde belrtrilen 2 ve 5 yıllık zamanaşımı süreleri uygulanacağını, Yasadaki düzenlemeden 2 yıllık sürenin davacıların sorumluları ve zararı öğrendiği tarihten başlayacağı anlaşıldığını, sorumluluk davalarında öngörülen 5 yıllık süre ise fiilin işlendiği tarihten işlemeye başlayacak olup, öğrenme tarihi, 5 yıllık süreyi değiştirmeyeceğini, somut olayda müvekkillerinden … …… Tekstil San. Tic. Ltd. Şti.’ne 2015 tarihinde yazılan hisse devri ile %50 hissedar olduğunu, 17.12..2015 tarihli Ortaklar Kurulu Kararı ile müdür olarak seçildiğini, ancak müvekkil …’nın müdür seçildiği dönemde davacı …’de Müdürler Kurulu Başkanı olarak seçilmiş olup, münferit imza yetkilisi olduğunu, … şirketteki payının tamamını yaklaşık bir yıl sonra 04.11.2016 tarihinde Noterde yapılan hisse devir temlik sözleşmesiyle davacı …’e devrederek, şirketteki hem pay sahipliğini hem de müdür sıfatını sona erdirdiğini, bu hususun Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde 17.11.2016 tarihinde tescil ve ilan edilerek şirketin tek pay sahipliği ve müdür yetkileri davacı …’e geçtiğini, dolayısıyla söz konusu şirkette müvekkillerimden …’nın müdürlük süresi 17.12.2015 – 17.11.2016 tarihleri arasındaki 11. ayla sınırlı olup, bu süre boyunca da müdürlük görevi davacı …’le birlikte yürütüldüğünü, 17.11.2016 tarihinden itibaren ise şirkette tek pay sahibi ve tek müdür olarak … devam ettiğini, müvekkillerinden …’na ise şirket müdürü tarafından sınırlı yetkiyle vekalet verilmiş olup, bu vekalet de 02.10.2018 tarihli azilname ile sona erdirildiğini, müvekkillerinden …’nın ise şirkette ne pay sahipliği, ne müdürlük, ne vekalet ne de çalışan sıfatı olduğunu, müvekkillernin şirketle olan sınırlı ilişkileri dikkate alındığında davacının iddia ettiği vakaların tamamında şirketi temsil ve ilzam görevinin Şirket Müdürler Kurulu Başkanı sıfatıyla davacıya ait olduğunu, müvekkillerinden …’nın sadece 11 ay ile sınırlı olarak müdürlük görevini davacı ile birlikte yürüttüğü, …’nın verilen vekaletle sınırlı olarak iş yaptığı, …’nın ise şirkette herhangi bir ilişkisinin olmadığı açıkça anlaşıldığını, davacının dava dilekçesinde dayandığı işlemleri bilerek ve isteyerek şirket sahibi ve müdürü olarak kendi iradesiyle yerine getirdiğini, iddia edilen olayların tamamı 2016-2017 yıllarına ait olduğunu, dava konusu fiillerin gerçekleştiğini varsaysak bile 2016-2017 yıllarında gerçekleştiği iddia edilen fiillere dayanılarak 13.10.2020 tarihinde dava açıldığından TTK’nın 560 maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin fazlasıyla aşıldığı anlaşıldığını, bu nedenle huzurdaki davanın zamanaşımından reddedilmesini talep ettiklerini, tüm bu işlemlerin muhatabı davacının tek pay sahibi ve yetkilisi olduğu …… Tekstil San. Tic. Ltd. Şti. olup bu işlemlerin hiçbiri müvekkillerinin lehine yapılmış işlemler olmadığını, bu nedenle bu işlemlere dayanarak müvekkillerinden alacak talebinde bulunulması hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, yasal koşulları bulunmadığından davacının müvekkillerinden manevi tazminat talebinde bulunması da hukuken mümkün olmadığını, davacı taraf iddia ettiği araçların trafik kaydının iptal edilerek adına tescili için de dava açmış olmadığını, bu nedenle bu araçların trafik kaydını da ihtiyati tedbir konulması hukuken mümkün olmadığını, aynı şekilde müvekkillerine ait taşınır ve taşınmaz malların mülkiyeti de huzurdaki davanın konusu olmadığını, davacının yasaya ve usule aykırı olan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesini talep ettiklerinden bahisle öncelikle usule ilişkin itirazlarının değerlendirilerek karara bağlanmasını, huzurdaki davanın, TTK’nın 560.maddesi hükmü uyarınca zamanaşımı nedeniyle reddedilmesini, haksız ve usule aykırı olan davanın esastan reddine karar verilmesini, davacının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin de reddedilerek yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Bakırköy …… İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosyası, Bakırköy ……. İflas Müdürlüğünün ….. iflas sayılı dosyasının UYAP’tan gönderilen bir örneği, , Bakırköy ……. İcra Hukuk Mahkemesinin …… esas sayılı dosyasının UYAP’tan gönderilen bir örneği, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının ……. soruşturma sayılı dosyasının UYAP’tan gönderilen bir örneği, ihtarname örnekleri, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü, …… bank ve …… Bankası müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, şirket yöneticiliğinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat davası istemine ilişkindir.
Yargıtay …… HD’nin 17/11/2016 gün ve …….. esas, ……. karar sayılı ilamında: “…Zarar gören şirket alacaklılarının da yöneticiler ve denetçiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Şirket alacaklılarının dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar şirket alacaklılarını etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, şirket alacaklılarının dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Ancak, şirket alacaklısı TTK’nın 309 ve 340 ncı maddeleri uyarınca dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. İkinci durum ise, doğrudan zarar halidir. Bu ihtimalde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda şirket alacaklılarının ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Bu dava türünde ise alacaklılar, talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isterler.
Uyuşmazlık konusu olayda …… Sigorta Aracılık Hizmetleri AŞ’den alacaklı olduğunu iddia eden davacının dava dilekçesinde yaptığı açıklamalar değerlendirildiğinde, ileri sürülen maddi olgular tamamen yönetici konumunda olan davalıların dava dışı anonim şirketinin zararına neden olan eylemlerdir. Başka bir anlatımla, açıklanan zararlar, dava dışı anonim şirketin doğrudan, davacının ise, dolaylı zararı kapsamındadır.
Bu durum karşısında, davacının açtığı davanın mülga 6762 sayılı TTK’nın 309 ve 340. maddeleri kapsamında açılan bir dava olduğu, böyle bir davada hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istemli olarak açabileceği, davacının kendi adına tazminatın hüküm altına alınmasını istediği, bu şekilde dava açılamayacağı dikkate alınıp, bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”yönünde karar verilmiştir.
Yargıtay …… HD nin 21/05/2018 gün ve ….. esas ….. karar sayılı ilamında “…1- Dava, davalı banka yönünden, bankacılık işlemleri nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalı şirket müdürünün davalı bankada usulsüz işlemler yaptığını, bu nedenle müvekkilinin 8.148,00 TL zarara uğradığını, davalı bankanın gerekli dikkat ve özeni göstermediği için oluşan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürmüş, mahkemece, yazılı şekilde davalı şirket müdürünün usulsüz işlemler yaparak tarafların ortak olduğu dava dışı şirketi 8.148,00 TL zarara uğrattığı, gerekli dikkat ve özeni göstermeyen davalı bankanın oluşan zararın %50’sinden sorumlu olduğu gerekçesiyle davalı banka yönünden davanın kısmen kabulü ile 4.074,00 TL’nin dava dışı şirkete verilmesine karar verilmiştir. Ancak, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacının ileri sürdüğü hususlar nedeniyle oluşan zarar, doğrudan davacının kendi üzerinde doğan bir zarar olmayıp, şirkete yönelik meydana gelen bir zarardır. Bu durumda, mahkemece, oluşan zararın dava dışı şirketin zararı olduğu ve davacının oluşan zararı kendisine istediği gözetilerek davacının davalı bankaya karşı açılan davada aktif husumetinin bulunmadığı gözden kaçırılarak istemi dışına çıkılmak suretiyle işin esası hakkında karar verilmesi doğru olmamış, kararın davalı banka yönünden bozulması gerekmiştir.
2- Dava, davalı ……. yönünden, limited şirketin müdürünün sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde, davalı şirket müdürünün usulsüz işlemler yaparak tarafların ortak olduğu dava dışı şirketi 8.148,00 TL zarara uğrattığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davalı şirket müdürünün eylemleriyle kendisini zarara uğrattığı iddiasına dayalı olarak açılan işbu dolaylı zarar nedeniyle davacı şirket ortağı tarafından yönetici aleyhine açılmış bir sorumluluk davası niteliğindedir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 556. maddesi atfı ile 309. maddesi uyarınca (6102 sayılı TTK’nın 644/1-a maddesi uyarınca uygulanması gereken 553. ve 555. maddeleri), limited şirket ortaklarının, “tazminatın şirkete verilmesi” kayıt ve koşuluyla sorumluluk davasını açabilmeleri mümkündür…” denilmiştir.
TTK.’nın 555/1, TTK 560. Maddesinde;” Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır. maddesi uyarınca, Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir.” hükmü mevcut olup husumet itirazı yerinde değildir, öğrenme tarihinden itibaren 5 yıldır. Dava dilekçesinde tarihle 2016-2017 tarihleri arasında olup zamanaşımı itirazı yersizdir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/438 esas 2021/231 karar)
Davacı şirket ortağı öncelikle zarara uğradığını ispatlanmalı; akabinde sorumlu olduğu iddia olunan davalının, zararın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu ispatlanması gerekmektedir. Şirket yöneticilerinin şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla şirketi atıl kılarak acız içine düşürmeleri hali üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda alacaklı konumunda üçüncü şahısların ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları gerekir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1549 Esas 2021/222 Karar)
Davacı tarafın dava dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanlarına göre oluşan zararın şirket yönünden doğrudan zarar, davacı ortak yönünden dolaylı zarar olduğu, TTK 555/1 md gereğince söz konusu zararın ancak şirkete ödenmesinin istenebileceği, davacıların şirket ortağı olarak oluştuğu iddia edilen zararın kendilerine ödenmesini isteyemeyeceği mahkememizce değerlendirilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından davalılar aleyhine yöneticilik sıfatından kaynaklı eylem ve işlemler ile bu eylemlere iştirak nedeniyle şirketi zarara uğrattıklarından bahisle tazminat davası açıldığı, davacı tarafın dava dilekçesinde belirtilen hususlar ile duruşma sırasındaki beyanlarına göre talep edilen zararın şirket yönünden doğrudan, davacı ortak yönünden dolaylı zarar olduğu, bu nitelikteki davanın tespit edilecek zararın TTK 555/1 md gereğince şirkete ödenmesi şeklinde talep edilebileceği, olayımızda davacının söz konusu zararın kendisine ödenmesini talep ettiği, bu yöndeki istemin yasal dayanağı bulunmadığı (Yargıtay 11.HD 2016/7730 – 8878 EK, 2013/17539 esas 2014/9870 karar, 2016/11929 esas 2018/3736 karar, Yargıtay 11. HD’nin 28/05/2014 gün ve 2013/17539 esas, 2014/9870 karar, BAM 14. HD nin 25/02/2021 gün ve 2019/438 esas 20212/231 karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere) dikkate alınarak açılan davanın reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL harç peşin alınan 170,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 111,50 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 4.080,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
6-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalılar tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalılara iadesine,
Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğ edileceği tarihten itibaren başlatılmak suretiyle 2 haftalık yasal süresi içerisinde mahkememize sunulacak dilekçe ile Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar davacı vekili Av. ……. ile davalılar vekili Av. ……. ‘un yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 01/04/2021

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)