Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/637 E. 2021/339 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/637 Esas
KARAR NO : 2021/339

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2020
KARAR TARİHİ : 17/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı … tarafından müvekkili aleyhine davaya konu çekten dolayı takip yapıldığını, davacı şirket yetkilisi …….’a ……. Tüketim Malları Pazarlama ve Dağıtım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin yetkilisi olduklarını ve bu firmada ortak olarak bulunduklarını, bu firmaya müvekkilini de ortak edeceklerini söyleyen dava dışı ……. isimli şahısların beyanlarına itibar ederek müvekkilinin şirkete ortak olacağı düşüncesi ile devralacağı şirket hissesine istinaden ödeme yapmak maksadıyla davalı şirket lehine bir kısım çekler keşide ettiğini, hatta kendisine şirket yetkilisi …… tarafından Bakırköy ….. Noterliği’nin 25/03/2015 tarihli vekaletinin verildiğini, daha sonra vaaddedilen şirket hisse satışının gerçekleşmeyip, ….. ve …… tarafından müvekkili şirkete ait çeklerin piyasaya dağıtıldığını, bu konuda İstanbul …….Cumhuriyet Başsavcılığı’nın…… soruşturma sayılı dosyasında suç duyurusunda bulunulduğunu, dava dışı lehtar …….Tüketim Malları şirketi ile müvekkili arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığını, davalılar … ve …’un aynı adreste kayıtlı olduklarını, Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün ……. sayılı dosyasına konu çekten dolayı davalı …’a borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, dava dışı ……. ve …… isimli şahısların kendilerini ortak etme vaadiyle kandırdığını ve çeklerin düzenletildiği iddiasıyla hileye dayanmış ise de, müvekkili yönünden TBK 36.maddesinde düzenlenen hile iddiasının aynı kanunun 39.maddesi uyarınca aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde açılması gerektiğini, müvekkili tarafından başlatılan takibin eski esasının ……. olduğunu, hileye ilişkin İstanbul …….Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuş ise de, 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, kambiyo senetlerinin mücerret senetler olması nedeniyle temel ilişkideki sakatlığın ve hükümsüzlüğün kambiyo senedini etkilemediğini ve bu nedenle temel borç ilişkisinden doğan ve şahsi defi niteliğindeki savunmanın ancak temel borç ilişkisinin karşı tarafa yani lehtara yöneltilebileceğini, müvekkilinin çekte ciranta olup, temel borç ilişkisinin tarafı olmadığını, çeki araç satışı nedeniyle …’dan almış olup, iyiniyetli müvekkiline şahsi defilerin ileri sürülemeyeceğini, ayrıca davacının bu davayı açmasındaki temel nedenin müvekkili tarafından muvazalı işlemin iptali için İstanbul …… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …… esas, ……. karar sayılı dosyasında açmış olduğu tasarrufun iptali davasında davanın kabulüne karar verilerek Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı takipteki davacı alacağına münhasıran tasarrufun iptaline karar verilmesi olduğunu, bu nedenle davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …’un Gaziosmanpaşa ….. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ……. esas, …… karar sayılı dosyası ile kısıtlanmasına karar verildiği anlaşıldığından dosyadaki tebligatların veli …’a çıkartıldığı, davaya cevap verilmediği görüldü.
Davalı … usulüne uygun meşruhatlı davatiyeye rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
Dava, çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Bakırköy ……. İcra Müdürlüğü’nün…… esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklısının …, borçlularının ……. Mekanik … Limited Şirketi, … ve … olduğu, takibin 03/08/2015 keşide tarihli 116.000,00 TL bedelli,….. bank’a ait çeke ilişkin olduğu ve takibin 20/08/2015 tarihinde başlatıldığı, dosyamız davacısı tarafından istihkak iddiasında bulunulması üzerine icra takibinin devamına karar verildiği, dosyamız davalısı … tarafından dosyamız davacısı ve dava dışı kişilere karşı açılan tasarrufun iptali davasında İstanbul …… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …… esas, …… karar sayılı dosyasında davanın kabulüne ve Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı takipteki davacı alacağına münhasır olarak tasarrufun iptaline karar verildiği, alacaklı talebi doğrultusunda 31/12/2019 tarihinde icra takibinin yenilenmesine karar verilerek Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün ….. esasını aldığı anlaşılmıştır.
İstanbul …….Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …… soruşturma sayılı dosyasında, davacı şirket yetkilisi ……. tarafından müşteki sıfatıyla …… hakkında dolandırıcılık iddiasıyla yapılan şikayetle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına dair 02/10/2015 tarihinde karar verildiği görülmüştür.
İncelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları içeriğine göre; davacı tarafça Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı dosyasına konu keşidecisinin dosyamız davacısı olduğu ve lehtarın …, cirantanın …, … oldukları 03/08/2015 keşide tarihli, 116.000,00 TL bedelli çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti talebiyle açılan davada, davacı dava konusu çekteki imzasını inkar etmemiş olup, çeki dava dışı ……. ve ……’ın beyanlarına istinaden ……. Tüketim Malları Pazarlama ve Dağıtım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne ait hisselerin kendisine devredileceği inancıyla davacı şirket yetkilisinin düzenlediği ancak hisse devrinin gerçekleşmeyip, dava dışı kişilerce piyasaya sürüldüğü, çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti talebiyle eldeki dava açılmış ise de, bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ‘gayeye’ ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran’iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6). İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını yada borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu, borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.Aynı ilkeler, HGK’nun 17/12/2003 gün ve 2003/19-781 E., 2003/768 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Çek, bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olduğundan, ispat yükü kural olarak senedin bedelsiz olduğunu ileri süren borçlu tarafa aittir.
Somut olayda temel uyuşmazlık takibe konu çekin, dava dışı ……. ve …… ile şirket hisselerinin devri konusunda yapılan anlaşmaya istinaden verildiği, ancak senedin hisse devri gerçekleşmediğinden bedelsiz olduğu iddiasına dayanmaktadır. Davacı tarafından ileri sürülen bedelsizlik defi, şahsi bir defi olup, bu defilerin hamil poliçeyi devralırken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği ispatlanamadığı suretle kural olarak hamile karşı ileri sürülmesi söz konusu değildir. Davacı, davalının çekin bedelsiz olduğunu bilerek devraldığını ispat edememiş olup, davanın reddine karar verilmiştir. Her ne kadar mahkememizce 06/10/2020 tarihli tensip zaptı ile ihtiyati tedbir kararı verilerek İİK 72/3 maddesi gereği icra veznesine yatan paranın alacaklıya verilmemesine dair karar oluşturulmuş ise de, icra dosyasının incelenmesinde paranın alacaklıya ödenmemesinin mahkememizce verilen tedbir kararına dayalı olmadığı, mahkememizce verilen tedbirden dolayı davalının alacağına kavuşmasında gecikmeye uğradığından bahsedilemeyeceğinden, İİK 72/4 gereği tazminat koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine,
Alınması gerekli 59,30 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 1.980,99 TL harcın mahsubuyla bakiye 1.921,69 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 14.970,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak kendini vekille temsil ettiren davalı …’a verilmesine,
Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekili ve davalı … vekilinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/03/2021

Katip …

Hakim …