Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/467 E. 2022/237 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/467 Esas
KARAR NO : 2022/237

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 23/07/2020
KARAR TARİHİ : 03/03/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/03/2022
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkilinin, davalı şirkette %50 pay sahibi şirketin kurucu ortaklarından olup müştereken temsile yetkili müdürlerinden olduğunu, müvekkilinin, şirketin devamı süresince fark etmediği ancak kendisine yüklenen külfetler sonucunda iyiniyetinin suistimal edildiğini, şirketin müştereken temsile yetkili diğer müdürü olan ……’ün şahsi olarak ticari faaliyetini sürdürdüğü şirketin limited şirket olarak türünün değiştirilmesinden sonra …… Kalıpçılık Savunma San. Ve Tic. LTD. ŞTİ.’ni … adındaki şirketine borçlandırması üzerine şirketin ortaklığından ayrılmaya karar verdiğini, davalı şirketin kuruluş tarihi olan 14 Mayıs 2018 tarihinden sonra 6 Şubat 2007 tarihinden bu yana ……. Plastik ve Kalıp Sanayi …… adıyla faaliyetine devam eden tacirin tür değiştirmesi ile 2 Aralık 2019 tarihinde … kurulduğunu, davalı şirketin müşterek temsile yetkili diğer müdürü ……’ün münferiden temsile yetkili müdürü olduğu, tür değiştirme ile … adıyla ticari faaliyetini sürdürdüğü şirkete borçlandırılması ve …… Kalıpçılık Savunma San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin içinin boşaltılması söz konusu olduğunu, buna karşın Davalı şirket …… Kalıpçılık Savunma San. Ve Tic. LTD. ŞTİ.’nin menkul değerlerinden olan değerli bir kalıp makinesinin finansal kiralama sözleşmesi ile alınmasında Müvekkil …’nın şahsının müştereken müteselsil kefil olarak sorumlu tutulması ve evinin üzerine ipotek konulmasına karşın …… Kalıpçılık Savunma San. Ve Tic. LTD. ŞTİ.’nin ……’ün diğer şirketine borçlandırılması sonucunda borca batık duruma getirildiği ve Müvekkilin şahsının da var olan durumda sorumluluk altına girdiği ve tek malvarlığı olan evinin ipotek edilmesi ile zor durumda bırakıldığını beyan ederek müvekkilinin davalı şirket ortaklığından çıkarılmasına ve pay bedellerinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerleri ödenmek suretiyle çıkma payının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile ödenmesine; aksi takdirde şirketin TTK m.636/3 uyarınca tasfiye edilmesine, müvekkilinin hak kaybına uğramaması ve dava sonunda payının gerçek değerine tekabül eden ayrılma akçesine kavuşabilmesi için mal kaçırılma ihtimali nedeniyle satış ve devirden korunma amacıyla şirkete ait banka hesaplarına ve malvarlığına tedbir uygulanmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı adına cevap sunan vekil cevap dilekçesinde özetle:davacının, ortaklıktan çıkma için ileri sürdüğü “haklı nedeni” ispat ile yükümlü olduğunu, davalının haklı nedenini bir şekilde ispat ettiği varsayımında dahi şirketin tasfiyesinin mümkün olmadığını beyan ederek davacı tarafından gerçeğe aykırı iddialar ile ikame edilen işbu ortaklıktan çıkma veya şirketin tasfiyesi talepli davanın reddine, aksinin kabulü halinde dahi, davacının ortaklıktan çıkmasına, ayrılma akçesinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, TTK m.638/2 uyarınca ortaklıktan çıkma, ayrılma akçesinin ödenmesi, aksi takdirde TTK m.636/3 uyarınca şirketin tasfiyesi taleplerinden ibarettir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın halli için teknik inceleme yapılması gerektiğinden dosyanın bilirkişiye tevdine dair 23/09/2021 tarihli celsede ara karar kurulmuş ve bilirkişi ücretinin davacı tarafça yatırılması için ihtaratlı kesin süre verilmiştir.
Davalı şirkete defter ibrazına ilişkin tebligatın TK 35.maddesine göre 20/10/2021 tarihinde yapıldığı, dava dışı şirkete 18/10/2021 tebligatın yapıldığı, dava dışı şirket vekilinin beyan ve yerinde inceleme talepli dilekçe sunduğu, inceleme günü tarafların hazır olmadıkları ve masraf yatırılamadığından incelemenin yapılamadığına dair tutanak tutulduğu, davalı vekili tarafından yerinde inceleme talepli dilekçe sunulduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafça kesin süre içerisinde delil avansı yatırılmamış olup, duruşma tarihi itibariyle yatırıldığı görülmüş ise de, dava dışı şirketçe kesin süreden sonra yapılan işleme muvafakat edilmediği duruşmada beyan edilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Delil ikamesi için avans” başlıklı 324. maddesinde;
“(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü getirilmiştir.
Anılan madde gerekçesinde de; “…“Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 125. maddede davacının dava masraflarının karşılığı olarak avans ödemesi öngörülmüştür. Bu avans, davacının delillerinin toplanması için yapılması gereken harcamaları da kapsar. Bu maddede ise daha çok davalının delillerinin toplanması için ödenmesi gereken avans düzenlenmiştir. Öte yandan davacının avansı yönünden “Dava şartları” başlıklı 119. maddede hüküm getirilmiştir. Davacının avansı yatırmış olması dava şartlarındandır. Şu hâlde davacı avansının yargılamanın devamı sırasında yetersiz kalması hâlinde, uygulanacak hüküm, bu maddeden ziyade 125. madde hükmüdür.” ifadelerine yer verilmek suretiyle, gider avansının davacının dava masraflarının karşılanması amacıyla, delil avansının ise daha çok davalının delillerinin toplanması amacıyla getirildiği belirtilmiştir.
03.04.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesinde:
“(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder.
(2) Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır.
(3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir.
(4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…” düzenlemesi yer almaktadır.
Yönetmeliğin 45. maddesinde, gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade ettiği, davacının, her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, delil avansının ise tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği vurgulanmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere, Yönetmelikte gider avansının içinde delil avansı için gerekli giderler de gösterilmiştir.
Gider avansının yatırılmaması hâlinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması hâlinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır (Yön. m. 45/3). Bu durumda Yönetmeliğin 45. maddesinin birinci fıkrası ile dördüncü ve beşinci fıkraları arasında uyum bulunmadığından, HMK’nın 324. maddesi gözetilerek Yönetmeliğin 45. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarının öncelikle uygulanması gerekir (Pekcanıtez H./Atalay O./Özekes., M.: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 13. Bası, Ankara 2012, s. 354 ).
Yapılan açıklamalar ışığında, somut olayda, davacıdan kesin süre içinde yatırılması istenilen bilirkişi masrafının delil avansı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
II- Tarafların dayandığı delillerin toplanması amacıyla Mahkemece verilen kesin süreye ve kurulacak ara kararın mahiyetine değinmekte fayda vardır.
Türk yargı sistemine göre hukuk yargılamasında hâkim kendiliğinden bir davayı inceleyip uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da hâkim, tarafların istekleri ile bağlı tutulmuştur [HMK, m. 24, 25, 26; mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK, m. 72, 74, 75].
Kamu düzeninin gerektirdiği hâller dışında hâkimin re’sen yargılamayı sürdürmesi olanaklı olmadığından ve tarafların davayı hazırlama ve takip etmeleri gerektiğinden hâkimin davacının yapmadığı bir işlemi kendiliğinden ikmal etmesi olanaklı değildir (Taraflarca hazırlama ilkesi). Az önce açıklanan genel kuraldan ayrık olarak, usul hukukunda hâkimin re’sen araştırma yapabileceği hâllere de yer verilmiştir. Bu gibi durumlarda olayın özelliğine göre hâkim, incelemelerin gerektirdiği masrafların taraflarca ödenmemesi hâlinde sonradan haksız çıkan taraftan alınmak üzere, Maliye Hazinesinden karşılanmak suretiyle gereğini yerine getirir (Re’sen araştırma ilkesi, HMK m. 325, HUMK m. 415).
III- Taraflarca yapılması gereken işlemler, bunlar için yasada öngörülen süreler ile bunların yargılamaya etkisine ilişkin düzenlemeler ile yargısal uygulamanın irdelenmesi gerekmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için konulmuş süreler ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Mahkemeler için konulmuş olan süreler hak düşürücü nitelikte değildir. Mahkemelerin süresinden sonra yapmış oldukları işlemler de (örneğin, mahkemenin vermiş oldukları kararlar da (HMK, m. 294/4) geçerlidir (Kuru, B./Aydın, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, s. 614, İstanbul 2020). Eş söyleyişle hâkim, gecikmeli de olsa süreye bağlanmış olan işlemi yapabilir. Dolayısıyla, gecikmeli de olsa yapılan işlem, oluşturulan karar hukuken geçerlidir ve süresinde yapılmış gibi hukukî sonuç doğurur.
Şu hâlde, süreye ilişkin normların kabulüyle medeni usul hukukunda gerçekleştirilmek istenen amaçlar; adaletin bir an önce sağlanması, keyfiliğin önlenmesi, mahkemenin aynı işle uzun süre meşgul olmasının, başka ifadeyle diğer dava ve işlere yeterince zaman ayıramaz duruma düşürülmesinin önlenmesi; uluslarüstü ve ulusal nitelikteki emredici normlar uyarınca davanın makul sürede sonuçlandırılmasının sağlanması, yargılamanın belli bir düzen ve kestirilebilir bir sürede yürütülmesi, başka bir anlatımla yargılamanın adil şekilde yapılmasının sağlanması olarak özetlenebilir.
Somut olay yönünden delil avansı niteliğinde olan bilirkişi giderinin davacı tarafça verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı, süresinden sonra yatırılan delil avansına da defterleri incelenecek olan şirketçe muvafakat edilmediği dikkate alındığında davacı, davasını ispatlayamamış olup, ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Her ne kadar davalı şirket adına Av. … tarafından beyan ve cevap dilekçeleri sunulmuş ise de, davalı şirket tarafından verilmiş bir vekaletin bulunmadığı, sunulan vekaletin dava dışı ……. Plastik şirketi tarafından verildiği anlaşılmakla davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mevcut delil durumuna göre davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harç için peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile eksik 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
6-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342.maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili, dava dışı şirket vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/03/2022
Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)