Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/339 E. 2022/431 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/339 Esas
KARAR NO : 2022/431

DAVA İHBAR OLUNAN : … –
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 27/07/2016
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/05/2022
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkili ile borçlu … arasında 01.09.2010 tarihli sözleşme ile adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, sözleşmenin birinci maddesine göre, borçluya ait Türkmenistan ‘da inşa edilmiş olan ……. İplik, …… Dokuma, ……. Tekstil, ……. İplik fabrikalarlarının hisse satışlarından elde edilecek gelirin net %18’in müvekkiline ait olduğunu, üçüncü maddeye göre ….. ve ….. İplik fabrikalarındaki … ‘e ait hisselerin satışından elde edilecek net gelirin %5 ‘inin müvekkiline ait olduğunu, sözleşmeye göre her türlü ticari faaliyetlerinden elde edilecek net karın ortaklar arasında %50 olarak paylaşılacağını, bu şirketlerin diğer borçlu şirket ile ……. şirketi olarak kurulduğunu, sermayesinin tamamının ve tek yetkilisinin … olan diğer iki borçlu şirketin …. Lımıted ve …… Şirketleri olduğunu, bu her iki şirketin ticari faaliyetlerinden elde edecekleri geliri müvekkili ile paylaşmaları gerektiğini, adi ortaklığın altı ve yedinci maddelerine göre müvekkiline Kasım 2010 ayından itibaren her ay müvekkilinin Türkmenistan’daki faaliyetlerinin karşılığı olarak 10.000 USD ödeneceğini, ancak bu ödemelerin müvekkiline dağıtılacak kar payından mahsup edileceğini, zaman zaman cüzi ödemeler yapıldığını, ancak bu ödemelerin müvekkiline dağıtılacak olan kar payından mahsup edileceğini, ödemelerin düzenli olarak aylık 10.000 USD şeklinde gerçekleşmediğini, müvekkilinin güven nedeniyle ödemelerin listesini ve hesabını tutmadığını, sözleşme tarihinden itibaren 6 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen sözleşmeye aykırı olarak müvekkiline şirket hesaplarını inceleme olanağı tanınmadığını, kısacası, müvekkiline davalı şirketlerin gelirlerinden ödenmesi gereken payın ödenmediğini, borçlulara karşı iflas yolu ile takip başlatıldığını, haksız itiraz sonucu takibin durduğunu, davalı … ‘ün TTK 195/5. madde gereğince tacir olduğunu, hakim teşebbüs olan borçlu … ‘ün doğrudan ve dolaylı bağlı şirketlerin sayısının 5 tane olduğunu, borçlu offshore şirketlerini, …… değil Türkiye ‘den yönettiğini, İstanbul’da bizzat ticari faaliyette bulunmasına rağmen, vergi verme hususu söz konusu olduğunda offshore şirketi olduğunu ya da üçüncü kişilerle hukuki husumet içine girdiğinde offshore şirketi olduğunu ileri sürdüğünü, borçlunun adi ortaklık adına tahsil ettiği tüm paralarını yurtdışındaki offshore hesaplara aktardığını, offshore borçlu şirketlerin tacir olduğunu, adi ortaklık sözleşmesinde bahsi geçen Türkmenistan’da inşa edilmiş olan ……. İplik, ……. Dokuma, ……. Tekstil, ……. İplik fabrikalardaki ve borçlu … ‘ün müvekkili ile adi ortaklığına konu olan hisselerin sermayesinin tamamının Virgin Adalarında kurulu bir …….. şirketi olan borçlu …… Lımıted şirketine ait olduğunu, ……. İplik, ……. Dokuma, ……. Tekstil, ……. İplik fabrikalarındaki hisse satışlarından bu hisselere sahip olan borçlu …… Lımıted şirketi ve şirketin tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınan ve sözleşmeyi imzalayan borçlu … ‘ün sorumlu olduğunu, sözleşmeye konu olan …. İplik fabrikalarındaki hisselerin ise yine sermayesinin tamamının borçlu … ‘e ait ….. şirketine ait olduğunu, müvekkilinin fabrikaların işlerinden dolayı elde edilen net karın %50 sinin müvekkiline ödenmesi gerektiğini, bu sorumluluğun tüzel kişilik perdesinin aralanması gereği …. şirketininde sorumlu olduğunu, bu ……. şirketinin Türkmenistan şube müdürünün müvekkili olduğunu, fabrika ihalelerini, Türkmenistan’da ticari itibarını kaybetmiş olan davalının alamadığı için müvekkilinin aldığını, fabrika inşaatlarını bizzat gerçekleştirdiğini, sözleşme gereğince elde edilecek gelirin eşit paylaşılacağını, ……. şirketlerinin kurulu oldukları yerin İngiliz Virgin Adaları olsa da muamele yerlerinin İstanbul olduğunu, borçluların itirazlarının hiçbir hukuki dayanağının olmadığını, davalı … ‘ün özel belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması ve şirket yöneticiliğinden azilleri için ceza davası açıldığını, sonuç olarak, İflas yolu ile başlatılan takibe yapılan İtirazın haksız olduğunu, tutması gereken zorunlu defterleri tutmadığını, adı, kamu oyunda Panama Belgeleri diye bilinen belgelerde geçen ve üç adet ……. şirketi bulunduğu belirtilen borçlunun sürekli hileli ve muvazaalı işler yapma alışkanlığı gösterdiğini, şahsi konutu dışında hiçbir malvarlığını Türkiye ‘de tutmadığını, bütün malvarlığını, offshore hesaplarında tuttuğunu, bu sebeplerle, haksız itirazlarının kaldırılmasını, borçluların iflaslarına karar verilmesini, en yüksek inkar tazminatına karar verilmesini, gerekli ve talep ettikleri tedbirlerin alınmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalılar vekili özetle: müvekkili şirketlerin yurt dışında ( ……. ) bulunan şirketler olduğunu, yurt dışında bulunan gerçek veya tüzel kişiler hakkında Türkiye sınırları içindeki yargı organlarının İflas yoluyla takip yapılması ve iflas davası açılmasının kesinlikle caiz olmadığını, İİK 154. maddede, İflas yoluyla takipte yetkili mercinin borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesi olduğunun belirtildiğini, iflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılacağını, mahkemenin yetkisinin kamu düzenine İlişkin olduğunu, mahkemenin yetkisizliğini resen dikkate alacağını, ayrıca, davacının merkezi ve şubesi Türkiye ‘de bulunmayan ve İflas takibinin dayanağı olarak gösterilen sözleşmede taraf olmayan müvekkili şirketler aleyhine usulsüz şekilde ikame edilen İflas davasında ileri sürülen Türkmenistan Tekstil Bakanlığı ‘na hakediş ödemeleri, personel sayıları, unvan ve görevleri, İplik alımları, yedek parça alım kontratları, İplik borsası kayıtları vs hakkında tezkere yazılmasının İflas davası ile bir alakası ve irtibatı olmadığını, İstanbul Ticaret Sicilinden veya davacının göstereceği başka bir ticaret sicil müdürlüğünden şirketlere ait bir kayıt bulunup bulunmadığının sorulmasını ve herhangi bir tereddüt bulunduğu takdirde gelecek cevabı yazı neticesinde reddini talep ettiklerini, ayrıca müvekkili … ‘ün ne kendi adına bir ticari işletme işletmediğini, ne de TTK 12/1 ve 2’de öngörülen iş ve işlemlerde bulunmadığını, bir kimsenin çok sayıdaki şirketin büyük hissedarı, yönetim kurulu üyesi veya müdürü olması bu kişinin tacir sayılması sonucunu doğurmayacağını, hiçbir şekilde hakim teşebbüs vasfını taşımadığını, TTK 195/5.fıkrası gereğince hakim teşebbüs sayılabilmesi için ortada bir şirketler topluluğunun bulunması gerektiğini, davacının zikrettiği şirketlerde müvekkilinin doğrudan veya dolaylı pay sahipliği bulunsa da bu şirketlerin TTK 195 vd hükümleri anlamında topluluk menfaati doğrultusunda yönetilmediğini, bir topluluk oluşturmadığını, müvekkili … ‘ün tacir sıfatına haiz olmadığını, davaya bakacak mahkemelerin dava şartı teşkil eden kesin yetki kuralları ile belirlenmiş olması, yargılama devam ederken İtirazın kaldırılması ve depo emri tesisi aşamalarının bulunması, dava sonunda koşulların gerçekleşmesi halinde iflasa karar verilmesi gibi özelliklerin iflas davasına özgü olan ve birden fazla kişinin iflasının tek bir dava dilekçesi ile istenmesine engel olan hususlardan olduğunu, davacının sözleşmeye dayanan tüm taleplerini Bakırköy ……. Asliye Ticaret Mahkemesinin …… Esas sayılı dosyasında ikame ettiğini, belirsiz alacak davası açtığını, kısmi davalardan farklı olarak, belirsiz alacak davasından sonra ek dava açılmasının hiçbir şekilde mümkün görülmediğini, ek dava niteliğini taşıdığı kesin olan huzurdaki İflas rakibi ve buna bağlı İflas davasının açılmasının mümkün ve caiz olmadığını, davanın derdestlik nedeniyle reddini talep ettiklerini, sonuç olarak, müvekkili gerçek kişinin tacir sıfatı taşımadığını, diğer müvekkili şirketlerin ise yurt dışında bulunduklarını bu nedenlerle müvekkillerinin iflasının istenemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK 154. maddesinde düzenlenen iflas yolu ile takibe karşı yapılan İtirazın kaldırılması ile borçluların iflasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkememizden verilen 07/03/2019 tarih ve ….. Esas ….. sayılı karar, İstanbul BAM ….. Hukuk Dairesi’nin 04/06/2020 tarih ve ….. Esas …. Karar sayılı ilamıyla kaldırılarak …. Esas sayılı dosya numarası almıştır.
Mahkememizden verilen 07/03/2019 tarih ve …. Esas ….. sayılı kararında, “…. İcra ve İflas Kanunun 43, 154, 155 vb, HMK 114, 297, TTK 12, 195 vb ilgili maddeleri uyarınca, mahkeme tarafından, davalı gerçek kişi yönünden talebin niteliği göz önünde bulundurularak hüküm kurulmamış olması ( HMK 297/2 m), davalı gerçek kişi hakkında hüküm kurulmamakla birlikte gerekçede ki kabul şeklinin yasal düzenlemeler kapsamında, yeterli inceleme ve araştırmayı kapsamadığı, hüküm gerekçesininde bu anlamda yeterli olmadığı, dosyada ki talepler ve davalı sayıları ile kurulan hükümde dikkate alınarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun diğer hususlar ve esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne dair karar verilmesi gerekmiştir…” gerekçesi ile mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
BAM kaldırma kararından sonra, mahkememizce, davalı … yönünden TTK 195 ile sınırlı hakim teşebbüs olup olmadığı hususlarında ek rapor aldırılmıştır.
Alınan 23/10/2021 tarihli ek raporda, incelenen ticari defterler kayıtlarına göre davacı tarafın iddialarının ispata muhtaç olduğu rapor edilmiştir.
Taraflar arasında, davacı ve davalı gerçek kişilerin isim, soy isim ve paraflarını taşıyan, 01.09.2010 tarihli, “ Türkmenistan’da ki faaliyetler hakkında verilen anlaşma “ üst başlıklı , 7 maddeden oluşan adi yazılı anlaşmanın düzenlendiği, davalı şirketlerin, …. ‘da bulunan şirketler olduğu, davalı gerçek kişinin birden fazla şirketin yönetim kurulu üyesi ve yetkilisi veya yetkililerinden olduğu, İngiltere Virgin Adalarında bulunan şirket yetkilisinde davalı … olduğu, bu hususun, davacı adına, Bakırköy …… Noterliğinin ….. yevmiye nolu, 24.09.2014 tarihli düzenlenen ihtarnamede açıkça belirtildiği, ihtarnamenin konusunun, davacının, Bakırköy …. Noterliği ‘nin 03.01.2014 tarihli düzenlenen vekaletneme ile İngiltere ……. kurulu ….. şirketi tarafından ataması yapılan, şirketin …… Şubesi Müdürlüğü ve vekilliği görevlerinden 24.09.2014 tarihli ihtarname ile azledilmiş olduğunun belirtilerek, şirket müdürü ve vekil sıfatı ile yapmış olduğu iş ve işlemlerin bildirilmesini ifade eden ihtar ve ihbar olduğu, davalı ……. Lımıted şirketinin yönetim kurulu başkanının da davalı … olduğu, adı geçen şirkete aynı noterlikte düzenlenen ….. yevmiye nolu 30.11.2011 tarihli vekaletname ile (31.12.2012 tarihine kadar geçerli olan ) davacının vekil olarak tayin edildiği, şirket adına yetkilisi davalı gerçek kişi tarafından, aynı noterlikte ……. yevmiye nolu azilname ile, 03.01.2014 tarihli vekaletname ile vekil tayin edilen davacının, ……. Şubesi vekilliğinden usul ve yasaya aykırı yapılmış olduğu belirtilen işlemlerden dolayı azledildiği, davacı tarafından, davalı ve dava dışı …….. aleyhine, şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davası açtığı, Bakırköy …….. Asliye Ticaret Mahkemesinin …… Esas, …… Karar ve 05.04.2017 tarihli kararı ile 29.12.2014 tarihinde açılan davanın reddine karar verildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ……. Hukuk Dairesinin …….. Esas, …….. Karar ve 15.03.2018 tarihli karar ile taraflar arasında, şirket feshi, ortaklar kurulu kararının iptali, bilgi edinme isteği, ceza soruşturmaları dahilinde davaların derdest olduğuda belirtilerek, istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, davacı tarafından davalı ve dava dışı gerçek kişiler hakkında, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na resmî belgede sahtecilik, güveni kötüye kullanma iddiaları ile suç duyurusunda bulunduğu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, …….. soruşturma nolu, ………. Karar nolu 13.11.2014 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, takipsizlik kararının Bakırköy …….. Sulh Ceza Hakimliği ‘nin ……. D.İş kararı ile 19.12.2014 tarihinde kaldırıldığı, davacı tarafından, her üç davalı hakkında, Bakırköy ……. Asliye Ticaret Mahkemesinin …….. Esas, …….. Karar ve 22.04.2016 tarihli kararı ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usülden reddine dair verilen davada, 01.09.2010 tarihli sözleşme gereğince, davalı şirketlerle tüzel kişilik perdesinin aralanması, sorumluluğun belirlenmesi, davalının bilgi ve hesap vermesi vb talepleri taşıdığı, davacının, Bakırköy …….. İcra Müdürlüğünün …….. Esas sayılı dosyasında, davalılar hakkında, 11.12.2015 tarihli, İflas yolu ile adi takip başlattığı, takip alacağının, 10.000,00 USD asıl alacak, 781,64 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 10.781,64 USD ( 31.284,02 TL ), takip konusunun 01.09.2010 tarihli sözleşme olduğu, 17.12.2015 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrine davalı borçluların 23.12.2015 tarihinde süresinde itiraz ettikleri, itirazlarında, borçlu gerçek kişinin tacir olmadığı takibin haksız olduğu, davalı şirketlerin ise yurt dışında kurulu şirket olup Türkiye ‘de İflas yoluyla takip yapılmasının hukuken olanak bulunmadığına dair savunmalarını özetledileri, davacının ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren İİK 156/4. fıkrası gereğince yasal bir yıllık süre içerisinde İtirazın kaldırılması İflas talepli davayı açtığı konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, gerçek kişinin iflasa tabi şahıslardan olup olmadığı, davalı yurt dışında kurulu olan şirketler yönünden, İİK 154. madde hükümleri uyarınca Türk Mahkemesinin yetkili olup olmadığı, yetkinin niteliği, mahkeme hükmünün usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığıdır.
İcra İflas Kanunu’nun 154. hükmüne göre: “İflas borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesidir. Merkezleri yurt dışında bulunan ticari işletmeler hakkında yetkili mercii, Türkiye’deki şubenin birden ziyade şubenin bulunması halinde merkez şubenin bulunduğu yerdeki icra dairesidir. Borçlu ile alacaklı yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse, o yerin icra dairesi dahi iflas takibi için yetkili sayılır. Şu kadar ki, iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır. “
Sözkonusu hüküm dikkate alındığında; davacı ile davalılardan … arasında yapılan sözleşmede diğer davalı şirketler taraf olmadıklarından, aynı şekilde davalı şirketlerin merkezleri yurtdışında bulunduğundan, iflas davasında yetkili yeri gösteren İİK. m. 154 hükmü kamu düzenine ilişkin emredici bir hüküm olduğundan davalı şirketler hakkında iflas davası açılamayacağı açıktır.
Her ne kadar davacı taraf, taraflar arasındaki sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olduğunu iddia etmiş ise de, Adi ortaklığın tanımına ilişkin TBK. m. 620/1 hükmüne göre: “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir”. Yine, ortakların katılım payına ilişkin TBK. m. 621 hükmüne göre: Her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlüdür. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa katılım payları, ortaklığın amacının gerektirdiği önem ve nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır.”
İşbu hükümler uyarınca, bir sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olarak nitelendirilebilmesi için, tüm ortakların taşınır-taşınmaz mal, para, kıymetli evrak, emek, bir nesnenin kullanma hakkı, fikri mülkiyet gibi somut devredilebilir bir değeri sermaye olarak koyması gerekir. Sermaye koymamış, katılma payını bu suretle belirgin hale getirmemiş bir adi ortaklık ortağı olamaz. Dosya kapsamında ve taraflar arasındaki sözleşmeden, davacının adi ortaklığa ne tür bir sermaye koyduğuna ilişkin herhangi bir somut delil bulunmamaktadır. Her ne kadar sözleşmenin 7. paragrafında yer alan “ilk 6 maddede yazan haklar davacıya Türkmenistan’da yapacak çalışmalar karşılığı vaad edilmiştir.” şeklindeki ifade, davacının sermaye olarak emek koyduğu izlenimini ortaya koysa da sözleşmenin 1. paragrafında “…’ün Türkmenistan’dan ticari olarak alacağından Münir Karagözlü bir hak talep etmeyecektir” denildiğinden, bu hüküm uyarınca davacı iddia ettiği adi ortaklığa herhangi bir emek sunmamakta …’ün alacaklarından pay istemektedir. Dolayısıyla da davacının herhangi bir sermaye koymasından söz edilemez.
Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde, bu sözleşmede herhangi bir ortak amaca yer verilmediği görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda ortakların hedefi olan ortak bir amaç bulunmadığından ve bu amaca ulaşmaya yönelik sermaye olarak konulan mallar ve emekler olmadığından, amaca ulaşmak için ortakların çaba göstermesi de söz konusu değildir. Bu bakımdan adi ortaklık unsurlarının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi uyarınca …’ün tacir olarak nitelendirilmesi ve iflasa tabi tutulması mümkün olmamaktadır.
Davacının bir diğer iddiası da …’ün davalı şirketlerin tek hakimi ve yetkilisi olması sonucu, bu şirketleri paravan şirketler olarak kullanması nedeniyle tüzel kişilik perdesinin aralanarak …’ün tacir sayılması gerektiği yönündedir.
Tüzel kişilik perdesinin aralanması, perdesi kaldırılacak olan şirketin tüzel kişiliğin hukuken kötüye kullanılması amacıyla kurulmuş olması, yani mezkur şirketin kuruluşunun hile veya bir kanun veya sözleşme hükmünün yahut bir mahkeme kararını dolanmak kastı taşıdığı hallerde sözkonusu olabilir. Oysa davalı şirketlerden Norsel’in 1992 yılında kurulduğu, Folkestone’nun da 2003 yılında kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu şirketlere de davacının alacağının ödenmemesi amacıyla mal aktarılmış olduğuna, ya da bu şirketlerin mal varlıklarının davalı …’e aktarıldığına dolayısıyla şirketlerin içinin boşaltıldığına ilişkin olarak da herhangi bir tespit bulunmamaktadır. Bu durumda tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluşmadığı, dolayısıyla davacının tüzel kişilik perdesinin aralanarak davalının tacir sayılması ve iflasa tabi tutulması gerektiği yönündeki iddialar da yerinde görülmemiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile tüm dosya kapsamına binaen, davalı şirketlerin merkezlerinin yurt dışında bulunması ve Türkiye’de şubelerinin bulunmaması nedeniyle, mutlak yetki kuralı gereği, davalı şirketler hakkında iflas davası açılmasının mümkün olmadığı, taraflar arasında yapılan sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesinin unsurlarını taşımadığı dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi uyarınca …’ün tacir olarak nitelendirilmesinin ve iflasa tabi tutulmasının mümkün olmadığı, davalı … ile davalı şirketler arasında tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluşmadığı, dolayısıyla davacının tüzel kişilik perdesinin aralanarak davalının tacir sayılması ve iflasa tabi tutulması gerektiği yönündeki iddiasının yerinde olmadığı, somut olayda hakim şirket bulunduğuna ve bu hakimiyetini yavru şirket üzerinde hukuka aykırı kullanıldığına ilişkin de herhangi bir delile rastlanmadığı, dolayısıyla davacının, …’ün hakim hissedar konumunda olması sonucu TTK. m. 195 hükmü uyarınca tacir sayılması gerekiği yönündeki iddiasının da yerinde olmadığı, İstanbul BAM …… Hukuk Dairesi’nin 04/06/2020 tarih ve ……. Esas ……… Kararından sonra aldırılan ek raporda incelenen ticari defterler kayıtlarına göre davacı tarafın iddialarının ispata muhtaç olduğu, davalı … bakımından, gerek dosyaya ilgili kurum ve kuruluşlardan celp edilen yazı cevapları gerekse de dosyada mevcut kök ve ek raporda davalı …’ün hakim teşebbüs sayılmasının şartlarının oluşmadığı, bu haliyle Davalı şirketler yönünden mutlak yetki kuralı gereği iflas davası açılması mümkün olmadığından davanın usulden reddine, davalı … bakımından ise tacir sıfatına haiz olmaması ve iflasa tabi bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı şirketler yönünden mutlak yetki kuralı gereği iflas davası açılması mümkün olmadığından davanın usulden reddine,
2-Davalı … bakımından ise tacir sıfatına haiz olmaması ve iflasa tabi bulunmaması nedeniyle davanın reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 359,83 TL harcın mahsubu ile bakiye 279,13 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
4-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) ve ve iflas avansının kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
8-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalılar tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalılara iadesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342.maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalılar vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
21/04/2022

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)