Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/338 E. 2021/511 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/338
KARAR NO : 2021/511

DAVA : Maddi-manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 16/06/2020
KARAR TARİHİ : 29/04/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/05/2021
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkili şirketin Avcılar’da 10,02.2015 tarihinde kurulduğunu, 5 yıldır radyasyon ölçüm cihazları ithalatı, ihracatı, üretimi, pazarlama, satışı, radyasyon ölçüm yapımı ve lisanslaması, konuyla ilgili her tür danışmanlık hizmeti ve eğitim verilmesi, radyasyon ölçüm sistemleri ve nükleer fizik alanında ar-ge çalışmaları yapımı, konuyla ilgi her türlü yazılım geliştirme, çevre teknolojileri konusunda danışmanlık, proje danışmanlığı, fizibilite danışmanlığı yapımı, konusuyla ilgili araştırma ve geliştirme projeleri hazırlanması, proje gerçekleştirilmesi, müşterisi firmaların istekleri doğrultusunda araştırma ve geliştirmeye ve patent almaya yönelik her türlü danışmanlık hizmetleri verilmesi alanında faaliyet gösteren ….. Ölçüm Sistemleri ve ……. Danışmanlık San, Tic. Ltd. Şti.’nin sahibi olduğunu, müvekkili firmanın, radyasyondan korunmak için ….. serisi cihazların her türlü üretimi, dağıtımı ve bunların toptan ve perakende olarak pazarlanması konularında Türkiye çapında yetkili olduğunu, …’ın müvekkili şirketin kurucu ortağı olup haksız fiillerin gerçekleştiği tarihte mesul müdür olduğunu, şüpheli …’ın müvekkili şirkette müdür olduğu tarihlerdeki şirket incelemelerinde birçok usulsüzlükler olduğunu, bunun üzerine … hakkında Kücükcekmece Cumhuriyet Bassa vcılıâımn …… Hz. Nolu dosyası ile suc duyurusunda bulunulduğunu, bağımsız denetim firmasından yapılan usulsüzlüklerin tespiti amacı ile bir rapor alındığını, alınan rapordadavalı …’ın özellikle, şirketin kasasında duran parayı şirket banka hesaplarından kendi hesabına aktardığını, avnı zamanda şirket kredi kartını kendi özel harcamaları için kullandığını, şüpheli tarafından, şirketin …… Bankasına ait …… no.lu hesaptan vergi kesintisi sonrası tüm ortaklara isabet eden toplam net 100.257.50 TL. Net kâr dağıtım ödemesine yakın bir tutar olan 100.000.00 TL.’ nin 16/01/2018 tarihinde şüpheli …’ın kendi hesabı olan ……. Bankasındaki hesabına yapıldığını, muhasebe defterinde ise net 100.000,00 TL. ödeme tutarının tüm ortaklara dağıtılmış gibi kayıtlara alındığını, yapılan incelemelerde 06.06.2018 tarihli 04 numaralı Genel Kurul kararı ile 2017 yılı geçmiş yıl karlarından ayrılması gereken tutarlar düşüldükten sonra Brüt 447.062,00 Türk lirası kârın ortaklara dağıtılmasına karar verildiğini, şüphelinin, şirketin ……. Bankasına ait …… no.lu hesaptan vergi kesintisi sonrası tüm ortaklara isabet eden toplam net 380.002,70 TL. net kar dağıtım ödemesinden daha fazla bir tutar olan 397.062.00 TL.’ nin 06.06.2018 tarihinde …’ın …… Bankasındaki hesabına yapıldığı, muhasebe defterinde ise kar dağıtım tahakkuk kaydının toplam net 380.002,70 TL. olarak tüm ortaklara dağıtılmak sureti ile kayıtlara alındığını, 06.12.2018 tarihli 07 numaralı Genel Kurul kararı ile 2017 yılı geçmiş yıl karlarından ayrılması gereken tutarlar düşüldükten sonra Brüt 117.950,00 Türk lirası karın ortaklara dağıtılmasına karar verildiğini, muhasebe defterinde ilgili kayıt aşağıdaki gibi yer almakta olup şirketin ……. Bankasına ait ……. no.lu hesaptan vergi kesintisi sonrası tüm ortaklara isabet eden toplam net 100.257,50 TL. net kar dağıtım ödemesinin aynı tutarında bir ödemenin 11.12.2018 tarihinde …’ın ……. Bankasındaki hesabına vapıldığı muhasebe defterinde ise kar dağıtım tahakkuk kaydının toplam net 100.257,50 TL. olarak tüm ortaklara dağıtılmak sureti ile kayıtlara alındığı, 29.04.2019 tarihli 08 numaralı Genel Kurul Kararı ile 2018 yılı geçmiş yıl karından yasal olarak ayrılması gereken tutarlar düştükten sonra brüt 138.300 Türk lirasının ortaklara dağıtılmasına karar alındığını, muhasebe fişinde ilgili kayıt yukarıdaki gibi yer almakta olup şirketin …… Bankasına ait ……. no.lu hesaptan verai kesintisi sonrası tüm ortaklara isabet eden toplam net 117.555,00 TL. net kar dağıtım ödemesinin avnı tutarında bir ödemenin 29.04.2018 tarihinde …’ın …… Bankasındaki hesabına yapıldığı, muhasebe fişinde ise kar dağıtım tahakkuk kaydının toplam net 117.555,00 TL. olarak tüm ortaklara dağıtılmak sureti ile kayıtlara alındığı, 11.07.2019 tarihli 09 numaralı Genel Kurul Kararı ile 2018 yılı geçmiş yıl karından yasal olarak ayrılması gereken tutarlar düştükten sonra brüt 69.150 Türk lirasının ortaklara dağıtılmasına karar alındığı, muhasebe fişinde ilgili kayıt yukarıdaki gibi yer almakta olup şirketin …… Bankasına ait …… no.lu hesaptan vergi kesintisi sonrası tüm ortaklara isabet eden toplam net 58.777,50 TL. net kar dağıtım ödemesinden daha az bir tutar olan 52.942,25 TL.’ kar dağıtımının ” 09 no.lu yönetim kararıyla” açıklaması ile 12.07.2Q19 tarihinde …’ın …… Bankasındaki hesabına yapıldığı, muhasebe fişinde ise kar dağıtım tahakkuk kaydının toplam net 58.777,50 TL. olarak tüm ortaklara dağıtılmak sureti ile kayıtlara alındığı, şirket ortakları ……. sözlü beyanlarında kendilerine kar dağıtımı olarak … tarafından her birine 50.000 Türk Lirası tutarında kar aktarımı yapıldığı bilgisini verdiklerini, geriye kalan 417.637.35.-TL şüphelinin banka hesabına şüpheli tarafından usulsüz olarak aktarıldığını, davalının, müvekkili şirket ortaklarının rızası ve kararı olmadan kendi kendini maaşa bağladığını, şirketin Üsküdar ….. Noterliğince tasdik edilen 11.02.2015 tarihli 4949 yevmiye numaralı Genel Kurul Toplantı Karar defterinin incelemesinde 22.06.2015 tarih 01 numaralı şirket ortaklar kurulu kararında “Müdür …’a 01.07.2015-10.11.2017 tarihleri arasında aylık net 5.000 Türk lirası ücret ödenmesi ” kararının ortaklar tarafından imzalı olmadığı, 06.10.2017 tarih 02 numaralı şirket ortaklar kurulu kararında “Müdür …’a 06.10.2017-06.10.2018 tarihleri arasında aylık brüt 5.000 Türk lirası ücret ödenmesi ” kararının ortaklar tarafından imzalı olmadığı, yapılan incelemelerde yukarıda bahsi geçen kararlar çerçevesinde …’ın 01.07.2015-10.03.2018 tarihleri arasında toplamda 160.000 Türk Lirası ‘nın şirkete ait ….. Bankasına ait ……. no.lu ve ….. Bankasına ait …… no.lu banka hesaplarından ödendiği, müvekkili şirket tarafından şirketin ticari amaçları gayesi ile kullanılması için …… Bankasına ait …… numaralı kredi kartı çıkartıldığını, şüphelinin bu kredi kartı ile kendi şahsi harcamaları için kullandığından bahisle fazlaya İlişkin haklarımızın saklı kalması kaydı ile en yüksek ticari faizi ile birlikte şimdilik 300.000.-TL maddi tazminat ile 150,000,-TL manevi tazminata hükmedilmesini vekalet ücretinin dava masraflarının davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacının dilekçesinde belirttiği miktarlar belirli ve sabit olduğundan, 6100 S. HMK.m.109/2 gereği işbu davanın kısmi dava olduğunun ileri sürülemeyeceğini, eksik harcın ikmaline karar verilmesi gerektiği, HMK.114/1-g; ‘gider avansının ve harçların yatırılmış olmasının dava şartı olduğunu, dava dilekçesinde 2 yıllık maaş ödemesi olarak 120.000,00 TL, usulsüz olarak aktarıldığı iddia edilen miktar 417.637,35 TL ve miktarları belirli olan kredi kartı harcamaları dava konusu yapıldığını, ancak maddi tazminat olarak 300.000,00 TL talep edilmiş ve bu miktar üzerinden harç yatırıldığını, bu durumda davacı yana verilecek iki haftalık kesin süre içerisinde dava değeri ve netice-i talep açık olarak belirlenmeli ve gerekli harç miktarları tamamlatılmak suretiyle davanın esasına girilmesi gerektiğini, harç eksikliği giderilmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davacı şirketin 26.01.2015 tarihinde kurulmuş olup şirket hissesinin %25’i kurucu ortak ve yetkili müdür müvekkilim …’a ait olduğunu, 4 ortaklı olan bu şirkette bütün ortakların ortak iradesi ile aksi karar alınana kadar şirket ortağı …… ve müvekkilinin müdür olarak görevlendirildiğini, ancak her ne kadar evrak üzerinde iki müdür atanmış olsa da şirketin bütün iş ve işlemleri müvekkili tarafından yapıldığını, diğer şirket ortaklarının şirkete herhangi bir getirisi ve kazanımı olmadığını, bütün iş yükünün müvekkili …’ın üzerinde olmasından duyulan rahatsızlığın şirket ortaklarına iletilmesi üzerine ortaklar arasında ihtilaflar yaşanmaya başlandığını, müvekkilinin müdürlük ve diğer tüm görevlerden istifa etmek istediğini yapılan toplantılarda kendilerine defaatle ilettiğini, ancak diğer ortaklarca istifa talebi uygun görülmediğini, 15/10/2019 tarihli Genel Kurul Kararı ile müvekkili …’ın müdürlük görevine son verildiğini, davacı, diğer ortakların bilgisi ve onayı ile yapılan işlemleri sanki ilk kez duymuş gibi lanse ederek haksız davasına dayanak yaratma gayreti de olduğunu, şirketin yetkili ve görevli müdürü ( aynı zamanda %25 ortağı) olarak müvekkili tarafından yapılan işlemlerin tamamından diğer şirket ortakları da haberdar oldukları halde geçmiş uygulamaları ve bilgileri dahilindeki iş ve işlemleri huzurdaki davaya konu ettiklerini, oysa ki bütün iş ve işlemler müvekkilinin ortaklığının devam ettiği (ki halen devam etmektedir) ve müdürlük görevi süresince, yani yetkili ve görevli olduğu dönemde yapılmış işlemler olduğunu, müvekkili tarafından müdürlük görevinin sona erdiği 15/10/2019 tarihinden sonra yapılan hiçbir işlem bulunmadığını, müvekkiline yapılan maaş ödemesine ilişkin karar bütün ortakların katılım sağladığı ve imza attığı şirket kararı olduğunu, dava dilekçesinde maaş ödemelerinin dayanaksız yapılmış olduğuna dair iddialar gerçek dışı olduğunu, ilgili konunun tamamen bir maddi hatadan kaynaklandığını, 1 ve 2 numaralı Genel Kurul kararlarında imza olmamasından bahis tamamen art niyetli olduğunu, bu kararların hep beraber alındığını ve imzalandığını, davacı şirket radyasyon ölçüm cihazlarının üretimi ve montajı işi ile iştigal ettiğii, bunun için piyasada pazar araştırması, ihalelere hazırlanması, satış yaptırılan 3. Kişilere komisyon verilmesi, kısa süreli personel istihdamı, konaklama, seyahat masrafları vb. bir çok iş müvekkilim tarafından yürütüldüğünü, harcamaların birçoğunun da doğal olarak şirket kartından yapıldığını ve davacı tarafın da buna bir itirazı bulunmadığını, müvekkilinin şirketin diğer ortakları ile eşit hisse sahibi ortağı, aynı zamanda yetkili ve görevli şirket müdürü olarak görev yaptığı süreçte yapmış olduğu iş ve işlemler haksız davaya konu edilmek istendiğini, oysa ki bütün iş ve işlemler diğer ortakların bilgisi ve müvekkilinin de yetki ve görev sınırları içinde olan işlemler olduğundan bahisle davanın usul, esas ve zamanaşımı dikkate alınarak tümden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER: K.çekmece Cumhuriyet Başsavcılığının …… hazırlık sayılı dosyasının UYAP’tan gönderilen örneği, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı, banka kayıtları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; limited şirket müdürü olarak görev yapan davalının şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalının, davacı şirket müdürü olduğu belirtilerek sorumluluğuna ilişkin olarak bu dava açılmış olup, mahkememizce, davacı şirket ticaret sicil kayıtları ve şirket yöneticilerine ilişkin kayıtlar celp edilmiş, Celp edilen ticaret sicil kaydına göre, davalının ,davacı şirketin 16/02/2015 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan ana sözleşmesi ile münferiden temsile yetkili şirket müdürü olarak atandığı anlaşılmaktadır.
TTK.’nın 555/1, TTK 560. Maddesinde;” Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır. maddesi uyarınca, Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir.” hükmü mevcut olup husumet itirazı yerinde değildir, öğrenme tarihinden itibaren 5 yıldır. Dava dilekçesinde tarihle 2016-2017 tarihleri arasında olup zamanaşımı itirazı yersizdir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/438 esas 2021/231 karar)
Limited şirketlere ilişkin TTK. m. 644 hükmünün yollamasıyla, limited şirket müdürlerinin sorumluluğuna, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dair hükümler uygulanır. Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, esas itibariyle kusura dayalı bir sorumluluktur. Bu nedenle kusursuzluğunu ispat eden üye sorumluluktan kurtulur. (TTK. m. 553). Kusur sorumluluğunun esasları zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağıdır. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için bu unsurların tümünün gerçekleşmesi gerekir (Necla Akdağ-Güney, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 47).
Genel kusur sorumluluğundan farklı olarak TTK. m. 553 hükmü, kusursuzluğun ispatını karşı tarafa (yönetim kurulu üyelerine) yüklemiştir. Ancak bu istisna dışında yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk şartları ile genel kusur sorumluluğunun şartları arasında bir fark bulunmamaktadır. Bir başka deyişle iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka aykırılığı ve illiyet bağını ispatlaması gerekir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu açısından kusur karinesinin öngörülmüş olması (kusursuzluğun ispatının yönetim kurulu üyeleri üzerine bırakılması); iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka aykırılığı ve illiyet bağını ispatlama yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Daha açık bir ifadeyle yönetim kurulu üyelerinin kusursuz olduklarını ispat edememeleri durumunda, onların mutlaka sorumlu olmaları gerektiği anlamına gelmez. Bunun için ortada bir zararın, hukuka aykırılığın ve zarar ile hukuka aykırılık arasında illiyet bağının bulunduğunun ayrıca ispatlanması gerekir. Bu unsurlardan birisinin gerçekleşmemesi (kanıtlanamaması) halinde, sorumluluk doğmaz. Gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir kararında, “… mahkemece, davacı tarafın iddiaları ile davalıların kusurlu olmadıkları yönündeki savunmaları ayrı ayrı değerlendirilerek, bankanın bir zararının olup olmadığı, zarar varsa miktarı ile zararın meydana gelmesinde davalıların kusurlu olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir…” ifadelerine yer vererek sorumluluk için zararın varlığını şart koşmuştur (11. HD., E. 2003/11546, K. 2004/8255 sayı ve 14.9.2004 tarihli karar).
Yargıtay içtihadından da anlaşıldığı üzere, yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması halinde, bu zarar nedeniyle yöneticilerin sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan yöneticilerin kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerekir. Bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalılar tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi “ticari işletmenin kar edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimalinin de bulunması” özelliğiyle de bağdaşmaz.
6100 sayılı TTK.’nun 553 maddesi gereğince, şirket alacaklılarının şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Buna karşın söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti önem arzetmektedir.
Bu kapsamda, şirket alacaklısı konumunda olan üçüncü şahısların sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır.
Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali; üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda alacaklı konumundaki üçüncü şahısların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga 6762 sayılı TKK’ nın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nin 618/3-c maddesi ve 644. maddesi yollamasıyla 553. madde ve 408/1 ve 479/3-c maddelerindeki düzenlemeler karşısında limited şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gereklidir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 14/11/2017 tarih 2016/12185 esas 2017/6141 karar sayılılı ilamı)
Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKK’nin 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nin 618/3-c maddesi ve 644. maddesi yollamasıyla 553. madde ve 408/1 ve 479/3-c maddelerindeki düzenlemeler karşısında limited şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gereklidir.
Somut olayda dava, limited şirket müdürü olarak görev yapan davalının şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı olarak tazminat talepli açılmış olup, ticaret sicil müdürlüğünden celp edilen 14/07/2020 tarihli yazı ekinde gönderilen Üsküdür …… Noterliği tarafından tasdiklenen kararın incelenmesinde, karar tarihi 15/10/2019 olan, karar numarası 12 olan kararda, davalının şirket müdürlüğündeki istifasının davacı şirket yetkilileri tarafından oy birliği ile kabulüne karar verildiği, alınan 15/10/2019 tarihli kararda sorumluluk davası açılabilmesi için herhangi bir karar alınmadığı, celp edilen 14/07/2020 tarihli sicil kaydına göre, davalının halen davacı şirketin ortağı olduğu anlaşılmış olup, yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere göre, sorumluluk davasının açılabilmesi için, bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunması gerekmekte olup, bu husus dava şartı olduğundan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. HD’nin 12/01/2021 gün ve 2021/18 esas, 2021/21 karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. HD’nin 27/06/2018 gün ve 2018/111 esas, 2018/630 karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. HD’nin 12/01/2021 gün ve 2021/18 esas, 2021/21 karar sayılı ilamı.)
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL harç peşin alınan 7.684,88 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.625,58 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 4.080,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/04/2021

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)