Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/2 E. 2022/137 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/2
KARAR NO : 2022/137

DAVA : Hisse devrinin iptali ile devri mümkün olmaması halinde bedelinin ortaktan tahsili.
DAVA TARİHİ : 02/01/2020
Mahkememiz dosyası ile birleştirilen Bakırköy …… Asliye Ticaret Mahkemesinin ……. esas ……. karar sayılı dosyası.

DAVA : Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
DAVA TARİHİ : 11/02/2020
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/03/2022
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:Asıl davada davacı vekili özetle; müvekkilinin %80 hissedar olduğu ……. Sanayi ve Ticaret A.Ş.’deki tüm hisselerinin davalı yan tarafından, müvekkilinin iradesi sakatlanmak sureti ile devrinin sağlanmış olması nedeniyle iptali, hisselerin müvekkili …’e iadesi, hisselerin müvekkil adına şirket pay defterine tescil edilmesi, hisselerin iadesinin mümkün olmaması halinde hisselerin bedeli ile davacının zararlarının davalıdan 17/12/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini ve ayrıca hisselerin devrinin irade sakatlığı nedeniyle iptalinin talep edilmesi, hisse devrinin yapılamaması davanın hisse bedellerinin tahsiline dönmesi halleri için ise, şirketin ve davacının davalı yanca zarara uğratılmasının önüne geçilebilmesi, şirketin mal varlığının korunabilmesi için ayrıca ve öncelikle dava konusu olan ……. Sanayi ve Ticaret A.Ş. hisseleri ile davalı yanın taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine “ihtiyati tedbir” konulmasına karar verilmesini, davalı yanın tek başına şirketin yönetiminde yer almasından ve şirketi zarara duçar edecek eylemlerle bulunmasından dolayı şirkete Tedbiren Kayyım Atanmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; pay devrinin iptali, tedbir ve kayyım, pay defterinden silinme, tescil’, pay defterine işlenme, masraflarının ödenmesi taleplerinde husumetin ….. A.Ş.’ye yöneltilmesi gerektiğini, davacıya ……. A.Ş.’ye dava açması için süre verilmesi gerektiğini, tespiti istenen değerin yazılması gerektiğini, davacı tarafın irade sakatlığı ve pay bedelinin ödenmediği iddialarıyla ilgili delil sunmadığından bahisle müvekkiline husumet yöneltemeyeceğini, ……. A.Ş.”ye dava açması için kesin süre verilmesine, davacıya davasının kısmi dava olup olmadığı, kısmi ise tespiti istenen değerin ne olduğunu açıklaması için kesin süre verilmesine, tedbir ve kayyım tedbir istemlerinin, şirketin yer aldığı stratejik projelere zarar vermek maksadıyla yapıldığından, bu talepler ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili özetle; mahkememizin ….. esas sayılı dosyasında müvekkili tarafından … aleyhine ……. AŞ’deki hisselerine ilişkin devrin iptali, pay defterinden silinmesi ve müvekkili adına tescil edilmesi ve zararların tahsili istemli olarak dava açtıklarını, mahkemenin 05/02/2020 tarihli celsesinde dava dışı şirkete karşı dava açılarak birleştirmek üzere süre verildiğini, açılan işbu davanın mahkememizin …… esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini, müvekkilinin % 80 hissedar olduğu, ……. Elektrik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’deki tüm hisselerinin davalı şirketin halihazırda yüzde yüz hissedarı olan … tarafından, müvekkilin iradesi sakatlanmak sureti ile devrinin sağlanmış olması nedeniyle hisselerin devrinin iptal edilerek, pay defterinden silinmesine, hisselerin müvekkil … adına tescil edilmesine, pay defterine işlenmesine, öncelikle dava konusu olan …… Elektrik Sanayi ve Ticaret A.Ş. hisseleri ile davalı yanın taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesine, şirkete tedbiren kayyım atanmasını talep ve dava etmiştir.
Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/02/2020 gün ve ……. esas, karar sayılı kararı dosyası mahkememiz dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir.
DELLİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl davanın konusunun hisse devrinin iptali ile devri mümkün olmaması halinde bedelinin ortaktan tahsili, birleşen davanın konusunun ise, irade sakatlığı nedeni ile hisselerin devrinin iptal edilerek pay defterinden silinmesi, hisselerin davacı adına tescili, pay defterine işlenmesi taleplerinden ibarettir.
Celp edilen ticaret 20/01/2020 tarihli sicil kayıtlarına göre, …… Elektrik Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin tek pay sahipli bir anonim şirket olduğu, yönetim kurulu üyesi ve tek yetkilisinin … olduğu, şirketin son tescilini 21/11/2019 tarihinde yaptırdığı anlaşılmıştır.
11/12/2018 tarihli ticaret sicil gazetesinin 318. Sayfasındaki sermaye arttırım ilanına göre, …… Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin sermayesinin 10.000.000 TL değerinde olduğu, bundan 8.000.000 TL paya karşılık …, 2.000.000 TL karşılığı … tarafından tamamının taahhüt edildiği anlaşılmıştır.
Temsilcinin temsil olunanın ad ve hesabına hukukî işlem yapma yetkisine, temsil yetkisi adı verilir. Temsil yetkisi, temsil olunanın hukukî işlemler kurma yetkisinin ve ehliyetinin bir parçasıdır. Hukukî işlem yapma (fiil) ehliyeti olan herkes potansiyel olarak temsil yetkisi verme iktidarına sahiptir. Temsil yetkisi, temsil edilenin tek taraflı ve ulaşması gerekli bir irade beyanı ile verilir. Bu sebeple temsil yetkisi, temsil ilişkisinin esas unsurunu teşkil eder. Dolayısıyla, usulüne uygun olarak verilmemiş bir temsil yetkisi mevcut olmadan, temsil ilişkisinden bahsetmek mümkün değildir.
Bir kimse temsil yetkisi olmadığı halde temsilci adına bir hukuksal işlem veya sözleşme yaparsa bu işlem onandığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan uygun süre içinde işlemin onanmaması durumunda diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur. Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması halinde bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak yetkisiz temsilci işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın kendisinin yetkisiz olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiğini ispat ederse kendisinden zararın giderilmesi istenemez.
Yargıtay HGK’nın 22/09/2010 tarih ….. Esas ve ……. Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Temsilin söz konusu olabilmesi için temsilcinin hukuki muameleyi temsil olunan adına yapması bunu diğer tarafa bildirmesi, temsilcinin temsil yetkisinin bulunması veya temsil olunanın sonradan yapılan hukuki işleme icazet vermesi gereklidir. Temsilcinin hukuki muameleyi temsil olunan adına yaptığını akdin diğer tarafına bildirmesi herhangi bir şekilde olabilir. Buna aykırı davranılması halinde yani temsilcinin “temsilci” olduğunu bildirmediği hallerde hukuki işlem temsilci adına yapılmış kabul edilmelidir. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 40/2. fıkra 2. cümlesindeki hallerde temsilci olunduğu belirtilmemiş olsa dahi temsilin sonuçlarının kabul edilmesi gereklidir. Bu noktada, mümessil tarafından yapılan hukuki işlemden doğan hak ve borçların temsil edilene ait olabilmesi için gerekli en önemli unsur; mümessilin, temsil edilen adına hukuki işlem yapmaya yetkili olmasıdır.
Doğrudan doğruya temsilin söz konusu olabilmesi için gerekli olan temsil yetkisinin olmaması halinde, temsil olunanın sonradan icazet vermesi bu noksanlığı tamamlar. Ve bu icazet ile temsilci ile temsil olunan arasındaki temsil ilişkisi ispatlanmış olur. Temsil yetkisinin olmaması ve temsil olunanın icazet vermemesi halinde hukuki muamele kesin olarak hükümsüzdür. Temsil olunan ve temsilci, hukuki işlem ile bağlı değillerse de, yetkisiz temsil ile işlem yapan temsilcinin üçüncü kişinin zararını karşılamak ile yükümlü olduğu açıktır.
Temsil yetkisinin varlığını ispat külfetinin kimin üzerinde olduğu konusuna gelince: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” kuralı getirilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 40. maddesinde ” Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar.Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur. ”
HMK m.190’da ispat yükü, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişlerse, bu durumda hâkimin ispat yükünün kime düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. İlk olarak hâkim tarafların göstermiş oldukları delilleri incelemekle yükümlüdür. Tarafların göstermiş oldukları delillerle çekişmeli vakıalar ispat edilmişse bu durumda da ispat yükünün hangi tarafta olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıa iddialarının doğru olduğu veya karşı taraf iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlayabilmek amacıyla çekişmeli vakıalar hakkında deliller sunarak gerçekleştirdikleri usûli bir faaliyettir. Delil ikame etmemenin veya delil ikame faaliyetinin başarısız kalmasının yaptırımı, bu faaliyet için zorlanmak değil, sadece ulaşılmak istenen usuli hedefe ulaşamamak ya da aleyhte sonuçlara katlanmaktır.Bu bakımdan ispat yükü ile delil gösterme yükü, aynı kavramlar değildir. Nitekim ispat yükü, olayın ispat edilmeme riskinin kime ait olduğunu belirlerken; delil gösterme, ispat yükünün yerine getirilmesinin biçimi ve yöntemi ile ilgilidir. Delil ikame yüküyle ilgili kurallar, ispatın biçimini ve yöntemini belirleyen kurallar olduğu için usul hukukuna ilişkindir ve bir vakıanın ispat edilememiş olmasının sonuçlarına yönelikken, delil ikame yükü, bir vakıa hakkında kendi iddiasının doğruluğu veya karşı tarafın iddialarının asılsızlığı hususunda hâkimde kanaat oluşmasını sağlamaya yönelik olup yargılamanın ilerleyişine ve hâkimin takdirine göre, taraf değiştirebilir.
Çoğu kez ispat yükü taşıyan taraf delil gösterme yükünü de taşır fakat bu her zaman böyle değildir. Zira ispat yükünün sabit olmasına rağmen delil ikame yükü, taraf değiştirir. Üzerinde delil ikame yükü bulunmayan taraf, karşı tarafın iddia ve savunmalarının haklılığı bağlamında, delil göstermesini beklemeden, asılsızlığı ortaya koymak maksadıyla delil gösterebilir. Bu halde karşı delilden söz edilir. Karşı delil göstermiş olan taraf, bu davranışı nedeniyle ispat yükünü üzerine almış sayılmayacaktır (HMK m.191,c.2).
Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin eşinin iradesi sakatlanmak suretiyle pay defterine belge yazdırıldığını beyan ederek gabin iddiasında bulunmuştur. Bir olayda gabinin varlığından söz edebilmek için objektif ve subjektif unsurların gerçekleşmesi gerekmektedir. Objektif unsur; edimler arasında açık bir nispetsizlik olarak tarif edilebilir. Subjektif unsur ise, zarar görenin müzayaka halinde olmasından veya işi hafife almasından yahut da tecrübesizliğinden dolayı gabinin gerçekleşmesi ve karşı tarafın bu durumdan bilerek yararlanmış olması olarak açıklanabilir (Turgut Uyar, Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu, Sorumluluk ve tazminat Hukuku, Cilt 1, sayfa 1041 v.d.). Bu şartların varlığı halinde, kanun davacıya iki hak tanımıştır. Bunlardan birisi, davacının sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirerek ediminin geri verilmesini isteme hakkı, diğeri ise; sözleşmeyle bağlı kalınarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme, diğer bir anlatımla menfi zararının giderilmesini isteme hakkıdır. Davacının gabin iddiasına dayanarak hisse devrinin iptali ile devri mümkün olmaması halinde bedelinin ortaktan tahsilini isteyebilmesi için gabinin objektif ve subjektif unsurlarının bir arada gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Mahkememizin 10/02/2022 tarihli celsesinde dinlenen davacı tanığı … “….Hisselerin görüşülmesi konusunda daha önceden ben arandım, toplanalım denildi, hisselerin konuşulacağı konusunda bana bilgi verildi. Bu bilgiyi eşimle paylaştım, toplantıya gideceğimi paylaştım. Eşimle toplantıya gideceğimi bildirdim. Eşimle hisseleri devredip bedelini alma konusunda görüşerek toplantıya gittim. Ancak toplantıda maddi manevi baskı altında olduğum için eşime danışmadım, herhangi bir üst akıla avukata ya da muhasebeciye danışmadan imza atmak zorunda kaldım…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dinlenen tanık beyanları, celp edilen bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamına göre, davacı …’in Beyoğlu ……. Noterliğinin 19.10.2009 tarih ve …… sayılı düzenleme şeklindeki vekâletname ile eşi …’e yetki verdiği, dava dışı …’in vekaletnamedeki yetkisine dayanarak davacı … paylarının yazılı olduğu sayfaya el yazıyla “… davacı …’e ait 8.000.000 TL’lik şirket payının tamamını diğer paydaş …’a satarak devretmiştir. … bu devirle ortaklıktan ayrılmıştır. Satış bedeli tamamen ödenmiştir…” şeklinde sözleşme düzenlendiği, 24/01/2019 tarihinde düzenlenen işbu sözleşmede dava dışı …’in imzasının bulunduğu, bu işleme yetkili olduğuna dair Beyoğlu ……. Noterliğinin 19.10.2009 tarih ve …… sayılı düzenleme şeklindeki vekâletnamenin 6. sayfasında sözleşme yapmaya yetkili olduğu görülmüş olup, davacı taraf her ne kadar asıl davada hisse devrinin iptali ile devri mümkün olmaması halinde bedelinin ortaktan tahsili, birleşen davada irade sakatlığı nedeni ile hisselerin devrinin iptal edilerek pay defterinden silinmesi, hisselerin davacı adına tescili, pay defterine işlenmesi talebinde bulunmuş ise de; hisse devrinin muvazaalı olduğuna dair tanık anlatımları, mevcut bilgi ve belgeler ile taraf beyanları doğrultusunda her hangi bir emarenin tespit edilemediği, dava dışı …’in, eşinin kendisine verdiği vekaletnameye istinaden davalı …’a devrine dair işlemlerin hisse devirlerinin yönetim kurulu kararı ile onaylanıp, pay defterine kaydedildiklerinden hukuken geçerli oldukları, bu pay devirlerinin muvazaalı olduğuna dair tanık anlatımları, mevcut bilgi ve belgeler ile taraf beyanları doğrultusunda her hangi bir emarenin tespit edilemediği, hisseleri devir edenin 10/02/2022 tarihli celsedeki sözlü beyanında, hisselerin devir edildiği toplantıya davacı eşinin bilgisi dahilinde gittiğini ve hisseleri devredip bedelini alma konusunda konuştuklarını beyan ettiği, bu haliyle toplantıya eşinin bilgisi dahilinde katıldığı, gabinin objektif unsurunun gerçekleşmediği anlaşılmakla bu durum karşısında davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
-Asıl dava ile mahkememiz dosyasıyla birleşen Bakırköy …… Asliye Ticaret Mahkemesinin …… esas sayılı dosyası yönünden davanın reddine,
Asıl dava yönünden:
1-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harç peşin alınan 17.077,50 TL harç ile 119.542,50 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 136.539,30 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
2-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 168.625,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
6-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
7-Arabuluculuk vekalet ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,

Birleşen dava yönünden:
1-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harç peşin alınan 17.077,50 TL harç ile 119.542,50 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 136.539,30 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
2-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342.maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
10/02/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip…
¸(e-imzalıdır) ¸(e-imzalıdır) ¸(e-imzalıdır) ¸(e-imzalıdır)