Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/985 E. 2021/346 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/985
KARAR NO : 2021/346

DAVA : Yönetici Sorumluluğundan Kaynaklanan Tapu İptali ve Tescil, Olmadığı Taktirde Tazminat
DAVA TARİHİ : 14/03/2016
KARAR TARİHİ : 18/03/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31/03/2021
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkili …….’ın dava dışı …… İnşaat ve Turizm Limited Şirketinin % 40 hissedarı olduğunu, şirketin diğer hissedarlarının % 9 hisseye sahip müvekkilinin kardeşi ……. ile % 31 hisseye sahip …….’ın kızı …… ve % 20 hisseye sahip yeğenleri … olup, 22/03/2011 tarihinden 22/03/2016 tarihine kadar şirketi temsile yetkili müdür olan …’un Büyükçekmece ilçesi, …… köyü ….. ada …… parsel sayılı taşınmazın tamamını …… İnş. Ve Tur. Ltd. Şirketi adına kayıtlı iken 29/09/2015 tarih ….. yevmiye numarası ile muvazaalı olarak şirket sermayesini azaltıcı ve ortaklarından mal kaçırmaya yönelik olarak gerçek rayiç değerinin çok altında 1.070.000,- TL bedelle davalı …… İnşaat Tic. Ve Sanayi A.Ş’ne sattığını, şirket malvarlığının haksız ve fahiş bir şekilde eksilmesine sebebiyet verdiğini, taşınmazın satış tarihi itibariyle rayiç değerinin 10.000.000- TL den fazla olduğunu, alıcı …… İnşaat Tic. Ve Sanayi A.Ş’nin ortaklarının, satıcı …… İnş. Ve Tur. Ltd. Şirketinin ortağı bulunan …….’ın çocukları ……. ile …… olduğunu, satcı ve alıcı şirketlerin aynı binada faaliyet gösteren ortakları yakın akraba olan iki firma olduğunu, şirket müdürü …’un görev süresinin bitimine 3 ay kala 29/09/2015 tarihinden 06/01/2016 tarihine kadarki zaman dilimi içinde şirket yararına hiçbir haklı sebep yok iken şirkete ait 5 adet taşınmazı yakın akrabalarına devrettiğini, TTK 626 maddesi gereğince müdürlerin görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kuralı çerçevesinde gözetmekle yükümlü olduklarını, davalılar arasında yapılan satış işleminin müvekkilinden gizlendiğini, bu nedenle müvekkilinin TTK 614 maddesi gereğince bilgi alma hakkını kullanmak için İstanbul …… Noterliğinden 29/01/2016 tarih …… yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ettiğini, davalıların Ankara …… Noterliğinin 16/02/2016 tarih ……. yevmiye nolu cevabı ihtarnamesinde istenilen bilgilerin şirket sırrı olduğu, vekiller tarafından bilinmesinin şirket çıkarlarını zedeleyeceği, şirket merkezinden gerekli bilgilerin bizzat alınabileceğinin müvekkiline bildirildiğini, ancak şirket merkezinden istenen bilgi ve belgelere ulaşılamadığını, müvekkilinin % 40 ortağı olduğu dava dışı …… İnşaat ve Turizm Limited Şirketine ait taşınmazın şirket müdürü … tarafından görev ve yetkisini aşarak danışıklı ve çok düşük bedelle ortaklardan mal kaçırmaya ve şirketin sermayesini azaltmaya yönelik olarak ortakları yakın akrabası olan …… İnş. Tic. Ve San. A.Ş’ne devredilmesinin haksız ve ana sözleşme ile yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, İstanbul ili, Büyükçekmece ilçesi, …… köyü …… ada ….. parsel sayılı davalı …… İnş. Tic. Ve San. A.Ş’ne olan tapu kaydının iptali ile dava dışı …… İnşaat ve Turizm Limited Şirketi adına tapuya kayıt ve tesciline, bu mümkün olmadığı taktirde fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 50.000.00- TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle …… İnş. Ve Tur. Ltd. Şirketine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı …… İnşaat vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafın husumet ehliyetinin olmadığını, eksik harcın tamamlatılmasının gerektiğini, görevli mahkemenin Asliye Hukuk mahkemeleri olduğunu, işlemlerin usulüne uygun yapıldığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … özetle; davaya konu taşınmazların davacının bilgisi ve onayı ile satıldığını, davada gösterilen değerler ile satış değerleri arasındaki fark üzerinden eksik harcın yatırılması gerektiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
İşbu dava, Bakırköy ……. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas ….. karar sayılı dosyasında verilen birleştirme kararı ile, mahkememizin ….. esas sayılı dosyası ile birleştirilmiş, mahkememizin ….. esas sayılı dosyasında karar verilmiş, verilen karar Yargıtay ….. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 13/12/2016 gün …… esas …… karar sayılı kararı ile bozularak ….. esas sayılı dosya numarasını almış, …… esas sayılı dosyasının 19/12/2019 tarihli celsesinde, birleşen Bakırköy …. ATM. …… esas sayılı dosyanın tefrikine karar verilmiş olup yukarıda yazılı dosya numarasını almıştır.
DELİLLER:Fatura suretleri, protokol örnekleri, ödeme dekontları, ihtarname suretleri, tapu kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, yönetici sorumluluğundan kaynaklanan tapu iptali veya tescil, olmadığı taktirde tazminat istemine ilişkindir.
Celp edilen tapu kaydına göre, Büyükçekmece ilçesi, …… köyü …. ada …. parsel sayılı taşınmazın tamamının, …… İnş. Ve Turizm Şirketi adına kayıtlı iken taşınmazın tamamının 29/02/2015 tarihinde …… İnş. San. Ve Tic. A.Ş.’ye satıldığı, satış bedeli olarak 1.070.000 TL olarak gösterildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin …… esas sayılı dosyasında alınan 24/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda, davacı ……. ‘ın hissedarı olduğu …… İnşaat ve Turizm Ltd. Şti.nin davalı …… İnş. Tic. Ltd. Şti. ne borçlu olduğu, iki şirketin hesap bakiyelerinin birbirini doğruladığı, Büyükçekmece ilçesi, …… köyü …… ada ……. parsel sayılı taşınmazın tamamının davalı …… İnş. Tic. Ltd. Şti.ye satıldığı, satış bedeli 1.070.000 TL olarak gösterildiği, yapılan pazar araştırması sonucu davacı payının 29/09/2015 devir ve 14/03/2016 dava tarihi değerinin 2.146,298,00 TL olacağı rapor edilmiştir.
Limited şirketlere ilişkin TTK. m. 644 hükmünün yollamasıyla, limited şirket müdürlerinin sorumluluğuna, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dair hükümler uygulanır. Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, esas itibariyle kusura dayalı bir sorumluluktur. Bu nedenle kusursuzluğunu ispat eden üye sorumluluktan kurtulur. (TTK. m. 553). Kusur sorumluluğunun esasları zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağıdır. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için bu unsurların tümünün gerçekleşmesi gerekir (Necla Akdağ-Güney, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 47).
Genel kusur sorumluluğundan farklı olarak TTK. m. 553 hükmü, kusursuzluğun ispatını karşı tarafa (yönetim kurulu üyelerine) yüklemiştir. Ancak bu istisna dışında yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk şartları ile genel kusur sorumluluğunun şartları arasında bir fark bulunmamaktadır. Bir başka deyişle iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka aykırılığı ve illiyet bağını ispatlaması gerekir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu açısından kusur karinesinin öngörülmüş olması (kusursuzluğun ispatının yönetim kurulu üyeleri üzerine bırakılması); iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka aykırılığı ve illiyet bağını ispatlama yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Daha açık bir ifadeyle yönetim kurulu üyelerinin kusursuz olduklarını ispat edememeleri durumunda, onların mutlaka sorumlu olmaları gerektiği anlamına gelmez. Bunun için ortada bir zararın, hukuka aykırılığın ve zarar ile hukuka aykırılık arasında illiyet bağının bulunduğunun ayrıca ispatlanması gerekir. Bu unsurlardan birisinin gerçekleşmemesi (kanıtlanamaması) halinde, sorumluluk doğmaz. Gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir kararında, “… mahkemece, davacı tarafın iddiaları ile davalıların kusurlu olmadıkları yönündeki savunmaları ayrı ayrı değerlendirilerek, bankanın bir zararının olup olmadığı, zarar varsa miktarı ile zararın meydana gelmesinde davalıların kusurlu olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir…” ifadelerine yer vererek sorumluluk için zararın varlığını şart koşmuştur (11. HD., E. 2003/11546, K. 2004/8255 sayı ve 14.9.2004 tarihli karar).
Yargıtay içtihadından da anlaşıldığı üzere, yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması halinde, bu zarar nedeniyle yöneticilerin sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan yöneticilerin kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerekir. Bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalılar tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi “ticari işletmenin kar edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimalinin de bulunması” özelliğiyle de bağdaşmaz.
6100 sayılı TTK.’nun 553 maddesi gereğince, şirket alacaklılarının şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Buna karşın söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti önem arzetmektedir.
Bu kapsamda, şirket alacaklısı konumunda olan üçüncü şahısların sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır.
Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali; üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda alacaklı konumundaki üçüncü şahısların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür.
İddia veya savunmanın haklılığı, bu olay ve hukuki işlemlerin varlığının ispatlanmasına bağlıdır.
HMK m.190’da ispat yükü, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişlerse, bu durumda hâkimin ispat yükünün kime düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. İlk olarak hâkim tarafların göstermiş oldukları delilleri incelemekle yükümlüdür. Tarafların göstermiş oldukları delillerle çekişmeli vakıalar ispat edilmişse bu durumda da ispat yükünün hangi tarafta olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıa iddialarının doğru olduğu veya karşı taraf iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlayabilmek amacıyla çekişmeli vakıalar hakkında deliller sunarak gerçekleştirdikleri usûli bir faaliyettir. Delil ikame etmemenin veya delil ikame faaliyetinin başarısız kalmasının yaptırımı, bu faaliyet için zorlanmak değil, sadece ulaşılmak istenen usuli hedefe ulaşamamak ya da aleyhte sonuçlara katlanmaktır.Bu bakımdan ispat yükü ile delil gösterme yükü, aynı kavramlar değildir. Nitekim ispat yükü, olayın ispat edilmeme riskinin kime ait olduğunu belirlerken; delil gösterme, ispat yükünün yerine getirilmesinin biçimi ve yöntemi ile ilgilidir. Delil ikame yüküyle ilgili kurallar, ispatın biçimini ve yöntemini belirleyen kurallar olduğu için usul hukukuna ilişkindir ve bir vakıanın ispat edilememiş olmasının sonuçlarına yönelikken, delil ikame yükü, bir vakıa hakkında kendi iddiasının doğruluğu veya karşı tarafın iddialarının asılsızlığı hususunda hâkimde kanaat oluşmasını sağlamaya yönelik olup yargılamanın ilerleyişine ve hâkimin takdirine göre, taraf değiştirebilir.
Çoğu kez ispat yükü taşıyan taraf delil gösterme yükünü de taşır fakat bu her zaman böyle değildir. Zira ispat yükünün sabit olmasına rağmen delil ikame yükü, taraf değiştirir. Üzerinde delil ikame yükü bulunmayan taraf, karşı tarafın iddia ve savunmalarının haklılığı bağlamında, delil göstermesini beklemeden, asılsızlığı ortaya koymak maksadıyla delil gösterebilir. Bu halde karşı delilden söz edilir. Karşı delil göstermiş olan taraf, bu davranışı nedeniyle ispat yükünü üzerine almış sayılmayacaktır (HMK m.191,c.2).
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, celp edilen bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamına binaen; somut davada davacı taraf her ne kadar hissedarı olduğu dava dışı …… İnş. ve Turizm Ltd. Şti’nin yetkili müdürü olan davalı davalı …’un şirkete ait taşınmazları ehliyetsiz ve muvazaalı bir şekilde şirket sermayesini azaltıcı ve ortaklardan mal kaçırmaya yönelik olarak diğer davalı şirkete devir ve temlik ettiğini iddia ederek dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarının iptali, mümkün olmaması halinde tazminat talep etmiş ise de; davacı şirket ortağı öncelikle zarara uğradığını ispatlanmalı; akabinde sorumlu olduğu iddia olunan davalının, zararın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu ispatlanması gerekmektedir. ( İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1549 Esas 2021/222 Karar) TMK 6. Maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.” hükmü ve HMK m.190’da, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmüne göre, davacının üzerinde olan ispat yükü çerçevesinde, açıklanan şekilde dosya kapsamından, davalı ortağın şirketi zarara uğratmış olduğuna ilişkin herhangi bir delile rastlanmadığı, dava konusu taşınmazın tapuda satış değeriyle dosyada alınan bilirkişi raporlarındaki değerlerin birbirleriyle örtüştüğü, şirket menfaatlerini kötüye kullandığı iddia edilen davalı …’un 29/03/2016 tarihinde alınan Ortaklar Kurulu Kararında 5 seneliğine yeniden müdür seçildiği, geçmiş yıl zararlarını uzun vadeli ortaklar hesabı ile kapatılarak kağıt üzerinde borca batık durumdan kurtarıldığı, 2015 yılında faaliyetlerinden zarar etmiş olsa da taşınmazların satışından kaynaklanan olağan dışı gelirler sayesinde dönem sonu kara ulaştığı tespit edilmiş olmakla, dosya kapsamı itibariyle de davalının yapmış olduğu satışın muvazaalı olduğu yönünde herhangi bir ispat vasıtası getirilmediği anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Mahkememizin …… esas sayılı dosyasında (işbu dosyanın tefrik olduğu dosya) 2.809.823,31 TL bedel üzerinden hesap edilen 47.130,87 TL işbu dosya yönünden yatırılması gereken harç olduğu bu kısmın toplam harçtan mahsup edilmesine karar verildiği anlaşılmakla, 18/03/2021 tarihli celse ara kararında her ne kadar ….. esas sayılı dosyasına yatan harcın işbu dosyaya aktarılmasına karar verilmiş ise de; Yazı İşleri Müdürlüğünce sunulan derkenar yazısında, mahkememizin …. esas ….. karar sayılı dosyasında bulunan harcın dosyamıza aktarılmasının mümkün olmadığı bildirildiğinden, Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL harçtan, davacı tarafça yatırılan 47.130,87 TL (mahkememizin ……. esas sayılı dosyasında yatırılan) harcın mahsubu ile bakiye 47.071,57 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 102.458,36 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili, davalı …… İnşaat vekili ve davalı … vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/03/2021

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)