Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/960 E. 2021/1100 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/960 Esas
KARAR NO : 2021/1100

DAVA : İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/09/2014
KARAR TARİHİ : 08/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı aleyhine, öncelikle Samsun ……. İcra Müdürlüğünde takip başlatıldığını bu takibe yapılan yetki itirazı sonrasında Büyükçekmece …… İcra Dairesinin …. Esasa sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığı, davalının buna itiraz ettiğini, Davalı şirkete muhtelif yapı malzemeleri satıldığı ve karşılığında faturaların kesildiği ancak davalının bir ödemede bulunmadığı, davalıya borçlu olduğu faturalar ve bedellerinin ödenmesi hususunda 19.11.2012 tarih ….. Sayılı yevmiye numarası ile Samsun …… Noterliği’nden ihtarname gönderildiğini, buna rağmen davalının herhangi bir ödemede bulunmadığını, davalı şirketin müvekkili şirket tarafından takip ve dava konusu malları aldığını , ibraz edilen faturaları kayıtlara geçirdiği ancak ödeme yapmadığı , taraflara ait ticari defterler üzerinde yapılacak inceleme sonucunda bu durumun açıkça görüleceği, bu nedenle davalı şirket tarafından yapılan itirazın kaldırılması, takibin devamına ve borçlunun %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı şirketle 20 ay boyunca alınan mal ve hizmetlerin bedelinin …….. isimli şahsa yapıldığını, gerek davacı şirketin ticaret yaptığı 3. Şahıs firmalara gönderdiği kıymetli evraklarda, gerekse şirkete ait banka dekontları ve faturalarda da …….’e yetki veren …….’ın isim ve imzası kullanıldığını, bunun da …….’ın ……. Yetkilisi olduğunu gösterdiğini, davacı şirketin teslim etmesi gereken malları ve hizmeti teslim etmediğini, bu nedenlerle haksız açılan dava nedeniyle davacının %20 icra tazminatına hükmedilmesini, davanın reddini, yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacının, faturaya dayalı alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, …… Hukuk Dairesi’nin 28/11/2019 tarih ve …… esas, ….. karar sayılı ilamı ile kaldırılmış olup, yukarıdaki esasa kaydı yapılmıştır.
Büyükçekmece ….. İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak …. TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Dosyada mali müşavir tarafından sunulan 29/02/2016 tarihli raporda; davacının 2011 ve 2012 yıllarına ait ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, davalının 2011 yılına ait ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, 2012 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmuş olduğunu, davacı şirketin ticari kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalı şirketten 92.894,21 TL alacağı bulunduğu, davalının ticari defterlerine göre 9.460,54 TL borcu bulunduğu, aradaki mutabakat farkının davalının muhtelif tarihlerde yapmış olduğu nakit ödemelerin davacı kayıtlarında bulunmamasından kaynaklandığını, davalı şirket tarafından dava dosyasına sunulan ödeme belgelerinde davalının iddialarında yer alan ……. ve …….’ın davacı şirketin yetkili temsilcisi gibi hareket ettiği kanaatine varılır ise, takip tarihi itibariyle davalı şirket borcunun 38.325,97 TL olduğunu bildirmiştir.
Bilirkişiden alınan 04/10/2016 havale tarihli ek raporda; faiz hesabı yapıldığı görülmüştür.
Daha sonra dosya, dava dışı …….’ın davacı şirketteki görev ilişkisi irdelenmek suretiyle heyete tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda; dava dışı …….’ın 03/01/2011 – 19/09/2011 tarihleri arasında davacı şirkette hizmet / iş sözleşmesi dışında şirketi her türlü iş ve işlemde temsil etme yetkisine sahip ticari temsilci olarak da görev yaptığını, bu kapsamda şirket adına fatura düzenleme, fatura verme ve tahsilat yapma ile ticari vekil ataması yapabileceği ve şirketin bu işlemlerle bağlı olduğu, ……. adlı şahsın Davacı şirketin yetkili temsilcisi gibi hareket ettiği ve …….’i de yetkilendirdiği kanaatine varılması neticesinde ; Kök rapordaki kanaatin aynısını tekrar ettiğimizi, Davalı şirket tarafından dava dosyasına sunulan ödeme belgeleri de dikkate alınarak yapılan hesaplama neticesinde 12.01.2013 icra takip tarihi itibari ile Davalı şirketin Davacı şirkete 38.325,97 TL borcunun olduğu , dosyada bulunan tahsilat makbuzları ve banka dekontlarının hesaplamaya dahil edildiğini bildirmişlerdir.
İstinaf kaldırma kararı sonrası dosya müstakil olarak mahkememiz hakimliğine devredildikten sonra …….’ın davacının ticari vekili mi, temsilcisi mi olduğu hususunda dosyanın aydınlatılabilmesi için davacı şirket defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak …….’ın 2011 yılı ve öncesinde şirket adına borç doğuran bir işlemi olup olmadığı, davacının buna onay verip vermediği, fatura ve tahsilatlarda yetkili gibi davranıp davranmadığı hususlarında inceleme yapılması istenilmiş olup, bilirkişi heyeti tarafından sunulan rapor teknik olarak görevlendirmede belirtilen hususları tam olarak karşılamadığından işletme uzmanı bilirkişi heyete dahil edilerek 04/06/2021 havale tarihli ek rapor alınmış olup, bilirkişi heyeti ek raporda; kök rapor aşamasında her ne kadar davacı şirketin 2011 ve 2012 yıllarına ait ticari defterleri incelenmiş ise de, yapılan bu incelemenin sadece davacı ve davalı şirket ticari kayıtları bazında yapıldığı, mevcut durumda, …….’in davalı şirket dışında başka davacı müşteri firmalarından tahsilatlar yapıp yapmadığı, bu tahsilatların davacı defterlerinde kayıtlı olup olmadığı yönünde inceleme yapılmadığından, …….’in tahsilatların olağan iş kapsamında sayılıp sayılmayacağı noktasında tereddütten uzak görüş belirtmek ve bu konudaki tartışmanın denetime elverişli bertaraf edilebilmesi açısından, davacı şirketin 2011 ve 2012 yıllarına ait yevmiye ve defter-i kebirinin, ayrıca bu iki yıllık dönemde düzenlenmiş tüm makbuzlara ait birer nüshanın ( okunabilir fotokopinin ) sunulması gerektiği, sunulması halinde ihtilafa ilişkin denetime elverişli tespit yapılabileceğini bildirmişlerdir. Bu doğrultuda celse arasında taraflara tebligat çıkartılarak bilirkişi tarafından ibrazı istenilen davacı şirketin 2011 ve 2012 yıllarına ait ticari defterlerinin ibrazı talep edilmiş ise de, davacı vekili tarafından daha önce mahkemede bilirkişi incelemesine sunulan defterlerin halihazırda yerinin tespit edilemediği bildirilmiş olup, bilirkişi tarafından hazırlanan 04/10/2021 tarihli raporda; kök rapora müteakip Sayın Mahkemenin ara kararın istenen hususun tetkik ve değerlendirmesi için, davacı tarafın ticari defterlerinin ve özellikle tahsilat makbuzlarının incelenmesi gerektiği hususu belirtildiğini, burada, tahsilat makbuzları üzerinde yapılacak inceleme önem arz etmekte olup, gerek davalı şirketin sunduğu makbuzlar ile gerek davacı şirketin davacı dışında diğer ticari ilişkileri kapsamında düzenlenmiş tahsilat makbuzları üzerinde yapılacak incelemede, ……. isimli şahsın firma iç ilişkisinde davalı ve diğer üçüncü şahıs müşterilere makbuz tanzim ederek imza edip etmediği hususu konun değerlendirilmesinde aydınlatıcı olacağını, özellikle, (dosyasına sunulan ve ……. imzalı makbuzlarda makbuz numarası mevcut olup, bunlar sırasıyla 155, 175, 198, 1211, 1247 olduğuna ve matbu olarak makbuzlar numara içerdiğine göre, ……. numaraları arasında bulunan (…… arası ) makbuzların özellikle tetkik edilmesi konu hakkında yeterli fikir oluşturmaya yeteceğini, eğer, …….’in davalı ödemelerinde olduğu gibi davacının başka müşterilerinden almış olduğu ödemeler var ise ve bu ödemelerde ……. imzası olup, davacı defterlerine işlenmiş ise, her ne kadar SGK kayıtlarına göre ……. davacı çalışanı olmasa da, firma iç ilişkisinde tahsilde görev yaptığının kabulü gerekeceğini, yine ticari temsilci veya ticari vekil olarak, yani temsil yetkisine sahip bağlı tacir yardımcısı olarak atanması noktasında da çalışan (işçi) olma zorunluluğu olmadığını, ancak, davacı tarafça bu defter ve özellikle tahsilat makbuzlarının ibraz edilmediğinden konunun bu yönden tetkiki yapılamadığını, kök raporda belirtildiği üzere, …….’e tahsilat yapma yetkisini tanıyan muvafakat yazısının ……. tarafından verildiği tarafların kabulünde olduğunu, dosyasına sunulan SGK kayıtları incelendiğinde, …….’in davacı şirketin SGK’lı çalışanı olmadığını anlaşıldığını, …….’i tahsilat hususunda yetkili kılan …….’ın için şirket ortağı olduğu gibi şirketin SGK’lı çalışanı olduğu anlaşıldığını, ayrıca belirtmek gerekirse, ticari temsilci veya ticari vekil olarak, yani temsil yetkisine sahip bağlı tacir yardımcısı olarak atanma noktasında da çalışan (işçi) olma zorunluluğu olmadığını, davacı şirket olan …… Dek. Yapı Malz. Gıda Mad. San ve Tic. Ltd. Şti. İle ilgili olarak ……. A.Ş…… Şubesi’nin 6.12.2016 tarihli yazısında, şirket adına işlem yapan kişinin ekli vekaletten anlaşılacağı üzere ……. olduğunu, …….’a verilmiş olan vekaletin ve kişilerin ise …… ve ….. olduğu bildirdiğini, yazı ekinde sunulan vekalet 9.2.2007 tarihli olduğunu, yine dosyasına davalı tarafından, 27.5.2011 tarih …….
23.6.2012 tarih …. tarihli faturalar ibraz edilmiş olup, bu faturaların üzerindeki imzaların …….’a ait olduğu beyan edildiğini, söz konusu faturalardaki imza ile, vekaletteki imzaların benzerlik gösterdiği görüldüğünü, söz konusu faturalar davacı firma tarafından davalı aleyhine düzenlenmiş faturalar olup, takibe konu alacağa dayanak cari hesap kapsamında yer aldığını, hal böyle olunca, her ne kadar ……. isimli şahıs, makbuzların düzenlendiği tarihte şirketin yetkili müdürü değilse de, ticari temsilci veya tahsil yetkisi olan ticari vekil olarak atanma dışında makbuzları imza yetkisine haiz olmadığı gibi faturaları da imza yetkisine sahip olmadığını, keza, aynı minvalde bu konuda temsilci ve yetkili tayin etme, vekalet verme yetkisine de sahip olmadığını, durum bu olmasına karşın, …….’ın faturaları imza ettiği ve davacı alacak talebi kapsamında bu faturalara konu alacaklar da bulunduğuna göre, şirket iç ilişkisinde …….’ın ve onun vekalet ettiği …….’in şirket adına borç doğurucu işlem (fatura düzenleneme) ve borcun tahsili yönünde ( makbuz düzenleme ) gibi işlemleri yerine getirmekte olduğunu gösterdiğini, davacı borç doğuran işlemlerde bu kişilerin düzenlemiş olduğu faturaları lehde alacak olarak talep ederken, aynı kişilerin tahsilde düzenlemiş oldukları makbuzları kabul etmemesinin iyiniyet kuralarına uygun düşmediğinin düşünüldüğünü, keza, yukarıda belirtildiği üzere, ek raporda, davacıya ait özellikle makbuzların tanzim edilmiş olduğu dönemlere (2011, 2012 yılı) defterlerinin ve tüm mabuzlar/dip koçanların ibrazı istenmişse de, davacı tarafından bunlar sunulmadığını, VUK hükümleri kapsamında, defter ve belgelerin saklama süresi 5 yıl, TTK’da 10 yıl olup (m.82), huzurdaki dava 2014 yılında açılmış olup, dava tarihi itibariyle bu defterlerin saklama süreleri sona ermediğini, keza, davanın zuhur etmesiyle de, artık bu defterler ihtilafa konu olduğundan, ihtilaflar ortadan kalkana kadar bu defterlerin davacı tarafından muhafaza edilmiş edilmiş olması gerektiğini, kök rapora müteakip, davacının defter, kayıt ve belgeleri incelenerek, ……. ve …….’in şirket adına eldeki davaya sunulan fatura ve tahsilat makbuzlarında olduğu gibi, başka işlemlerde de işlem/imzalarının olup olmadığı ve sonucuna göre değerlendirilme yapılması istendiğinden, bu gerekliliğin yerine getirilmesi gerektiğini, ancak, davacı defterleri incelemeye sunmadığını bildirmişlerdir.
İncelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporlar içeriğine göre; dava fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı tarafça muhtelif tarihlerde yapılan nakit ödemelerin davalı yan ticari defterlerinde kayıtlı olup, davacı yan ticari defterlerinde kayıtlı olmadığından kaynaklandığı, bu ödemelerin ödeme makbuzu karşılığı nakit ödemeler olup, ……. adlı şahıs tarafından tahsil edildiğine dair imzaların bulunduğu, yine bir kısmında da davacı firmanın kaşesi ve imzasının bulunduğu görülmüştür.
Dava dosyasında bulunan belgelerde dava dışı …….’ın davacı şirket çalışanı olduğu 25/04/2013 tarihi itibariyle de %90 paylı şirket ortağı ve şirket müdürü olduğu tescil kayıtlarından anlaşılmıştır. Ödeme makbuzlarında ismi bulunan …….’e davacı şirket sigortalı çalışanı ……. tarafından verilen yetkilendirme belgesiyle davalı şirkete karşı tahsilata yetkili olduğu hususlarında inceleme yapılabilmesi için öncelikle …….’ın ticari vekil mi, temsilci mi olduğu hususunun aydınlatılması gerekmektedir.
Dava dışı …….’a, davacı limited şirket müdürü tarafından Samsun …… Noterliği’nin 09/02/2007 tarih ve ……. yevmiye sayılı düzenleme şeklindeki vekaletname ile tüzel kişi tacir olan limited şirketin her türlü iş ve işlemini yapmak ve imzasıyla şirketi temsil etmek, evrak ve çekleri imzalamak, makbuz ve ibraname vermek, çeklerle ilgili banka veznesinde tahsil yapmak gibi işlemler yönünden vekil tayin edildiği görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümü için “ticari mümessil” kavramının değerlendirilmesinde yarar vardır.
Türk Hukukuna ticari mümessillik ile ilgili düzenleme ilk kez 1926 tarihli mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu(BK) ile girmiştir. İsviçre Borçlar Kanunu’nun iktisabı ile bu hukuk sistemindeki ticari mümessillikle ilgili hükümler olduğu gibi hukukumuza girmiştir.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 449/1. maddesinde ticari mümessilin tanımı; “ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir” şeklinde yapılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçla Kanunu(TBK)’nun 547/1 maddesinde ise ticari mümessil “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Ticari mümessillik; bir sözleşme olmayıp, tek taraflı bir hukuki işlemle verilen temsil yetkisini içerir. Buna bağlı olarak, ticari mümessillik işletme sahibinin iradesine dayanır. Dolayısıyla burada söz konusu olan temsil yetkisi kanuni değil, iradi temsil yetkisidir.
Ticari mümessilin temsil yetkisinin kapsamı kanunda tam olarak belirlenmiştir. Bu haliyle ticari mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradi bir temsil yetkisidir. Ticari mümessil, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz(BK 450; TBK 548).
Ticari mümessillik ticaret siciline tescil olunur. Ancak işletme sahibi tescilden önce de temsilcinin yaptığı işlemden sorumludur.(BK. 449/2; TBK. 542/2)
Ticari mümessil, işletme sahibini temsile yetkili bir kişi olmanın yanı sıra, aynı zamanda ticari işletmenin belirli yetkilere sahip idarecisi niteliğini de taşır. Örneğin bir bankanın genel müdürü, hukuki bakımdan bankanın ticari mümessilidir; ancak idari bakımdan da, yürütme organının bir parçasıdır. Nitekim, ticari mümessilliğin bu yönü, ticari mümessili tarif eden BK 449/l’de “…işlerini idare …” ibaresiyle vurgulanmıştır.
Ticaret şirketleri organları aracılığıyla idare ve temsil edildiğinden, ticari mümessil tayin etme yetkisi de organlarına aittir.
Ticaret şirketlerinde idare ve temsil yetkisine sahip organlar, her ticaret şirketinin türüne göre değişiklik gösterir. Ancak şu hususu belirtmek gerekir ki, ticaret şirketlerinin tümünde ticari mümessil şirket ana sözleşmesiyle de tayin edilebilir.
Mülga 6762 sayılı TTK 539/II (6102 sayılı TTK 616/1-b) ve 545. (6102 sayılı TTK 631/1) maddelerine göre, limitet şirketlerde, şirket sözleşmesinde aksine hüküm olmadıkça, ticari mümessil tayinine genel kurul yetkilidir. Buradan anlaşılacağı üzere, ticari mümessil doğrudan şirket sözleşmesiyle tayin edilebileceği gibi, şirket sözleşmesinde kararlaştırılması şartıyla bu yetkinin şirketi idare ve temsile yetkili müdürlere bırakılması da mümkündür.
İşletme sahibinin, ticari mümessil dışında, duruma göre başka yardımcılardan da yararlanması mümkündür. Bu yardımcılardan, konumu ve yetkileri bakımından, ticari mümessile en çok benzeyeni ticari vekildir.
Ticari mümessillik gibi ticari vekalet de, BK’nun 32 vd. (TBK 40 vd.) maddelerinde düzenlenmiş temsilin ticari hayatın ihtiyaçlarına uydurulmuş bir türüdür. Dolayısıyla ticari vekalet, ticari mümessillik gibi tek taraflı hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerir.
BK 453/lve II’ye göre, “Ticari vekil, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimsedir.
Bu salahiyet, müessesenin mutad olan muamelelerinin cümlesine şamildir. Şu kadar ki ticari vekil kendisine sarih mezuniyet verilmedikçe istikraz edemez ve kambiyo taahhütlerinde ve muhakeme ve murafaada bulunamaz.”
Aynı husus TBK 551. maddesinde ise “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.
Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu hükümden hareketle ticari mümessillik ile ticari vekalet arasındaki farkları ana hatlarıyla şöyle sıralayabiliriz:
Ticari mümessil, hem ticari işletme hem esnaf işletmesi için; ticari vekil ise, sadece ticari işletme için tayin edilebilir.
Ticari mümessil, bir işletmenin tüm işlerini idare etmekle görevlendirildiğinden, onun, işletmenin hem olağan hem olağanüstü nitelikteki bütün işleri yapmaya yetkisi vardır. Buna karşılık genel yetkili ticari vekil, işletmenin sadece olağan (mutad) işleriyle sınırlı temsil yetkisine sahiptir. Olağanüstü işlemleri yapabilmesi için, işletme sahibinin özel yetkisine ihtiyaç vardır. Belli bir işin ya da işlemin ifasıyla görevlendirilen sınırlı (özel) yetkili vekillerin sahip oldukları temsil yetkilerinin kapsamı ise, kendilerine bırakılan iş ya da işlemin niteliğine göre belirlenir.
Ticari vekil, özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz ve davacı veya davalı olarak mahkemelerde taciri temsil edemez.(BK. 453/2; TBK 551/2) Oysa ticari mümessil, bu tür işlemleri dahi yapma yetkisine sahiptir.
Nihayet, ticari mümessilin temsil yetkisinin ticaret siciline tescili gerekirken (BK 449/II-III); ticari vekilin temsil yetkisi sicile tescil edilemez.(HGK’nın 19/06/2016 tarih ve 2013/12-2 Esas, 2013/866 Karar, HGK’nın 16/05/2018 tarih ve 2017-19-1652 Esas, 2018/1110 Karar, HGK’nın 20/12/2017 tarih ve 2017-12-1149 Esas, 2017/2029 Karar, HGK’nın 27/04/2016 tarih ve 2014/7-325 Esas, 2016/556 Karar).
Ticari mümessil BK’nun 449 ncı maddesinde, ticari vekil ise aynı Kanun’un 453 ncü maddesinde düzenlenmiş olup, ticari mümessil işletme konusuna giren bütün işlemleri işletme sahibinin kendisi gibi akd ve ifa edebilirken, ticari vekilin yetkisi daha dar kapsamlı olup mutad işlerle sınırlıdır. Gerek ticari mümessil gerekse ticari vekil, yazılı veya sözlü açık veya zımni olarak tayin edilebilir.(11 HD’nin 20/12/2010 tarih ve 2009/6473 Esas, 2010/13016 Karar).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; ayrıca dosyada bulunan ……. bank T.A.Ş. ……… şubesi’nin 06/12/2012 tarihli yazısında şirket adına işlem yapan kişinin ekli vekaletten anlaşılacağı üzere ……. olduğu, yine dosyada davalı tarafından ibraz edilen faturalarda …….’ın imzasının bulunduğu, bu haliyle makbuzların düzenlendiği tarihte ……. ticari temsilci gibi hareket etmiş olduğu, …….’i de, bu yetki kapsamında özel yetkili ticari vekil olarak atadığı, her ne kadar davacı tarafa verilen kesin süreye rağmen 2011 ve 2012 yıllarına ait defter ve belgeler ibraz edilmediğinden ……. ve …….’in şirket adına dosyada bulunan fatura ve tahsilat makbuzlarında olduğu gibi başka işlemlerde de imzalarının olup olmadığı hususu incelenememiş ise de, davacı ilgili yıllara ait defterleri ibrazdan kaçınmış sayılmış ve mevcut dosya durumu itibariyle de, …….’ın şirket adına tahsilat yapması için …….’in yetkilendirdiği ticari temsilci olarak davranan …….’ın alt vekil tayin etme yetkisi bulunduğu dikkate alındığında ödeme makbuzlarındaki miktarlar yönünden davalı savunmasını ispat etmiş kabul edilmiş ve bu miktarlar mahsup edildiğinde davacının, davalıdan 38.325,97 TL asıl alacak yönünden alacaklı bulunduğu anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne karar verilerek takibe yapılan itirazın 38.325,97 TL yönünden iptali ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Yine davacının, davalıyı fatura konusu alacak yönünden temerrüde düşürdüğü hususu ispatlanamadığından davacının işlemiş faize yönelik talebinin de reddine karar verilmiştir.
Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi faturadan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kısmen kabulü ile 38.325,97 TL asıl alacak yönünden davalının Büyükçekmece ………. İcra Müdürlüğü’nün …….. esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin 38.325,97 TL asıl alacak yönünden devamına,
Fazlaya ve işlemiş faize yönelik talebin reddine,
Asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 7.665,19 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gerekli 2.618,04 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 1.275,90‬ TL harcın mahsubuyla bakiye 1.342,14 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yapılan 25,20 TL başvurma harcı, 1.275,90‬ TL peşin harç olmak üzere toplam 1.301,1‬0 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça posta / tebligat / bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 5.177,90 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı üzerinden takdiren 1.878,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 5.748,90 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Reddedilen kısım üzerinden hesap edilen 9.551,02 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafça posta / tebligat gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 100,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı üzerinden takdiren 63,72 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/12/2021

Katip …

Hakim …