Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/808 E. 2023/368 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/808 Esas
KARAR NO : 2023/368

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 25/10/2019
KARAR TARİHİ : 06/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/04/2023
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkilerinin, … şirketlerin hisselerini satın alarak şirketlerinin hissedarları olduklarını, müvekkillerinin hisse senedi satın aldıktan sonra davalılar … , … , … , … ve … ‘nün kusurlu davranışları neticesi hisse senet değerlerinin büyük düşüş gösterdiğini, yatırımcı müvekkillerinin doğrudan büyük zararının meydana geldiğini, bu durumun Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesinin … E. …. K. Sayılı dosyasındaki maddi olgularla kanıtlandığını, …. adına lehdarı … tarafından 8.000.000 TL tutar ve 30.04.2014 vade tarihli bir adet çek keşide edildiğini, … ‘in yöneticisi olduğu …. Holding’in bağlı ortaklığı …A.Ş. adına iş bu çeke aval verdiğini, daha sonra …. ‘ün sahibi olduğu …. A.Ş., … Ve ….’in sahibi olduğu … Hayvancılık Şirketi ve …’in Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı … Gıda A.Ş tarafından çekin arkası ciro edilerek …’ye verildiğini, Çek hamili …’nün, çekin karşılıksız çıkması üzerine çeke aval veren bağlı ortaklık … Sondaj’ın aleyhine “ihtiyati haciz” kararı aldırdığını ve 3.000.000 TL tutarındaki malvarlığına 07.05.2014 tarihinde İhtiyaten haczedildiğini, … Mühendislik A.Ş. nin, … Holding A.Ş.’ye ait olduğunu, yapılan inceleme ile … A.Ş. tarafından sanık … imzası ile lehdarı yine … olan 30.04.2014 vadeli 8.000.000,00-TL bedelli çekin keşide edildiğini, bu çeke … sondaj adına … Sondaj kaşesi altında sanık … imzası ile aval verildiğini, daha sonra çekin sanık …’ün sahibi olduğu … A.Ş. …’ün kardeşi ve … Holding ‘in bağlı ortaklığı olan … San. Tic. A.Ş. Yönetim kurulu üyesi sanıklar …, … ve …’in sahibi olduğu … firması ve …’in yönetim kurulu başkanlığını yaptığı … Gıda A.Ş. Tarafından ciro edildikten sonra, en son tekrar … tarafından sanık …’ye ciro edildiğini, sanık …’nün çekin karşılıksız çıkması üzerine icra takibi başlatıldığı ve Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesince 07.05.2014 tarihinde, … Sondaj’ın 3.000.000,00-TL tutarındaki taşınır ve taşınmazlarının ihtiyaten haczine karar verildiğinin tespit edildiğini, hakim şirket … Holding yöneticileri tarafından hakimiyetin hukuka aykırı şekilde kullanılması neticesi, bağlı şirket … Sondaj’ın malvarlığında bir azalmaya sebebiyet verildiğini, malvarlığının artmasının önlendiğini, karlılığının azaltıldığı ve malvarlığını riske sokacak türden işlemlere sebebiyet verildiğini, yönetim kurulu üyelerinin birlikte hareket ederek hukuka aykırı yollar ile maddi bir çıkar elde ettiklerini, yönetim kurulu üyelerinin, sözleşmeden doğan yükümlülüklerine özen borcuna aykırı davrandıklarını, davalıların hukuka aykırı eylemleri müvekkillerinin zararına sebebiyet verdiğini, yönetim kurulu üyelerinin yaptıkları zararın, şirketin malvarlığına değil, doğrudan doğruya pay sahiplerini etkilediğini beyan ederek TTK m.553/1 gereğince doğrudan doğruya müvekkillerinin uğradığı zararının tazmini için açılan belirsiz alacak davasında HMK’nın 107. maddesi uyarınca toplanacak delillere ve sunulacak bilirkişi raporuna göre tespit edilerek, fazlaya ilişkin talep ve dava haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 1.500 TL, zarar miktarının tespitinden sonra taraflarınca bildirilecek kesin talep sonucuna göre miktarın payları oranında ayrı ayrı davacı pay sahiplerine ödenmek üzere avans faizi ile birlikte kusur oranına göre davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Beyandan bulunan 3. Şahıs … vekili dilekçesinde özetle: Müvekkili …’ın, mali müşavir olarak mesleğini icra etmekte olduğunu, müvekkili tarafından çağrı kağıdında adı geçen … Holding A.Ş.’nin yalnızca EKİM – 2015 / KASIM – 2016 ayları arasında beyannamelerinin düzenlendiğini, bu beyannamelerde mükellef şirket … Holding A.Ş.’nin bildirimleri doğrultusunda beyannamelerin düzenlendiğini, Müvekkili …’dan 2013 yılı itibariyle ticari defter ve kayıtlar istenmiş ise de Müvekkil Ekim – 2015 / Kasım – 2016 tarihleri dışında kalan herhangi bir dönem için söz konusu şirketin beyannamelerinin düzenlenmediğini, dolayısıyla başkaca bilgi-belge de bulunmadığını beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacıların ortağı oldukları … Holding Ve … şirketlerinin yöneticiliğini yapan davalıların, şirkete verdikleri doğrudan zararlarının tespit ve tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılarak 27/09/2022 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
Dosyada mübrez Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas … Karar nolu Gerekçeli Kararın 20, 21, ve 22. Sayfalarında “ Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe “ bölümünde davalılardan …, … , …, … ve …
hakkında, davalıların … ve … Holding adına yapılan işlemler açıklanmış olup, aynı kararın 22. Sayfasında “ Hüküm / Yukarıda açıklanan Nedenler “ bölümünde ise adı geçen sanıkların 5237 sayılı TCK. Nun 155/2 maddesi gereğince suçun işleniş biçimi ve olayın özelliği, saiki gözetilerek sanıkların taktiren 6 ay hapis ve 12 gün adli para cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına … Sanıkların sabıkasız geçmişi, cezasının ertelenmesi halinde bir daha suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaat oluşmakla verilen hapis cezasının 51/1 maddesi uyarında ertelenmesine karar verildiği görülmüştür.
Celp edilen ticaret sicil kayıtlarına göre, … San. Ve Tic. A.Ş. nin … sicil numarasında kayıtlı olduğunu, ana sözleşme tescil tarihinin 15.11.2011 tarihli, olduğunu, … ( Yönetim Kurulu Başkanı ), … ( Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ), … ( Yönetim Kurulu Üyesi )’ ün şirket yönetimini oluşturdukları, … Holding A.Ş.’nin … sicil numarasında kayıtlı olduğu, ana sözleşme tescil tarihinin 10.07.2013 tarihi olduğu, … ( Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ), … ( Yönetim Kurulu Başkanı ), … ,… , … ’in ise Yönetim Kurulu Üyeleri olduğu, eski ünvanlarının ise “ … Hizmetleri San. Ve Tic. A.Ş. olduğu görülmüştür. Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, esas itibariyle kusura dayalı bir sorumluluktur. Bu nedenle kusursuzluğunu ispat eden üye sorumluluktan kurtulur (TTK. m. 553). Kusur sorumluluğunun esasları zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağıdır. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için bu unsurların tümünün gerçekleşmesi gerekir (… -…, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 47). Genel kusur sorumluluğundan farklı olarak TTK. m. 553 hükmü, kusursuzluğun ispatını karşı tarafa (yönetim kurulu üyelerine) yüklemiştir. Ancak bu istisna dışında yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk şartları ile genel kusur sorumluluğunun şartları arasında bir fark bulunmamaktadır. Bir başka deyişle iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka aykırılığı ve illiyet bağını ispatlaması gerekir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu açısından kusur karinesinin öngörülmüş olması (kusursuzluğun ispatının yönetim kurulu üyeleri üzerine bırakılması); iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka aykırılığı ve illiyet bağını ispatlama yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Daha açık bir ifadeyle yönetim kurulu üyelerinin kusursuz olduklarını ispat edememeleri durumunda, onların mutlaka sorumlu olmaları gerektiği anlamına gelmez. Bunun için ortada bir zararın, hukuka aykırılığın ve zarar ile hukuka aykırılık arasında illiyet bağının bulunduğunun ayrıca ispatlanması gerekir. Bu unsurlardan birisinin gerçekleşmemesi (kanıtlanamaması) halinde, sorumluluk doğmaz. Gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir kararında, “… mahkemece, davacı tarafın iddiaları ile davalıların kusurlu olmadıkları yönündeki savunmaları ayrı ayrı değerlendirilerek, bankanın bir zararının olup olmadığı, zarar varsa miktarı ile zararın meydana gelmesinde davalıların kusurlu olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir…” ifadelerine yer vererek sorumluluk için zararın varlığını şart koşmuştur (11. HD., E. 2003/11546, K. 2004/8255 sayı ve 14.9.2004 tarihli karar).
Öte yandan TTK. m. 557/1 hükmüne göre: “Birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur”. hükümden de anlaşılacağı üzere, farklılaştırılmış teselsül ilkesi, müteselsil sorumluluğun “birlikte verilen zarar” için söz konusu olabileceği, birlikte verilen zarar dışındaki sorumluların tek başlarına verdikleri zararlardan, sadece zararı verenin sorumlu tutulması gerektiği ve müteselsil sorumluların teselsül tavanına kadar, kusurlarına ve somut olay gerçeğine göre zararı
tazmin etmeleri anlayışına dayanmaktadır. Başka bir deyişle aynı zarardan sorumlu olan yönetici tasfiye memurlarının her birinin dış ilişkide bireysel indirim sebeplerini ileri sürerek zararın
kendilerine isnat edilebilecek miktarı ile sorumlu tutulmaları gerekir. Hiç kimse uygun illiyet bağına göre kendisinin sebep olmadığı zarardan sorumlu değildir. Bu nedenle her sorumlu, kendi şahsi defilerini ileri sürebilir (Güzin Üçışık/Aydın Çelik, Anonim Ortaklıklar Hukuku, Ankara 2013, s. 518). Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, yukarıdaki Yargıtay içtihadından da anlaşıldığı üzere, yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması halinde, bu zarar nedeniyle yöneticilerin sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan yöneticilerin kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerekir. Bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi ticari işletmenin kar edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimalinin de bulunması, özelliğiyle de bağdaşmaz.Türk Ticaret Kanunu’nun 551/1.F hükmü; “Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.”
İddia veya savunmanın haklılığı, bu olay ve hukuki işlemlerin varlığının ispatlanmasına bağlıdır.
İspat hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde bir temel hak olarak garanti altına alınmıştır. Anayasal dayanağı olan ispat hakkını, usûl hukukunda taraflar, kanunda belirtilen süre ve usûle uygun olarak kullanırlar. Bu hak yalnızca kanunla sınırlanabilir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususuna ise ispat yükü denir.
İspat yükü üzerine düşen taraf ispat etmesi gereken hususu ispat edemediği durumda ispatsızlık durumu söz konusu olacaktır. Hâkim bir husus ispatsız kalmış olsa dahi medeni yargılamada karar vermek durumundadır. TMK 6. Maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, celp edilen bilgi ve belgeler, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına binaen; davacılar tarafından, anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğu kapsamında oluşan zararın tazminine ilişkin alacak davasının açıldığı, davacı tarafın dava dilekçesinde belirtilen hususlar ile safahatta sunduğu beyanlara göre, talep edilen zararın şirket yönünden doğrudan, davacılar yönünden dolaylı zarar olduğu, bu nitelikteki davanın tespit edilecek zararın TTK 555/1 maddesi gereğince şirkete ödenmesi şeklinde talep edilebileceği, somut olayda davacıların açtıkları davanın TTK. 553 ve 555. Maddeleri kapsamında açılan bir dava olduğu, böyle bir davanın hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istemli olarak açılabileceği, davacıların söz konusu zararı kendilerine ödenmesini talep ettiği, bu yöndeki istemin yasal dayanağının bulunmadığı, mahkememizce alınan bilirkişi raporun sonuç kısmının 1-a maddesine göre zarar tespit edilememiş olup, Söz konusu davanın görülebilmesi için oluştuğu iddia edilen zararın doğrudan yada dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Şirket ortağı veya alacaklısı konumunda olan kişilerin sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmesinin koşulunun oluştuğu ileri sürülen zararın doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak aciz içine düşürmeleri hali, üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda ortakların veya alacaklıların ancak yöneticilerin ödeyeceği teminatın şirkete ödenmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür. Ancak davacı zararları bakımından taraflar arasında alacak borç ilişkisi olup olmadığı taraflar arasında ticari ilişkinin varlığı durumunun mal varlığında azalma olup olmadığı, sermaye arttırılıp artırılmadığının, kıymetli evrakların kayıt edilip edilmediği zararın mevcut olup olmadığı da tespit edilememiş olduğu dikkate alınarak davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Yargıtay 11.HD. 2016/7730-8878 K, 2013/17539 esas 2014/9870 karar, 2016/11929 esas 2018/3736 karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. HD. 2019/137 esas, 2021/141 karar )
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik 135,50‬ TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 9.200,00-TL avukatlık ücretinin davacılardan tahsili ile adı geçen davalıya ödenmesine,
7-Arabuluculuk sonuç tutanağı tarihi itibariyle yürürlükte bulunan tarifeye göre tahakkuk eden 5.280,00-TL arabuluculuk ücretinin davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342.maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/04/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …

¸e-imzalıdır