Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/805 E. 2020/205 K. 17.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/805 Esas
KARAR NO : 2020/205

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/10/2019
KARAR TARİHİ : 17/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/04/2020
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 01/02/2015 tarihinde ….. Yapım Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin davalı tarafın şartları yerine getirmemesi nedeniyle feshedildiğini, bunun üzerine müvekkili ile davalı arasında 03/04/2018 tarihinde Konut Yapım Sözleşmesinin Feshi İbraname, 03/04/2018 tarihli Konut Yapım Sözleşmesinin Feshi İbranamesine Ek Protokol ve 20/03/2018 tarihinde Konut İnce İşler Yapım Sözleşmesinin Feshi İbraname düzenlendiğini, bu ibranamelerde belirtilen miktarlarnn belirli kısımları açısından mutabakata varıldığını, davalı tarafın ibranamelerde belirtmiş olduğu tarihlere ilişkin ödemeleri zamanında ve gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle bakiye kalan kısmın ödenmediğini, sonuç alınamayınca davalı borçlu aleyhine Büyükçekmece ….. İcra Müdürlüğü’nün ….. Esas sayılı dosyasıyla takip başlattıklarını ancak davalının haksız itirazı nedeniyle iş bu davanın açıldığını, davasının kabulü ile müvekkili lehine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, dava konusu alacağının tahsilinin temini için davalının menkul, gayrimenkul malları ve 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının üzerine ihtiyati tedbir kararı verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin görevli olmadığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacının haksız olarak müvekkili aleyhine dava ikame ettiğini, davacının faiz, %20 icra inkar taleplerinin yersiz olduğunu, takas ve mahsup defi hakkının bulunduğunu ve nihayetinde davanın reddini arz ve talep etmiştir.
Dava; sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsiline yönelik başlatılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatına ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. (İstanbul BAM 37. H.D. 2019/1988- 2020/244 E.K.)
4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının ihtiyaç amacıyla satın almak istediği bir adet konut satışından kaynaklanmaktadır. Buna göre taraflar arasında 4077 sayılı Kanunda düzenlenen taşınmaz satış sözleşmesi bulunmaktadır. Bu sözleşmenin varlığı ve geçerli olup olmadığı ise görevli mahkemece değerlendirileceğinden, Davacının 4077 sayılı Kanunda belirtilen “Tüketici” tanımına girdiği, davalının ise yasanın yaptığı “satıcı” tanımına uyduğu anlaşılmakla, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamındaki uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan sebeplerle;
1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli Mahkemenin Bakırköy Tüketici Mahkemesi OLDUĞUNA,
3- HMK 20. Maddesi gereğince süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde iki hafta içinde mahkememize müracaat ile dosyanın görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzünde davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı.17/02/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır