Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/777 E. 2022/681 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/777 Esas
KARAR NO : 2022/681

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/10/2019
KARAR TARİHİ : 30/06/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/07/2022
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkilinin bankalara değerlendirme ve danışmanlık hizmeti veren …….
Gayrimenkul Danışmanlık ve …… AŞ yönetim kurulunda 30.09.2013-22.07.2015
tarihleri arasında şirkette imza ve iltizama yetkili olmayan ve ayrıca özel yönetmelik gereği
icrai görevi bulunmayan yönetim kurulu üyeliği yaptığını, müvekkilinin, davalı şirkette yönetim kurulu üyeliğine seçildiğinde kendisine yönetmelik gereği kalite güvence sisteminden sorumlu yönetim kurulu üyeliği vasfı
yüklendiği ve yine aynı yönetmelik gereği şirkette kalite güvence sistemi kontrol
etme sorumluluğunu üzerine aldığından icrai hiçbir sorumluluk ve vasıf kendisine
yüklenmediğini, Bankalara …… ve danışmanlık hizmeti veren kuruluşların bu görevlerini
icra edebilmesi için bankalara …… hizmeti verecek kuruluşların yetkilendirilmesi ve
faaliyetleri hakkında yönetmelik gereği yönetim kurulu içerisinde bir kişinin kalite güvence
sisteminden sorumlu kılınması zorunlu hale getirildiğini, Müvekkilinin yönetim kurulundaki
görevinin, kalite güvence sisteminin işleyişi ile sınırlı olarak bırakıldığından yönetim kurulunda
başkaca hiçbir sorumluluğu olmadığını, Davalı şirket faaliyette olduğu dönemde sosyal güvenlik kurumuna olan prim borçlarını
ödemediğini ve bu sebeple Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezi
tarafından şirketin prim borçları nedeniyle yönetim kurulu üyelerine haciz ihbarnamesi
gönderildiğini, her ne kadar Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na yazılı başvuru yapılarak şirketin prim borçlarından sorumlu olmayacağı bildirilmiş ise de bu taleplerinin red edildiğini, bunun üzerine kurum işleminin iptali için dava açıldığını, davanın yerel mahkemede süre nedeniyle reddedildiğini, müvekkili ile birlikte o dönem
yönetim kurulu üyeliği yapan ve sorumlu olan diğer yönetim kurulu üyelerinin üzerine kayıtlı
mal varlığı olmadığından haciz ve icra satış işlemleri sadece müvekkili üzerinden
yürütüldüğünü, yönetim kurulu başkanı olan …’ın şirketi tek
başına temsil ve ilzama yetkili olduğunu, diğer yönetim kurulu üyesi …’nun
da imza yetkisi bulunduğunu ve ayrıca müvekkiline verilen görev gereği bu yönetim kurulu üyesi
de şirketin iç ilişkisinde sorumlu kılındığını, bu iki davalının, şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğunu ve SGK borcunun asıl yükümlüleri olduğunu, SGK borcunun müvekkiline şahsen yükletilemeyeceğin beyan ederek davanın kabulü ile, müvekkilinin şirkette yönetim kurulu üyeliği yapmış olduğu dönemde kalite güvence sisteminden sorumlu icrai vasfi olmayan yönetim kurulu üyeliği yapmış olması nedeniyle şirket borçlarından sorumsuz olduğuna dair karar verilmesine, Müvekkilinin malvarlığında oluşan zararı nedeniyle şimdilik 1000 TL maddi zararın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davaya cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin borçlarından sorumlu olmadığının tespiti ve uygulanan hacizler nedeniyle uğradığı zararların rücu yoluyla tespit ve tazmini taleplerinden ibarettir.
Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, esas itibariyle kusura dayalı bir
sorumluluktur. Bu nedenle kusursuzluğunu ispat eden üye sorumluluktan kurtulur (TTK. m.
553). Kusur sorumluluğunun esasları zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağıdır. Yönetim
kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için bu unsurların tümünün gerçekleşmesi
gerekir (Necla Akdağ-Güney, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki
Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 47).
Genel kusur sorumluluğundan farklı olarak TTK. m. 553 hükmü, kusursuzluğun ispatını
karşı tarafa (yönetim kurulu üyelerine) yüklemiştir. Ancak bu istisna dışında yönetim kurulu
üyelerinin sorumluluk şartları ile genel kusur sorumluluğunun şartları arasında bir fark
bulunmamaktadır. Bir başka deyişle iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka
aykırılığı ve illiyet bağını ispatlaması gerekir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu
açısından kusur karinesinin öngörülmüş olması (kusursuzluğun ispatının yönetim kurulu
üyeleri üzerine bırakılması); iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka
aykırılığı ve illiyet bağını ispatlama yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Daha açık bir ifadeyle yönetim kurulu üyelerinin kusursuz olduklarını ispat edememeleri
durumunda, onların mutlaka sorumlu olmaları gerektiği anlamına gelmez. Bunun için ortada
bir zararın, hukuka aykırılığın ve zarar ile hukuka aykırılık arasında illiyet bağının
bulunduğunun ayrıca ispatlanması gerekir. Bu unsurlardan birisinin gerçekleşmemesi
(kanıtlanamaması) halinde, sorumluluk doğmaz. Gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir
kararında, “… mahkemece, davacı tarafın iddiaları ile davalıların kusurlu olmadıkları
yönündeki savunmaları ayrı ayrı değerlendirilerek, bankanın bir zararının olup olmadığı, zarar
varsa miktarı ile zararın meydana gelmesinde davalıların kusurlu olup olmadığı araştırılarak,
sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir…” ifadelerine yer vererek sorumluluk için zararın
varlığını şart koşmuştur (11. HD., E. 2003/11546, K. 2004/8255 sayı ve 14.9.2004 tarihli karar).

Öte yandan TTK. m. 557/1 hükmüne göre: “Birden çok kişinin aynı zararı tazminle
yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar
şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu
olur”. Hükümden de anlaşılacağı üzere, farklılaştırılmış teselsül ilkesi, müteselsil
sorumluluğun “birlikte verilen zarar” için söz konusu olabileceği, birlikte verilen zarar
dışındaki sorumluların tek başlarına verdikleri zararlardan, sadece zararı verenin sorumlu
tutulması gerektiği ve müteselsil sorumluların teselsül tavanına kadar, kusurlarına ve somut
olay gerçeğine göre zararı tazmin etmeleri anlayışına dayanmaktadır. Başka bir deyişle aynı
zarardan sorumlu olan yönetim kurulu üyelerinin her birinin dış ilişkide bireysel indirim
sebeplerini ileri sürerek zararın kendilerine isnat edilebilecek miktarı ile sorumlu tutulmaları
gerekir. Hiç kimse uygun illiyet bağına göre kendisinin sebep olmadığı zarardan sorumlu
değildir. Bu nedenle her sorumlu, kendi şahsi defilerini ileri sürebilir (Güzin Üçışık/Aydın
Çelik, Anonim Ortaklıklar Hukuku, Ankara 2013, s. 518).
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı şirketin 30.09.2013-22.07.2015 tarihleri arasında
yönetim kurulu üyeliğini yaptığı, bu dönemde kalite güvence sistemi kontrol görevinin
bulunduğu, anılan döneme ilişkin olarak şirketin
bazı kamu borçlarının oluştuğu, bu borçların ödenmemiş olması nedeniyle davacının birtakım
mallarına haciz işlemleri uygulandığı hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacının yönetmelik gereği kalite
güvence sistemi kontrol görevinden sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak atanmış olması,
şirketi temsil yetkisinin bulunmaması hususları dikkate alındığında,
davalı şirketin asıl borçlu sıfatıyla, davalıların şirketi temsile yetkili yönetim kurulu
üyeleri sıfatıyla dava konusu kamu borçlarının ödenmesinden sorumlu oldukları, davalı şirket ile davalılardan … tarafından imzalandığı anlaşılan
11.07.2019 tarihli belgede bu konudaki sorumluluklarını kabul ettikleri, Alacaklıya halef olma durumunu düzenleyen TBK. m. 168 hükmüne göre:
“Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında
alacaklının haklarına halef olur”. Dolayısıyla davacının, halefiyet yoluyla davalılara rücu
edebilmesi için dava konusu kamu borcunu ifa etmesi veya bu borcun ifa edilmesi nedeniyle
bir zarara uğramış olması gerekir. İspat kuralına ilişkin TMK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda
aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını
ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat Yükü, kanunda özel bir düzenleme
bulunmadıkça, iddia edilen vahaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa
aittir”. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye
mecburdur. Anılan ispat kuralları gereği, davacının, uğramış olduğu iddia edilen zararları geçerli delillerle
ispat etmesi gerektiği açıktır. İtibar edilen ve hükme esas alınan 20/12/2021 tarihli bilirkişi raporunun mali inceleme bölümünden, davacının uğramış olduğu
herhangi bir zarar tespit edilememiş olup bu nedenle davacının ödeme ve zarar iddiasının ispata
muhtaç olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
6-Arabuluculuk sonuç tutanağı tarihi itibariyle yürürlükte bulunan tarifeye göre tahakkuk eden 2.640,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342.maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
30/06/2022

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)