Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/540 E. 2021/323 K. 15.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/540 Esas
KARAR NO : 2021/323

DAVA : Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 10/09/2018
KARAR TARİHİ : 15/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/05/2021
Bakırköy …. Tüketici Mahkemesi’nin ….. Esas – …… Karar sayılı ve 24/01/2019 tarihli ilamı ile verilen görevsizlik kararı neticesinde mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında yapılan Beyoğlu ….. Noterliğine ait 03/09/2013 tarihli ……. yevmiye nolu düzenleme şeklinde satış vaadi inşaat yapım sözleşmesi gereğince, müvekkilinin İstanbul ili Bağcılar ilçesi ……. pılan…… adı ile maruf projede H blok 11. katta …. nolu konut niteliğinde bağımsız bölümü kdv hariç 331.625,00-TL bedel ile satın aldığını, davalı yan tarafından müvekkiline gönderilen 31/12/2016 tarihli faturada ise, taşınmazın kdv hariç değerinin 360.666,03–TL olarak gösterildiğini, bu bedele %8 kdv miktarı olan 28.853,28–TL eklendiğini ve böylelikle faturada bağımsız bölümün satış bedelinin 389.519,31–TL olarak gösterildiğini, müvekkili tarafından davalı yana Bakırköy ….. Noterliği’nin 27/01/2017 tarih, …… yevmiye nolu ihtarnamesi ile faturanın sözleşmeye aykırı olarak düzenlendiği ve esasen taşınmazın KDV hariç bedelinin 331.625,00–TL olduğu, bu bedele %8 KDV’nin eklenmesi ile satılan bağımsız bölümün bedelinin 358.155,00–TL olması gerektiği bu bedel üzerinden fatura düzenlenmesi ve bakiye alacağının da müvekkiline iadesinin istendiği, davalı yanın bu ihtara rağmen müvekkiline bir iadede bulunmadığını ve böylelikle müvekkilinden haksız yere fazla para tahsil ettiğini, yanlar arasında yapılan “gayrimenkul satış vaadi ve inşaat yapım sözleşmesi”nde satış bedelinin açık olarak Katma Değer Vergisi yani KDV hariç tutarının 331.625,00–TL olarak düzenlendiğinin tartışmasız olduğunu, bu bedelin davalı yana fazlası ile ödendiği konusunda da bir uyuşmazlık olmadığını, her ne kadar, satış sözleşmesinde, bağımsız bölümün KDV dahil satış bedelinin 391.318,00–TL olarak belirlendiği sabit ise de, bağımsız bölümün müvekkiline fatura edildiği tarihte KDV’nin Bakanlar Kurulu tarafından %8’e indirildiğinin de uyuşmazlık konusu olmadığını, hal böyle iken davalı yanın KDV hariç satış bedeli olarak belirlenen 331.625,00–TL’ye %8 KDV oranı uygulamak suretiyle müvekkilinden satış bedeli olarak 358.155,00–TL tahsil etmesi gerekirken bu miktarın üzerinde eski KDV oranı olan %18 KDV oranı tatbik etmek suretiyle müvekkilinden haksız olarak fazla bedel etmesi hukuka uyarlı olmadığını, KDV’nin alacaklısı devlet olup bu bedel mükellef tarafından müvekkilinden tahsil edilip devlete ödendiğini, davalı yanın devlete ödenmek üzere, %18 KDV tahsil ederek bunun karşılığını devlete %8 oranında KDV ödemiş olmasının da davalı yanın haksız zenginleştiğini, haksız yere tahsil edilen 29.050,00–TL bedelin davalıdan ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte tahsiline, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafin konut teslim tutanağında müvekkilini ibra ettiğini, KDV’nin mükellefinin müvekkili şirket olduğunu, yani bunun satıcıya ait bir yükümlülük olduğunu, KDV oranı arttığı durumda da sorumluluğun yine müvekkili şirkete ait olduğunu, davacının projenin başından beri tüm reklamlarda ifade edildiği ve sözleşmede belirtildiği üzere toplam KDV dahil 391.318,00-TL ödemeyi kabul ederek konutu satın almış olduğunu, müvekkilinin KDV riskini üstlenmek istemediği dönemde artı KDV şeklinde, üstlendiği dönemde ise KDV dahil şeklinde sözleşmeler düzenlediğini, KDV sorumlusunun satıcı olduğu yönünde çok sayıda vergi hukuku uzmanının görüşü bulunduğunu, sözleşme 2.2 maddesinde KDV artsa bile artıştan kaynaklanan maliyetin müşteriye yansıtılmayacağının ifade edildiğini, satıcıların KDV hariç bedeli, sözleşmelerde Noter harcı ve Damga Vergisine esas tutarın belirlenebilmesi için belirttiklerini, 08/09/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı’nın yeni konut satışlarının, konut inşa ve imalinin artırılmasına yönelik olduğunu, halbuki davacının konut almaya Bakanlar Kurulu karanndan önce karar verdiğini ve sözleşme yaptığını, ilgili karann yeni satışları canlandırmak için alındığını, benzer davalara ilişkin çok sayıda Yargıtay Kararı ve Bilirkişi Raporları bulunduğunu ve büyük bölümünde davaların reddi yönünde kararlar verildiğini ifade ederek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER : Sözleşme, ödeme belgeleri, ihtarname, emsal yargı kararları, bilirkişi incelemesi, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında yapılan konut satış sözleşmesi kapsamında, davacının davalıya %18 oranında KDV dahil peşin ödemiş olduğu, ancak 08/09/2016 tarih ve 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile % 18’den % 8’e düşürülmesi sebebiyle oluşan % 10 KDV farkı olan alacak talebine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler ……., İnşaat Mühendisi ……, Harita Mühendisi ……’den oluşan bilirkişi heyeti 23/09/2020 havale tarihli raporunda; KDV mükellefinin satıcı olması, bu nedenle KDV değişikliklerinde alıcı lehine ödenecek bir meblağ olmadığı ve sebepsiz zenginleşme oluşmadığı yönünde kanaat oluştuğundan davacı taleplerine yönelik bir hesaplama yapılmadığını bildirmişlerdir.
Tüm dosya kapsamı, deve dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların sunmuş oldukları beyan ve deliller ve aldırılan bilirkişi raporu içeriğine göre; uyuşmazlık konusunun, sözleşmede KDV hariç tutarın yer almasından kaynaklandığı, ancak sözleşme 2.2 maddesinde KDV artışı durumunda sorumluluğunun davalı şirket tarafından üstlenildiği, KDV düşüşü durumunda alıcı davacı lehine fiyat indirimi yapılacağı yönünde sözleşmede hüküm bulunmadığı, KDV’nin genel olarak satıcıyı ilgilendiren bir maliyet unsuru olduğu ve satıcılar tarafından tüm vergiler dahil olarak tüketici fiyatı oluşturulmasının yasal bir zorunluluk olduğu, dosyaya sunulan reklam afiş ve çıktılarında KDV’nin davalı şirket tarafından karşılanacağı şeklinde ibarelerin olduğu, sözleşmenin KDV dahil anahtar teslim 391.318,00-TL bedel üzerinden yapılmış olduğu, konut teslim tutanağı ile davacı alıcının davalı şirketi ibra etmiş olduğu, 08/09/2016 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile KDV oranlarında yapılan indirimin, yeni konut satışlarının, dolayısıyla konut inşa ve imalinin arttırılmasına yönelik olduğu ve satış sözleşme tarihinden sonra alınmış bir karar olduğu tespit edilmiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nın 132. maddesi uyarınca ibra kavramı şu şekilde tanımlanmaktadır;
“MADDE 132- Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.”
İbra, borcu sona erdiren hallerden biri olup, bir edimi yerine getirme yükümlülüğünü hukuken ortadan kaldırır. Bununla birlikte, borçlunun borcunu ortadan kaldırdığı gibi alacaklının alacak hakkını da sonra erdirir.
TBK.’nın 132. madde hükmü somut olay ile birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafça düzenlenen ibranamede; talebe konu KDV tutarını saklı tutmaya yönelik bir beyanının bulunmadığı gibi ifa anına kadar yapılan herhangi bir bildirimin de olmadığı anlaşılmıştır. Durum ve koşullardan davacının, sözleşmede kararlaştırılan 391.318,00-TL bedeli ödediği ve gayrimenkulü teslim aldığı, teslim ve ödeme anında davaya konu ettiği KDV tutarına ilişkin kısmı saklı tuttuğu ya da bu kısma ilişkin ihtirazi kayıt ileri sürdüğü ispat edilemediğinden ibranın talebe konu KDV tutarını da kapsadığının kabulü gerekmektedir. Anlatılan gerekçelerle dosya kapsamına alınan bilirkişi raporu hükme esas alınmış ve davacı tarafça açılan davanın ibra nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş, buna ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının yargılamada kendisini vekille temsil ettirmesi nedeniyle yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 4.357,50-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı ve davalı vekillerinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/03/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır