Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/359 E. 2020/215 K. 19.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/359 Esas
KARAR NO : 2020/215

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/05/2019
KARAR TARİHİ : 19/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/03/2020
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı şirkete emprime baskı hizmeti verdiğini, bu hizmete ilişkin düzenlenen faturanın davalıya gönderildiğini, ancak davalı tarafça ihtarname ile birlikte faturanın iade edildiğini, faturaya yasal süresi içerisinde itiraz etmediğini, davalının fatura bedelini ödemediğini, alacağının tahsili amacıyla davalı şirkete karşı Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu ürünlerin müvekkili şirkete teslim edilmediğini, davacı tarafça iddia edildiğinin aksine faturaya süresi içerisinde itiraz edildiğini, davacı şirketin kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava, davacının, faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 14.685,10 TL asıl alacak ve 123,11 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.808,21 TL alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borcu 13.984,81 TL’sine kısmi olarak itiraz ettiği, ancak takibin tamamı üzerinden durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi 02/10/2019 havale tarihli raporunda; dava konusunu oluşturan 23/01/2019 tarihli, 14.685,10 TL tutarındaki faturaları davacının 2019 yılı defter kayıtlarında yer aldığı, davalının defter kayıtlarında yer almadığı, faturaya istinaden düzenlenen irsaliyeli faturanın teslim eden ve teslim alan kısımlarında herhangi bir bilgi bulunmadığı, dava dosyasında bulunan kargo teslim alma belgesinde kargonun cinsini, dosya içeriğinin evrak olarak gözüktüğü, faturanın davacı tarafça BS formuyla bildiriminin yapıldığı, davalı tarafça BA formunda bildiriminin yapılmadığı bildirilmiştir.
6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; davacı 23/01/2019 tarihli faturaya istinaden icra takibinde bulunmuş ise de, fatura yukarıda da açıklandığı üzere mal teslimini ispat için yeterli olmayıp, dava konusu faturaya istinaden düzenlenen irsaliyeli faturalarda davaya konu ürünü teslim alındığına ilişkin davalı tarafça imzalanmadığı görülmüştür.
Her ne kadar davacı, 24/01/2019 tarihli kargo teslim alma belgesini delil olarak ibraz etmiş ise de, teslim alma belgesinde kargo cinsinin dosya içeriğinin de evrak olarak düzenlendiği ve faturaya istinaden gönderi yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi yer almadığından bu belgede davacı lehine delil olarak değerlendirilmemiştir.
Davacı vekilinin, cevaba cevap dilekçesinde; “Dava konusu ürünlerin baskı işlemleri … Grubu altında Uluslararası arenada hizmet veren … isimli hazır giyim firmasına yönelik yapıldığını, dolayısıyla ürünün hazır edilip teslim edilmemesi gibi bir durum söz konusu olmadığının davalı şirketçe bilindiğini, ürünün kim tarafından yapılacağı, baskısı dikimi ve yükleme işlemleri teslimi gibi hususlar kayıt altına alındığını ve ayrıca bu teslimata hazır ürünlere order numarası verildiğini, bu durumun sorgulanması halinde ürünün kim tafından teslimine ilişkin bilgilere ulaşılması mümkün olduğu belirtilerek Asilnet firmasına müzekkere yazılması” talebine istinaden … order numaralı ürünlerin dikim ve yükleme işlemlerinin hangi şirket tarafından yapıldığı ve teslime ilişkin bilgilerin istenilmesi için ilgili firmaya müzekkere yazılmış, müzekkere cevabında belirtilen teslimlere ilişkin bilgilerin 16/01/2019 tarihi ve öncesine ait olduğu ve taraflar arasında daha öncede cari hesap ilişkisi bulunduğundan uyuşmazlık konusu olan fatura tarihi ve sonrasına ilişkin bir belge ibraz edilmediği, bu haliyle müzekkere cevabındaki belgelerin ispata elverişli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça yemin deliline dayanılmış olup, davalı şirket yetkilisi 19/02/2020 tarihli celsedeki beyanında davaya konu 23/01/2019 tarihli fatura ve fatura konusu ürünleri teslim almadığına yemin etmiştir.
Davacı, takibe vaki faturaya konu malları teslim ettiğini ispatlayamadığından, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, davacı takibinde kötü niyetli olduğu davalı tarafça ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminat talebininde reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine,
Alınması gerekli 54,40 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 250,79 TL harcın mahsubuyla bakiye 196,39 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 3.400,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
Arabulucu ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/02/2020

Katip …

Hakim …