Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/156 E. 2019/834 K. 20.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/156 Esas
KARAR NO : 2019/834

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/03/2019
KARAR TARİHİ : 20/09/2019
KARAR YAZILMA TARİHİ : 09/10/2019
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı asil dilekçesinde özetle; davalıdan 6 yıl önce taksitli olarak düzenlenen senetler ile araç satın aldığını, borcu bitene kadar araç satılamaz şerhi koyup, borcu bittikten sonra bu şerhi kaldırdığını, senet borçlarını düzenli olarak ödediğini, her senet ödemesi yaptığında senetlerin kaybolduğunu, kendi galeri kartına kendi imzasını atıp ödemeleri aldığını, bunun üzerine hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …… esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının kendisinin ve eşinin okuma yazması olmamasından faydalanarak haksızlık yaptığını, ödemiş olduğu senetleri mükerrer olarak yeniden talep ettiğini belirterek, senetlerin iptaline, icra takibinin iptali kararı verilmesini belirterek davanın kabulünü talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin Bayrampaşa ilçesinde araç alım satım işiyle uğraşmakta olup, davacıya Gaziosmanpaşa …. Noterliği …..Yevmiye numaralı işlemiyle …… plakalı ….. marka ….. model araç satışı gerçekleştirdiğini, davacı yan ödeme hususunda araç satış bedelini yekün olarak ödeme imkanının bulunmaması nedeniyle taraflar arasında senet düzenlendiğini ve araç devrinin gerçekleştiğini, nitekim senetlerin vadesinde ödememesi üzerine taraflarına Bakırköy …İcra Müdürlüğü …… esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, davacı yanın bahse konu araç satış sözleşme tarihinden bugüne kadar müvekkiline araç satımından kaynaklı olarak düzenlenen senet ödemelerini yapmadığını ve müvekkilini haksız ve kötüniyetli nedenle mağdur ettiğini, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğundan ve arabuluculuk dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesini belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava, Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …… esas sayılı dosyasına konu 20/10/2016 vade tarihli, 5.500,00 TL bedelli bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ‘gayeye’ ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 779/1).
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, senedin teminat senedi olduğunu ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler, HGK’nun 17.12.2003 gün ve 2003/19-781 E., 2003/768 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
6100 Sayılı HMK m. 201 gereğince; yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların yazılı delillerle ispatlanması gerekir.
Somut olayda, davacı keşideci sıfatıyla, emre yazılı 5.500,00 TL bedelli bonoda yer alan imzasını inkâr etmiş değildir. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir. Davacı senedi mal karşılığı verdiğini beyan etmiş, davalıda senedi mal karşılığı aldığını beyan ettiğinden herhangi bir talilde söz konusu değildir. Davacı tarafından da dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre senet bedelinin ödendiğinin yazılı deliller ile kanıtlaması gerekirken, iddialarını ispata yarar herhangi bir yazılı delil sunmadığı gibi açıkça yemin deliline de dayanmamış olup, açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Alınması gerekli 44,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı asil ve davalı vekilinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı.20/09/2019

Katip …

Hakim …