Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/103 E. 2020/229 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/103
KARAR NO : 2020/229

DAVA : Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 14/02/2019
KARAR TARİHİ : 20/02/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/02/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; Müvekkilleri …… ve ……… ile davalı taraf arasında haricen tanzim edilen taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin geçersizliklerinin tespiti ve müvekkillerinin mezkur geçersiz sözleşmeler nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadıklarının tespiti, mezkur geçersiz sözleşmelerde belirtilen satış bedellerinin ödenmesi aracı olarak 24/07/2017 tarihli muvafakatnamede kararlaştırılan ve müvekkili ……. tarafından davalı tarafa teslim edilen kendisinin keşideci, davalı tarafın lehtar olduğu 28/03/2018 tarih ve 430.000,00 TL tutarlı çek, 30/01/2019 tarih ve 500.000,00 TL tutarlı çek ile 30/01/2020 tarih ve 500.000,00 TL tutarlı çekler nedeniyle müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespiti ile çeklerin keşideci müvekkili ……. ‘ya iadesi, bedeli tahsil edilen 28/03/2018 tarihli 430.000,00 TL’lik çekin bedelinin denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek davalı tarihi itibariyle tespit edilecek güncel miktarının dava tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte iadesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Dava konusu somut olayda talep ve dava edilen şeyin sözleşmenin geçersizliği ve yapılan ödemelerin iadesi olduğunu, bu hak üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise davayı da bu kişi veya kişilerin açması gerektiğini, davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye ait olduğunu, davacılardan …….’nın imzalanan sözleşmelerin tarafı olmadığını, bu yönden davacılardan …….’nın dava konusu şey üzerinde hak sahibi olmadığını, dolayısıyla davcı sıfatına haiz olmadığını, bu nedenle ……. yönünden davanın sıfat yokluğundan reddi gerektiği, dava konusu olayda davacıların ”Tüketici” olduğu, taraflar arasındaki işleminde ”Tüketici İşlemi” olduğu ve taraflar arasındaki uyuşmazlığında 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığını, bu nedenle söz konusu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği, dolayısıyla huzurda görülen davada görevli ve yetkili mahkemelerin Bakırköy Tüketici Mahkemelerinin olduğunu, bu nedenle davanın görev nedeniyle usulden reddedilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava konusunun, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti, davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti, sözleşme gereği verilen davaya konu çeklerin tahsil edilen bedellerinin iadesi talebinden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, açılmış bir davanın esasının incelenebilmesi (davanın mesmu, yani dinlenebilir olabilmesi) bazı şartların tahakkukuna bağlı olup bunlara dava şartları denir. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil davanın esasını girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkeme davanın mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddetmesi gerekir.
Mahkemelerin görevine ilişkin kurallarda kamu düzeninden olması nedeniyle dava şartları arasında sayılmıştır. (HMK 114/1-c)
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un “Tanım” başlıklı 3. Maddesi uyarınca, (ı) sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (k) Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) Tüketici işlemi; Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi.” olarak tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir.
6502 Sayılı Yasanın 73. Maddesinde, “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” şeklindeki hükmü gereğince Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara Tüketici Mahkemelerinin bakacağını açıkça öngörmüştür.
6502 Sayılı Yasa Tüketici İşlemini “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” olarak açıkça tanımlamıştır.
Somut olayda, davacıların “gerçek kişi” olduğu, taraflar arasındaki işleminde “Tüketici İşlemi” olduğu ve taraflar arasındaki uyuşmazlığında 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığı açıktır.
Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevini düzenleyen 6102 sayılı TTK.’nun 4. ve 5. maddeleri uyarınca özel yasalarda Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğuna ilişkin belirlemeler dışında bir ihtilafın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevinde olabilmesi için o ihtilafın ya Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen bir husustan kaynaklanması ya da her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir. Oysa ki dava konusu ihtilaf ne Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen bir ihtilaftır ne de her iki tarafta tacirdir. Eldeki dosyada dava konusu bağımsız bölümlerin tapu suretleri incelendiğinde, sözleşme konu bağımsız bölümlerin ayrı ayrı “konut” niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Hal böyle olunca dava konusu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemelerinin görevi dahilinde bulunduğu anlaşılmakla davanın görev nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin 6502 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanun gereğince görevsizliğine, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine, kararın kesinleştiği tarihten itibaren başlatılmak suretiyle iki hafta içinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli Bakırköy Nöbetçi Tüketici Mahkemesi’ne tevdiine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
2-HMK’nun 20. ve 331/2. maddeleri uyarınca iş bu kararın kesinleşmesine müteakip yasal süresi içerisinde talep üzerine dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemece hükmedilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/02/2020

Başkan …….
e-imzalıdır
Üye …………
e-imzalıdır
Üye ……….
e-imzalıdır
Katip ……..
e-imzalıdır