Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/744 E. 2021/705 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/744
KARAR NO : 2021/705

DAVA : Hisse devir sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti.
DAVA TARİHİ : 02/08/2018
KARAR TARİHİ : 08/07/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/07/2021
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; davalı …… ile davalı …… arasında akdedilen 13.04.2018 tarihli ve … (…… TEKSTİL)’nin hisselerinin devri konulu hisse devir sözleşmesinin muvazaalı olduğunu, davalı ……’in müdürü ve ortağı olduğu…… TEKSTİL firmasının, davacı … (…… TEKSTİLfne muhtelif zamanlarda çekler keşide ettiğini, bu çeklerin ……. tarafından avalist sıfatıyla imzalandığını ve bu çeklerin bankaya ibraz edildiklerinde karşılıksız olduklarının anlaşıldığını, İlgili çekler için takiplerin yapıldığını, davalı ……’e karşılıksız çek keşide etmek suçundan davaların açıldığını, ……’in davacıyı zarara uğratmak ve kendisi aleyhine açılacak ceza davalarının sonuçsuz kalması için hisseleri davalı ……’e devrettiğini ve bu nedenle kanun hükmünü kötüye kullandığını, Davalı tarafların banka hesap hareketleri incelendiğinde, hisse devir sözleşmesinde gösterilen 3.000.000 TL’lik bedelin taraflar arasında transfer edilmediğinin anlaşılacağın……’in tekstil sektöründe hiçbir tecrübesinin olmadığını, hisse devir sözleşmesinden sonra ortadan kaybolduğunu ve bu durumun da…… TEKSTİL şirketini yönetme amacı olmadığını gösterdiğini, ….. TEKSTİL’in hisse devir sözleşmesinin yapıldığı sıralarda borca batık ve aciz halinde bir şirket olduğunu, bu nev’i hiçbir faaliyeti olmayan bir şirketin hisselerinin 3.000.000 TL’ye devre-dilmesinin işlemde muvazaa olduğunu gösterdiğini iddia ederek 13.04.2018 tarihli hisse devir sözleşmesinin muvazaa nedeniyle geçersiz olduğunun tespitine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının talebinin eda davasına konu olabileceğini, bu nedenle tespit davasının konusu olamayacağını, davacının davayı ikame etmekte bir menfaatinin bulunmadığını, zira vadesi gelmeyen bir alacak için, davalıyı suçlamanın hukuki olarak konulamayacağını, Devir bedeline ilişkin davacı beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, satış bedelinin sermaye dikkate alınarak noter tarafından matbu olarak yazılabileceğini, davalının satış bedelini tam olarak hatırlamadığını, zira satıştan doğan hasılatın davalının hiç eline geçmeyip doğrudan satış tarihinde alacaklılardan birine ödendiğini, Hisseleri devralan ……’in tekstil sektöründe olmadığı iddiasının doğru olmadığını, şirketi zor durumdan kurtarabilmek için hisseleri aldığını, davalının kanun hükmünü kötüye kullanması şartlarının somut olayda gerçekleşmediğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Ticaret sicil kayıtları, Bakırköy ……. İcra Dairesi …… Esas sayılı dosyası, Bakırköy …… İcra Dairesi …… Esas, ….. Esas sayılı, …… Esas sayılı, …… Esas sayılı dosyaları, Bakırköy …… İcra Dairesi …… Esas sayılı dosyası, Bakırköy …… İcra Dairesi ……. Esas sayılı dosyası, vergi kayıtları, Bakırköy …….. Noterliği 12.04.2018 tarihli ……. yevmiye numaralı hisse devir ve temlik sözleşmesi, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
Mahkememizce taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının tespiti için sözleşme uzmanı bilirkişisinden rapor alınmıştır.
Mahkememizin 18/02/2021 tarihli duruşma ara kararında, Tarafların karşılıklı, iddia ve savunmaları, toplanan tüm deliller, yanısıra davacı şirket ile dava dışı…… Tekstil Tekstil Ürüleri İmalat Pazarlama San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin 2017-2018 yıllarına ait ticari defter ve kayıtları incelenerek hisse devrinden tasfiye sürecine kadarki zaman dilimi içerisinde şirketin ticari faaliyetlerine devam edilip edilmediği, hukuki sorumluluklarının yerine getirilip getirilmediği, hisse devri sözleşmesinde belirtilen hisse devir bedelinin davalının hangi borcuna karşılık yapıldığı, defterlerde kayıtlı olup olmadığı, bedel için ödemenin defterlerde kayıtlı olup olmadığının tespiti ve ödemenin ne şekilde yapıldığı hususlarının tespiti için mali müşavir bilirkişisinden rapor alınması üzere inceleme günü belirlenmiş, inceleme gün ve saatinin Dava dışı şirkete bildirilmesi bakımından tebligatın çıkartıldığı, çıkartılan tebligatın iade geldiği anlaşılmakla dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılamamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, muvazaalı yapıldığı ileri sürülen şirket hisse devir sözleşmesinin hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir.
Muvazaa, “bir sözleşmede tarafların, yaptıkları sözleşmenin hiçbir hüküm doğurmaması veya görünüşteki sözleşmeden başka bir sözleşmenin hükümlerini doğurması hususunda anlaşmaları” şeklinde tanımlanabilir. Muvazaanın gerçekleşmesi için; Gerçek anlaşma ile irade arasında uyumsuzluk bulunmalı: Tarafların gerçek iradelerinin yöneldiği anlaşma, tarafların yaptıkları işlemlerden farklı olmalıdır. Muvazaa anlaşması: Tarafların muvazaalı olarak anlaşma ve işlem yapma hususunda karşılıklı iradelerinin bulunması gerekir. Üçüncü kişileri aldatma: Tarafların muvazaalı işlem yapmak suretiyle üçüncü kişileri yanıltma amacı gütmesi gerekir.
Limited şirket hisse devir sözleşmeleri 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılması ve tarafların imzalarının noterce onaylanması şart olduğu gibi, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun da onayı şarttır.
6098 sayılı TBK’nın 13. maddesinde sözleşmelerde yasal şekil “Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler bu kuralın dışındadır” şeklinde düzenlenmiştir.
Davalılar arasında akdedilen sözleşmede var olduğu iddia edilen muvazaanın ispatı yükünün davacıya ait olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır. Zira 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 190/1 hükmüne göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Somut olayda davacı, muva-zaanın söz konusu olduğu iddiasında bulunduğundan ve bu iddiadan kendi lehine hak çıkaran taraf olduğundan dolayı ispat yükü davacıya aittir. Bunun yanında HMK’nın 203/1-(d) hükmünde “Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları”nın senetle ispat kuralının istisnası oldu-ğu ve tanıkla ispat edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda davacı, hisse devir sözleşmesine taraf olmayan üçüncü kişi konumunda olduğundan dolayı davacının muvazaa iddiası da senetle ispat kuralının ispatı kapsamındadır. Sonuç olarak ispat yükü, muvazaa iddiasında bulunan davacıya ait olup davacı bu iddiasını her türlü delille ispat edebilir.
İspat yükünün hangi tarafta olduğu meselesi somut olay bakımından muvazaanın “olumsuz” bir hukuki durum olması, yani hukuki işlemin esasında “var olmadığı” anlamına gelmesi sebebiyle önem arz etmek-tedir. Zira doktrinde “olumsuz ispat edilemez” şeklinde ifade edilen görüş ; yahut “ispat yükü delilleri daha kolay elde eden taraf düşer” görüşü ile kanunun ortaya koyduğu ispat yükünün hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu yönündeki kural, muvazaa hususunda birbirleriyle çelişmek-tedir. Mantıken, üçüncü kişi konumunda olan bir kişinin taraflar arasında akdedilen bir sözleşmede mu-vazaa olduğu iddiasını tam olarak ispatlaması hemen hemen imkânsızdır. Çünkü, somut olayda var ol-duğu gözüken hukuki bir işlemin esasında gerçekleşmediğini tam olarak ispat edebilmek için, tarafların söz konusu hukuki işlemi yapmadığının ispat edilmesi; yani “varlığın” değil “yokluğun” ispat edilmesi gerekmektedir. Bir şeyin yokluğunu ispat etmek de varlığını ispat etmekten çok daha fazla güçtür. Bu nedenle doktrinde kabul edilen ilk görünüş ispatı, emare ispatı, fiili karine gibi hukuki müesseselerin işletilmesi, fiili adaletin tecelli etmesi bakımından yerinde olacaktır.
Emare ispatında hâkim, tek başına somut olayı göstermeyen bireysel durumlardan yola çıkarak; bu bi-reysel durumların bir araya gelmesiyle ana olaya ulaşırken; ilk görünüş ispatında ise, norma temel teşkil eden tipik olaylardan, güvenilirliği sınanmış yüksek tecrübe kurallarından hareketle olaya ulaşır. İlk görünüş ispatı, kural olarak kendisine tecrübeleri temel alıp ancak bu halde uygulanabilirken; emare ispatı, tipik olmayan olaylarla da nedensellik bağının ispatında uygulama alanı bulur. İlk görünüş ispa-tının fiili karinelerle veya emare ispatı ile eş anlamda kullanıldığını ileri süren yazarlar da bulunmakta-dır. Fiili karine ise kısaca, “bilinen vakıalardan bilinmeyenler hakkında kanunen değil aksine hakim tarafından çıkarılan sonuçlar” şeklinde tanımlanabilir. Fiili karine, bir hukuk kuralı ile bağlı olmaksızın, hakimin insanlar ve yaşam konusundaki tecrübelerinden yararlanarak belli olmayan vakıalar hakkında sonuç çıkarmasıdır. Sonuç olarak bu hukuki müesseseler ile ulaşılmak istenen amaç, ispatı tam olarak mümkün olmayan hukuki durumlara dair emare, karine ve belirtilerin ortaya konarak, hakimin kendi tecrübe ve bilgi birikiminde yararlanması suretiyle ilgili hukuki durumun gerçekleşip gerçekleşmediğine dair hüküm kanaat getirmesidir, yani nihai takdir yetkisi hakime aittir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyaya celp edilen tüm bilgi ve belgelere binaen; davalı …’in Bakırköy …… Noterliğinin …… yevmiye numaralı, 12.04.2018 tarihli “Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi” ile, dava dışı …ndeki 120.000 adet hisse karşılığı payını şirketin aktifine ve pasifine ilişkin tüm hak ve borçlarıyla birlikte şirket ortağı olmayan ……’e 3.000.000 TL bedel karşılığında devir ettiği, devir alan kısmında …, devir alanın …… olduğu, sözleşmenin her iki tarafçada imzalandığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesindeki ifadelere göre; hisse devir sözleşmesinde gösterilen 3.000.000 TL’lik bedel, noter tarafından sermaye miktarı dikkate alınarak yazılmış olup davalı, gerçek satış bedelini net olarak hatırlamadığı ifade edilmiştir. Türk Ticaret Kanununu “TACİR OLMANIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ” başlıklı 18. maddenin 2. fıkrasında; “…Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir…” şeklinde tesis edilen hüküm ile tacirlere basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü getirilmiştir. Basiretli tacir öncelikle borcunu ödediği alacaklısına olan borcunun kaynağını ve yaptığı ödemeye karşılık aldığı makbuzu ibraz edebilecek olan kişidir. Ancak davalı taraf tacir olmasına rağmen Türk Ticaret Kanunu yükümlülüklerini yerine getirmemiş ve hisse devir sözleşmesinde belirtilen hisse devir bedelinin davalının hangi borcundan ötürü hangi alacaklısına ödendiğine dair hiçbir delil sunulmamıştır. Hisse devir sözleşmesinden elde edilen hasılat doğrudan bir başka alacaklıya ödendiği iddia edilmiş ise de, bu meblağın hangi borçtan ötürü hangi alacaklıya ödendiği hususunda bir bilgi verilememiş, buna dair herhangi bir belge de ibraz edilememiştir. Davalılar arasında hisse devri yapıldığı ilanından sonraki…… TEKSTİL firmasının Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi (TTSG)’ ndeki ilk ilanı tasfiyeye girmesine ilişkindir. Davalılar arasında hisse devrinin yapıldığına ilişkin ilan 19.04.2018 tarihli TTSG’de yer almaktayken; şirketin tasfiyeye girişi 22.11.2018 tarihli TTSG’de yapılmıştır. Daha sonra sırasıyla 30.11.2018 tarihli TTSG’de ikinci tasfiye ilanı; 10.12.2018 tarihinde ise üçüncü tasfiye ilanı yapılmıştır. TTSG’de yapılan bu üç tasfiye ilanına göre şirket 05.07.2018 tarihinde tasfiyeye girmiş olup; tasfiye kararı 16.11.2018 tarihinde tescil edilmiştir. Hisse devrinden yaklaşık 3 ay sonra şirketin tasfiyeye girmiş olması, esasında şirketin hisse devrinden sonra faaliyette bulunma amacının kalmadığını göstermektedir. Sonuç olarak, davalının dava dışı…… TEKSTİL firması hisselerinin devri bakımından dava dosyasında ileri sürdüğü; hisse devir bedellerinin gerçek değerini hatırlayamaması, sözleşmede elde edilen hasılatın bir başka alacaklıya ödenmiş olması gibi iddialar davalı tarafından delillerle desteklenmemiştir. Şirket hisse devir sözleşmesinin geçerliliği için TTK’nın 595. maddesinde öngörülen şekil şartı göz önüne alındığında davalılar arasında yapılan hisse devrine ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu anlaşılmakla yapılan hisse devri sözleşmenin muvazaalı olduğunun tespitine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Yargılama sırasında Davalı ……’in 24/04/2019 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen tarafın vekili varsa ölüm ile vekalet ilişkisi de kural olarak sona erer. ( TBK m.43/1 , 513/1 ) Vekilin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından davaya devam edilebilir. Davacı vekiline, 18/06/2019 tarihinde vefat eden davalı mirasçılarının davaya dahil edilmesi yönünden tebligat çıkartıldığı, mirasçıların davaya dahil edildiğine ilişkin dilekçenin davacı vekili tarafından dosyaya ibraz edilmediği anlaşılmakla davalı …… hakkında açılan dava hakkında karar verilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile; davalı … tarafından diğer davalı …….’e Bakırköy …. Noterliğinin 12/04/2018 tarih ……. yevmiye numaralı senet ile …’nin 120.000 adet hissenin devrine ilişkin sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin TESPİTİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik 23,40 TL harcın davalı …’den tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 1.139,50 TL posta masrafı ile toplam harç gideri 77,00 TL ki toplam 1.216,50 TL. yargılama giderinin davalı …’den tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 4.080,00 TL avukatlık ücretinin davalı …’den tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı … vekilinin yüzüne karşı diğer tarafların yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/07/2021

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)