Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/711 E. 2023/326 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/711 Esas
KARAR NO : 2023/326

DAVA :Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/07/2018
KARAR TARİHİ : 23/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davacı … Ve Dek.İnş.San.ve Tic.A.Ş., keşidecisi … Tekstil Deri San. ve ticA.Ş. olan … bankasına ait,30.06.2018 tarih 20.000,00-TI bedelli ve 20.07.2018 tarih 20.000,00-TI bedelli çekini kaybettiğini , bunun üzerine İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile bahse konu çekler hakkında ‘ Ödeme yasağı Konulması talepli Çek İptali ‘davası açtıklarını, mahkemece söz konusu çek bedellerinin hesapta mevcut ise bloke konulmak kaydı ile ödeme yasağı konulmasına karar verildiğini, Ayrıca 07.02.2018 tarihli ödeme yasağı kararı gereği %10 teminatta mahkeme hesabına depo edildiğini, Davacı müvekkilinin, davalı şirket ile hiçbir ilgisi bulunmamakla birlikte, kendisinden sonra gelen diğer hamiller ile de hiçbir irtibatı bulunmaoığını, Kendi hamilinde bulunmakta iken kaybolan çekin, davalı şirketin ve diğer tüm hamillerine eline nasıl ulaştığı konusunda da hiçbir bilgisi ve görgüsü bulunmadığını, Zira davacı müvekkilinin gerek davalı ile gerek diğer çek üzerinde ki hamiller ile arasında hiçbir ticari ilişki söz konusu olmadığını, Aralarında ticari ilişki olduğunu gösterir somut herhangi bir delil mevcut olmadığını, Müvekkili şirket tarafından, ….Şti şirketinin İstanbuldaki adresine ulaştırmak üzere, … kargosu firmasına teslim edildiğini, Ancak … kargosunun … Şubesinden çeklerin çalındığı bilgisi geldiğini, Ekte sunulu polis tutanaklarından da anlaşılacağı üzere, kargo firmasından 54 kalem bir çoğunun kıymetli evrak olduklarını düşündüğü kargo paketi çalındığını, Taraflarınca çek iptali davası açıldığı gibi, aynı zamanda kargo şirketine ait araç içerisinden çalan şahıs/şahıslar, bankaya ibrazı halinde ibraz eden şahıs/şahıslar ve bankaya çeki sorgulatan … no’lu telefon numarasına sahip ismini … olarak veren şahıstanda şikayetçi olunduğunu, Söz konusu şikayet İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından , Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere, … muhabere no’su İle gönderildiğini, Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığı hazırlık numarası taraflarına ulaşmadığı için, ivedilikle öğrenilip, mahkemeniz dosyasına bildirileceğini, Kaldı ki , bu çek üzerinden Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … e sayılı dosyası ile öğrendikleri diğer borçlu olarak gözüken firmalar ve dosya alacaklısı da savcılık dosyasına bildirileceğini, Bütün bunların yanı sıra keşideci olan … Tekstil Deri San. ve Tic. A.Ş’nin davaya konu çekleri piyasaya sürmesi veya değişiklik yapması mümkün olmamakla beraber davaya konu çeklerin davalıya kötüniyetli 3.kişiler tarafından verildiği kanaatinde olduklarını, Bu sebeple çekin iptali veya istirdatı kararı verilmemesi halinde gerek davacı müvekkil gerekse de keşideci firma haksız yere mağdur olacaklarını, Söz konusu çeklere ilişkin , İzmir … Asliye ticaret Mahkemesi, … esas sayılı çek iptali dosyası ile söz konusu çek bedellerinin hesapta mevcut ise bloke konulmak kaydı ile ödeme yasağı konulmasına karar verildiğinden ve çek bedelleri bankada blokeli olduğundan, yeni bir teminat sunulmadan tedbir isteme talebimiz bulunduğunu, bu sebeplerle davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin iyiniyetli olup davacının iddiaları müvekkiline karşı ileri sürülemeyceğinden davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin davaya konu çekte son hamil durumunda olduğunu, çekin veriliş koşullarını ve verilme sebebini araştırmak durumunda olmadığı gibi bunu bilebilecek durumda da olmadığını, Açıklandığı üzere müvvekkilunun iyi niyetli meşru hamil olduğunu, Davacının eğer ki; aksi yönde bir iddiası var ise bu iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, Nitekim davacının müvekkilinin kötü niyetli veya ağır kusurlu hareket ettiği iddiasını ispata dair sunabildiği hiçbir delil de mevcut olmadığını, Sunabilmesinin de mümkün olmadığını; zira müvekkilinin huzurdaki olayda herhangi bir kötü niyeti yahut kusuru bulunmadığını, davacı tarafın iddialarının bir kısmının çekin rızası hilafına elden çıktığına ilişkin olsa da bu durum alacaklının alacağını temin etmesine engel bir durum olmadığını, Keşideci-Lehdar-ciranta arasındaki şahsi def’iler hamile karşı ileri sürülemeyeceğinden, İhtiyati Tedbir Talebinin reddine ve iyiniyetli hamil olan müvekkiline karşı açılan davanın reddine , Aynı zamanda davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilerek, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dava davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili aleyhine 20.000 TL bedelli çekten dolayı Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra takibi yaptığını, ancak müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun olmadığını, takibe konu çekde müvekkilinin keşideci olup çeki dava dışı … Tic A.Ş namına yazılı olarak keşide ettiğini, çek hamili … Mobilyanın çeki ciroladığını, İstanbul daki … Şti ne göndermek üzere kargoya verildiğini, ancak çekin kargo taşımasında çalındığını, buna ilişkin olarak çek hamilinin çek iptali davası açtığını, dava konusu çekle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, icra takibine konu çek çalıntı olduğundan müvekkili şirketin davalıya borçlu olmadığının tespitine, müvekkilinin alacaklıya herhangi bir borcunun da bulunmamasından dolayı bu yönden, borçlu olmadığının tespit edilmesine, takibin iptaline, ihtiyati tedbir taleplerinin bu hususta savcılık tahkikatı bulunduğundan ve yüksek mahkeme kararları doğrultusunda teminatsız olarak kabulüne, icra takibinin teminatsız bir şekilde tedbiren dava süresince durdurulmasına, davalının haksız ve kötü niyetli icra takibi yapmış olması nedeni ile %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dava davalı vekili dava dilekçesinde özetle; keşideci lehtar ciranta arasındaki şahsi def’iler hamile karşı ileri sürülemeyeceğinden, ihtiyati tedbir talebinin reddine ve iyi niyetli hamil olan müvekkiline karşı açılan davanın reddine, aynı zamanda davalının %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilerek, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava,İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas Sayılı dosyası ile hakkında çek iptali davası açılan 30/06/2018 tarih … seri nolu … Bank a ait 20.000,00 TL bedelli çekle ilgili menfi tespit ve istirdata ilişkin olduğu anlaşıldı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … esas, … karar ve … esas, … karar sayılı ilamlarında, “İmzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre, senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, TTK.nun 589. maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Senetteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Senedin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Bu açıklamalar için bkz, Prof.Dr. Reha Poray/Prof. Dr. Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, Sayfa 141-142; Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku 2.Bası, Ankara 1997, Sayfa 414 vd; Prof. Dr. Hüseyin Ülgen /Doç. Dr. Mehmet Helvacı /Doç. Dr. Abuzer Kendigelen/Doç. Dr. Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, Sayfa 126 vd; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, Sayfa 122 vd;Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu İkinci Cilt-Kıymetli Evrak ve Taşıma Ankara 1988 sh. 174 vd- sh.286-Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Prof.Dr. Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, sh.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı Ankara 1990 sh.1611 vd.).
TTK 778 (eTTK’nun 690).maddesi yollamasıyla bonolarda da uygulanması gereken aynı Kanunun 686/1 (eTTK 598/1).maddesi uyarınca; “Bir poliçeyi elinde bulunduran kimse, son ciro beyaz ciro olsa dahi kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde selahiyetli hamil sayılır.” Zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır.
Hamilin ciro yoluyla senedi devraldıktan sonra cirantasını takip etme gibi yasal bir zorunluluğu bulunmamaktadır. TTK’da yer alan ve kambiyo hukukuna ilişkin ilkeleri belirleyen kuralların kişiden kişiye değişebilen “hayatın olağan akışı” şeklindeki subjektif bir takım değerlendirmelerle ortadan kaldırılması doğru görülemez. (Yargıtay 19.HD.’nin 17.02.2011 tarih, 2010/7937 E, 2011/2072 K; 31.03.2011 tarih 2010/8614 E, 2011/4185 K; 18.04.2011 tarih 2011/3624 E, 2011/5149 K; 13.05.2010 tarih 2009/7134 E, 2010/6030 K; 14.10.2010 tarih, 2010/4431 E, 2010/11296 K; 21.03.2012 tarih 2011/13865 E, 2012/4619 K. sayılı kararları).
Öncelikle uyuşmazlığa ilişkin hukuki kavram ve kurumların irdelenmesinde yarar vardır: Karine, sözlük anlamı bakımından karışık bir iş veya sorunun anlaşılmasına ve çözümlenmesine yarayan durum, ipucu, belirtidir. En genel anlamıyla karine, bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun çıkarımıdır. Dolayısıyla karine, bilinen bir olaydan, bilinmeyen diğer bir olayın veya hukuki durumun varlığı veya yokluğu sonucunun çıkarılmasına olanak vermektedir. Genel olarak karineleri, fiili ve kanuni olmak üzere, iki grupta toplanmaktadır. Bu bağlamda, fiili karineler, bir hukuk kuralı ile bağlı olmaksızın, hakimin insanlar ve yaşam konusunda ortaya çıkan tecrübe kurallarından yararlanarak belli olmayan olaylar hakkında sonuç çıkarmasına yaramaktadır. Bu yönüyle, fiili karineler, hakimin kanaat edinmesine yardımcı olmaktadır. Görüldüğü üzere, fiili karinelerin temelinde tecrübe kuralları (yaşam deneyi kuralları) yatmaktadır. (Bilge Umar-Ejder Yılmaz:İsbat Yükü, Büyükçekmece 1980, Sahife:165 vd.; Ahmet, Başözen:Medeni Usul Hukukunda İlk Görünüş İspatı, Ankara 2010, Sahife:63 vd.; Gökçen, Topuz:Medeni Usul Hukukunda Karinelerle İspat, Ankara 2012, Sahife:50, 56, 121 vd.; Ayrıca bakınız.Yavuz, Alongoya:Senede Karşı Senetle İspat Kuralı ve “Hayatın Olağan Akışı” Kavramı, Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu İçin Armağan, Ankara 2004, Sahife:528, dipnot 32; Baki, Kuru:Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:II, Ankara 2001, Sahife:2006 vd.).
Nitekim, Yargıtay da kararlarında tecrübe (yaşam deneyi) kurallarına dayanmakta ve bu konuda genellikle “hayatın olağan akışı” kavramını kullanmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 21.04.982 gün ve E:4/1528, K:412; 17.12.2003 gün ve E:2003/13-787, K:2003/774; 6.6.2007 gün ve E:2007/2-331, K:2007/332; 08.12.2010 gün ve E:2010/19-590, K:2010/640; 12.09.2012 gün ve E:2012/8-365, K:2012/561; 28.03.2014 gün ve E:2013/21-2219, K:2014/411 sayılı kararları).
Delillerin gösterilmesi ve bunun hakim tarafından ispat vasıtası olarak kabulünden sonraki aşamada delillerin değerlendirilmesi gündeme gelmektedir. Kural olarak (kanunda gösterilen istisnalar dışında), hakim delilleri serbestçe değerlendirecektir.
Bu kapsamda, delillerin takdiri, hakimin vicdani kanaatinin esas olduğu bir aşamayı ifade etmektedir (Haluk, Konuralp:Medeni Usul Hukukunda İspat Kurallarının Zorlanan Sınırları, Ankara 1999, Sahife:46 vd.).
Öte yandan, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK)’nun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (eTTK. 690, 730).
TTK 778 (eTTK.nun 690.) maddesi yollaması ile bonolarda da uygulanması gereken aynı yasanın (eTTK 599.) 687. maddesi; “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan delilleri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil poliçeyi iktisab ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır.” hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, poliçede şahsi defiyi düzenleyen yukarıdaki madde metninde kural olarak, şahsi defilerin, iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği belirtilmiş; bu kuralın tek istisnası ise, hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması yani kötüniyetle senedi iktisap etmesi gösterilmiştir. Madde hükmüyle, kanun koyucu kambiyo senetlerine özgü katı kurallar karşısında, bir kapı aralayarak, kötüniyetin ispatına olanak tanımış ve bu konuda bir sınır da koymamıştır.
Yine, TTK 790 (eTTK.nun 702.) maddesinde, kendi hakkının varlığı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşılan ve cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişinin, son cironun beyaz ciro olması halinde dahi, yetkili hamil sayılacağı; TTK 792. (eTTK 704.) maddesi ise, iyiniyetli çek hamilinin korunacağı hükmünü taşımaktadır.
Kötü niyetten maksat, senedin önceki hamilin elinden rızası hilafına çıktığını bilmek veya bilebilecek durumda bulunmaktır. Ağır kusur ise, -örneğin, hamilin hüviyetinin sorulmaması gibi- senedin iktisabında olağan özenin gösterilmemesini ifade eder. Yine, TTK.nun 686/2 (eTTK 598/2). maddesindeki “poliçe hamilin elinden herhangi bir surette çıkmış bulunursa…” ibaresi, poliçenin önceki hamilin elinden rızası hilafına çıkmış olmasını, yani çalınmasını, tehdit ya da hile ile alınmasını, kaybedilmesini veya rıza ile fakat devri sakatlayan hukuki olgularla elden çıkmasını ifade etmektedir. Ancak senedi çalan veya hile ile hamilinden alan ya da bulan kişinin sahte ciro ile devretmesi halinde, bunu bilmeyen ve bilebilecek durumda da olmayan; eş söyleyişle, kötüniyetli ve ağır kusurlu bulunmayan (yeni) hamil korunur. (Poroy-Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, Genişletilmiş 15. baskı, s. 154 vd.).
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” ifadesine yer verilmiştir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya dair ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i ( savunma ) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, 290′. maddedeki meblağdan az bir miktara dair olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet ( kesin delil ) ile ispat edilebilir
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Sahte imza bir başkasının imzasının taklit edilmesi hali olup, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı yasanın TTK’nın 677. maddesi hükmü gereğince;Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse ,diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz; Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, s.295; Doğanay s.1646-1647; Murat Alışkan; Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998, s. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998, s. 363).
“…Davacılar vekilinin senedin arka yüzündeki S.S. … Taş. Kop.’nin kaşesi üzerine atılan imzaların gerçek olmadığını, müvekkillerinin aynı zamanda kooperatifin yöneticileri olduğunu beyanla müvekkillerinin 04/07/2014 tanzim tarihli 15/08/2014 vade tarihli ve 272.000,00 TL bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, dosya kapsamında bulunan senedin örneğinin incelenmesinde senette keşidecisinin …, kefilin … olduğu, senedin ön yüzünde bulunan imzaların inkar edilmediği, TTK 778. Madde yollamasıyla bonolarda da uygulanması gereken TTK 677. Maddede; bononun, bonoyu imzalayan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imza içermesi halinde, diğer imzaların geçerliliğinin bundan etkilenmeyeceği düzenlenmekle, davacıların senet lehtarı dava dışı Kooperatif adına atılan imzaların geçersizliğinin ileri sürülerek sorumluluktan kurtulamayacakları gibi, üçüncü kişinin geçersiz imzası ciro zincirini de koparmayacağından, imzaların istiklali ilkesi gereğince davacılar bonodaki lehtar imzasının geçersizliğine dayanarak menfi tespit davası açamayacaklarından, görünüşe göre de ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığından, mahkemece davanın esas yönünden reddi gerekirken ilk derece mahkemesinin sıfat yokluğundan davanın reddi kararı yerinde değilse de, davalının istinaf başvurusunun bulunmadığı, aleyhe bozma yasağı bulunduğu dikkate alınarak, bu hususa değinilmekle yetinilmiş, davanın reddi kararı sonuç itibariyle doğru olmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir…” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi, 30.05.2019 tarih, … Esas, … Karar, yine aynı mahiyette İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi, … Esas, … Karar sayılı ilamları.
Bu temel bilgiler kapsamında eldeki davaya bakıldığında; asıl dosya davacısı … İnş. San. Ve Tic. A.Ş. Tarafından kargoya verilen çekin çalındığı iddiasıyla açılan dava ve birleşen davada, keşideci, lehtar ve ciranta imzası inkar edilmemiş olup, her imzanın kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağladığı, çekte ciro silsilesinde herhangi bir kopukluk bulunmadığı, bu haliyle davacıların ancak davalının kötü niyetli olarak çeki iktisap ettiği veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu kanıtlaması gerekmektedir. Çeki elinde bulunduran hamilin edinme nedenini açıklama mecburiyeti bulunmamaktadır, aksi düşüncenin kabulü çekin “mücerretlik” vasfını ortadan kaldırır.
Ticari defter ve belgelerin incelenmesi ve rapor alınması davanın seyri açısından önem taşımamakta, ticari kayıtların davayı aydınlatma işlevi bulunmamakta olduğundan defter incelemesi yaptırılmamıştır. Benzer mahiyetteki dosyalarda, İstanbul BAM … Hukuk Dairesi’nin … esas sayılı kararında, ceza soruşturmalarının bu tür dosyalarda bekletici mesele yapılmasını içtihat etmiş ise de, davacılara ceza soruşturmalarını bildirmek üzere süre verildiği ve verilen süre içerisinde bildirilen ceza soruşturmaları celbedilmiş olup, davalıların soruşturma dosyalarında yer almadığı görülmüştür.
Sonuç olarak çalıntı olduğu iddia olunan çekle ilgili olarak davacılar imza inkarında bulunmamış ve çek üzerindeki ciro silsilesi de kopuk olmadığından hamil konumundaki davalı/takip alacaklısının bu durumu bildiği veya bilmesi gerektiğini, bile bile borçlu aleyhine işlem yaptığını ispat külfeti mevcut karinenin aksini iddia eden davacı yanda olup, davalının kötü niyetli olduğu da ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememiz asıl dosyasında davacının talebi üzerine İİK 72/2.maddesi tedbir kararı verilmiş olup, tedbir kararına istinaden takibin durdurulmasına karar verildiğini bildirmiş, mezkur sebeple tedbir kararı uygulanmış olup, yasal şartlar oluştuğundan davalının talebi de dikkate alınarak asıl dava bakımından İİK 72/4 maddesi gereğince tazminata karar verilmiş, tedbir kararı bulunmayan birleşen dosya bakımından davalının tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-Asıl dava bakımından davanın REDDİNE,
1- İİK 72/4 maddesi uyarınca 4.000,00 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 179,90 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 341,55 TL harcın mahsubuyla bakiye 534,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B-Birleşen dava bakından davanın REDDİNE,
1-Davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
2-Alınması gerekli 179,90 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 377,99 TL harcın mahsubuyla bakiye 200,09 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davalı vekilinin yüzünde davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/03/2023
Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)