Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/60 E. 2019/334 K. 19.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/60 Esas
KARAR NO : 2019/334

DAVA : Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 18/07/2017
KARAR TARİHİ : 19/03/2019
KARAR YAZILMA TARİHİ : 07/04/2019
Silivri…. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. esas, …. karar sayılı görevsizlik kararına istinaden mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkillerinin .. ili, …. ilçesinde zirai ilaç ticaretiyle uğraştığını, davalı firma ile yapmış oldukları alışveriş neticesinde oluşan cari hesap borçlanmalarını davalı şirketin banka hesaplarına göndererek ödeme yaptıklarını, davalı firmanın müvekkillerden teminat olarak almış olduğu bonoları haksız bir şekilde Silivri …. Icra Müdürlüğünün .. esas sayılı dosyası ile icra takibine konulduğunu, müvekkillerinin davalı şirkete herhangi bir borçlarının bulunmadığını, müvekkillerinin aldıkları ürün bedellerini davalı şirketin banka hesaplarına göndererek takipten önce bütün borçlarını ödediklerini, borçlarının müvekkili tarafından ödenmiş olmasına rağmen davalı tarafından müvekkillerinin iş yerlerinden de haciz ve muhafaza işlemi yapıldığını, haksız olarak yapılan bu haciz ve muhafaza nedeniyle de müvekkilinin maddi zarar gördüğünü, Silivri …. İcra Müdürlüğünün .. Esas sayılı dosyasının icrasına devam edilmesi durumunda müvekkili davacılar açısından telafisi imkansız zararlar meydana geleceğini, davacının ticari faaliyetinin devamı, ticari itibari ve olayın da niteliği gözönünde bulundurularak öncelikle teminatsız olarak takibin durdurulmasını, davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazladan ödenmiş olan miktarların istirdatına, haksız ve kötüniyetli takip nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararı tazmin için davalının % 20 dan aşağı olmamak üzere icra tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların takipten önce borçlarını ödediklerine ilişkin iddialarının doğru olmadığını, davacılar tarafından yapılan ödemenin dava konusu takiple herhangi bir alakasının bulunmadığını, davacıların müvekkili şirkete birden fazla ticari ilişkiye dayalı borçlarının bulunduğunu, bu durumun ticari defter ve belgelerin incelenmesi neticesinde ortaya çıkacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava, davalı tarafından davacılar aleyhine başlatılan Silivri …. İcra Müdürlüğünün .. esas sayılı dosyasına konu senetlerin teminat senedi olduğundan bahisle takip dosyası nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Silivri …. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davalı şirketin davacılar aleyhine 24/08/2015 tanzim, 23/10/2015 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 27/11/2015 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 18/12/2015 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 29/01/2016 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 12/02/2016 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 23/02/2016 vade tarihli, 4.000,00 TL bedelli senetlerden dolayı 20.138,76 TL üzerinden takip yaptığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi 04/09/2018 havale tarihli raporunda; davalının defterlerinin incelenmesinden, davalının, davacılara 2013-2016 yılları arasında muhtelif tarihlerde ve miktarlarda fatura tanzim ettiği karşılığında davacılardan nakit, çek ve senet aldığı, başka bir deyişle davacılar ile davalı arasında zirai ilaç alım-satımından doğan ticari bir ilişkinin olduğu, davalının yasal defterlerinin incelenmesinden, davalının, davacılara 2013-2016 yıllan arasında muhtelif tarihlerde ve miktarlarda fatura tanzim ettiği karşılığında davacılardan nakit, çek ve senet aldığı, davalının davacılardan almış olduğu bazı çek ve senetleri ödenmediği için iade ettiği yapılan ticari işlemleri yasal defterlerine usulüne uygun olarak işlediği, 01.04.2016 tarihinde davalı yasal defterlerinde davacı …’nın cari hesap borcu olan 57.347,53 TL’sini 128.01.067 no’lu 128 şüpheli ticari alacaklar hesabına devredildiği, 2016 yılı sonu itibariyle … …’nın cari hesabının sıfır “0″ bakiye verdiği, davacının 128.01.067 no’lu 128 şüpheli ticari alacaklar hesabının 57.347,53 TL borç bakiyesi verdiği, 2016 yılında davacılardan ….’ın 120.34.002 hesabının hiç hareket görmediği 117,73 TL borç bakiyesi olduğu, davaya konu olan bonoların, davacıların, davalıdan 2013-2016 yılları arasında ticari mal alımından kaynaklanan cari hesap borçları nedeni ile verildiği, davacı tarafın mahkeme dosyasına sunduğu makbuz ve dekontların incelemesinden bazı banka dekontlannın miktar, tarih ve dekont numaraları eşleştirildiğinde mükerrer olarak dosyaya sunulduğu, mükerrer sunulan dekontlar değerlendirilmeye alınmayarak dosyaya sunulan makbuz ve dekontlarla ödendiği iddia edilen tutarın 33.289,49 TL olduğu, davacının mahkeme dosyasına sunduğu 17.11.2015 – 22.01.2016 tarihleri arası … bankasından … tarafından davalıya yapılmış olan toplam 10.060,00 TL tutanndaki havalelerin dekontlarında ‘Senet Bedeli” açıklaması olduğu, ‘Senet Bedeli” açıklamalı dekontların bedellerinin davalı tarafından davacıların cari hesap borçlarından mahsup edildiği, bankadan yapılan ödemelerin dava konusu Silivri …. İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı dosyasının takip tarihinin 23.03.2016 tarihinden önce olduğu dekontlarda vade ve senet tutarı ile ilgili başka bir bilginin olmadığı, hangi vadeli ve tutarlı senet ve/veya senetlere mahsuben ödemenin yapıldığı belirtilmediği, aynı davacıların, davalıya cari hesap borçları olduğu, dava konusu senetler ile (bono) ilgili olduğunun söylenemeyeceği, davacı tarafın mahkeme dosyasına sunduğu makbuz ve dekontların, davalı defterlerinde tutulan davacılar cari hesapları ile karşılaştırılarak incelemesinden tamamının davacılara ait cari hesaplarına işlenerek cari hesap borçlarından mahsup edildiği, ödemelerin davacıların cari hesap borçları ile alakalı olduğu, davalının, … …’dan 57.347,53 TL alacaklı olduğu, davacılardan …’ ın 117,73 TL borcu olduğu, davalının davacılardan toplam 57.465,26 TL alacağı olduğunu bildirmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ‘gayeye’ ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 779/1).
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, senedin teminat senedi olduğunu ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler, HGK’nun 17.12.2003 gün ve 2003/19-781 E., 2003/768 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacılar, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
6100 Sayılı HMK m. 201 gereğince; yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların yazılı delillerle ispatlanması gerekir.
Somut olayda, davacı … . keşideci, …’ın lehtar, …’nın ciranta olarak yer aldığı, 24/08/2015 tanzim, 23/10/2015 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 27/11/2015 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 18/12/2015 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 29/01/2016 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 12/02/2016 vade tarihli, 3.000,00 TL bedelli, 24/08/2015 tanzim, 23/02/2016 vade tarihli, 4.000,00 TL bedelli bonolarda yer alan imzaları inkâr etmiş değillerdir. Senet sebepten mücerret olmakla, davacıların ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir. Davacılar tarafından da dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre senedin teminat fonksiyonun kalmadığı ve bedelsizlik iddiasını, yazılı deliller ile kanıtlaması gerekirken, iddialarını ispata yarar herhangi bir yazılı delil sunmamışlar ve dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandıklarından yemin teklifinde bulunup bulunmayacakları hususunda mahkemece verilen kesin süre içerisinde de yemin metnini dosyaya sunmadıklarından ihtarı yapılmış olmakla yemin deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılmışlardır.
Davacıların Silivri İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına konu senetlerden dolayı borçlu olmadıklarının tespiti talebiyle açmış oldukları davalarında senetlerin teminat senedi olarak verildiğini, usulüne uygun olarak kanıtlayamadıklarından davanın reddine, tedbiren takip durdurulmadığından ve kötü niyet tazminat koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Davalının kötü niyet tazminat talebinin takip tedbiren durdurulmadığından reddine,
Alınması gerekli 44,40 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 343,93 TL harcın mahsubuyla bakiye 299,53 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
Davacılar tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına
AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/03/2019

Katip …

Hakim …