Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/446 E. 2020/474 K. 14.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/446
KARAR NO : 2020/474

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 04/05/2018
KARAR TARİHİ : 14/07/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/07/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; davacı tarafın Bakırköy …… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. Esas sayılı dosyası ile 19.12.2013 tarihinden geçerli olmak üzere ….. San Ve Tic A.Ş’nin iflasına karar verildiğini, iflas tasfiyesinin Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ……. Esas sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, davacı …..San Ve Tic A.Ş’nin üçüncü şahıslardaki alacakların tespiti için ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, bilirkişi raporunun 08.07.2014 tarihinde iflas dosyasına ibraz edildiğini, iflas dairesince İİK.229 maddesi gereğince masanın vadesi gelmiş ve bilirkişi raporu ile tespit edilen alacakların tahsili için ….. San Ve Tic A.Ş’nin borçlularına karşı icra takibi başlatıldığını, bu karar ile bilirkişi raporunda tespit edilen davalı aleyhine Bakırköy ……. İcra Müdürlüğü’nün …… Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını ancak davalı tarafın haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz ettiğini, itirazın taraflarına tebliğ edilmediğini dosyada işlem yapmaya gidildiğinde itirazdan haberdar olunduğunu, tüm bu açıklanan sebeplerden dolayı davalı/borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama ve vekaleti ücreti davalıya yüklenilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davanın itiraz tarihinden itibaren 1 yıl içinde açılmadığından davanın süre yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafın davalı tarafından alacaklı olmadığını aksine davalı tarafa borcunu olduğunu, bu hususun ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede ortaya çıkacağını, tüm bu sebepler doğrultusunda davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün …… Esas sayılı dosyası, Bakırköy …… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ……. Esas sayılı dosyası, Bakırköy ……. İcra Müdürlüğünün …… Esas sayılı dosyası ticaret sicil kayıtları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı.
Davacı …..San Ve Tic A.Ş’nin 09.07.2014 tarihli Mali Müşavir ……. tarafından hazırlanan Bilirkişi Raporunda, Alacaklar detay Listesinin yapıldığı ve davalı firmanın alacak listesinde(syf 9) 153 Verilen Sipariş Avansları hesabında takip edildiği ve toplam bakiyenin 24.772,58 TL olduğu görülmüştür.
Celp edilen Bakırköy ……. İcra Müdürlüğü’nün …… Esas sayılı dosyasının tetkikinde, davacı tarafça davalı aleyhine Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün …… Esas numarası ile 12.02.2015 tarihli Asıl alacak 24.772,58TL İşlemiş Faiz 21,38TL TL olmak üzere toplam alacak 24.793,96TL olmak üzere ilamsız takip başlatıldığı, davalı-borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce (Kapatılan ….. ATM’nin …… esas, ……. karar ) verilen 10/06/2014 tarihli karar, Yargıtay ….. Hukuk Dairesi’nin ….. esas, …… karar sayılı ilamı ile bozulup yeniden mahkememize intikal etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Sorun: Davacının davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı, davalının itirazlarının yerinde bulunup bulunmadığı varsa davacının takibe konu alacağın miktarının ne olduğuna ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Çözüm: Taraflarca sunulan delillerle, TBK, TTK, ve İİK, bakımından değerlendirilmesinin yapılmasıdır.
Dava, alacağın tahsili istemiyle yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerinden ibarettir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca davacının (davalı ihtara rağmen ticari defter ibraz etmediğinden) ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Mahkememizce alınan 05/11/2019 havale tarihli bilirkişi raporlarındaki tespitin olayın oluş şekline uygun görülmesi nedeniyle bilimsel veri ve içeriğe sahip denetime elverişli kabul edilmiş, hükme esas alınmıştır.
Genel Olarak; Faturaya dayalı alacak davalarında davalı akdi ilişkiyi açıkça kabul etmemiş ise taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunduğunu ispat külfeti faturayı düzenleyen alacaklı tarafa düşmektedir, öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir. İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir. Fatura tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkinin belgesi sayılamaz. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2001/1, K:2003/1, T:27.06.2003.
Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu hizmet ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilebilir.
İddia veya savunmanın haklılığı, bu olay ve hukuki işlemlerin varlığının ispatlanmasına bağlıdır.
İspat hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde bir temel hak olarak garanti altına alınmıştır. Anayasal dayanağı olan ispat hakkını, usûl hukukunda taraflar, kanunda belirtilen süre ve usûle uygun olarak kullanırlar. Bu hak yalnızca kanunla sınırlanabilir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususuna ise ispat yükü denir.
İspat yükü üzerine düşen taraf ispat etmesi gereken hususu ispat edemediği durumda ispatsızlık durumu söz konusu olacaktır. Hâkim bir husus ispatsız kalmış olsa dahi medeni yargılamada karar vermek durumundadır. TMK 6. Maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
HMK m.190’da ispat yükü, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişlerse, bu durumda hâkimin ispat yükünün kime düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. İlk olarak hâkim tarafların göstermiş oldukları delilleri incelemekle yükümlüdür. Tarafların göstermiş oldukları delillerle çekişmeli vakıalar ispat edilmişse bu durumda da ispat yükünün hangi tarafta olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıa iddialarının doğru olduğu veya karşı taraf iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlayabilmek amacıyla çekişmeli vakıalar hakkında deliller sunarak gerçekleştirdikleri usûli bir faaliyettir. Delil ikame etmemenin veya delil ikame faaliyetinin başarısız kalmasının yaptırımı, bu faaliyet için zorlanmak değil, sadece ulaşılmak istenen usuli hedefe ulaşamamak ya da aleyhte sonuçlara katlanmaktır.Bu bakımdan ispat yükü ile delil gösterme yükü, aynı kavramlar değildir. Nitekim ispat yükü, olayın ispat edilmeme riskinin kime ait olduğunu belirlerken; delil gösterme, ispat yükünün yerine getirilmesinin biçimi ve yöntemi ile ilgilidir. Delil ikame yüküyle ilgili kurallar, ispatın biçimini ve yöntemini belirleyen kurallar olduğu için usul hukukuna ilişkindir ve bir vakıanın ispat edilememiş olmasının sonuçlarına yönelikken, delil ikame yükü, bir vakıa hakkında kendi iddiasının doğruluğu veya karşı tarafın iddialarının asılsızlığı hususunda hâkimde kanaat oluşmasını sağlamaya yönelik olup yargılamanın ilerleyişine ve hâkimin takdirine göre, taraf değiştirebilir.
Çoğu kez ispat yükü taşıyan taraf delil gösterme yükünü de taşır fakat bu her zaman böyle değildir. Zira ispat yükünün sabit olmasına rağmen delil ikame yükü, taraf değiştirir. Üzerinde delil ikame yükü bulunmayan taraf, karşı tarafın iddia ve savunmalarının haklılığı bağlamında, delil göstermesini beklemeden, asılsızlığı ortaya koymak maksadıyla delil gösterebilir. Bu halde karşı delilden söz edilir. Karşı delil göstermiş olan taraf, bu davranışı nedeniyle ispat yükünü üzerine almış sayılmayacaktır (HMK m.191,c.2).
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, ticaret sicil kaydı, Bakırköy …… İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı dosyası, Bakırköy …… İcra Müdürlüğünün …… Esas sayılı dosyası, Bakırköy …… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …… Esas sayılı dosyası, tarafların ticari defterleri üzerine yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına binaen; davalı tarafın davacı taraf ile 2011 yılında ticari ilişkinin olduğu, davalı tarafından davacı tarafa Müşavirlik Hizmeti verildiği, Davacı …..San Ve Tic A.Ş’nin bu faturalara istinaden davalı yana ödemeler yaptığı ancak davacı …..San Ve Tic A.Ş, davalı taraf olan …… Müşavirliği Ltd. Şti. aleyhine ilamsız takip başlatmış ise de, bu alacağa dayalı herhangi bir fatura, cari hesap ekstresi, vb belgeleri dosyaya sunmadığından alacağın ispata muhtaç olduğu, itibar edilen bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davalı tarafın, cari hesap ekstresinde ve ticari defterlerinde Davacı ….. San Ve Tic A.Ş’ye borcunun olmadığı tespit edilmiş olmakla ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davalı her ne kadar kötü niyet tazminatı isteminde bulunmuş ise de, tarafların haklılık durumları ve alacağın miktarının yargılamayı gerektirmesi anlaşılmakla, yasal şartları oluşmayan istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Davalı vekilinin kötü niyet tazminatı taleplerinin taraflar arasında uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla yasal şartları oluşmadığından reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 299,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 245,05 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
4-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 3.719,09 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
8-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/07/2020

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)