Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/348 E. 2020/181 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/348
KARAR NO : 2020/181

DAVA : Ticari Şirket
DAVA TARİHİ : 06/04/2018
KARAR TARİHİ : 13/02/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/02/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; Organsız kalmış olan İTSM’de kayıtlı …… sicil nolu Tasfiye Halinde …. Yapı Kooperatifi’nin kurulduğu tarihten itibaren üye olan herkese, düzenlediği üyelik tahsis belgesinde hangi dairenin tahsis edildiğinin yazıldığını, bu tahsis belgelerine göre müvekkillerinden ….’e G blok 32 nolu dairenin, diğer müvekkili …….’a da C blok 6 nolu dairenin tahsis edildiğini, kooperatifin inşa ettiği konutlar bitmek üzere iken, kooperatife konut sayısından fazla sayıda üye kayıt edildiğine dair bir şayianın yayılması üzerine üyelerin paniğe kapıldığını, herkesin bir daire kapabilmek için binalara hücum edip birer daireyi işgal ettiğini ve o dairede oturmaya başladığını, neticede 3-4 kişinin kooperatifin ilk üyelerinden olmalarına rağmen açıkta kaldığını ve kendilerine verilecek dairenin kalmadığını, geçmiş yıllarda yönetimin el değiştirmesi ile değişen yeni yöneticilerin, eski yöneticilere yakın olan bazı üyelere karşı hasmane bir tutum içine girdiğini ve kötü niyetli davranarak müvekkillerinden …. ile birlikte birkaç kişiyi haksız yere üyelikten ihraç ederek bu fazlalığa çözüm bulmaya çalışıldığını, ihraç edilenlerden bazılarının, ihraç kararlarını iptal ettirdikten sonra hisselerini satarak kooperatiften ayrılmayı tercih etmişlerse de, müvekkili ….’in hukuki mücadelesini sürdürdüğünü, müvekkilinin, yönetimin verdiği bir ihraç kararını mahkeme yolu ile iptal ettirip kesinleşmesini sağlarken, yönetimin, hemen ardından tekrar haksız bir ihraç kararı daha alarak müvekkilini 2-3 yıl daha iptal işlemi ile uğraştırdığını, bu şekilde müvekkilinin kendisi hakkında 4 kez verilen ihraç kararlarını iptal ettirip münderecattan geçirerek kesinleştirinceye kadar aradan 11 yıl geçtiğini, diğer müvekkili …….’a ise yine yönetim tarafından kendisine bloklardan birinin bodrum katında bulunan kapıcı dairesinin, yapacakları bir proje tadilatı ile konuta çevrilip tahsis edileceği vaadi verildiğini ve birkaç sene orada oturmasına müsaade edilmişse de, bina sakinleri tarafından Bakırköy …. Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan ….. E. Sayılı El Atmanın Önlenmesine ilişkin dava ile kapıcı dairesinden de tahliyesine karar verildiğini, kooperatif yönetiminin bu şekilde kendilerine daire tahsis edilmemiş olan müvekkillerini oyalarken diğer taraftan da genel kurulu, 25/03/2001 tarihinde toplantıya çağırdığını ve aynı toplantıda kooperatifin tasfiyesine de karar verildiğini, tasfiye kurulu ilk iş olarak kooperatifin alacak ve borçlarını tespit etmek ile birlikte kendilerine daire tahsis edilmemiş olan üyelerin zararlarını tazmin yoluna gitmesi yerine, önce kooperatif adına tapuda kayıtlı dairelerin tamamını, fiili olarak kullanan üyelerin adına tapuda devir ve tescilini gerçekleştirdiğini, kooperatifin bu şekilde ferdileşmeye gitmesinden kısa bir süre sonra tasfiye kurulunun toplu bir halde 24/04/2008 tarihinde iktifa dilekçelerini İTSM’ye sunmak ile iktifa edip bütün işleri yüzüstü bıraktıklarını, o günden bu yana 12 yıldır tasfiye halindeki davalı kooperatifin organsız kaldığını, tasfiye halindeki kooperatifin tasfiye işlemlerinin halen tamamlanmadığını, kooperatif yönetiminin bu kötü niyetli tutumundan zarar gören işbu davanın davacılarından olan müvekkili ….’in kooperatif aleyhine Bakırköy …. ATM’nin … E. Sayılı dava ile daire bedelinden doğan tazminat ile birlikte mahrum kaldığı kira bedellerine ilişkin tazminat davası ikame ettiğini ve alacağının hüküm altına alındığını, Bakırköy ….. İcra Dairesinin …. E. Ve …. E. Sayılı takip dosyaları ile borçlu kooperatif aleyhine icra takibi başlatıldığını, kayyımın görevinin, dava ile sınırlı olduğundan bu kez organsız kalmış olan borçlu kooperatife ödeme emrini tebliğ edilecek bir yetkili olmamasının, müvekkilinin hakkını elde etmesine mani teşkil ettiğini ve dolayısıyla mağduriyetine sebep olduğunu, müvekkili …….’ın Tasfiye Halinde ….. Yapı Kooperatifi aleyhine Bakırköy …. ATM nezdinde ….. E. Sayılı dosyası ile aynı şekilde açtığı tazminat davasında da, davalı kooperatif organsız olduğundan yine tebligatların yapılamadığını, bu durumun aynı şekilde bu müvekkilinin de alacağını kavuşmasını engellediğini, bu nedenle Tasfiye Halindeki Kooperatifi temsile ve yarım kalan tasfiye işlemlerini tamamlamak üzere kooperatife, tasfiye kurulu tayini talebinde bulunmak durumunda kaldıklarını, bu sebeplerle İTSM’de kayıtlı …… sicil nolu Tasfiye Halinde … Yapı Kooperatifi için, kooperatife 2 kişilik yönetim kayyımı atanmasına, atanan kayyımların, tasfiye memurlarınca Ticaret Siciline Tescil ve ilan ettirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER: Bakırköy …. İcra Dairesinin ….. Esas sayılı dosyası, Bakırköy ….. İcra Dairesinin …. Esas sayılı dosyası, Bakırköy …… Sulh Hukuk Mahkemesinin ….. Esas ….. Karar sayılı ilamı, Güngören Tapu Müdürlüğün tapu kayıtları, Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas …. Karar nolu kesinleşme şerhi ve tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE:
Dava, davalı kooperatife kayyım atanması talebinden ibarettir.
6102 sayılı TTK.nun 547. maddesi:
(1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilirler.
(2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir. Hükmünü içermektedir.
Limited şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, limited şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır.
Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi, aynı zamanda Borçlar Hukukuna ilişkin bir hukuki işlem olup, bu karar ve işlemin hataya dayanması karşısında gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasta dayalı, şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce, gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi Borçlar Hukukunun temel kurallarından biridir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.01.1999 gün ve 1999/10-1-1 sayılı Kararı).
1163 sayılı kanununun 42 ve 98. Mad ve ana sözleşme hükümlerine göre ortakları temsil eden en yetkili organ genel kuruldur. Bu nedenle kooperatif genel kurulunca karar altına alınması gereken konularda mahkemenin genel kurul yerine geçemeyeceği ve yerine geçerek karar alamayacağıdır.
Ancak bu kuralın istisnalarından biri tasfiye kurulu üyelerinin azlinde düzenlenmiştir. Temelde 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu 42. ve 98. maddeleri ile Türk Ticaret Kanunu’nun 442. maddesine göre, kural olarak kooperatif genel kurulunca atanan tasfiye kurulu üyelerini azil ve yerlerine yenilerini tayin yetkisi genel kurula aittir. Ancak ortaklardan birinin talebiyle mahkeme dahi haklı sebepler nedeniyle tasfiye kurulu üyelerini azil ve yerlerine yenilerini tayin yetkisine sahiptir.
Bu çerçevede ;Kanun koyucu TTK 442/ll’de mahkemece tasfiye memurlarının azledilmesini haklı sebeplerin olmasına bağlamıştır47 48. Haklı sebep kavramından ne anlaşılması gerektiği hususunda kanuni düzenlemede (yani TTK 442/11 ‘de) bir açıklık bulunmamaktadır. Esasen haklı sebep kavramma ilişkin genel bir tanım vermek de güçtür.
Çünkü haklı sebep, her hukuki ilişkinin ve her somut olayın özelliklerine göre değişen, nispi bir kavramdır.
Dolayısıyla kanun koyucunun bu kavramı tanımlamak yerine, hakimin taktirine bırakmıştır. Ancak yine de doktriner bakımdan haklı sebep kavramına ilişkin genel bir tanım getirilebilir. Buna göre haklı sebep, hukuki ilişkinin sürdürülmesini, objektif iyi niyet kuralları gereğince çekilmez hale getiren ve yenilik doğurucu bir ihbar ya da dava yoluyla hukuki ilişkinin sona erdirilmesi yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki bir olgudur.
Tasfiye memurları bakımından haklı sebep TTK 442/11 ile azil nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçekten de yukarıdaki tanım dikkate alındığında tasfiye memurlarının azli bakımından haklı sebep, bir tasfiye memurunun güvenilirliğinde ve ehliyetindeki itimatı sarsan bütün olaylardır. Mevcut bir neden dolayısıyla tasfiye memurunun tasfiyeyi doğru bir şekilde idare edemeyeceği sonucuna varılıyorsa, haklı sebebin mevcudiyeti kabul edilmelidir.
Ayrıca tasfiye işlemlerinde tarafsızlık ile bağdaşmayacak, özellikle çoğunluğun veya bazı pay sahibi gruplarının çıkarlarını koruyan davranışlar da, haklı neden olarak kabul edilebilir
Yani diğer bir anlatımla, ileri sürülen nedenler dikkate alındığında, artık tasfiye memurundan görevini doğru bir şekilde icra etmesi beklenemiyorsa, azil için haklı bir neden mevcut demektir. Haklı nedenin mutlaka azledilecek tasfiye memurunun şahsında ortaya çıkması gerekir. Ancak haklı nedenlerin ortaya çıkmasında tasfiye memurunun kusuru şart değildir. BK 529 da yer alan, “iyi idare için lazım olan ehliyetin” yitirilmesi ve TTK 161’de yer alan, idarede “basiretsizlik” ve “iktidarsızlık” halleri, çoğunlukla kusuru gerektirmeyen nedenlerdir. Yani tasfiye memuru, haklı nedenin kusuru olmaksızın meydana geldiğini ileri sürse bile, yine de azledilmekten kurtulamaz. Ancak tasfiye memurunun haklı nedenin ortaya çıkmasında kusuru varsa, örneğin kendisine kanunen yüklenilen görevleri kusurlu olarak yerine getirmemişse, bundan dolayı kendisinin ortaya çıkan zararları tazmin yükümü, yani sorumluluğu söz konusu olur (TTK 450 atfı nedeniyle TTK 224). Haklı nedenin mevcut olup olmadığı hususu bir taktir sorunudur.
Somut olayda, 1163 sayılı kooperatifler Kanununun 98. Maddesi yollamasıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK. Nın 530/1-2. Maddesinin uygulanması gerekmektedir. Anılan hükmün başlığı, “Organların eksikliği ” olup, kanunen gerekli olan organlardan biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa gerekli önlemleri alma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine aittir.
Toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirildiğinde, Tasfiye Halinde …. Yapı Kooperatifinin 25/03/2001 tarihinde tasfiyesine karar verildiğinin 19/04/2001 tarihinde tescil edildiği, 27/06/2006 tarihinde son tescilini yaptığı, ayrıca kooperatif dosyasında bulunan 24/04/2008 tarihli dilekçede, yönetim kurulu üyeleri ve tasfiye memurları ….. ‘nın görevlerinden istifa ettiklerinin bildirildiği, söz konusu istifaların tescil edilmesi için 29/04/2008 tarih ve ….. sayılı ticaret sicil müdürlüğü yazısı ile kooperatife bildirildiği, ancak kooperatife, yönetim kurulu üyeleri ve tasfiye memuru seçildiğine dair herhangi bir sicil kaydının bulunmadığı anlaşılmakla Tasfiye Halinde …. Yapı Kooperatifine eksik kalan tasfiye işlemlerini tamamlamak üzere kayyım atanması talebi uygun görülmüş olup davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile; Tasfiye Halinde ….. Yapı Kooperatifi …… sicil numarasında kayıtlı, kooperatife 2 kişilik yönetim kayyımı olarak, …. (T.C. …. ) ve …. ‘un (T.C… ) atanmasına, tasfiye işlemlerini yapmak üzere yönetim kayyımı olarak atanmalarına,
2-Kayyımlar için ayrı ayrı takdiren bir defaya mahsul olmak üzere 2.000,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davacılar tarafından kayyıma ödenmesine, kararın kayyımlara tebliğine, masrafın davacı vekili tarafından karşılanmasına,
3-Masrafı davacı tarafça karşılanarak keyfiyetin gazetede ve ticaret sicilde ilanı ile ticaret sicil müdürlüğüne bildirilmesine,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davanın mahiyeti gereği davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davanın mahiyeti gereği davacılar üzerinde bırakılmasına,
6-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacılara iadesine,
Dair karar, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/02/2020
Başkan ….
e-imzalıdır
Üye ….
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip ….
e-imzalıdır