Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1297 E. 2020/755 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1297
KARAR NO : 2020/755

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 26/12/2018
KARAR TARİHİ : 27/10/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkilinin davalıyla olan ticari ilişkisi nedeniyle fatura düzenlemiş olduğunu, faturaların eksik ödenmesi ile cari alacak meydana geldiğini, Davalı borçlunun, müvekkilinin satmış olduğu malların bedellerini ödemediğini, bu nedenle davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı borçlunun haksız itirazı nedeniyle takibin durduğundan bahisle haksız olarak yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, alacak likit olduğundan davalının % 20 den az olmamak üzere icra, inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı ve davalı firma arasında mal alım satımı olduğunu ancak yapılan takipte istenen alacağın (193.502,23 TL) olduğu, açılan davada ise talep edilen alacağın 63.733,70 TL olduğu, arasındaki farktan da anlaşılacağı üzere müvekkili firmanın davacıya olan borcunun takipte istenen miktar kadar olmadığı, müvekkilinin kötü niyetli olduğu için değil, mali sıkıntı nedeniyle borcu ödeyemediğini, ayrıca davacının gerçek alacağın çok üzerinde para talep etmesi de borcun ödenmesini geciktirdiğini, davacının kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddi ile davacı tarafın % 20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, ticaret sicil kayıtları, cari hesap ekstresi, fatura suretleri, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
Celp edilen Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının tetkikinde; davacı tarafından 23.10.2018 tarihinde, Faturadan kaynaklanan alacağına ilişkin davalı aleyhine icra takibi başlattığı, borçlu vekilinin Örnek No:7 Ödeme Emri’ne 05.11.2018 tarihinde, yapılan ilamsız icra takibine ilişkin esas olmak üzere Alacaklı görünen tarafa takibe konu edilen miktarda borcu bulunmadığı, takibe konu 167.448,99 TL’lik fatura davalı tarafça ödenmiş olduğunu, karşılığında ödeme belgeleri alındığını, yapılan takibe ve istenen alacağa itiraz ettiği, itiraz nedeniyle takibin durduğu anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Sorun: Davacının davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı, davalının itirazlarının yerinde bulunup bulunmadığı varsa davacının takibe konu alacağın miktarının ne olduğuna ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Çözüm: Taraflarca sunulan delillerle, TBK, TTK, ve İİK, bakımından değerlendirilmesinin yapılmasıdır.
Dava, fatura alacağının tahsili istemiyle yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerinden ibarettir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporundaki tespitin olayın oluş şekline uygun görülmesi nedeniyle bilimsel veri ve içeriğe sahip denetime elverişli kabul edilmiş, hükme esas alınmıştır.
Genel Olarak; Faturaya dayalı alacak davalarında davalı akdi ilişkiyi açıkça kabul etmemiş ise taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunduğunu ispat külfeti faturayı düzenleyen alacaklı tarafa düşmektedir, öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir. İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir. Fatura tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkinin belgesi sayılamaz. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2001/1, K:2003/1, T:27.06.2003.
Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu hizmet ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilebilir.
İddia veya savunmanın haklılığı, bu olay ve hukuki işlemlerin varlığının ispatlanmasına bağlıdır.
İspat hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde bir temel hak olarak garanti altına alınmıştır. Anayasal dayanağı olan ispat hakkını, usûl hukukunda taraflar, kanunda belirtilen süre ve usûle uygun olarak kullanırlar. Bu hak yalnızca kanunla sınırlanabilir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususuna ise ispat yükü denir.
İspat yükü üzerine düşen taraf ispat etmesi gereken hususu ispat edemediği durumda ispatsızlık durumu söz konusu olacaktır. Hâkim bir husus ispatsız kalmış olsa dahi medeni yargılamada karar vermek durumundadır. TMK 6. Maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
HMK m.190’da ispat yükü, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişlerse, bu durumda hâkimin ispat yükünün kime düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. İlk olarak hâkim tarafların göstermiş oldukları delilleri incelemekle yükümlüdür. Tarafların göstermiş oldukları delillerle çekişmeli vakıalar ispat edilmişse bu durumda da ispat yükünün hangi tarafta olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıa iddialarının doğru olduğu veya karşı taraf iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlayabilmek amacıyla çekişmeli vakıalar hakkında deliller sunarak gerçekleştirdikleri usûli bir faaliyettir. Delil ikame etmemenin veya delil ikame faaliyetinin başarısız kalmasının yaptırımı, bu faaliyet için zorlanmak değil, sadece ulaşılmak istenen usuli hedefe ulaşamamak ya da aleyhte sonuçlara katlanmaktır.Bu bakımdan ispat yükü ile delil gösterme yükü, aynı kavramlar değildir. Nitekim ispat yükü, olayın ispat edilmeme riskinin kime ait olduğunu belirlerken; delil gösterme, ispat yükünün yerine getirilmesinin biçimi ve yöntemi ile ilgilidir. Delil ikame yüküyle ilgili kurallar, ispatın biçimini ve yöntemini belirleyen kurallar olduğu için usul hukukuna ilişkindir ve bir vakıanın ispat edilememiş olmasının sonuçlarına yönelikken, delil ikame yükü, bir vakıa hakkında kendi iddiasının doğruluğu veya karşı tarafın iddialarının asılsızlığı hususunda hâkimde kanaat oluşmasını sağlamaya yönelik olup yargılamanın ilerleyişine ve hâkimin takdirine göre, taraf değiştirebilir.
Çoğu kez ispat yükü taşıyan taraf delil gösterme yükünü de taşır fakat bu her zaman böyle değildir. Zira ispat yükünün sabit olmasına rağmen delil ikame yükü, taraf değiştirir. Üzerinde delil ikame yükü bulunmayan taraf, karşı tarafın iddia ve savunmalarının haklılığı bağlamında, delil göstermesini beklemeden, asılsızlığı ortaya koymak maksadıyla delil gösterebilir. Bu halde karşı delilden söz edilir. Karşı delil göstermiş olan taraf, bu davranışı nedeniyle ispat yükünü üzerine almış sayılmayacaktır (HMK m.191,c.2).
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosya sunulan tüm bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporuna binaen, davanın, davacının faturaların tahsili için davalı aleyhine yürüttüğü icra takibine yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğu, tarafların ticari ilişkiyi kabul ettiği, tacir olan taraflardan davacının defterlerinin TTK hükümlerine uygun tutulduğu, takip konusu faturanın kayıtlarında yer aldığı, davalının borcunun olmadığı yönünde, usulüne uygun ihtarat yapılmasına rağmen defter, belge ibrazında da bulunmadığın ancak davalının ödemeye ilişkin belge sunduğu, davacı tarafın ticari defter hareketleri ve kapanış bakiyesi ile uyumlu olduğu, bu haliyle davacının davalıdan alacağının bulunduğunun ispat edildiği, ancak davalının borcunun Bakırköy … İcra Müdürlüğünin … esas sayılı takipteki asıl alacak bakiyesi olan 167.449,00 TL’den düşük olduğu, davacı …’in 23/10/2018 takip tarihi itibariyle davalı …. Tasar. Uyg. Yapı San Tic Ltd Şti’den 31/12/2017 tarihi itibariyle 42.448,99 TL cari hesap alacak bakiyesinin bulunduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, faturaya dayalı alacağın likid olması karşısında davacı lehine ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesi uygun görülmüş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki 42.448,99 TL asıl alacak ve 6.696,33 TL işlemiş faiz bakımından itirazın iptali ile takibin devamına,
2-Fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
3-9.829,06 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 839,28 TL harçtan peşin alınan 118,13 TL harcın mahsubu ile eksik 721,15 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 1.120,00 TL yargılama giderinden davanın red ve kabul edilen kısımları dikkate alınarak takdiren 865,76 TL. yargılama gideri ile 159,23 TL. toplam harç masrafı ki toplam 1.024,99 TL.yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 7.188,89 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 3.400,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine karar ve red yönünden İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/10/2020

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)