Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1279 E. 2020/343 K. 13.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1279 Esas
KARAR NO : 2020/343

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/12/2018
KARAR TARİHİ : 13/03/2020
KARAR
YAZIM TARİHİ : 05/05/2020
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin anonim şirket olduğunu, kuruluşunun 5 kişiyi gerektirmesi sebebiyle şirketin kurucusu ve hakim ortağı ……’ın şirket 1991 yılında kurulduğunda kardeşlerine ve eşine pay verdiğini, gerçekte sermaye ve emek olarak çalışanın …… ve …… olduğunu, ortaklardan …..’in müvekkilinin kardeşi olduğunu, 2015 yılı sonrası yaşanan ekonomik dalgalanmalar nedeniyle kendisine ödeme yapılmadığını, şirket mali yapısının güçlendirilmesi için kar payları da eklenerek şirket sermayesinin arttırılmasına dair kararlar alındığını, dava dışı ortak ……’nun kendisine para ödenmesini teminen sadece kağıt üstünde ortak olduğu şirketteki %7 payını gerekçe göstererek şirketten kendisine ödeme yapılmasını istediğini, isteğinin gerçekleşmemesi üzerine müvekkili şirket aleyhine davalar açmaya başladığını, davalının sırf eşi dava dışı ……’nun haksız menfaat sağlaması için Bakırköy …. İş Mahkemesi’nin ….. E. Sayılı dosyası ile şirkette çalıştığı ancak işçilik alacağının ödenmemesi iddiasıyla dava açtığını, davalının gerçekte hiç personel olarak çalışmadığını, davalının epilepsi hastası olması nedeniyle çalışabilecek durumda da olmadığını, akrabalık bağına istinaden 2010 – 2015 yılları arasında şirkete gelip gittiğini, kendisine şirket ortağı gibi davranıldığını, bu işyerine çalışan gibi değil işveren gibi gelip gittiğini ve şirketin bir çok imkanından faydalandığını, işyerine gelip boş oturduğundan diğer aile bireylerinin kendisini işe yarar hale getirmek gayesiyle zaman zaman şirket alacaklarını tahsile yardımcı olmasını istediğini ancak davalının aldığı paraların bir kısmını şirkete vermediğini, davalının söz konusu ödemelerin geri alınabilmesi için davalıya karşı İstanbul ….. İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının eldeki davada şirketin ortağı ve müvekkili davalının eşi olan ……’nun alakasının açıklanamadığını, 3. Şahıs ……’nun ağabeyi olan ……’dan davacı sıfatıyla bahsedilmesinin uygun olmadığını, bu şahsın eldeki davada 3. Kişi olduğunu, davacının dilekçesindeki tevil-i ikrar sayılabilecek ifadelerinden eldeki davanın müvekkilinin iş mahkemesinde işçilik alacaklarına ilişkin ve dava dışı eşinin açmış olduğu ortaklığın giderilmesi ve alacak davasına tabiri caizse misilleme olarak açıldığını, davacının müvekkili hakkındaki beyanlarının davacı yanında çalıştığını ispat ettiğini, davanın diğer davaları püskürtmek için açılmış olduğunun gerek diğer davalardan sonra bu davanın açılmış olması gerekse de müvekkiline ödendiği iddia edilen paraların ödenme tarihleri üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen davalardan sonra açılmasından anlaşıldığını, davacının iddialarının hayatın olağan akışına uymadığını, dava konusu paralardan önceki tarihlerde de davacının talimatı üzerine müvekkiline ödenen paralar mevcut olduğu halde zamanaşımı konusu gözetilerek bunların talep edilmediğini, bu tarz iddiaların hiç bir genel kurulda gündeme getirilmediği gibi şirket defterlerine de yansımamış olmasının davacının davasında samimi olmadığını gösterdiğini, görev itirazının bulunduğunu ve görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu belirterek davanın reddini, davacının kötüniyetli olması nedeniyle ret veye hükmolunan miktarın %20si oranında tazminata mahkum edilmesini arz ve talep etmiştir.
Davacı ve davalı vekillerince cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri sunulmuştur.
Dava; davacının takibe dayanak bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67. maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün …… esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 277.077,89 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık yasal faizi ile birlikte tahsili için cari hesaba dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Taraflarca sunulan deliller celp edilmiş, davacı şirketin SGK kayıtlarında davalı …’nun davacı şirket çalışanları arasında yer almadığı, tarafların beyanlarından da kabul edileceği üzere şirketin resmi olarak ortağı olmadığı olmadığı mutlak ve nispi ticari davaların tanımı göz önünde bulundurulduğunda davalının gerçek şahıs olması, tacir olmaması göz önüne alındığında uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmış görevsizlik nedeniyle usulden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli Mahkemenin Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi OLDUĞUNA,
3-HMK 20. Maddesi gereğince süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde iki hafta içinde mahkememize müracaat ile dosyanın görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı ve davalı vekillerinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı.13/03/2020

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)