Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1170 E. 2020/599 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1170
KARAR NO : 2020/599

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 21/02/2018
KARAR TARİHİ : 24/09/2020
KARAR YAZIM TARİHİ :08/10/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı asil dava dilekçesinde özetle; davalının 2016 yılının Kasım ayında kendisine ait olan emlakçı dükkanında çalışmaya başladığını, davalı ile aralarında gönül ilişkisi başladığını, davalının kendisini sevdiğini söylediğini, evlerinin yakın olması nedeni ile birbirinin evine gidip geldiklerini, davalının kendisini telefonla sürekli arayarak cinsel içerikli konuştuğunu, kendisinin de buna cevap verdiğini, ancak davalının kendisi hakkında cinsel taciz suçlamasıyla şikayette bulunduğunu, Küçükçekmece ….. ASCM’nde …… Esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiğini, davalı ile kocası arasında problemleri olduğunu, davalının eşinden şiddet gördüğünden yakındığını, davalının eşinden ayrılmak istediğini, üzerine kayıtlı olan dükkanını ve Kayaşehir’deki evini mal rejimine sokmak istemediğini, davalının mallarının üzerinde kocasının hiçbir emeğinin olmadığını söylediğini, kendisinin emlak işi ile uğraşan ……. ve ……’ı aradığını, davalıya dükkanını ve evini Çanakkale/Gelibolu’da olan 10 tane arsa ile takas teklif edildiğini, her iki tarafın bunu kabul ettiğini, davalının akabininde dükkanını ve evini …….’ın yanında çalışan ……’a devrettiğini, bu satıştan bir hafta sonra tarafların bir araya gelerek Çanakkale’de bulunan arsayı …….’ın vekaleten …… vasıtası ile davalının yeğenine devrettiğini, bir hafta sonra ikinci arsayı davalının annesinin üzerine devrettiğini, bir gün sonra üçüncü arsayı davalının yeğenine devrettiğini, tüm bu işlemler esnasında davalı ile Çanakkale/Gelibolu’ya beraber gidip geldiklerini, aynı otelde birlikte kaldıklarını, satış işlemleri bittikten sonra davalı ile birlikte İstanbul’a döndüklerini, daha sonra …….’ın vaadettiği arsaları davalıya vermediğini, davalının bu konuyla ilgili kendisini suçladığını, ancak kendisinin sadece aracı olduğunu söylediğini, davalının kendisini arayarak sürekli olarak tehdit ettiğini, adamları olduğunu söylediğini, kendisini dövdüreceğini, davalının kendisini ve ailesini dövdürmekle tehdit ettiğini, bunun üzerine kendisinin de korkuyla ve panikle üzerine kayıtlı olan Çanakkale/Geliboluda …… Köyü, ……. Mevkii, …… parselde kayıtlı taşınmazı davalının annesine devrettiğini, …….’ın yanında çalışan ……’a vekalet vererek Çanakkale/Gelibolu’da bulunan başka bir arsayı davalının annesine devrettiğini, ancak davalının ve adamlarının tehditlerinin devam ettiğini, davalının kendisini evine çağırarak kardeşi ve bir başka kişi tarafından silah zoru ile davaya konu olan senede zorla imza attırdıklarını, arsaları alınca senedi yırtacaklarını söylediklerini, ancak senedi Küçükçekmece ….. İcra Müdürlüğü’nün ……. Esas sayılı İcra Dosyası ile işlem yaptıklarını, daha sonra davalının avukatı ile aradığını, alacağının …….’da olduğunu, beraber Çanakkale’ye gitmek istediklerini söylediklerini, Çanakkale’ye giderek ……. ile aralarında sözleşme imzaladıklarını, kendisini de şahit gösterdiklerini, artık üzerine herhangi bir malının olmadığını, kiracı olduğunu, hiçbir gelirinin bulunmadığını, davalının icraya konu borç ile ilgili olarak kendisini sürekli olarak aradığını, ancak icraya konu bir borcunun olmadığından bahisle adli yardım talebinin kabulü ile icra ve haciz işlemlerinin teminatsız olarak durdurularak, 05/03/2017 vade tarihli 500.000,00-TL senet nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkilin davacı …’dan senedi zorla almasının sözkonusıı olmadığını, senedin alış sebebinin, gayrimenkullerinin karşılığı olduğunu, davacı …’ın tehditle senedi aldıkları yönündeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacının 500.000-TL tutarındaki senedi ödememek için her türlü yola başvurduğunu, açıklanan sebeplerle yargılama sırasında ortaya çıkacak diğer sebepler muvacehesinde, haksız ve kötü niyetli davanın reddine, masraf ve ücreti vekaletin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Küçükçekmece ……. İcra Müdürlüğü’nün ……. Esas sayılı İcra Dosyası, tapu örnekleri,K.Çekmece Cumhuriyet Başsavcılığının ……. soruşturma sayılı dosyası, Küçükçekmece …… Asliye Ceza Mahkemesinin ……. esas sayılı dosya örneği ve tüm dosya kapsamı.
Mahkememize ait 16/05/2018 gün ve ……. esas …… karar sayılı kararı gereğince daha önce K.Çekmece ……, Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verildiğinden görev uyuşmazlığının çözümü için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ……. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş olup, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ……. Hukuk Dairesinin 22/11/2018 gün …… esas …… karar sayılı kararı ile mahkememizin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının ……. soruşturma sayılı dosyasının tetkikinde, mağdur ….. ve … tarafından başlatılan soruşmada, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının düzenlediği senedin tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin iptali ve senet dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İddia veya savunmanın haklılığı, bu olay ve hukuki işlemlerin varlığının ispatlanmasına bağlıdır.
İspat hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde bir temel hak olarak garanti altına alınmıştır. Anayasal dayanağı olan ispat hakkını, usûl hukukunda taraflar, kanunda belirtilen süre ve usûle uygun olarak kullanırlar. Bu hak yalnızca kanunla sınırlanabilir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususuna ise ispat yükü denir.
İspat yükü üzerine düşen taraf ispat etmesi gereken hususu ispat edemediği durumda ispatsızlık durumu söz konusu olacaktır. Hâkim bir husus ispatsız kalmış olsa dahi medeni yargılamada karar vermek durumundadır. TMK 6. Maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
HMK m.190’da ispat yükü, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişlerse, bu durumda hâkimin ispat yükünün kime düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. İlk olarak hâkim tarafların göstermiş oldukları delilleri incelemekle yükümlüdür. Tarafların göstermiş oldukları delillerle çekişmeli vakıalar ispat edilmişse bu durumda da ispat yükünün hangi tarafta olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıa iddialarının doğru olduğu veya karşı taraf iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlayabilmek amacıyla çekişmeli vakıalar hakkında deliller sunarak gerçekleştirdikleri usûli bir faaliyettir. Delil ikame etmemenin veya delil ikame faaliyetinin başarısız kalmasının yaptırımı, bu faaliyet için zorlanmak değil, sadece ulaşılmak istenen usuli hedefe ulaşamamak ya da aleyhte sonuçlara katlanmaktır.Bu bakımdan ispat yükü ile delil gösterme yükü, aynı kavramlar değildir. Nitekim ispat yükü, olayın ispat edilmeme riskinin kime ait olduğunu belirlerken; delil gösterme, ispat yükünün yerine getirilmesinin biçimi ve yöntemi ile ilgilidir. Delil ikame yüküyle ilgili kurallar, ispatın biçimini ve yöntemini belirleyen kurallar olduğu için usul hukukuna ilişkindir ve bir vakıanın ispat edilememiş olmasının sonuçlarına yönelikken, delil ikame yükü, bir vakıa hakkında kendi iddiasının doğruluğu veya karşı tarafın iddialarının asılsızlığı hususunda hâkimde kanaat oluşmasını sağlamaya yönelik olup yargılamanın ilerleyişine ve hâkimin takdirine göre, taraf değiştirebilir.
Çoğu kez ispat yükü taşıyan taraf delil gösterme yükünü de taşır fakat bu her zaman böyle değildir. Zira ispat yükünün sabit olmasına rağmen delil ikame yükü, taraf değiştirir. Üzerinde delil ikame yükü bulunmayan taraf, karşı tarafın iddia ve savunmalarının haklılığı bağlamında, delil göstermesini beklemeden, asılsızlığı ortaya koymak maksadıyla delil gösterebilir. Bu halde karşı delilden söz edilir. Karşı delil göstermiş olan taraf, bu davranışı nedeniyle ispat yükünü üzerine almış sayılmayacaktır (HMK m.191,c.2).
HMK’nun 200. maddesinde, miktar ve değeri belli bir miktarın üzerinde olan hukuki işlemlerin senetle ispat edilmesi gerektiği, aynı kanunun 201. maddesinde de, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilemeyeceği hüküm altına alınmış, yine aynı kanunun 203. maddesinde de, senetle ispat zorunluluğunun istisnaları belirtilmiştir. Yakın hısımlar arasındaki bir hukuki işlem senede bağlanmış ise, bu senede karşı ileri sürülecek savunmalar tanıkla ispat edilemez ancak senet ile ispat edilebilir. (Yargıtay 3. HD. 2015/12261 esas, 2015/19517 sayılı ilamı)
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 25- (1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.

(2) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” kenar başlıklı 194 üncü maddesinde dayandıkları vakıaların, ispata elverişli şekilde somutlaştırması gerekliliği taraflara yüklenmiştir. Somutlaştırma yükü ile taraflardan, dayandıkları delilleri göstermeleri beklendiği gibi hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini de açıkça göstermeleri beklenmektedir.
Taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda yasa koyucunun taraflara hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtme, yani somutlaşma külfeti getirdiğini, bu düzenlemeye göre de açıkça yemin deliline dayanılmadığı takdirde, tarafın yemin teklif etme hakkının bulunmadığı sonucuna ulaşmak gerekmektedir. Tarafın “sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller” gibi ibareleri kullanmış olması yemin deliline açıkça dayanmış olduğu biçiminde yorumlanamaz.
HMK. MADDE 31- (1) Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.
Bu çerçevede mahkememizin 20/02/2020 tarihli celsesinde, taraflara HMK’nun 194. maddesi gereğince dayandığı vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları, dayandığı delilleri hangi vakıanın ispatı için gösterildiğinin açıkça belirtilmesi hususunda ihtar yapılmış olmasına rağmen yemin teklif etme konusunda gerekli açıklamanın yazılı olarak bildirilmediği anlaşılmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı vekili her ne kadar takibe ve davaya konu bononun teminat amaçlı ve baskı altında tanzim edildiğini bu nedenle hükümsüz olduğunu, söz konusu bonodan dolayı borçlu olmadıklarının tespiti talebinde bulunmuş ise de, senedin teminat senedi olduğuna ilişkin gerek senet metninde bir kaydın bulunmaması, gerekse senetten bağımsız olarak söz konusu senedin teminat senedi olduğuna dair bir belgenin sunulmaması, söz konusu bononun baskı altında tanzim edildiği yönündeki iddialarla ilgili takipsizlik kararı verilen savcılık dosyalarının içeriği karşısında, senedin teminat senedi veya baskı altında düzenlenmiş olduğu iddialarının ispatlanamadığı, Yargıtayın yerleşik uygulaması senedin hangi ilişkinin teminatı olduğu, senet üzerinde belirtilmedikçe ve bu ilişki yazılı bir belge ile kanıtlanmadığı sürece sadece teminat senedi sözcüklerinin bononun kayıtsız şartsız belli bir bedelin ödenmesi vaadini içeren niteliği etkilemeyeceği yönündedir. Yargıtay 12. HD.’nin 13612 esas 14212 karar )
Buna karşı senedin hangi ilişkinin teminatı olduğunun belirtilmiş olması veya alacaklı tarafından kabul edildiği hallerde kayıtsız şartsız ödeme vaadinde söz edilemeyeceği için kambiyo senedinin geçersiz olacağı kabul edilmelidir. ( Yargıtay 12 HD. 11905 esas 14673 karar)
Teminat kaydı içeren kambiyo senedinin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanmamış olup teminat kaydı tek başına kambiyo senedinin kambiyo senedi olması vasfını etkilemeyecektir.
Bu bağlamda, 6102 sayılı TTK., HMK. 190. Maddesine göre, ispat ve sorumluluğun davacı vekilinde olması koşulu, davanın özü yönünden ispat koşulunun sağlamadığı, davacının davaya konu senetten dolayı borçlu olmadığı yönündeki iddiasını ispatlayamadığı, bu nedenle tespit talebinin ispata muhtaç kaldığı, iddiaların aksine senedin davalı tarafından tehdit veya baskı ile alındığının yeterli delille ispat edilemediği ve taraflar arasında senet düzenlenmesi konusunda inkar edilmeyen telefon yazışmaları da dikkate alınarak (Yargıtay 13. HD. 2017/1014 Esas 2020/4488 Karar) ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, teminat yatırılmadığından icra iflas kanunun 72/3 maddesi gereğince icra dosyasında tedbirin uygulanmadığı anlaşıldığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 8.538,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.484,35 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 42.050,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzünde, davacı asilin yüzünde, davalı vekilinin yüzünde karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/09/2020

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)