Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1148 E. 2023/598 K. 29.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1148 Esas
KARAR NO : 2023/598

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/11/2018
KARAR TARİHİ : 29/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2023
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; Davalı tarafın şahsının aleyhine Küçükçekmece … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, icra takibine dayanak teşkil eden 10 adet senedin şahsınca davalı şirkete ödendiğini, sahibi bulunduğu … isimli iş yeri ile yaklaşık 10 sene davalı şirketin distribütörlüğünü yapmış olduğunu, bu süre içerisinde davalı şirket ile ticari ilişkilerinin karşılıklı güven prensibi içerisinde gerçekleştiğini, davalı şirketten satın alınan mallar karşılığında teminat amaçlı senet verdiğini, senedin vadesi gelene kadar ödemelerini kredi kartı ile taksitli olarak ve elden teslim ettiği müşteri senetleri ile yaptığını, bu ödeme şekli ile fazladan ödemeler yaptığını, bir sonraki satın alma işleminde fiyattan mahsup edildiğini, davaya konu30.09.2015 vade tarihli 7.500,00 TL, 31.10.2015 vade tarihli 2.500,00 TL, 30.11.2015 vade tarihli4.000,00 TL, 30.11.2015 vade tarihli 2.000,00 TL, 30.11.2015 vade tarihli 5.000,00 TL, 31.12.2015vade tarihli 4.000,00 TL, 31.12.2015 vade tarihli 5.000,00 TL, 31.12.2015 vade tarihli 2.000,00 TL,30.04.2016 vade tarihli 5.000,00 TL ve 31.03.2016 vade tarihli 3.000,00 TL bedelli 10 adet senedin bedellerini ödenmiş bulunduğunu, senet bedellerini ödemiş olmasına rağmen davacı yanca tarafına iade edilmediğini, bu senetlere dayanılarak icra takibi başlatıldığını, takibe konu senetlere ait borçların şahsı tarafından … Bankasına ait … , … Bankasına ait … ve …’a ait … kartları ile ödediğini, delil listesinde sunulan mevcut hesap ekstrelerinden kredi kartları ile davalıya yapmış olduğu ödeme tutarının 44.636,77 TL olduğunu, bazı ödemelere ait kredi kartı ile taksitlendirme yapıldığını, bazı aylarda bu tutar haricinde de ödemeler yapıldığını, kredi kartı ile yapmış olduğu ödemeler dışında davalı tarafa Müşteri senedi vererek ödemeler yaptığını, davalı şirkete yapılan ödemeler karşılığında tahsilat Makbuzlarını teslim aldığını, bu makbuzlarda ödemelerin hangi senede istinaden hangi miktarda yapıldığının açıkça belirtildiğini, tahsilat makbuzlarında belirtilen ödeme miktarının ise 78.000 TL olduğunu, davalıya kredi kartlarından 44.636,77 TL ve senet ile yapmış olduğu 78.000TL olmak üzere toplam 122.636,77 TL ödemenin bir kısmının bahsi geçen senetlere ait geriye kalan kısmının ise davalıdan mal satın almadan yapmış olduğu ön ödemelere ait olduğunu, Sunulan nedenler ile şahsının davalı …. borçlu bulunmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, davalı şirketin kötü niyetli olarak iş bu davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeni ile%20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masraflarının davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini, talep etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, müvekkiline farklı tutarlarda bulunan 10 adet senede dayalı toplam 40.000,00 TL tutarında borcu bulunduğunu, söz konusu borcun tahsili amacıyla davacı aleyhine Küçükçekmece …İcra Dairesi … Esas Sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, bunun devamında davalı tarafından, yukarıda belirtilen icra takibine konu borcun mevcudiyetinin tespiti adına huzurdaki dava ikame edildiğini, Davacının, dava dilekçesinde yaklaşık 10 yıldır müvekkilli ile çalıştığını, satın aldığı malların karşılığında teminat amacıyla senet vermekte olduğunu, işbu senetlerin vadesi gelmeden kredi kartıyla taksit şeklinde ve elden teslim ettiği müşteri senetleri ile ödediğini, bu şekilde yapılan ödemelerde fazlalık olduğu takdirde bir sonraki satın alma işlemindeki ödemeye mahsup ettiğini beyan ettiğini, ayrıca belirtilen şekilde ticari ilişkinin sürdüğünü, yukarıda belirtilen icra takibine konu edilen senetlerin bedellerinin ödendiğini, bu nedenle müvekkili şirkete herhangi bir borcu olmadığına yönelik iddialarda bulunduğunu, Müvekkili şirket ile davacı arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacının yıllarca müvekkili şirketten mal alımı gerçekleştirdiğini, davacının satın aldığı malların karşılığı olarak bonolar düzenleyip müvekkili şirkete teslim ettiğini, vade tarihi gelene kadar da bu bonoları kredi kartlarıyla taksit taksit ödemeyi taahhüt ettiğini birçok ödemeyi de bu şekilde gerçekleştirdiğini, Ancak davacının dava dilekçesinde ödediğini beyan ettiği, Küçükçekmece …. İcra Dairesi … Esas dosya numaralı icra takibine konu 30.09.2015 vade tarihli 7.500,00 TL,31.10.2015 vade tarihli 2.500,00 TL, 30.11.2015 vade tarihli 4.000,00 TL, 30.11.2015 vade tarihli 2.000,00 TL, 30.11.2015 vade tarihli 5.000,00 TL, 31.12.2015 vade tarihli 4.000,00TL, 31.12.2015 vade tarihli 5.000,00 TL, 31.12.2015 vade tarihli 2.000,00 TL, 30.04.2016vade tarihli 5.000,00 TL ve 31.03.2016 vade tarihli 3.000,00 TL bedelli 10 adet bononun karşılığının ödenmediğini, söz konusu senetlere dayanarak İcra takibi başlatıldığını, takibin kesinleştirildiğini, Davacının söz konusu senetleri teminat amacıyla verdiğini beyan etse de hiçbir senette teminata ilişkin herhangi bir ibare bulunmadığını, mezkür davaya konu senetlerde bu ibarelerin yer almadığını, Davacının dava dilekçesine ek olarak sunduğu birden çok bankanın hesap özetlerinde (kredi kartı ekstrelerinde) yer alan ödemelerin, müvekkil şirketi ile davalı arasında akdedilmiş diğer satım sözleşmeleri için verilen senetlerin karşılığı olduğunu, söz konusu ödemelerin dikkatle incelenmesinde davacıya satılan diğer malların karşılığı olarak verilen senetler ile teminat altına alınmış ödemeler olduğu açığa çıkacağını, davalının dilekçesi ile birlikte sunduğu hesap özetlerinde ödemelerin hangi senetle teminat altına alınan ödeme için yapıldığının belirtilmediğini, bu hususun hesap özetlerinden de anlaşılmadığını, Her ne kadar davacı geçmiş tarihli hesap özetlerine ulaşamadığını ve bu nedenlerle sadece taksit ibareleri göz önüne alınarak önceki taksitlerin ödendiğinin kabulünü talep etmişse de bu husus kabul edilemeyeceğini, davacının eski tarihlere ait hesap özetlerinin de dosyaya celbi ve incelenmesinin gerekmekte olduğunu, Davacının, bir kısım ödemeleri müvekkili şirkete verdiği müşteri senetleriyle yaptığını bu ödemeler karşılığında kendisine müvekkili şirket adına tahsilat makbuzu verildiğini beyan ettiğini, söz konusu tahsilat makbuzlarının mahkemeye sunulmamış olduğunu, sunulana kadarda bu tür beyanlara itibar edilmemesi gerektiğini, davacının tahsilat makbuzlarını ve bu Makbuzların da Küçükçekmece ….İcra Dairesi … Esas dosya numaralı icra takibine konu senetlerin tahsilini gösterdiğini Sayın Mahkemeye kanıtlaması gerektiğini, davacının her bir senette belirlenen miktarı müvekkili şirkete ödediğini ayrı ayrı ispatlamak zorunda olduğunu, Tüm beyanları doğrultusunda gerçeğe aykırı ve hukuki temelden yoksun davacının davasının ve taleplerinin reddine, davacı söz konusu davayı kötü niyetli olarak ikame ettiğinden, takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER : Küçükçekmece …. İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası, fatura asılları, bilirkişi incelemesi, yemin ve tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davacının Küçükçekmece …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına konu senetten kaynaklı olarak borçlu olunmadığının tespiti ve kötü niyet tazminatı istemine ilişkindir.
Küçükçekmece …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 42.482,95 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık 9,75 avans faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi 18/10/2021 havale tarihli raporunda; Davalı şirket ticari defterlerinin ;Davalı şirketin 2015 yılında ticari defterlerini fiziki ortamda tuttukları, 6102 sayılı T.T.K’nun 64/3 maddesi hükümleri gereği açılış tasdiklerini kanuni süresinde yaptırdıkları, yine aynı madde hükmüne istinaden yapılması zorunlu Yevmiye Defteri Kapanış tasdikini YAPTIRMADIKLARI, Defteri Kebir ve Envanter Defterinin kapanış tasdikine tabi olmadığı, taraflar arasında düzenlenen faturaları, davalı tarafça yapılan(demeleri, muhasebe ilkelerine uygun olarak ticari defterlerine kaydettikleri, Davalı şirketin 2016 ve 2017 yılında e-defter mükellefi olduğu, 213 sayılı V.U.K. İlgili hükümleri ve Genel Tebliğleri doğrultusunda 2016 ve 2017 yılı ticari defter e-beratlarını kanuni süresinde onayladıkları, fiziki ortamda tutulması gereken 2016 ve 2017 yılına ait Envanter Defterinin 6102 sayılı T.T.K.’nın ilgili hükümleri gereği yapılması zorunlu açılış tasdiklerini kanuni süresinde yaptırdıkları, ticari defterlerden sayılan Envanter defterinin6102 sayılı T.T.K. ‘ya istinaden kapanış tasdikine tabi olmadığı, Davalı şirkete ait 2015 yılı ticari defterlerinin TTK hükümleri ve 213 sayılı V.U.K. hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, 6102 sayılı T.T.K. hükümlerine göre kapanış tasdiki yaptırılmadığından sahibi lehine delil olma özelliğine sahip olmadığı,2016 ve 2017 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK hükümlerine ve 213 sayılı V.U.K.’nu hükümlerine göre e-beratlarını ve dönem sonu beratlarını kanuni süresinde onayladıklarından ve usulüne uygun tutulduğundan sahibi lehine delil olma özelliğine sahip olduğu Takdirin Sayın Mahkemenize ait olduğu, Davacı şirketin işletme defterine tabi olduğu, işletme defterinin yapısal özelliğinden ötürü tek kayıt içerdiği, sadece gelir ve giderlerin işlenebildiği, SENETLİ ödemelere veyahut diğer ödemelere ait bir kaydın ve davalı ile olan ilişkisinden devreden bir tutarın belirli olmadığı, Davacı tarafça, dosyaya ticari defterlerine dayanak olarak davalı şirkete ait cari hesap muavini sunulmadığı, işletme hesabı defteri kayıtlarından bakiye borç alacak bilgisine ulaşılamadığı, senetlerin ödenmesi ile ilgili olarak tali belgeler sunduğu, sunulan bu tali belgelerin incelenmesinde davalı şirketin icra takip ve dava konusu edilen senetlerin ödemesi ile ilgili olmadığı ve icra takip ve dava konusu edilen senetlerin ödemesine ait herhangi bir belgeye rastlanmadığı, yapılan senet ödemelerinin önceki senetlerle ilgisinin bulunduğu, Davalı şirketin, davacı firma tarafından taksitler halinde ödediği senetlerin bedelini, bankadan senedin bedelinin tamamını tahsil ettiğinden ötürü davacının beyanına göre bu ödemeleri taksitler halinde ticari defterlerine kayıt etmediği, senedin tamamını tahsil etmiş gibi ticari defterlerine kaydettiği, Dosyada fotokopileri mevcut icra takip ve dava konusu edilen senetlerin incelenmesinde senetlerin üzerinde ” teminat senedidir” ibaresinin bulunmadığı, senedin teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için neyin teminatı olarak verildiğinin senedin üzerinde yazılı olmadığı, Davacı tarafın dosyaya sunduğu tüm belgelerin incelenmesinde icra takip ve dava konusu 40.000 TL tutarındaki muhtelif tarihlerdeki senetlerin ödendiğine ve bu senetlerden ötürü davalı şirkete borcunun olmadığına dair geçerli ve destekleyici kanıt sunmadığı, Davalı şirketin incelenen ticari defter kayıtlarına göre davacı firmadan 40.000 TL tutarındaki ödenmeyen senetlerden kaynaklı alacağının bulunduğu, icra takip ve dava konusu edilen 40.000 TL tutarındaki muhtelif vadeli senetlerin ödenmeyen senetlerden kaynaklı alacak bakiyesi oluşturduğu, Davalı şirketin 3095 sayılı yasaya göre faiz isteme hakkının bulunduğu, bu yasaya istinaden davalı şirketin icra takip tarihine kadar hesaplanan ana para tutarının ( muhtelif vadelerdeki senetler ) 40.000 TL, hesaplanan avans faiz tutarının 7.646,48 TL olduğu, davalı şirketin davacı taraftan ödenmeyen senetlerden oluşan toplam alacağının 47.646,48 TL olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi 17/10/2022 havale tarihli raporunda; Davacı tarafın 2015-2016 yılına ait ticari defter ve kayıtlarını usulüne uygun tuttuğu ve sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, Davalı tarafın 2015 yılına ait ticari defter ve kayıtlarının (HMK md.222TTK 64 m/mülga TTK 85 m.) sahibi lehine delil niteliği taşımadığı, 2016-2017 yılına ait ticari defter ve kayıtlarını usulüne uygun tuttuğu ve sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, Davacı Tarafın Ticari Defter Kayıtları, Davacı tarafın 2015-2016 yılı ticari defterinin işletme defteri esasına göre tutulduğu, işletme esasına göre tutulan defterin Tek Düzen Hesap Planına haiz olmadığı, yani taraflar arasında cari hesabın tutulamadığı/izlenemediği, borç alacak ilişkisinin/bakiye durumunun tespit edilemediği, bu nedenle davacı tarafın ticari defterlerden borç veya alacak bakiye durumunun tespitinin mümkün olmadığı, Davalı Tarafın Ticari Defter Kayıtları, Davalı Tarafın Dosya Muhteviyatına Sunduğu Cari Hesap Ekstresinde,2015 yılı: davacı taraf ile cari hesap ilişkisinin 01.01.2015 tarihli 10.769,90 TL (B) tutarlı kayıt işlemi ile başladığı, 31.12.2015 tarihinde davalı tarafın davacı taraftan 29.760,92 TL alacaklı olduğu, 2016 yılı: 01.01.2016 tarihinde davalı tarafın davacı taraftan 29.760,92 TL alacaklı olduğu,31.12.2016 tarihinde davalı tarafın davacı taraftan 30.224,30 TL alacaklı olduğu,2017 yılı: 01.01.2017 tarihinde davalı tarafın davacı taraftan 30.224,30 TL alacaklı olduğu,12.10.2017 tarihinde davalı tarafın davacı taraftan 40.224,30 TL alacaklı olduğu, 23.10.2017tarihli 40.000,00 TL tutarlı “K.çekmece … İcra … esas” açıklamalı kayıt işlemi ile alacağın224,30 TL tutara düştüğü, 40.000,00 TL tutarlı alacağın 128 şüpheli ticari alacaklar hesabında izlendiği, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında davacı taraftan 31.12.2017 tarihi itibariyle 40.224,30 TL alacaklı olduğu, Davacı tarafın işletme usulüne göre defter tutması sebebiyle davalı şirkete ait cari hesap bakiyesine ilişkin tespit yapılamadığı, davacı tarafından dosyaya sunulan belgelerin dikkate alındığı,Davalı şirketin ticari defter kayıtlarında davacının 23.10.2017 takip tarihi itibarıyla 40.224,30 TL cari hesap borcu bulunduğu, buna göre davalının davacıdan 40.224,30 TL alacaklı durumda olduğu, Davacı tarafından 2015 yılında tanzim edilen mal iade faturalarından; 01.05.2015 tarihli … no.lu 160,48 TL tutarlı ve 28.06.2015 tarihli …. no.lu 1.623,59 TL tutarlı faturaların davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu iki iade faturası ile davacı tarafından davalıya fatura konusu malların iade edilmiş olduğunun kabulü halinde; davalının davacıdan (40.224,30-160,48-1.623,59 -) 38.440,23 TL alacaklı durumda olabileceği, Takibe konu edilen ve dosyada örneği bulunan senetlerin üzerinde ‘malen’ kaydının bulunduğu, söz konusu senetlerin kredi kartı vb. yollarla ödendiğine ilişkin senet üzerinde bir kayıt (ibra şerhi) bulunmadığı ve söz konusu senetlerin ödendiği dosyaya sunulu tahsilat makbuzlarında da açıkça belirtilmediği (TTK m. 818/lı, 709), dolayısıyla takip konusu senetlerin teminat senedi olduğu ve / veya bedellerinin tahsil edildiği yönündeki davacı iddiasının dosya kapsamından kesin, net ve tartışmasız olarak tespit edilemediği, takdirin Sayın Mahkemenizde olduğu, Tarafların tazminat, muhakeme masrafları ve benzeri taleplerinin, Sayın Mahkemeni takdirlerine ait olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemiştir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ‘gayeye’ ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 779/1).
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir.
Aynı ilkeler, HGK’nun 17.12.2003 gün ve … E., … K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Davacılar, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
6100 Sayılı HMK m. 201 gereğince; yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların yazılı delillerle ispatlanması gerekir.
Senetlerin düzenleme bölümünde “nakden” ibaresi bulunmaktadır. Davacı malen kaydını iddia edip savunmaktadır.
Davalı ise, “nakden” kaydını savunmaktadır. Bonodaki zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlarda vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.)
Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 Sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-821 E. 2019/58 K. )
Bonoda bedel kaydı bononun zorunlu unsurlarından bulunmadığından bedel kaydının yer alıp almaması bononun geçerliliği yönünden önemli değildir. Bedel kaydı bulunmayan bono mücerret (soyut) bir borç senedidir. Malen, nakden veya teminat olarak düzenlendiği belirtilmeyen bononun bedelsizliğini ispat yükü bedelsiz olduğunu ileri süren borçludadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun … gün ve …. sayılı kararına göre borç senedinde borcun sebebi gösterilmemişse, borçlu senetteki borç ikrarının bir sebebe dayandığını, bu sebebin gerçekleşmediğini ispat etmesi gerekir. Borçlu senedin bedelsizliğini HMK ‘nun 201.(mülga 1086 sayılı HUMK’nun 290.) maddesine göre ispat etmelidir. Bedel kaydı bulunmayan bononun bedelsiz olduğunun ispatında diğer tarafın açık muvafakatının bulunmaması halinde tanık dinlenemez. Bononun bedelsiz olduğunu başka deliller ile kanıtlayamayan borçlu alacaklıya karşı yemin teklif edebilir. Mahkemece yemin deliline dayanan borçluya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılır ve yemin teklifinde bulunma imkanı tanınır.
Somut olayda; bononun mücerret olduğu, bononun teminat bonosu olduğu veya bedelsiz kaldığı yönündeki iddianın davacı tarafça ispatlanması gerektiği, alınan bilirkişi raporu ile davacının bu iddiasını ispatlayamadığı, davacı iddialarını ispatlayamadığından mahkememizce yemin delili hatırlatılmış olup, davalı yemini” Alınan senetlerın teminat senedi olmayıp kambiyo senetleri olduğuna, borcun aslının 5.000,00 TL olmadığına, 40.000,00 TL olduğuna, yapılan ödemelerin kayıtlara intikal ettirildiğine ve her dönem sonu bakiye hesap icmal gönderildiğine, hak etmiş olduğu komisyon ve iadelerin hesaplara intikal ettirildiğine, alınan senetlerin faturalara uygun düzenlendiğine, alınan senetlerin ödemeler yapıldığında geri verildiğine, davacı ödeme yapmadığı için davacıya verilmediğine, senedin tahsile ve ya ciro edilmeyip portföydeki konumdan bulunmasında kötü niyet olmadığına, icra takibinin kayyum dönemine rastgelmesinin fazla tahsilat yapılma düşüncesi ile olmadığına, kayyuma gerçek hesap bilgilendirilmesinin yapıldığına, icra takibatının sürdüğü sırada davacıya … markalı ürünün bayiliğinin teklif edilmediğine, 5.000,00 TL’yi ödeyeceğine dair teklif yapmadığına namusum şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerler üzerine yemin ederim” şeklinde eda etmiş olduğundan, yemin delilinin kesin delil olması göz önüne alınarak ve mahkememizce tedbir kararı verilmediğinden kötü niyet ve inkar tazminatına hükmedilmeyerek ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Kötü niyet tazminatı talebinin şartlar oluşmadığından reddine,
3-Alınması gerekli 179,90 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 812,60 TL harcın mahsubuyla bakiye ‭632,7‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı asilin, davalı vekilinin ve davalı şirket yetkilisinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/05/2023

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)