Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1138 E. 2022/775 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1138
KARAR NO : 2022/775

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/11/2018
KARAR TARİHİ : 13/09/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/09/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıya karşı Küçükçekmece ……. İcra Müdürlüğü’nün ……. Esas Sayılı dosyası üzerinden fatura alacağına istinaden cari hesap ekstresine dayalı olarak tahsili amacıyla takip yapıldığını, davalı tarafça borca, faize, vekalet ücreti ve ferilerine itiraz edildiğini, davalı tarafın İcra takibine konu cari hesap ekstresine esas malları/hizmeti teslim aldıklarına, cari hesapta mutabık kalındığına, fatura uyarınca borçlanmalarına rağmen borcu kabul etmediklerini, tarafların ticari defterleri ve cari hesap kayıtları incelendiğinde davalının borcunun olduğunun açıkça görüleceğini, davalı tarafın edimini yerine getirmediği gibi borca ve ferilerine itiraz ederek kötü niyetli olarak takibin durmasına sebebiyet verdiğini, davalı tarafın takip borcu ve ferilerinden sorumlu olduğundan kabulü ile davalı tarafın haksız olarak durdurması nedeniyle %20 oranında icra inkâr tazminatına mahküm edilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, davalının haksız ve kötü niyetli itirazının iptaline; takibin 56.443,43 TL için devamına, davalı tarafın takibi haksız olarak durdurması nedeniyle %20 oranında İcra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, takibin devamına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilerek taraflarına ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından, müvekkili şirket aleyhine cari hesap ekstresine dayalı olarak takip başlatıldığını, müvekkili ile davacı şirket arasında takibe konu cari hesap mutabakatı bulunmadığını, müvekkili şirketin davacı şirkete belirtilen miktarda borcu bulunmadığını, bu hususun ancak tarafların ticari defterlerinin incelenmesi halinde netleşeceğin, yaptıkları itirazlarının kötü niyet taşımadığını, bilirkişi incelemesi yapılmasına ve müvekkili şirketin herhangi bir borcunun bulunmaması halinde davanın reddine karar verilmesini, davacının haksız olarak ikame edilen davasının reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilerek taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
01/12/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı şirketin 2018 yılında e-defter mükellefi oldukları, açılış ve kapanış e-defter beratlarını 213 sayılı V.U.K hükümlerine istinaden kanuni süresinde onayladıkları, 2018 yılına ait fiziki olarak tutulması mecburi envanter defterini ibraz etmedikleri, davacı şirkete ait 2018 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı T.T.K. ve 231 sayılı V.U.K. Hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu ve Envanter Defterini ibraz etmediğinden ticari defterlerin birbirini teyit edip etmediği doğrultusunda kanaate varılamadığı, davacı şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişkinin 2018 yılı öncesine dayandığı, taraflar arasında mal ve hizmet satışından kaynaklı ticari bir ilişkinin varlığının mevcut olduğu, davacı şirketin alacağı miktarı oluşturan faturalara dayanak sevk irsaliyelerinin davalı çalışanı olduğu düşünülen kişiler tarafından teslim alındığı, dosya içerisinde bu faturalara davalı şirket tarafından itiraz edildiğine dair bir belge sunulmadığı, davacı şirket tarafından davalı aleyhine başlatılan icra takibine belirtilen toplam alacak tutarının mükerrer yazıldığı, icra takibinde belirtilen 11.886,86 TL’lik bir tutara ticari defter kayıtlarında rastlanmadığı, dava tarihi itibariyle davacı şirketin davalı şirketten 56.443,43 TL alacaklı göründüğü tespit edilmiştir.
DOSYANIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davacının, bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı icra dosyasına yapmış olduğu itirazında müvekkilinin alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcunun olmadığını, bu nedenle takibe, borca, ödeme emrine, işlemiş ve işleyecek faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini beyan etmiştir.
Küçükçekmece ……. İcra Müdürlüğü’nün …… esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 56.443,43 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili için ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
İncelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporu içeriğine göre; davacı tarafça davalıya mal satımı, hizmet verilmesi kapsamında davacı tarafından düzenlenen fatura ve bu faturadan kaynaklı cari hesap alacağının tahsili talebiyle takip yapıldığı, eldeki dava konusu uyuşmazlığın delili olarak tarafların karşılıklı olarak ticari defter ve kayıtlara dayandığı görülmekle, tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine dair ara karar kurulmuş ise de davacı tarafından bilirkişi masrafının yatırılmadığı ve bu sebeple davalının defterlerinin incelenemediği mahkememizde 26/04/2022 tarihinde tutanak altına alınmıştır. Bu durumda ispat yükü üzerinde bulunan davacının tek taraflı olarak incelenen defter ve belgelerine dair hazırlanan raporda, davacının, 2018 yılına ait envanter defterini incelemeye sunmadığı bu sebeple ticari defterlerin birbirini teyit edip etmediği hususunda bir kanaate varılamadığı ve delil niteliği hususunun mahkeme takdirine bırakıldığı ancak ticari defterlerine göre davacının davalıdan, düzenlenen faturalar doğrultusunda 56.443,43 TL alacaklı olduğunun tespiti yapılmıştır. Ancak bu tespit yalnızca davacının ticari defterine göre yapılmış olup, söz konusu faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olup olmadığı ve mal veya hizmetin davalıya verilip verilmediği hususları davacı tarafından masraf yatırılmaması sebebiyle davalı defterlerinin incelenememesinden dolayı tespit edilememiş ve bu sebeple tarafların ticari kayıtlarının birbiri ile uyumlu olup olmadığı anlaşılamamıştır. Söz konusu faturalara dayanak sevk irsaliyelerinin ise isim, soyisim, imzayı birlikte içermediği ve yine sadece isimleri bulunan irsaliye faturlarının ise davalı çalışanları tarafından imzalandığı yahut mal/hizmet tesliminin davalıya bu şekilde yapıldığını dava ispatlayamamış olmakla, davacının sözleşme ilişkisi ve mal/hizmet teslimine ilişkin ispat vasıtası getiremediği, delilleri arasında açıkça yemin delilinin de bulunmadığı, ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış, aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 681,70 TL harcın mahsubuyla bakiye 601,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/09/2022

Katip …..
¸e-imzalıdır

Hakim …….
¸e-imzalıdır