Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1086 E. 2020/560 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1086
KARAR NO : 2020/560

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 15/11/2018
KARAR TARİHİ : 17/09/2020
KARARIN YAZIM TARİHİ : 24/09/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin elektronik ürünlerin toptan satış ve pazarlamasını gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketle, davalı …… ve Dış Tic. A.Ş.’de cari hesap şeklinde Ocak 2012 tarihinden itibaren çalışmaya başladıklarını, bu kapsamda işbu firmaya muhtelif tarihlerde, muhtelif faturalar karşılığı ürün satışı gerçekleştirildiğini, söz konusu satışı yapılan ürünlerin davalı şirketin talebi doğrultusunda firmanın değişik mağazalarına fiilen teslim edildiğini, davalı …nin, satın almış olduğu ürünlerin bedellerini değişik tarihlerde muhtelif miktarlarda ödemeler yaparak kısmen gerçekleştirdiğini, kalan bakiye alacağın yapılan görüşmelere rağmen ödenmediğini, davalı firmanın 12.09.2018 tarihi itibariyle borç bakiyesi asıl alacak 568.404,58.-TL. olarak kaldığını, müvekkili şirketin tüm iyi niyetli girişimlerinin sonuç vermemesi üzerine 14.09.2018 tarihinde Küçükçekmece …… İcra Müdürlüğünün …. E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, İcra ödeme emrinin 19.09.2018 tarihinde borçluya tebliğ edildiğini, davalı borçlunun icra dosyasına ödeme yönünde beyanda bulunmuşsa da ödeme yapılmadığını, davalının mesnetsiz bir şekilde takibe konu olan borca itiraz ettiklerini, itiraz nedeniyle takibin durduğunu, bu nedenlerle davalı borçlu şirketin K.Çekmece …… İcra Müdürlüğünün ….. E. sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz itirazının iptaliyle takibin devamına, kötü niyetli borca itiraz eden davalı borçlu şirketin %20’den aşağı inkar tazminatına mahkum edilmesine, mahkeme harç ve masraflarıyla ücreti vekaletin davalı şirket üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; davacının işbu davaya konu icra takibini haksız ve kötüniyetli olarak başlattığını, müvekkili şirketin davacıya borcu bulunmadığını, bu durumun tarafların ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde tespit edileceğini, müvekkili Şirketin, davacıdan satın almış ürünler nedeniyle davacının hak etmiş olduğu ve tarafların mutabakata vardıkları satış bedelini ödediğini, davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı şirketin sözde alacağını destekler nitelikte hiçbir somut belge sunulmadığını, bu nedenlerle Müvekkil Şirket’in her türlü hakkı saklı kalmak kaydıyla; Takibin yetkisiz icra dairesi nezdinde açılmış olması ve akabinde davanın yetkisiz mahkeme nezdinde ikame edilmiş olması nedeniyle davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddine, yetkili mahkeme ve icra dairelerinin İstanbul Anadolu Mahkemeleri ve icra Daireleri olarak belirlenmesine, Mahkemece esasa girilmesi halinde haksız, hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER: Küçükçekmece …… İcra Müdürlüğünün ……. E. sayılı dosyası, ticaret sicil kayıtları, fatura suretleri, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
Celp edilen Küçükçekmece …… İcra Müdürlüğü’nün …… Esas sayılı dosyasının tetkikinde, davacı tarafından, davalı aleyhine 14.09.2018 tarihinde faturalardan kaynaklanan cari hesap alacaklarına istinaden toplam 568.404,58.-TL tutarındaki asıl alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek % 19 Avans Faizi ile birlikte tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin borçlu şirkete tebliğ edildiği, borçlu şirketin, 26.09.2018 tarihinde ödeme emrine konu ticari ilişkiden ve ihtarname, fatura , cari hesap sözleşmeden doğan herhangi bir borcu bulunmadığı için ödeme emrine konu edilen borcun tamamına, faize, masraflara ve tüm ferilere itiraz ettiği, itiraz nedeniyle takibin durduğu anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Sorun: Davacının davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı, davalının itirazlarının yerinde bulunup bulunmadığı varsa davacının takibe konu alacağın miktarının ne olduğuna ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Çözüm: Taraflarca sunulan delillerle, TBK, TTK, ve İİK, bakımından değerlendirilmesinin yapılmasıdır.
Dava, fatura alacağının tahsili istemiyle yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerinden ibarettir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların 2012/2013/2014/2015/2016/2017/2018 yıllarına ait ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporundaki tespitin olayın oluş şekline uygun görülmesi nedeniyle bilimsel veri ve içeriğe sahip denetime elverişli kabul edilmiş, hükme esas alınmıştır.
Genel Olarak; Faturaya dayalı alacak davalarında davalı akdi ilişkiyi açıkça kabul etmemiş ise taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunduğunu ispat külfeti faturayı düzenleyen alacaklı tarafa düşmektedir, öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir. İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir. Fatura tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkinin belgesi sayılamaz. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2001/1, K:2003/1, T:27.06.2003.
Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu ürün teslim ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilebilir.

İddia veya savunmanın haklılığı, bu olay ve hukuki işlemlerin varlığının ispatlanmasına bağlıdır.
İspat hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde bir temel hak olarak garanti altına alınmıştır. Anayasal dayanağı olan ispat hakkını, usûl hukukunda taraflar, kanunda belirtilen süre ve usûle uygun olarak kullanırlar. Bu hak yalnızca kanunla sınırlanabilir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususuna ise ispat yükü denir.
İspat yükü üzerine düşen taraf ispat etmesi gereken hususu ispat edemediği durumda ispatsızlık durumu söz konusu olacaktır. Hâkim bir husus ispatsız kalmış olsa dahi medeni yargılamada karar vermek durumundadır. TMK 6. Maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
HMK m.190’da ispat yükü, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişlerse, bu durumda hâkimin ispat yükünün kime düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. İlk olarak hâkim tarafların göstermiş oldukları delilleri incelemekle yükümlüdür. Tarafların göstermiş oldukları delillerle çekişmeli vakıalar ispat edilmişse bu durumda da ispat yükünün hangi tarafta olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıa iddialarının doğru olduğu veya karşı taraf iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlayabilmek amacıyla çekişmeli vakıalar hakkında deliller sunarak gerçekleştirdikleri usûli bir faaliyettir. Delil ikame etmemenin veya delil ikame faaliyetinin başarısız kalmasının yaptırımı, bu faaliyet için zorlanmak değil, sadece ulaşılmak istenen usuli hedefe ulaşamamak ya da aleyhte sonuçlara katlanmaktır.Bu bakımdan ispat yükü ile delil gösterme yükü, aynı kavramlar değildir. Nitekim ispat yükü, olayın ispat edilmeme riskinin kime ait olduğunu belirlerken; delil gösterme, ispat yükünün yerine getirilmesinin biçimi ve yöntemi ile ilgilidir. Delil ikame yüküyle ilgili kurallar, ispatın biçimini ve yöntemini belirleyen kurallar olduğu için usul hukukuna ilişkindir ve bir vakıanın ispat edilememiş olmasının sonuçlarına yönelikken, delil ikame yükü, bir vakıa hakkında kendi iddiasının doğruluğu veya karşı tarafın iddialarının asılsızlığı hususunda hâkimde kanaat oluşmasını sağlamaya yönelik olup yargılamanın ilerleyişine ve hâkimin takdirine göre, taraf değiştirebilir.
Çoğu kez ispat yükü taşıyan taraf delil gösterme yükünü de taşır fakat bu her zaman böyle değildir. Zira ispat yükünün sabit olmasına rağmen delil ikame yükü, taraf değiştirir. Üzerinde delil ikame yükü bulunmayan taraf, karşı tarafın iddia ve savunmalarının haklılığı bağlamında, delil göstermesini beklemeden, asılsızlığı ortaya koymak maksadıyla delil gösterebilir. Bu halde karşı delilden söz edilir. Karşı delil göstermiş olan taraf, bu davranışı nedeniyle ispat yükünü üzerine almış sayılmayacaktır (HMK m.191,c.2).
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, ticaret sicil kaydı, Küçükçekmece …… İcra Müdürlüğünün ……. E. sayılı dosyası, tarafların ticari defterleri üzerine yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına binaen; taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğunun her iki tarafın kabulünde olduğu, tarafların ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının davalı adına düzenlemiş olduğu faturaların tamamının davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, tüm dosya kapsamı ve icra dosyasında yapılan incelemede davalı şirket ticari defter kayıtlarında davacı şirkete 568.391,85.-TL borçlu bulunduğu itibar edilen bilirkişi raporunda tespit edilmiş olmakla davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, alacağın likit olması nedeniyle ayrıca davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi uygun görülmüş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 568.391,85 TL asıl alacak yönünden davalının Küçükçekmece …… İcra Müdürlüğünün ….. E. Sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağa 3095 sayılı Kanunun 2/2 maddesi gereğince ticari işlerde temerrüt faizi olarak uygulanan avans faizi oranının uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Asıl alacağın %20’si üzerinden 113.680,91 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 38.826,84 TL harçtan peşin alınan 6.864,91 TL harcın mahsubu ile bakiye 31.961,93 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 2.721,00 TL yargılama gideri ile 6.906,01 TL. toplam harç masrafı ki toplam 9.627,01 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 45.469,59 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2 maddesi uyarınca hesap edilen 12,73 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
9-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/09/2020

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)