Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1056 E. 2023/81 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1056 Esas
KARAR NO : 2023/81

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/11/2018
KARAR TARİHİ : 27/01/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafla bir adet yük asansörü, bir adet insan asansörünün revizyon edilmesi ve yeşil etiket alınması konusunda 3.400,00 TL + KDV’ye anlaşıldığını, yaklaşık 4.000,00 TL olan işin yarısı olan 2.000,00 TL’yi davalıya işe başlamadan verdiğini, ayrıca davalıya malzeme alması için ise 9.000,00 TL ödeme yaptığını, Ancak davalının işe zamanında başlamadığı gibi Asansör Yönetmeliği ve taahhüdüne uygun revize edip işi bitirmediğini, …. ‘nin tutanak tutarak Asansörlerin mevzuata uygun hale getirilmesini istemesi üzerine, asansörleri dava dışı bir firmaya tamamlatmak zorunda kaldığını, müvekkilinin sözleşmeden dönme hakkını kullanarak ayıplı ifa nedeniyle uğramış olduğu zararların tazminini talep etmekle, sözleşmenin kurulması sırasında karşı tarafa ödenen 2.000-TL peşinat ve 9.000-TL’nin tazminin gerektiğini, ayrıca davalının yüklendiği işi yapmadığı için müvekkilinin işi başkasına yaptırmak zorunda kalmasından dolayı ödediği bedel ile asansörlerin bakımsız kalmasından dolayı geçen süre içerisinde oluşan zararların tazminini, Fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla 2.000-TL avans, 9.000-TL malzeme bedeli ile müvekkilin oluşan zararına karşılık HMK 107.m gereğince hesaplandığında artırılmak kaydıyla fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere şimdilik 1.000-TL maddi tazminat olmak üzere toplam 12.000-TL’nin ayıplı ifa tarihi olan 05.01.2018 tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile (reeskont avans faizi) davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu iş için gerekli malzemelerin bedelini kendisi ödeyerek, davacının fabrikasına getirdiğini, davacının eski borçlarını ödemediğini, davacının eski borcu olarak ödediği 9.263,00-TL’yi sanki dava konusu iş için ödemiş gibi beyan ettiğini, sözleşme konusu işin yazışmalardan da anlaşıldığı gibi %60 ‘ını tamamladığını , taraflarınca yapılmak zorunda kalınan bu işlemler sonrasında ikame edilen iş bu davada davacı kötü niyetli olup, zorlama yöntemler ve soyut beyanlarla gerçeğin ortaya çıkmayacağı zannıyla ve sorumluluklarından kurtulabileceği zannıyla kötü niyetli hareket ettiğini, Bu şekilde hukukun en temel ilkelerini ihlal edecek şekilde hareket eden davacı tarafin eylemlerinin Sayın Mahkemece önemle dikkate alınmasını neticede haksız ve hukuka aykırı davasının reddine karar verilmesini, huzurdaki davada İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğundan yetkisiz yerde ikame edilen davanın yetki itirazımız doğrultusunda reddine, neticede haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : bilirkişi incelemesi, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında eser sözleşmesine konu işlemin gereği gibi yerine getirilmemesi iddiası ile ödenen bedellerin ve peşinatın iadesi, maddi zararın tazmine yönelik alacak davasıdır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi heyeti 11/07/2019 havale tarihli raporunda; Davacı taraf ve davalı tarafın ticari defter tasdiklerinin yasal süreleri içerisinde yapıldığı ve sahibi lehine delil kabiliyetlerinini bulunduğu, davacının dilekçelerinde belirttiği 5.000,00 TL , 4.263,00 TL’nin ve davalı tarafından düzenlenen 9.263,00 TL tutarındaki faturanın her iki taraf kayıtlarında da mevcut olduğu, taraflar arasındaki 27.12.2017 tarihli binanın asansör bakım ve onarımı ile asansörlerin yönetmeliğe uygun şekilde revize edilmesi ve asansörlere yeşil etiket alınması konulu sözleşmenin bedelinin 3.400,00TL+KDV= 4012,00TL olduğu davacının dilekçesinde bahsettiği 2.000,00 TL tutarındaki ödemenin de sözleşme bedelinin yine sözleşmede ifa şekli olarak kararlaştırılan şekilde tam %50’si nispetinde 2.006,00 TL olarak yine her iki taraf kayıtlarında bulunduğu; Buna göre mali açıdan kayıtlar bakımından taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, bu ödemelerden sadece 2006,00 TL olanının tarih ve meblağ itibari ile sözleşme ile illiyet bağı içerisinde olduğu, diğer ödemelerin dava konusu olan “binanın asansör bakım ve onarımı ile asansörlerin yönetmeliğe uygun şekilde revize edilmesi ve asansörlere yeşil etiket alınması” hususu ile illiyetinin tespit edilemediği, davalının edimini yerine getirip getirmediğinin, ya da bunun oranının dosya kapsamından anlaşılamadığı, dosyadaki mevcut verilerle bu tespitin de yapılamayacağı, nihai değerlendirme ve tespitlerin münhasıran sayın mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi heyeti 15/07/2021 havale tarihli raporunda; Tarafların ticari defter ve kayıtlarda 31.03.2018 ve 31.12.,2018 tarihlerinde davalı tarafın davacı taraftan 1838,80 TL alacaklı olduğu, taraflar arasında cari hesap bakiyesi yönünden herhangi bir uyuşmazlık olmadığı, dava dışı … İnşaat Tekstil San, ve Tic. San. Tic. Ltd, Şti tarafından davacı firmaya kesilen 21.05.2018 tarihli KDV Hariç 22.500,00 TL asansör revizyon bedelinin o günün şartlarında kabul edilebilir ve kadri maruf olduğu, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere, teslim edilen davaya konu işin davacı açısından tahsis yönü bakımından gerekli nitelikleri taşımadığı açıktır. Bu durumda TBK m.475’te yer alan seçimlik hakları haiz olduğu; diğer taraftan, taraflar arasında geçen dosyada mevcut bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere, davacı davaya konu işi başka bir firmaya yaptırmış olmakla, davacı ile arasındaki sözleşmeden caymış sayılacağı; tarafların tazminat, muhakeme masrafları ve benzeri taleplerinin, Sayın Mahkemenizin takdirlerine ait olduğu, sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Bilirkişi heyeti 22/05/2022 havale tarihli raporunda; Davalı tarafın yaptığı işlerin sözleşmenin tamamına kıyaslandığında, davalının ifade ettiği gibi %60’lık kısım olmadığı, tamamlanan işlerin tamamlanmayan işlere kıyaslandığında sözleşmede belirtilen işlerin %10’luk kısmına denk geldiği, davacı taraf sözleşme gereği olarak işe başlamadan sözleşmenin %50 lik kısmını davalıya ödeyerek, sözleşmede belirtilen ödeme yapma edimini yerine getirdiği halde, davalının işi yarım bırakarak sözleşmedeki edimini yerine getirmediği, davalı tarafın sözleşme gereği tamamladığı kısımların davacının yararına ve kullanılabilir türden işler olması sebebiyle, davalı tarafın sözleşme kapsamında sözleşmenin tamamına oranla tamamladığı %10’luk kısmına denk gelen 3.400,00 * 10/100 — 340,00 TL+ KDV’yi (401,20 TL KDV dahil) davacıdan talep edebileceği, buna karşın sözleşme kapsamında davacıdan almış olduğu bedelin geri kalanını (2.006,00 TL — 401,20 TL — 1.604,80 TL) davacıya iade etmesi gerektiği belirtilmiştir.
Eser sözleşmesinin diğer sözleşme türlerinden ayırt edilmesi bakımından öncelikle bu sözleşmelerin kanundaki tanımlarından yararlanılmalı, sonuca gidilemediği takdirde sözleşme türlerine ilişkin özel hükümlerden yararlanılmalıdır. Kanundaki tanımlara göre eser sözleşmesi yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir (TBK 470/1). Satış sözleşmesi ise satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir (TBK 207/1).
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 6098 sayılı TBK’nın 474-478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp eserde olması gereken lüzumlu vasıfların veya sözleşmede kararlaştırılan vasıfların eksikliğini ifade etmektedir. TBK’nın 474/I. maddesine göre iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde eseri muayene edip varsa ayıplarını yükleniciye bildirmesi gerekir. Ayıp ihbarı maddi vakıa olup, tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir ( Yargıtay 15.HD’nin 23/03/2016 gün 2015/2443 E- 2016/1824 K, 05/05/2016 gün 2015/4343 E-2016/2603 K). Bu nedenle TTK’nın 18/3, 23/c ve TBK’nın 223 maddesindeki hükümlerin eser sözleşmelerinde uygulama yeri bulunmamaktadır. Ayıp halinde iş sahibinin hakları ise, 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır.
TBK. m. 475 hükmüne göre: “Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde iş sahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir; 1. Eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme; 2. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme; 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme, İş sahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır”.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa sözleşmeden haklı olarak dönen taraf, temerrüte düşmekte kusurlu olan taraftan dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK’nun 125/3.maddesi uyarınca ancak menfi zarar talep edebilir. Olumsuz (menfi) zarar, sözleşmenin karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır. Burada oluşan zarar menfi zarardır. Menfi zarar genel bir anlatımla, hukuken geçerli olmayan bir borç ilişkisinin geçerli olduğuna inanmaktan doğan zarardır. Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların tamamı, karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır. Müspet zarar ise, sözleşme nedeniyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi nedeniyle meydana gelen zarardır. Olumsuz zarar, sözleşmeden dönen alacaklının haklı olması halinde, kusurlu borçludan isteyebileceği, diğer bir anlatımla borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi nedeniyle sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkan zarardır. Sözleşmenin feshini isteyen ve fesihte haklı olan tarafın menfi zararını talep etme hakkı vardır. Menfi zarar kapsamında bulunan harcamalar ise, feshin haklılığı yanında, sözleşmenin imkansızlığı halinde dahi bu imkansızlıkta kusuru olmayan tarafın talep edebileceği kalemlerdendir. Yine sözleşmenin feshinde tarafların ortak kusurlu olduklarının kabulü halinde ise sözleşmenin tasfiyesine karar verilmesi gerekir. Ortak kusur sebebiyle sözleşmenin tasfiyesinde, kar kaybına hükmedilemez. Taraflar, birbirlerinin mal varlığına kattıkları değerlerin sebepsiz zenginleşme kurallarınca iadesini isteyebilir. Yine tarafların birbirlerine yaptıkları ödemelerin ve yüklenici tarafından yapılan faydalı masrafların yapıldığı tarihteki bedelleri saptanarak hüküm altına alınmalıdır. (İzmir BAM 14. Hukuk Dairesi, 2019/1636 esas, 2019/1427 karar)
Davaya konu sözleşmedeki edimlerin türü de önem arz etmektedir. Şöyle ki, Türk Borçlar Hukuku’nda edimler, ifa süresi bakımından ani, sürekli ve dönemli edimler olmak üzere üç temel gruba ayrılır. Dönemli edim, borçlunun zaman içinde düzenli olan veya olmayan borcunu ifa etmesi gereken hallerin var olması halinde söz konusu olur. Bunun yanında borcun ifası sırasında alacaklının ifaya olan çıkarının zaman birimiyle ölçülemeyecek bir an içinde gerçekleştiği durumlarda ani edim söz konusuyken; borçlunun borcunu zaman içerisinde devamlı olarak sürekli bir davranışla ifa edebildiği hallerde sürekli edim söz konusudur. Öğretideki baskın görüşe göre; ifanın ani veya sürekli edim olduğu irdelenirken borçlunun faaliyetlerinin değil; alacaklının edime olan çıkarının gerçekleşmesinin bir an içinde mi olduğu yoksa süreye mi yayıldığına bakılmalıdır. Somut olayda olduğu gibi, asansörün revizyon edilmesi ve yeşil etiket alınması borcu bir süreye yayılmış olmasına rağmen; bu edimin, alacaklı için teslim anına kadar ifa değeri taşımadığından söz konusu revizyon yapma edimi ani edimdir. Öğretide sözleşmeyi geçmişe etkili olarak sona erdirme hakkı için “sözleşmede dönme”; sözleşmeyi ileriye etkili olarak sona erdirme hakkı için ise “fesih” ifadeleri kullanılmaktadır. Yine öğretide “sözleşmeden dönme” ani edimli borç ilişkileri için kullanılmaktayken; fesih ise sürekli borç ilişkilerinin sona ermesinde kullanılmaktadır. Dolayısıyla sözleşmeyi sona erdiren tarafın sözleşmeyi sona erdirirken kullandığı ifadeden bağımsız olarak, sözleşmenin sona ermesine uygulanacak hükümler belirlenirken edimlerin niteliği önemli rol oynamaktadır. Zira 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun koyduğu hükümler somut duruma ve edimlerin niteliğine göre olaya uygulanacaktır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşme bir eser sözleşmesi niteliğinde olduğundan TBK’da yer alan eser sözleşmelerine ilişkin hükümler öncelikle uygulanacak, somut olaya ilişkin özel bir hüküm bulunmaması halinde ise kanunun genel hükümleri uygulama alanı bulacaktır. TBK’nın 473 üncü maddesine göre; “Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir.” Madde metninden anlaşılacağı üzere yüklenicinin işe zamanında başlamaması halinde iş sahibinin sözleşmeden dönebileceği kanunda kabul edilmektedir. Sözleşmeden dönülmesiyle beraber borç ilişkisi geçmişe yönelik olarak ortadan kalkacağından dolayı alacaklı, TBK 125/3’e göre sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı menfi zararın giderilmesini borçlu temerrüde düşmekte kusursuz olduğunu ispat etmedikçe talep edebilir. Nitekim Yargıtay’ın görüşü de bu yöndedir. (Yargıtay 15. HD. 2020/2778 ESAS 2020/3057 KARAR)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir.
Menfi (olumsuz) zararın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 125/III. (B.K.106/II.) maddesindeki genel düzenlemelerdir, sözleşmesinden dönülmesi nedeniyle uğranılan ve giderilmesi talep edilen olumsuz zararların sözleşmenim yapılmasına ilişkin giderler, harçlar, posta giderleri ve noter ücreti de menfi zarar kapsamında değerlendirilmektedir. Sözleşmenin feshi yahut sözleşmeden dönülmesi halinde alacaklı ancak menfi zararının tazminini isteyebilecektir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, celp edilen bilgi ve belgeler, taraflar arasındaki yazışmalar, alınan tespit raporları, icra dosyası, fatura suretleri, ihtarname örnekleri, mahkememizce alınan bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına binaen; davalı tarafından davacının işyerinde bulunan asansörünün revizyon edilmesi ve yeşil etiket alınması konusunda 3.400,00 TL + KDV’ye ve 7 günde işe başlama ve 2 iş günü içerisinde işin bitirileceği yönünde 27.12.2017 tarihli teklif sunulduğu, taraflarca anlaşılarak davacı tarafından sözleşmenin bedelinin sözleşmede ifa şekli olarak kararlaştırılan şekilde tam %50’si nispetinde 2.000,00 TL’nin her iki taraf kayıtlarında bulunduğu ve davacının işin yarısı olan 2.000,00 TL’yi davalıya işe başlamadan verdiğinin sabit olduğu, davacı tarafından 02.05.2018 tarihinde ….. asansörün bir ay içerisinde revizyonu yapılacağına dair taahhüt verildiği, davalı tarafından işin yapımına başlandığı, işin bir kısmının yapılmasının ardından belirtilen sürede işin bitirilmemesi üzerine davacı tarafından 11.05.2018 tarihle ihtarname ile
sözleşmeden dönüldüğü, bu aşamaya kadar bilirkişi raporunda tespit edildiği üzerine, taahhüt edilen işin %10’unun davalı tarafından yapıldığı ve işin yapılması halinde ödenecek tutara göre oranlığında davalının 401,20 TL’ye hak kazandığı, davacı tarafından işin yapılması için ödenen 2000TL den bu bedel düşülerek, davalının davacıya 1.604,80-TL’yi ödemesi gerektiği, davacı tarafından kalan işin yapımı için dava dışı …. İnşaat Tekstil San, ve Tic. San. Tic. Ltd, Şti ile anlaşma sağlandığı, davacı tarafından firmaya kesilen 21.05.2018 tarihli 26.550,00-TL asansör revizyon bedelinin o günün şartlarında kabul edilebilir ve kadri maruf olduğunun bilirkişi raporu ile sabit olduğu ve bu bedelin davalı tarafından davacıya ödenmesi gerektiği, taraflar arasında dava konusu edilen iş dışında öncesine dayalı hukuki ilişkinin bulunduğunun taraflara ait defter kayıtlarıyla anlaşıldığı, davacı tarafından malzeme bedeli olarak gönderildiği iddia edilen 9.263,00-TL’nin sözleşme yapılmadan uzun süre önce ödenmiş olması sebebiyle, bu bedelin bu sözleşmeye ilişkin olmadığı kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kısmen kabulü ile
1-Davacıya avans olarak ödenen bedelden, 1.604,80-TL’nin temerrüt tarihi olan 15.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacının sözleşmeden dönülmesi sebebiyle, eksik kalan işleri yaptırma bedeli olarak talep ettiği 26.550,00-TL’nin temerrüt tarihi olan 15.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının malzeme bedeli olan 9.263,00-TL’lik talebinin reddine
4-Alınması gerekli 1.923,25 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 204,93 TL peşin harcın mahsubuyla bakiye ‭2.128,18‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 204,93 TL peşin harç, 445,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam ‭685,83‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça posta / tebligat / bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 7.129,90 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı üzerinden takdiren 5.308,78 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Reddedilen kısım üzerinden hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
10-Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
11-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı ve davalı vekillerinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/01/2023

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)