Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/690 E. 2018/1080 K. 28.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/690 Esas
KARAR NO : 2018/1080

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/07/2017
KARAR TARİHİ : 28/11/2018
KARAR YAZILMA TARİHİ : 18/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2007 yılından bu yana gazetecilik faaliyetlerini yürüten Sözcü gazetesinin sahibi olduğunu, davalı …’ın …gazetesinin imtiyaz sahibi olduğunu, diğer davalı ….’nın eser sahibi olduğu …gazetesinde ve internet sitesinde 12/09/2015 tarihinde yayınlanan ” …. ” başlıklı yazıda müvekkili aleyhine gerçek dışı hakaret ve ithamlarda bulunduğunu, kasıtlı ve müvekkilini karalamaya yönelik bu isnatların “kişilik haklarının korunmasına yönelik hükümleri ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğramış olduğu zarara karşılık olarak 20.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, hükmün Türk Borçlar Kanunu’nun 58/2 maddesi uyarınca Türkiye Genelinde neşrolunan en yüksek tirajlı gazetede yayımlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul etmediklerini, davada husumet yöneltilen …’ın tüzel kişilik olduğu, husumet yöneltilmesinin doğru olmadığını, dava konusu köşe yazılarının hukuki dayanağını ulusal ve uluslararası düzeyde korunan basın özgürlüğü kavramından aldığını, tamamıyla yasaya ve hukuka uygun oldğunu, davaya konu yazının bir köşe yazısı olduğunu, basın ve ifade özgürlüğü çerçevesinde toplumu güncel gelişmelerden haberdar etme, tartışmalar açarak düşünmeye sevk etme ve bilgilendirme gayesiyle hukuka uygun olarak yazarın kişisel görüş ve eleştirilerinin kamu yararı esas gözetilerek yayınlanmasından ibaret olduğunu, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, davalıların yayınladığı …gazetesinde ve internet sitesinde 12/09/2015 tarihinde yayınlanan “….” başlıklı yazıda müvekkili aleyhine gerçek dışı hakaret ve ithamlarda bulunduğunu, kasıtlı ve müvekkilini karalamaya yönelik bu isnatların “kişilik haklarının korunmasına yönelik hükümleri ihlal ettiğinden bahisle manevi tazminat talep etmiştir.
Her ne kadar görevsiz mahkemece verilen gerekçeli kararda Küçükçekmece ….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. esas sayılı ceza dosyası delil olarak değerlendirilmiş ise de, bu dosyanın dosyamızla bağlantılı olmadığı anlaşılmış, görülmekte olan davaya ilişkin herhangi bir ceza dosyası olup olmadığı hususunda, bu kapsamda yapılan araştırmadan da bir ceza dosyasına ulaşılamamıştır.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine, basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
AİHM …. Nisan 2013 tarihli ….. başvuru no’lu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri …. başvuru no’lu ve ….. başvuru no’lu kararlarında da tekrar etmiştir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2017/753 E, 2017/3860 K sayılı kararı ve benzer yöndeki kararları)
Dava konusu uyuşmazlıkta; davaya konu yayınların güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı, yapılan yayının davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı sonucuna varılarak talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Alınması gerekli 35,90 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 341,55 TL harcın mahsubuyla bakiye 305,65 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına
AAÜT gereğince hesap edilen 2.400,00 ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 28/11/2018

Katip ….

Hakim …