Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/371 E. 2019/861 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BAKIRKÖY
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

ESAS NO : 2017/371
KARAR NO : 2019/861

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/09/2015
KARAR TARİHİ : 26/09/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2019
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacılar vekili özetle; müvekkillerinin dava dışı … .. A.Ş. Ortağı olduğunu, davalıların ise şirketin yönetim kurulu üyeleri olduğunu, şirketin stoklarının 4 yıl süreyle aynı tutarda sabit kaldığı, gereğinden fazla stok bulundurulduğu, fazladan bulundurulan stoklar nedeniyle 1.726.333,86 TL kredi faizi ödendiği, şirket adına yüksek miktarlarda kredi çekildiği, fahiş miktarlarda faiz ödendiği belirtilerek şimdilik 5.000,00 TL zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak dava dışı … A.Ş. ye verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili özetle; zamanaşımı def’inde bulunarak davanın tamamen kötü niyetle açıldığı, müvekkillerinin yasada ön görülen özel ve bağımlılık yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, zarara uğratma iddialarının tamamen asılsız olduğunu, şirket kârının yönetim kurulu üyelerine ücret vb menfaatler adı altında dağıtıldığının tamamen gerçeğe aykırı olduğunu ve diğer iddiaların doğru olmadığını, ayrıca şirketle ilgili olarak açılan iflas erteleme davasının Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasında derdest bulunduğundan bahisle davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizin 03/11/2016 gün ve …. esas … karar sayılı kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 09/03/2017 gün …. esas …. karar sayılı ilamı ile bozularak mahkememize geldiği görülmüştür.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, … Hukuk Dairesinin …. E.,…. K. sayılı, 09/03/2017 tarihli kararında, Bakırköy …. ATM …. E. sayılı dosyada yer alan bilirkişi raporlan ile Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas sayılı iflasın ertelenmesi dosyasında alman kayyım ve bilirkişi raporları da karşılaştırılarak inceleme yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarından kaynaklanan tazminat talebinden ibarettir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacıların ortak oldukları ve şirketin yöneticisi olan davalıların gerçekleştirdiği ileri sürülen zararların tahsili amacıyla TTK’nun 553.maddesindeki yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin tazminat davasıdır.
Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, esas itibariyle kusura dayalı bir sorumluluktur. Bu nedenle kusursuzluğunu ispat eden üye sorumluluktan kurtulur (TTK. m. 553). Kusur sorumluluğunun esasları zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağıdır. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için bu unsurların tümünün gerçekleşmesi gerekir.
Genel kusur sorumluluğundan farklı olarak TTK. m. 553 hükmü, kusursuzluğun ispatını karşı tarafa (yönetim kurulu üyelerine) yüklemiştir. Ancak bu istisna dışında yönetim kurulu üyelerinin’sorumluluk şartları ile genel kusur sorumluluğunun şartları arasında bir fark bulunmamaktadır. Bir başka deyişle iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka aykırılığı ve illiyet bağını ispatlaması gerekir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu açısından kusur karinesinin öngörülmüş olması (kusursuzluğun ispatının yönetim kurulu üyeleri üzerine bırakılması); iddia sahibinin, uğramış olduğu zararın miktarını, hukuka aykırılığı ve illiyet bağını ispatlama yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Daha açık bir ifadeyle yönetim kurulu üyelerinin kusursuz olduklarını ispat edememeleri durumunda, onların mutlaka sorumlu olmaları gerektiği anlamına gelmez. Bunun için ortada bir zararın, hukuka aykırılığın ve zarar ile hukuka aykırılık arasında illiyet bağının bulunduğunun ayrıca ispatlanması gerekir. Bu unsurlardan birisinin gerçekleşmemesi (kanıtlanamaması) halinde, sorumluluk doğmaz. Gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir kararında, “… mahkemece, davacı tarafın iddiaları ile davalıların kusurlu olmadıkları yönündeki savunmaları ayrı ayrı değerlendirilerek, bankanın bir zararının olup olmadığı, zarar varsa miktarı ile zararın meydana gelmesinde davalıların kusurlu olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir…” ifadelerine yer vererek sorumluluk için zararın varlığını şart koşmuştur (YARGITAY …. HD., E. …. , K. …. sayı ve 14.9.2004 tarihli karar).
Yargıtay içtihadından da anlaşıldığı üzere, yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması halinde, bu zarar nedeniyle yöneticilerin sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan yöneticilerin kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerekir. Bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalılar tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi “ticari işletmenin kar edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimalinin de bulunması” özelliğiyle de bağdaşmaz.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, ticaret sicil dosyası, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas sayılı dava dosyası ve içeriği, tarafların iddia ve savunmaları ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 09/03/2017 gün ….. esas …. karar sayılı ilamı doğrultusunda yaptırılan inceleme sonucunda alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına binaen; davacılar vekili her ne kadar davalıların yönetim kurulu üyesi oldukları … San. ve Tic. A.Ş.’yi 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında stokta fazla mal bulundurulduğundan bahisle fazla kredi faizi kullandırıldığını iddia etmiş ise de, somut olayımızda, ticari bir tercih olarak her sene yaklaşık olarak şirketin sattığı kadar ürünü stok olarak yerine koymayı ve yüksek bir stok politikası tercih eden şirket yönetiminin kusurlu olmadığı, itibar edilen 04/07/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere, yeterli stok elinde bulundurmamanın, bazı durumlarda, yüksek miktardaki stokların sadece kur sayesinde değerlendiği veya müşterilere hızlı ve yüksek sayıda ürün sunabilmenin ticari avantaj sağladığı da dikkate alındığında, salt bazı senelerde satılan ürün kadar yerine ürün alınmış olmasının yöneticiler bakımından sorumluluk doğuracak kusurlu bir davranış olmadığı, 24.05.2016 tarihli Bilirkişi Heyeti Raporuna göre; 21-22 Mart 2016 tarihinde Teknik bilirkişi tarafmdan şirket merkezi ve fabrikasında stok sayımı yapılmış, 31.12.2015 tarihli stok tutarının %72’ne tekabül yan mamul, mamül derilerin ve ticari malın bulunduğunun tespit edildiği, …Şirketinin satış yaptıkça stok bulundurduğu, aynca stokta kalma sürelerinin 1 yılı aştığı, ancak bu durumun direk şirket yöneticilerinin kusuru olarak görülmeyeceği birçok unsurun birlikte değerlendirilmesi gerektiği, davalı şirket yöneticilerinin bilerek ve isteyerek şirkete zarar veremeyecekleri ve sorumluluk şartlarının oluşmadığı, bu davranışın ticari bir karar olarak yorumlanması gerektiği ve şirketin çoğunluk payına sahip ortakların şirketi zarara uğratmak istemesinin ticari teamüllerle uyuşmadığı ve bunun düşünülemeyeceği anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40 TL harçtan peşin alınan 85,39 TL harcın mahsubu ile bakiye 40,99 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacılara iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacılara iadesine,
5-Davalılar tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinin davacılardan tahsili ile davalılara ödenmesine,
6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 2.725,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar,davacılar vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/09/2019

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)