Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/291 E. 2021/235 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/291
KARAR NO : 2021/235

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 24/03/2017
KARAR TARİHİ : 25/02/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/03/2021
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkili ile davalı arasında ‘Taşeron Sözleşmesi” adı altında eser sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme gereğince davalı İşverenin, davacı yüklenici / taşeron sıfatına haiz olduğunu, bu eser sözleşmesi uyarınca ilgili adresteki proje kapsamında konut nitelikli bağımsız bölümlerin bir kısım işlerin yapımının davacı müvekkil şirket tarafından yüklenildiği, davacı şirketin, yüklenici-taşeron sıfatı ile yüklenmiş olduğu tüm işleri eksiksiz, süresinde ve ayıpsız olarak tamamlayarak teslim ettiğini, işin yürütülmesine paralel olarak hakkedişler düzenlendiğini, davalı şirketin, davacı şirkete olan 1.625.487,16 TL bakiye borcu; 18.06,2014 tarihinde kesinleşmiş olmasına, muaccel hale gelmesine ve tüm taleplere rağmen davalı şirket tarafından ifa edilmediğini, bu durum üzerine Beyoğlu ……. Noterliğinin 15.11,2016 tarih ve …… y. no.lu ihtarnamesi İle davalı şirket aleyhine ihtarname keşide edildiğini, İfa taleplerinin sonuçsuz kaldığından bahisle davacı şirketin baki alacağı olan 1.625.487,16 TL’nin şimdilik 350.00,00 TL’sinin 18.06.2014 tarihinden itibaren İşlemiş değişik oranlarda avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline ve davacı müvekkil şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: taraflar arasında sözleşme akdedildiğini, sözleşme uyarınca yer teslim ve başlama tarihi: 16.07.2013, İşin bitiş tarihinin 16.12.2013 olduğunu, işin yapımına ilişkin kullanılacak malzemeler ve diğer teknik hususların teknik şartnamelerde bulunduğunu, davacının işbu sözleşme uyarınca edimlerini sözleşmeye uygun yerine getirmediğini, işi süresinde tamamlayarak teslim etmediğini, müvekkili tarafından davacının uyarıldığı gibi Davacıya Büyükçekmece ……. Noterliğinin 07.01,2014 tarih ve ……. yevmiye no.lu ihtarnamesi ile işin süresinde ve eksiksiz olarak yerine getirilmediğinin bildirildiğini, davacıya ikinci bir ihtarnamede keşide edildiğini, bu İhtarnameye rağmen davacının edimlerini sözleşmeye uygun yerine getirmediğini, Müvekkilinin gecikmeden dolayı uğramış olduğu zararların tespiti için davacı aleyhine Büyükçekmece ….. SHM’nin …… D.İş sayılı dosyası ile tespit yapıldığı, bu dosyada hazırlanan bilirkişi raporu uyarınca davacı tarafça yapılan eksik ve kusurlu imalatlar tespit edildiği gibi bu imalatların tamamlanması için gereken süre, işçilik ve malzeme bedeli ile davacının keşif tarihine kadar geçen gecikme süresinin 496 gün olduğu ve gecikme nedeniyle oluşan müvekkili şirket zararının 744.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, davacıya raporun tebliğ edilmesine rağmen eksik ve kusurlu İmalatların gidermediğini, ayrıca davacı taraf aleyhine üçüncü şahıs olan …… tarafından da icra takibi yapıldığı, bu takipten dolayı müvekkili aleyhine dava açıldığından müvekkil şirket tarafından iş bu dosyaya davacı adına 43.000 TL ödendiğini, müvekkilinin davacıya bir borcu bulunmadığı gibi aksine davacı şirketten alacaklı olduğunu beyan ederek davanın reddi ile davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini savunmuştur.
DELİLLER:Taraflar arasında akdedilen 16.07.2013 tarihli “Taşeron Sözleşmesi, teknik şartname, ihtarname örnekleri, ticaret sicil kayıtları, tapu kayıtları, ödeme makbuzu, Büyükçekmece ……. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …… D.İş sayılı dosya örneği, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki imzalanan eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, uyuşmazlık konuları gözetilerek bilirkişiden rapor alınmıştır.
Taraflar arasında imzalanan taşeron sözleşmesinin 2.0 maddesi göre, ‘İstanbul ili, …… İlçesi, …… ada …… parselde kayıtlı bağımsız bölümlerin Dış cephe mantolama ve kaba sıva, Giydirme Cephe, Seramik ve Seramik altı sıva, Giranit, Asma Tavan, Mutfak ve Banyo dolapları, İç Kapılar, Çelik ve Yangın kapılar, tüm mermer işleri, PVC Doğramalar, Parke, Aliminyum Korkuluklar, Asansörler, Asansör yan kaplamaları, Duvar Kağıtları, Dilitasyon kaplamaları, Şaftlar ve genele mekanlardaki tüm ahsap işlerinin ….’yapımı davacı şirkete verilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 4.0 maddesi uyarınca Yer teslim ve başlama tarihi:16.07.2013; İşin bitiş tarihi 16.12.2013 olarak kararlaştırılmıştır.
Taraflar arasında işin yapımına ilişkin kullanılacak malzemeler ve diğer teknik hususlarıda içeren teknik şartnamelerde imzalanmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen “eser sözleşmesi” tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Sözleşmenin kurulması ile birlikte yüklenici, eseri imal etme, iş sahibi ise ücret ödeme borcu altına girmektedir. Taraflar aksini kararlaştırmadıkları sürece yüklenici işin tesliminde ücrete hak kazanacaktır. Öte yandan, Türk Borçlar Kanunu’nun 474/I. maddesinde açık ayıplar yönünden iş sahibinin eserin tesliminden sonra eseri muayene edip ayıpları uygun bir süre içerisinde yükleniciye bildirmek yükümlülüğü getirilmiştir. Aksi halde, yani iş sahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse eseri kabul etmiş sayılır. (TBK.nın 477/2). Gizli ayıplar yönünden ise, iş sahibi, gecikmeksinin yükleniciye bildirmek zorundadır. Bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır. (TBK. 477/3).
Kural olarak eser sözleşmesi zorunlu şekil şartına tâbi değil ise de; sözlü yapılan anlaşma inkâr edildiği takdirde akdî ilişkinin yazılı delille ispatlanması zorunludur. (T.C. Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 05/06/2013 Tarih, 2012/4238 Esas, 2013/3666 karar sayılı ilamı)
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar, bu da: yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. (bkz Yargıtay 15. HD 14/02/2017 tarih 2016/463 esas 2017/570 karar sayılı ilamı)
İddia veya savunmanın haklılığı, bu olay ve hukuki işlemlerin varlığının ispatlanmasına bağlıdır.
İspat hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde bir temel hak olarak garanti altına alınmıştır. Anayasal dayanağı olan ispat hakkını, usûl hukukunda taraflar, kanunda belirtilen süre ve usûle uygun olarak kullanırlar. Bu hak yalnızca kanunla sınırlanabilir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususuna ise ispat yükü denir.
İspat yükü üzerine düşen taraf ispat etmesi gereken hususu ispat edemediği durumda ispatsızlık durumu söz konusu olacaktır. Hâkim bir husus ispatsız kalmış olsa dahi medeni yargılamada karar vermek durumundadır. TMK 6. Maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
HMK m.190’da ispat yükü, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişlerse, bu durumda hâkimin ispat yükünün kime düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. İlk olarak hâkim tarafların göstermiş oldukları delilleri incelemekle yükümlüdür. Tarafların göstermiş oldukları delillerle çekişmeli vakıalar ispat edilmişse bu durumda da ispat yükünün hangi tarafta olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıa iddialarının doğru olduğu veya karşı taraf iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlayabilmek amacıyla çekişmeli vakıalar hakkında deliller sunarak gerçekleştirdikleri usûli bir faaliyettir. Delil ikame etmemenin veya delil ikame faaliyetinin başarısız kalmasının yaptırımı, bu faaliyet için zorlanmak değil, sadece ulaşılmak istenen usuli hedefe ulaşamamak ya da aleyhte sonuçlara katlanmaktır.Bu bakımdan ispat yükü ile delil gösterme yükü, aynı kavramlar değildir. Nitekim ispat yükü, olayın ispat edilmeme riskinin kime ait olduğunu belirlerken; delil gösterme, ispat yükünün yerine getirilmesinin biçimi ve yöntemi ile ilgilidir. Delil ikame yüküyle ilgili kurallar, ispatın biçimini ve yöntemini belirleyen kurallar olduğu için usul hukukuna ilişkindir ve bir vakıanın ispat edilememiş olmasının sonuçlarına yönelikken, delil ikame yükü, bir vakıa hakkında kendi iddiasının doğruluğu veya karşı tarafın iddialarının asılsızlığı hususunda hâkimde kanaat oluşmasını sağlamaya yönelik olup yargılamanın ilerleyişine ve hâkimin takdirine göre, taraf değiştirebilir.
Çoğu kez ispat yükü taşıyan taraf delil gösterme yükünü de taşır fakat bu her zaman böyle değildir. Zira ispat yükünün sabit olmasına rağmen delil ikame yükü, taraf değiştirir. Üzerinde delil ikame yükü bulunmayan taraf, karşı tarafın iddia ve savunmalarının haklılığı bağlamında, delil göstermesini beklemeden, asılsızlığı ortaya koymak maksadıyla delil gösterebilir. Bu halde karşı delilden söz edilir. Karşı delil göstermiş olan taraf, bu davranışı nedeniyle ispat yükünü üzerine almış sayılmayacaktır (HMK m.191,c.2).
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, bilimsel veri ve içeriğe sahip denetime elverişli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına nazaran; taraflar arasında 16/07/2013 tarihli sözleşme imzalandığı her iki tarafında inkarında değildir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme ve icra dosyası dikkate alındığında zaman aşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin 21/10/2019 tarihli ara kararı ile keşif yapılmasına karar verilmiş ancak ihtara rağmen davacı tarafça gerekli keşif masrafları yatırılmadığında keşfin yapılamadığı, davalı tarafın talebi üzerine gerekli masraflar davalıdan karşılanmak üzere defter incelemesine karar verilmiş ancak inceleme için yapılan ihtara rağmen davacı tarafın defter ibraz etmediği, mazeret bildirmediği görülmüş olup davalının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak 06/08/2020 havale tarihli bilirkişi raporu alınmış, alınan raporda, davalı tarafın davacıdan alacaklı olduğu tespit edilmiş olmakla, gerekli ihtarların yapılmasına rağmen davacının davanın ispatına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği, itibar edilen bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davalının alacaklı olarak göründüğü, 6102 sayılı TTK. ve HMK. 190. maddesi dikkate alınarak, ispat ve sorumluluğun davacıda olması koşulu, davanın özü yönünden ıspat koşulunun sağlamadığı bu nedenle söz konusu alacak iddiasının ispata muhtaç kaldığı anlaşılmakla toplanan tüm deliller karşısında ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş, dava ispat edilemediğinden Yargıtay içtihatları doğrultusunda mahsup talebi yerinde görülmemiş, ayrıca kısa kararda sehven yazılmayan davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebi bakımından ise, davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından ve yasal şartlar gerçekleşmediğinden kötü niyet tazminat talebinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL harçtan peşin alınan 5.977,13 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.917,83 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
4-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama 1.020,80 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 32.950,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
8-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/02/2021

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)