Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/193 E. 2020/291 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/193
KARAR NO : 2020/291

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 12/08/2008
KARAR TARİHİ : 05/03/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/03/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili özetle; müvekkilinin Avusturya’da faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, davalı ile yaptığı sözleşme kapsamında düzenlediği paket turlara katılan kişilerin havayolu ile taşınması işinin davalı şirketçe gerçekleştirildiğini, ayrıca müvekkilinin diğer tur operatörlerine de davalı şirkete ait uçaktan koltuk sattığını, taraflar arasındaki ilişkinin 2003 yılından beri devam ettiğini, 20.10.2005 tarihinde davalı yetkilisinin, 2006 yılının tarifesini ve koltuk sayılarını gösteren listeyi müvekkiline gönderdiğini, bu listeyi esas alarak müvekkilinin kataloglar hazırladığını ancak davalı tarafın 06.01.2006 tarihinde gönderdiği elektronik postada, bazı uçakları başka şirketlere kiraladıklarını, daha önce planlanan bazı uçuşların programdan çıkarıldığını bildirdikten sonra aynı yılın şubat ayında ise artık müvekkili şirketin yolcularını taşımayacaklarını müvekkiline ilettiğini, bu nedenle müvekkilinin, davalının verdiği fiyatları esas alarak daha önceden satmış olduğu koltukları başka şirketlerden temin ettiğini, söz konusu şirketlerden alınan fiyatlar ile davalıdan alınan fiyatlar arasında fark oluştuğunu ve müvekkilinin bu oranda maddi zararının oluştuğunu, ayrıca daha önce ilan ettiği şirketin değişmesi sebebiyle müvekkilinin, müşterileri nazarında itibar kaybına da uğradığını ileri sürerek, 1.576.950 EURO maddi, 50.000 TL manevi zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: dava konusu uyuşmazlığın Varşova Konvansiyonu’na tabi bulunduğunu ve anılan Konvansiyon’un 29. maddesinde öngörülen iki yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, uyuşmazlığın TTK hükümlerine tabi olduğunun kabulü halinde de talebin zamanaşımına uğradığını, davacı şirket yöneticilerinin,yolcu operasyonlarını ekonomik realitelere uygun, istenilen kalite ve düzeyde sürdürme başarısını gösteremediklerini, müvekkilinin önemli ölçüde zarara uğradığını, davacı şirket ile müvekkili şirketin büyük hissedarının aynı kişi olduğunu ve yolcu taşıma işinin tasfiye edilmesi kararının mutabakat ile alındığını, dolayısıyla davacının talebinin yersiz olduğu gibi esasen davacının bir zarara da uğramadığını, nitekim taraflar arasında 2006 yılının Haziran ayında mutabakata varıldığı ve davacının tüm alacaklarının ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….. esas sayılı dosyası mahkememizin ….. esasına devredilmiş, Mahkememize ait 18/03/2014 gün ve….. esas ….. karar sayılı kararı Yargıtay ….. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 29/09/2015 gün ….. esas …. karar sayılı kararı ile bozularak mahkememize intikal etmiştir.
Mahkememizce Yargıtay ….. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 29/09/2015 gün ….. esas …. karar sayılı bozma ilamı doğrultusunda, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
DOSYA MUHTEVİYATI ÇERÇEVESİNDE SUNULAN BİLİRKİŞİ RAPORLARI:
Bilirkişiler Dr. ….., ….. ve …..’ın Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesi …. Esasıyla sundukları 14.04.2010 tarihli Bilirkişi Raporu’nda özetle; Dava dosyası kapsamında yapılan inceleme sonucunda, raporumuzun içinde açıklanan nedenlerle; dava konusu uyuşmazlığın Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca çözümlenmesi gerektiği, davalı tarafından sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanmadığı, davacının sözleşmenin feshinden dolayı uğradığı maddi zararın tazminin talep edebileceği, bu zararın ise 101.009,0 Euro olarak hesaplandığı, davacının manevi tazminat talebinin ise Sayın Mahkemece sözleşmenin ihlali sebebi ile manevi zararının ve nedensellik bağının varlığına kanaat getirilmesi halinde söz konusu olabileceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bilirkişiler Dr. ….., ….. ve …..’ın Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi ….. Esasıyla sundukları 18.03.2011 tarihli Bilirkişi Raporu’nda özetle; Kök rapora yapılan itirazlara ilişkin ek incelemeler neticesinde, Davacının bildirdiği 3 kalem zarar kapsamında, dosyada faturaları sunanlara ilişkin fark kök raporda hesaplandığı gibi 101.009,50 Euro olup, bunun dışında ödendiği bildirilen farklara ilişkin kayıt belge sunulmadığı, davacının sunulan dökümlerinde toplam 49.367 adet koltuk için bildirildiği fark ödemesi sebebi ile zararının hesaplanması gerektiği Sayın Mahkemece değerlendirildiğinde mevcut kapsamında sunulan faturalar uyarınca koltuk başına 20,46 Euro fark belirlendiği ancak heyetimizin 49.367 adet koltuk adedine ilişkin davacının sunulan listelerindeki bilgilerin uzmanlık alanımız kapsamında hesaplamaya esas alınmasının mümkün olmadığı, hukuki itirazların kök rapordaki değerlendirmelerimizi değiştirecek kapsamda itirazlar olmadığını beyan ederek kök raporda değişiklik olmadığı kanaatiyle rapor tanzim etmişlerdir.
Bilirkişiler Prof. Dr. ….., Yrd. Doç. Dr. ….., Yrd. ….. ve Yrd. Doç. Dr. ….’ün Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi …. Esasıyla sundukları 31.07.2013 tarihli Bilirkişi Raporu’nda özetle; Dava dosyasında mündemiç belgeler üzerinden yapılan inceleme tespit ve değerlendirmelerimizin bilirkişi görüş ve kanaatini oluşturacak niteliklere haiz olmadığı, 12.12.2012 tarihli dilekçemizde belirtilen ve ekinde açıklanan davacı ve davalı tarafça ikmal edilerek incelemeye sunulması istenen belgelerin bugüne kadar ibraz edilememesi nedenleriyle, bilirkişi görüş ve kanaati ile rapor tanzim ettikleri görülmüştür.
Mahkememizin …. esas sayılı dosyasından alınan 09/05/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda, Davalı tarafından sözleşmeyi feshe gerekçe olarak gösterilen zarar etme olgusunun söz konusu sözleşme ilişkisinin ticari olması dikkate alındığında TTK 18/2’de düzenlenen basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü çerçevesinde akdin devamını çekilmez kılacak bir sebep olmaması nedeniyle haklı olmadığı, bununla birlikte davalı tarafından sözleşmenin feshi nedeniyle davacının zarara uğrayıp uğramadığının tespiti için belge ve bilgiler sunulmadığından, önceki bilirkişi raporundaki zarar hesabının denetimi ve teyidi yapılamadığı, bu itibarla davacının maddi zararının olup olmadığı varsa zarar tutarının tespit edilemediği, kanaatiyle rapor tanzim edilmiştir.
Tarafların itirazları nedeniyle aynı bilirkişi heyetinden 15/11/2019 havale tarihli bilirkişi ek raporu alınmış, alınan raporda, itirazlar nezdinde herhangi bir evrak sunulmadığı, hesaplamaya elverişli somut bilgi ve belgelerin bulunmaması nedeniyle yapılamadığından kök rapordaki görüş ve kanaatlerini değiştirecek bilgi belge sunulmadığı.. kanaatiyle ek rapor tanzim edildiği görülmüştür.
Alınan raporlar denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli görüldüğünden dava sonuçlandırılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafça düzenlenen paket turlardaki müşterilerin davalı tarafça havayoluyla taşınmasına ve davalı şirkete ait uçaktaki koltukların davacı tarafından satılmasına ilişkin taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiasıyla uğranılan maddi ve manevi zararların tahsili istemine ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde taraflar arasında, …… şirketi tarafından hazırlanan tur paketleri kapsamında …… müşterilerinin …… havayolları tarafından taşınacağı hususuna yönelik bir sözleşme yapıldığı, sözleşmenin 2003 yılından itibaren uygulanmaya başlandığı, sözleşme ilişkisi devam ederken 2006 Şubat ayının başında davalı tarafından davacı şirketin havayolları taşımacılığı işinden dolayı kar elde edemediği ve zarar ettiği gerekçesi ile feshedildiği anlaşılmaktadır.
Davacı taraf davalı tarafından yapılan vaki feshin haksız olduğunu haksız fesih nedeniyle zarara uğradığını iddia etmekte iken davalı ise sözleşme ilişkisinin her iki tarafın hakim ortağının ……olması ve ayrıca fesih tarihinden sonra her iki şirket arasında hesap mutabakatı yapılması dikkate alındığında karşılıklı olarak sona erdirildiğini davacının davasının kötüniyetli olduğunu savunmaktadır.
Davacı ve davalı şirketin hakim ortağının feshin yapıldığı tarihte ……olduğu, fesih yapıldıktan sonra ise ……..’ın davacı şirketteki hissesini devrederek şirketten ayrıldığı ve davanın da fesih durumundan sonra açıldığı anlaşılmaktadır.
Davaya konu olayda uygulanması gereken Varşova Sözleşmesinin 1 inci maddesine göre, “Bu sözleşme, hava aracı ile ücret karşılığında yapılan bütün uluslararası insan, bagaj veya eşya taşımalarına uygulanacaktır. Bir hava taşıma işletmesi tarafından hava aracıyla yapılan ücretsiz taşımalara da aynı ölçüde uygulanacaktır. Bu Sözleşmenin amacı bakımından ”Uluslararası taşıma” terimi, taşımada bir kesilme veya aktarma olsun veya olmasın, taraflar arasındaki anlaşmaya göre hareket yeri ve varış yeri, iki Yüksek Sözleşen Taraf ülkesinde veya Yüksek Sözleşen Taraflardan biri olmasa bile bir başka Devletin ülkesinde kararlaştırılmış bir duraklama yeri varsa bir tek Yüksek Sözleşen Taraf Ülkesi içinde bulunan, herhangi bir taşıma anlamına gelir.”. T.C. Anayasası’nın 90 ncı maddesinin son fıkrası hükmünde “Usulüne uygun yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar kanun hükmündedir.” düzenlemesi mevcuttur. Uluslararası taşımalar bakımından daha sonra yürürlüğe giren ve bir iç hukuk kuralı haline gelen Varşova Sözleşmesi hükümlerinin öncelikli olarak uygulanması gerekmektedir. Davaya konu taşımada hareket yeri ülkesi Avusturya ile varış ülkesi Türkiye bu sözleşmeye taraf olduğundan davaya konu uyuşmazlığa Varşova Konvansiyonu hükümleri uygulanacaktır.
Buna mukabil Varşova Konvansiyonu hükümleri içerisinde düzenlenen temel husus taşıyıcı ile yük veya yolcu taşıma sözleşmesi yapılması halinde ortaya çıkan özellikle gecikme, hasar, kaza gibi durumlarda yolcu veya yüke ilişkin hukuki uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin kurallardır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan tüm bilirkişi kök ve ek raporları, Yargıtay Bozma ilamı ile tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı havayolu şirketi arasında Avusturya’da yerleşik davacının paket tur kapsamında Türkiye’ye taşıyacağı yolcuları davalı havayolu şirketi tarafından yolcu taşıması şeklinde anlaştığı görülmektedir. Davacı ve davalı şirketin hakim ortağının feshin yapıldığı tarihte …… olduğu, fesih yapıldıktan sonra ise …..’ın davacı şirketteki hissesini devrederek şirketten ayrıldığı ve davanın da fesih durumundan sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafın dosyaya mübrez dava dışı (tablodaki diğer firmalar başlığı altındaki) şirketlere ödeme yaptığına ilişkin mutabakat formları bulunduğu, ancak bu mutabakat formlarında ne kadar hizmet (kaç koltuğa münhasıran) alındığını gösterir fatura, vb evrakların ve tutarların bulunmadığı, sadece borcun bulunmadığı yönünde yazıları bulunduğu, bununla birlikte davalı tarafından sözleşmenin feshi nedeniyle davacının zarara uğrayıp uğramadığının tespiti için; dosyaya mübrez dava dışı şirketlerin yazılarının bir kısmının da davacı şirketin borç/alacağı bulunmadığı yönünde yazılarının bulunduğu, bu yazılardan da davacının dava dışı şirketlere ne kadar ödeme yapmış olduğu, yapmış olduğu ödemeleri hangi amaçla yaptığı, yapılan ödemeler varsa bu ödemelerin davalının yerine getirmediği taşıma hizmeti ile illiyetinin bulunup bulunmadığı, her bir taşıma faturasının eşleştirilmek suretiyle teknik ve mali yönden değerlendirme yapılmasına ihtiyaç olmakla bu hususun da Yargıtay’ın bozma ilamında “davacı tarafça dayanılan ve davalı tarafından somut biçimde itiraza uğramayan faturalara tek tek incelenmek ve dosyaya sunulan tüm delil ve belgeler ile 12.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen eksikliklerin giderilmesi” şeklinde ifade edilmekle birlikte bu yönde tespit yapmaya imkan verecek belge ve bilgiler sunulmadığı bu haliyle davacı tarafın iddia ettiği zarar olgusunun tespit edilmediği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 37.666,40 TL ve 26/11/2008 de yatırılan 675,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 38.287,00 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama 104,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 114.046,76 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğ edileceği tarihten itibaren başlatılmak suretiyle 15 günlük yasal süresi içerisinde mahkememize sunulacak temyiz dilekçesi ile Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere oy birliği ile verilen karar yukarıda isimleri yazılı tarafların yüzüne karşı açıkça okunup anlatıldı. 05/03/2020

Başkan ….
¸(e-imzalıdır)
Üye ….
¸(e-imzalıdır)
Üye ….
¸(e-imzalıdır)
Katip ….
¸(e-imzalıdır)