Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/187 E. 2020/276 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/187
KARAR NO : 2020/276

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 24/02/2017
KARAR TARİHİ : 03/03/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/03/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkilinin halıcılık sektöründe iştigal ettiğini ve davlıdan alacaklı olduğunu, alacağın tahsili amacıyla Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile borçlu aleyhine icra takibinin başlatıldığını, ödeme emrinin 28.12.2016 tarihinde borçluya tebliğ edildiğini, borçlunun kötü niyetli olarak itirazda bulunduğunu, borçlunun tüm itirazlarının iptali ile takibin devamı ve borçlunun haksız itirazı sonucu alacağın % 20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, neticeten; davanın kabulü ile davalı borçlunun, itirazlarının iptaline, takibin devamına, % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili beyanında özetle: davacı tarafça iddia edilen hususların tümüyle gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirketten hiç bir hak ve alacağının bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER:Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası, fatura suretleri, ticaret sicil kayıtları, vergi kayıtları, bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Sorun: Davacının davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı, davalının itirazlarının yerinde bulunup bulunmadığı varsa davacının takibe konu alacağın miktarının ne olduğuna ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Çözüm: Taraflarca sunulan delillerle, TBK, TTK, ve İİK bakımından değerlendirilmesinin yapılmasıdır.
Dava, davacının, davalı ile olan ticari ilişki dolayısıyla oluşan fatura alacağının tahsili amacıyla yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerinden ibarettir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca davacının (davalı ihtara rağmen ticari defter ibraz etmediğinden) ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporlarındaki tespitin olayın oluş şekline uygun görülmesi nedeniyle bilimsel veri ve içeriğe sahip denetime elverişli kabul edilmiş, hükme esas alınmıştır.
Bilirkişi incelemesi için davalı tarafa usulüne uygun ihtarat yapılmasına rağmen defter ve belge ibrazında bulunmadığı, mazeret bildirmediği, yerinde inceleme talep etmediği anlaşılmakla usulüne uygun tutulan davacının defterlerine itibar edilmiştir.
Genel Olarak; Faturaya dayalı alacak davalarında davalı akdi ilişkiyi açıkça kabul etmemiş ise taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunduğunu ispat külfeti faturayı düzenleyen alacaklı tarafa düşmektedir, öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir. İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir. Fatura tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkinin belgesi sayılamaz. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2001/1, K:2003/1, T:27.06.2003.
Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu hizmet ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilebilir.
İddia veya savunmanın haklılığı, bu olay ve hukuki işlemlerin varlığının ispatlanmasına bağlıdır.
İspat hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde bir temel hak olarak garanti altına alınmıştır. Anayasal dayanağı olan ispat hakkını, usûl hukukunda taraflar, kanunda belirtilen süre ve usûle uygun olarak kullanırlar. Bu hak yalnızca kanunla sınırlanabilir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususuna ise ispat yükü denir.
İspat yükü üzerine düşen taraf ispat etmesi gereken hususu ispat edemediği durumda ispatsızlık durumu söz konusu olacaktır. Hâkim bir husus ispatsız kalmış olsa dahi medeni yargılamada karar vermek durumundadır. TMK 6. Maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
HMK m.190’da ispat yükü, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişlerse, bu durumda hâkimin ispat yükünün kime düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. İlk olarak hâkim tarafların göstermiş oldukları delilleri incelemekle yükümlüdür. Tarafların göstermiş oldukları delillerle çekişmeli vakıalar ispat edilmişse bu durumda da ispat yükünün hangi tarafta olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıa iddialarının doğru olduğu veya karşı taraf iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlayabilmek amacıyla çekişmeli vakıalar hakkında deliller sunarak gerçekleştirdikleri usûli bir faaliyettir. Delil ikame etmemenin veya delil ikame faaliyetinin başarısız kalmasının yaptırımı, bu faaliyet için zorlanmak değil, sadece ulaşılmak istenen usuli hedefe ulaşamamak ya da aleyhte sonuçlara katlanmaktır.Bu bakımdan ispat yükü ile delil gösterme yükü, aynı kavramlar değildir. Nitekim ispat yükü, olayın ispat edilmeme riskinin kime ait olduğunu belirlerken; delil gösterme, ispat yükünün yerine getirilmesinin biçimi ve yöntemi ile ilgilidir. Delil ikame yüküyle ilgili kurallar, ispatın biçimini ve yöntemini belirleyen kurallar olduğu için usul hukukuna ilişkindir ve bir vakıanın ispat edilememiş olmasının sonuçlarına yönelikken, delil ikame yükü, bir vakıa hakkında kendi iddiasının doğruluğu veya karşı tarafın iddialarının asılsızlığı hususunda hâkimde kanaat oluşmasını sağlamaya yönelik olup yargılamanın ilerleyişine ve hâkimin takdirine göre, taraf değiştirebilir.
Çoğu kez ispat yükü taşıyan taraf delil gösterme yükünü de taşır fakat bu her zaman böyle değildir. Zira ispat yükünün sabit olmasına rağmen delil ikame yükü, taraf değiştirir. Üzerinde delil ikame yükü bulunmayan taraf, karşı tarafın iddia ve savunmalarının haklılığı bağlamında, delil göstermesini beklemeden, asılsızlığı ortaya koymak maksadıyla delil gösterebilir. Bu halde karşı delilden söz edilir. Karşı delil göstermiş olan taraf, bu davranışı nedeniyle ispat yükünü üzerine almış sayılmayacaktır (HMK m.191,c.2).
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası, ticaret sicil kaydı, fatura dökümleri, davacının ticari defterleri üzerine yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi kök ile ek raporu ve tüm dosya kapsamına binaen; dosyada mübrez 7 adet toplamda 6.122,65 TL tutarında davacının davalıya düzenlemiş olduğu faturalara dayanak teşkil eden irsaliyelerde teslim alan bölümlerinde “…” ‘nın imzasının bulunduğu, …..’ya ait daha önce teslim edilen ve ödemesi gerçekleştirilen faturaların mevcut olduğu, bu itibarla davacının davalıya düzenlemiş olduğu teslimini ….’ya yapılması hususunda teamül olduğu anlaşıldığından bu kişiye yapılmış teslimatların davalıya yapılmış olduğunun kabulü gerekmiş, ancak dosyaya sunulan 3 adet toplamda 4.280,64 TL tutarında davacının davalıya düzenlemiş olduğu faturalara dayanak teşkil eden irsaliyelerde teslim alan bölümlerinin içeriğindeki ürünlerin davalıya teslimini ispat edecek herhangi bir evrakın bulunmadığı, bu itibarla davacının davalıya düzenlemiş olduğu 4.280,64 TL tutarlı faturaların davacının ispatına muhtaç olduğu, davacının davalıya düzenlemiş olduğu faturalara istinaden davalının davacıya 31/05/2016 tarihinde … nolu fatura 758,72 TL tutarlı iade faturası düzenlemiş olduğu, akabinde 12/08/2016 tarihinde 1.500,00 TL ödeme yapmış olduğu bu itibarla alacak bakiyesinden 2.258,72 TL mahsup edilerek, HMK.190. hükmü de dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile Bakırköy …. İcra Müd. … esas sayılı dosyasındaki 3.545,05 TL alacak bakımından itirazın iptali ile takibin devamına, fazlaya ilişkintaleplerin reddine,
2-3.545,05 TL bakımından %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 242,16 TL harçtan peşin alınan 94,52 TL harcın mahsubu ile eksik 147,64 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 687,50 TL yargılama giderinden davanın red ve kabul edilen kısımları dikkate alınarak takdiren 311,44 TL. yargılama gideri ile 130,52 TL. toplam harç masrafı ki toplam 441,96 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 3.400,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 3.400,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Dair karar, kabul ve reddedilen kısım yönünden kesin olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/03/2020

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)