Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1136 E. 2019/1286 K. 25.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1136 Esas
KARAR NO : 2019/1286

DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Hisse Senedi İptali)
DAVA TARİHİ : 09/06/2017
KARAR TARİHİ : 25/12/2019
KARAR YAZILMA TARİH : 21/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin muris …….’in mirasçısı olup, mirastaki payının 3/12 olduğunu, muris …….’in 21/04/2014 tarihinde vefat ettiğini,murisin …, …, ….. ve müvekkili olmak üzere 5 adet yasal mirasçısı bulunduğunu, murisin vefatının ardından yapılan araştırmalarda murisin mal varlığının % 90’ına yakının boşaltıldığı ve adına kayıtlı taşınmazların …, … ve ……’e,sahibi olduğu şirket hisselerini davalılar …, …, ….. ve tespit edilemeyen diğer kişilere devrettiğinin fark edildiğini,devredilen taşınmazların müvekkiline isabet eden hisselerinin iptali ile müvekkili adına tescili talebi ile muris muvazaası davalarının açıldığını, yerel mahkeme tarafından davanın reddine karar verildiğini, istinaf başvurusu sonunda yerel mahkeme kararlarının aksine hüküm kurularak istinaf taleplerinin kabulüne karar verildiğini, yapılan araştırmalarda muris …….’in taşınmazların yanı sıra çeşitli şirketlerdeki hisselerini muvazaalı şekilde devrettiğinin anlaşıldığını, bu dosya davalılarının ……Konfeksiyon Paz. San. Ve Tic. A.Ş.,….. Ayakkabı Deri San. Tic. A.Ş. ve …… Konfeksiyon A.Ş.’nin hissedarları arasında olduklarını, muris …….’in bu şirketlerdeki hisselerini muvazaalı şekilde davalılara ve diğer kişilere devrettiğini,bu işlemlerin muvazaalı olduğunu belirterek davalı taraflara muris ……. tarafından muvazaalı şekilde devredilen şirket hisselerinin müvekkilinin isabet eden payına düşen kısmının müvekkili adına tesciline ve yargılama süresince davalıların ortağı olduğu şirketlerdeki hisselerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın niteliği gereğince görevli mahkemelerin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu belirterek mahkememizin görevsizliğine karar verilmesini ve davacı tarafın hukuken taşınır eşya niteliğinde hisse senetlerine ilişkin işlemlerin iptalini istemesinin hiçbir şekilde olanaklı olmadığını,tüm hisselere tedbir konulmasının menfaat dengesine ve tedbirde ölçülülük ilkesine aykırı olduğu gibi 3.kişileri ,müvekkillerini ve ortak oldukları şirketleri telafisi mümkün olmayan zararlara uğrattığını, asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini belirterek dava dışı şirket hisselerinin devir ve temlikinin önlenmesi için tesis edilen ihtiyati tedbir karanının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, dava dışı ……Konfeksiyon Paz. San. Ve Tic. A.Ş., …… Konfeksiyon Ayakkabı Deri San. Tic. A.Ş. ve ……Konfeksiyon A.Ş.’nin şirket hisselerinin muris tarafından davalılara muvazaalı olarak devredildiği iddiasına dayalı kaydın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış, taraflarca gösterilen tanıklar dinlenmiş ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
SMMM Bilirkişi 28/05/2018 havale tarihli raporunda; davacının muvazaalı olduğunu iddia ettiği hisse devirlerinden önceki murisin payları ile davacının miras payı nispetindeki nominal hisse değerleri 3 şirket için ayrı ayrı tespit edildiğini, muris …….’in 20.05.2009’da 350.000 adet 3.500,00 TL, 14.06.2013 tarihinde 3.960.000 adet 39.600,00 TL ve 11.04.2014 tarihinde ise 10.000 adet 100 TL olmak üzere toplamda 4.320.000 adet 43.200,00 TL tutarında….. Ayakkabı Deri San. Tic. A.Ş. firmasındaki hisselerinin satışını yaptığını ve bu hisselerin satılmasa idi davacı/mirasçının ….. Ayakkabı Deri San. Tic. A.Ş. hisselerindeki payının ise 10.800,00 TL olacağını, muris …….’in 28.12.2012 tarihinde …’e 998.940 adet 99.894.00 TL tutarında, 1.917.060 adet 191.706,00 TL, 922.000 adet 92.200.00 TL ve 07.06.2013 tarihinde ise geri kalan 145.800 adet hissenin 14.580.00 TL tutarında …’e ……Konfeksiyon Paz. Tic. A.Ş. firmasındaki hisselerinin satışını yaptığını ve bu hisselerin satılmasa idi davacı/mirasçının ……Konfeksiyon Pazarlama San. Tic. hisselerindeki payının ise 99.595,00 TL olacağını, muris …….’in 26.06.2007 tarihinde …’e 11.125 adet, 11.125.00 TL tutarında, 33.375 adet 33.375,00 TL …’e, 200 adet 200,00 TL …’a verildiğini ve ……Konfeksiyon San. A.Ş firmasındaki hisselerinin satışını yaptığını ve bu hisseler satılmasa idi davacı/mirasçının, ……ve Konfeksiyon San. A.Ş. hisselerindeki payının ise 11.175,00 TL olacağını, neticeten, davacının muvazaalı olduğunu iddia ettiği hisse devirle inden önceki murisin payları ile davacının miras payı nispetindeki nominal hisse değerleri 3 şirket için nominal hisse değerinin toplamda 121.570,00 TL olduğunu bildirmiştir.
Heyete şirketler alanında uzman bilirkişi eklenmek suretiyle aldırılan 03/09/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda; muvazaalı işlemlerin kesin hükümsüz olduğu, buna karşın nitelikli muvazaa hallerinde geçerlilik şartlarının sağlanması halinde alttaki işlemin geçerli kabul edilebileceğini, hamiline yazılı hisse senetleri teslim yoluyla devredildiği gibi, işbu senetlerin bağışlanmasının da şekle tabi olmadığını, mahkeme tarafından nitelikli muvazaanın varlığına kanaat getirilmesi ve satış işleminin geçersiz olduğunun tespit edilmesi halinde dahi bağışlama işleminin geçerli olacağını ve tasarrufun iptalinin talep edilemeyeceğini; buna karşın saklı paya sirayet eden kısım için tenkis talep edilebileceğini, muris …….’in terekesinin tamamının 12 pay olarak kabulü ile; …’e 2 pay, …’e 2 pay, …..’e 2 pay, …’a 3 pay, …..’a ise 3 pay düştüğü yönünde hüküm kurulduğu ve bu çerçevede mirasçılık belgesi düzenlendiğini, saklı payların terekenin tamamı üzerinden tespit edilmesi gerektiğini, mübrez dosyadaki mirasçıların murisin anne-babasının halefi niteliğinde olması hasebiyle saklı paylarının yasal miras paylarının dörtte biri olduğunu, yani tenkise tabi kısmın, davacının sahip olduğu 3 payın 1/4’ine tekabül eden kısım olacağını, tanık beyanlarının farklı yönlerde olduğu; murisin bıraktığı miras çerçevesinde muvazaa nedeniyle açılmış bir diğer davanın ispat yetersizliği hasebiyle reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararının, İstinaf Mahkemesi tarafından devrin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, muvazaanın bulunabileceği gerekçesi ile bozulduğunu, mahkemece verilen görevlendirme çerçevesinde yapılan inceleme neticesinde davaya konu şirketlerden; …… Konfeksiyon Ayakkabı Deri San. ve Tic. A.Ş.’nin davanın açıldığı esnadaki sermayesinin 8.350.000,00 TL olduğu ve her bir payın nominal değerinin 10,00 TL olduğu, ……Konfeksiyon Paz. San. Tic. A.Ş.’nin davanın açıldığı esnadaki sermayesinin 1.944.000,00 TL olduğu ve her bir payın nominal değerinin 10 kuruş olduğunu; davanın devamı esnasında gerçekleştirilen birleşme işlemi sonrasında ise toplam sermayesinin 1.994.000,00 TL olduğunu ve her bir payın nominal değerinin 10 kuruş olduğunu, …… ve Konfeksiyon Sanayi A.Ş.’nin davanın açıldığı esnadaki sermayesinin 1.365.000,00 TL’ye çıkartıldığını ve her bir payın nominal değerinin 1,00 TL olduğunu bildirmişlerdir.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporları içeriğine göre; her ne kadar davacı tarafça muris muvazasına ilişkin 01/04/1974 tarihli İçtihatı Birleştirme Kararına dayanılmış ise de, bilindiği üzere bu karar murisin tapuda kayıtlı olan taşınmazlarının muvazalı devrinde uygulama olanağı bulur. Somut olayda ise taşınır vasfında olan hisse devirlerine ilişkin satış sözleşmelerinin muvazalı olduğu iddiasında bulunulduğuna göre Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin …. esas,…… karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere şirket hisselerinin devri yönünden TBK 19.maddesi kapsamında değerlendirme yapılıp karar verilmesi, gerektiğinden mahkememizce TBK 19.maddesi kapsamında yapılan araştırmada taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve tanıklar dinlenilmiştir.
Dava, muvazaa iddiasına dayalı anonim şirket hisse devrinin iptali istemine ilişkin olup, irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede, “bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
O halde muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle, irade açıklamasında bulunan taraflar bu açıklamanın kendisine yapıldığı kişi, irade açıklamasının sonuç doğurmaması konusunda anlaşmışlar, yalnız gerçek bir hukuki işlemin bulunduğu görüşünü yaratmayı istemişlerse, muvazaadan söz edilir.
Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada muvazaa kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide, gerek uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar.
Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır.
Şu halde, özellikle mevsuf (nispi) muvazaada ilke olarak görünüşteki işlemin altına saklanan ve tarafların içerik ve sonuçlarıyla birlikte gerçekleştirmek istedikleri işlem (gizli sözleşme) geçerlidir. Bu geçerliliğin, tarafların gerçek ve uygun iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklandığı ve onun, muvazaalı hukuki işlemin altına gizlenmiş olmasının, ilke olarak geçerliliğini etkilemediği her türlü duraksamadan uzaktır.
Ne var ki; muvazaada, gizli işlem şekle bağlıysa ve bu gizli işleme ilişkin irade açıklamaları şekle uygun yapılmamışsa, görünüşteki işlem yapılırken yasaların öngördüğü şekle uyulmuş olması, gizli işlemdeki şekle aykırılığı gidermez. Bu durumda, görünüşteki işlem tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığından herhangi bir sonuç doğurmadığı gibi, gizli işlem dahi şekle aykırılıktan dolayı geçersizdir.
Nitekim bu ilke, 07.10.1953 gün ve 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında çok açık bir şekilde dile getirilmiş; tapuda kayıtlı taşınmaz malın muvazaalı satış işlemiyle miras hakkından yoksun edilen kimselerin dava hakkına ilişkin uyuşmazlığın irdelendiği 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da, tüm mirasçıların görünüşteki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18.maddesine dayanarak muvazaalı olduğu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri sonucuna varılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki; taşınmaz mallar dışındaki değerlerde, eş söyleyişle taşınır mal, alacak ve haklarda, zilyetliğin geçişi yollarından olan kısa elden teslim, zilyetliğin havalesi ve hükmen teslim ile bağışlama yapılabileceği, burada özel olarak bir biçim öngörülmediği kuşkusuzdur. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 237/1. maddesi, “Elden bağışlama, bağışlayanın bir şeyi bağışlanana teslim etmesiyle vücut bulur.” hükmünü amirdir.
Şu durumda, taşınmazların şekil şartına bağlı olmaksızın elden bağışlanabilme olanağı bulunmadığı halde; taşınır mallar ve alacakların zilyetliğinin devri konusunda bir geçerlik şekli öngörülmediğinden, hukuken taşınır eşya niteliğinde sayılan değerlerin bağışlanması ya da bağış amacıyla bedelsiz olarak devredilmesi işlemi hukuken geçerlidir. O halde; taşınır mal, alacak ve haklarda muvazaa iddiasının dinlenmesi olanaklı değildir. (Yargıtay 11. H.D. 2017/2861 esas, 2017/4477 karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. H.D. 2018/320 esas, 2019/447 karar)
Yukarıda bahsedilen içtihatta anonim şirket hisse devrinin geçerli olmasının yazılı şekil koşuluna bağlı olduğu belirtilmiş ise de, somut olaydaki davaya konu hisse senetlerinin hamile yazılı hisse senedi olduğu ve menkul mal hükmünde bulunduğu, hisse senetlerinin teslim yoluyla devredildiği, pay defterine kayıt edilmediği, davacı tarafça somut olarak hangi hisse devirlerinin iptalinin talep edildiği ile ilgili bir açıklama getirilerek bu husus ispatlanamadığı gibi mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemelerinde de hisse devirleri pay defterine kaydedilmeyip, teslim yoluyla devredildiğinden muris tarafından davalılara yapılan devirler tam olarak tespit edilememiştir. Kaldı ki, hamile yazılı hisse senetlerinin devrinde yazılı geçerlilik koşulu bulunmadığından, burada miras bırakanın davalılara yapmış olduğu devirleri bağış olarak kabul etmek gerekmiş, TBK 289 hükmü uyarınca da hisse senetlerinin bağışlanmasında herhangi bir geçerlilik şekli öngörülmediğinden hukuken yapılan işlemin geçerli olduğu kanaatine varılmış ve davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Alınması gerekli 44,40 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 2.076,11 TL harcın mahsubuyla bakiye 2.031,71 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalılar tarafından posta / tebligat gideri olarak yapılan 46,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalılar tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalılara iadesine,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/12/2019

Katip …

Hakim …