Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1053 E. 2021/741 K. 07.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1053 Esas
KARAR NO : 2021/741

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 20/09/2016
KARAR TARİHİ : 07/09/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/11/2021
Küçükçekmece ………. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …….. E. – ………. K. Sayılı 15/09/2017 tarihli görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddi kararı üzerine mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12/10/2015 günü Küçükçekmece ……. Mahallesi……… Caddesi üzerinde davalı ………. yönetimindeki …….. plakalı araç ile müvekkiline ait ………. plaka sayılı araca çarpması sonucu davacının yaralandığını, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na soruşturma açılmış olup yargılamanın devam ettiğini, davalı ………. yönetimindeki aracın hızlı bir şekilde müvekkiline çarparak yaralanmasına sebep olduğunu, davacının yaşına, aktif ve pasif dönem süresine, beden gücü kayıp oranına, davalının asli kusurlu oluşuna göre fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla maddi tazminat talebinde bulunduğunu, müvekkilinin bacaklarında meydana gelen kırıklar ve duygu dünyasında meydana getirdiği olumsuzluklar ve davalının da kusurlu olduğu gözetilerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla manevi tazminat talebinde bulunduğunu beyan etmiş olmakla, trafik kazasında bedensel zararlar nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirlenecek maddi tazminat ile zarar ve sorumluluk sahası belirlendikten sonra açıklanacak maddi tazminatın olay tarihinden işletilecek faiziyle, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte sürücü ve araç sahibinden tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı ………Sigorta Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle: …….. plakalı aracın müvekkili şirket tarafından tanzim edilen 18/09/2015-2016 vadeli ……… poliçe nolu zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacı yanın iddia ettiği kazanın meydana geldiğini ve zarar görenin de bu kazaya karıştığını ispat etmesinin gerektiğini, davaya konu talebin zamanaşımına uğramış olup davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin gerektiğini, yetkili mahkemenin davalı tarafın davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri olup yetki yönünden davanın reddi ile dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davacı yanın talep ettiği tazminat kalemlerini hukuki sebepleri ile birlikte açık ve net bir şekilde belirtmesinin gerektiğini beyan etmiş olmakla, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ………. Cevap Dilekçesinde Özetle; davacı tarafın tek isteğinin kazayı bahane ederek kendisinden para kopartmak ve kazanç sağlamak olduğunu, kaza ile alakalı olarak üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini, şahsın hastanede yattığı sürece her türlü ihtiyacını gördüğünü, kendisinden telefon istediğini, kabul ettiğini ama alacağı esnada vazgeçtiğini ve para istemeye başladığını, kendileri ile uzlaşma teklifine de evet dediğini, ama davacının resmi olan hiç bir şeyi kabul etmediğini, hep gizli saklı olarak para istediğini, kiralarını ödemesini istediğini, faturalarını yatırmalarını istediğini, ekstra para istediğini, hep kabul ettiğini, ama karakolda aldığınızı kabul edeceksiniz ve şikayetçi olmayacaksınız dendiği için dava açmayı tercih ettiğini, davada suçsuz olduğunu, şahsın trafiğe çıkması sakıncalı olan sigortası bile yapılmamış bir araçla trafiğe çıktığını ve motor kullandığı için üzerinde olması gereken zorunlu kıyafetlerini de giymediğini, kask ve dizlik gibi olmazsa olmaz kıyafetlerin üzerinde olmadığını, bu nedenle kazada yaralandığını, kendisinin çarpmadığını, kendisi park ettiği yerden çıkarken henüz süratlenmemişken gelip hızla kendisine çarptığını, aracında büyük bir hasar olduğunu, kazada kimin suçlu olduğunun belli olmadığını, şahıs nedeni ile psikolojisinin bozulduğunu beyan etmiş olmakla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İhbar olunan vekili beyan dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Sosyal Güvenlik İş Mahkemesi olduğunu, Kanun, Yönetmelik ve genelge hükümleri çerçevesinde trafik kazası nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri (tedavi, tıbbi malzeme, ilaç, refakatçi ve yol giderleri) Sağlık Uygulama Tebliğ kapsamında Kurumlarınca karşılandığını, iş göremezlik, maddi, manevi tazminat ve bakıcı giderlerinin kurumca karşılanmadığını, yapılan incelemede anılan şahıs ile ilgili her hangi bir başvuru ve ödeme bilgisine rastlanılmadığını, davacı adına kurumla anlaşmalı sağlık hizmet sunucuları tarafından kuruma fatura edilmiş tedavi giderlerini gösterir ayrıntılı medula dökümlerinin sunulduğunu, davanın açılmasına kurumun sebebiyet vermediğini, davanın müvekkili yönünden reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER : Küçükçekmece ………. Asliye Ceza Mahkemesi ……… E. Sayılı dosyası, Adli Tıp Kurumu raporu, bilirkişi incelemesi, hastane kayıtları, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davacının meydana gelen trafik kazası nedeniyle maddi manevi tazminat istemine ilişkindir.
Küçükçekmece …….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …….. E. Sayılı dosyası incelenildiğinde; katılanın mahkememiz davacısı ………., sanığın mahkememiz davalılarından ………. olduğu, sanık hakkında 05/05/2017 tarihinde 6.000,00-TL adli para cezasına hükmedildiği, işbu mahkumiyet hükmünün açıklanmasının 5271 sayılı CMK’nun 231/5. Maddesi uyarınca geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 20/06/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Küçükçekmece …….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin ………. E. Sayılı dosyasından aldırılan Trafik Bilirkişisi ……….. tarafından tanzim edilen 04/11/2016 tarihli raporda özetle; sürücü ……….’nın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 84/6 maddesinde belirtilen asli kusur sayılan hallerden doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma kusurunu işleyerek olayda asli kusurlu olduğu, sürücü ………’un 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 52/b maddesinde belirtilen kurallara aykırı dikkatsiz ve tedbirsiz araç sevk ve idare ettiği olayda tali kusurtu olduğunu bildirmiştir.
Mahkememizce kusur oranlarının tam olarak belirlenmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılmasına karar verilmiştir. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi 27/03/2019 tarihli raporunda özetle; davalı sürücü sevk ve idaresindeki otomobil ile olay mahallinde bulunduğu yolun sağından ” U ” dönüşüne geçmeden evvel; dönüş sinyalini yakması ile birlikte gerek arka trafiği gerekse karşı yön trafiğini gerektiği şekilde kontrol ettikten sonra harekete geçip sola (geniş kavisle) doğrultu değiştirmesi gerekmekte iken bu hususlara gerektiği şekilde riayet etmediği, karşı yönden gelen ve ilk geçiş hakkına sahip davacı sürücü yönetimindeki motosiklete rağmen kısa mesafede sola doğrultu değiştirdiği, bu tavrı ile motosikletin önünü kapatarak meydana gelen kazada asli %75 oranında kusurlu olduğu, davacı sürücü yönetimindeki motosiklet ile seyri sırasında yola gereken dikkatini vermediği, görüş alanını gerektiği şekilde kontrol etmediği, teyakkuzla seyrini sürdürmeye itina göstermediği, mevcut hızı ile mahale yaklaştığı, karşı yön şeritinden sola doğrultu değiştirerek önünü kapatan otomobili zamanında farkedemeyip tedbirsizce çarptığı olayda tali %25 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir.
Davacının maluliyet durumunun tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılmasına karar verilmiştir. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı …….. İhtisas Kurulu’nun 22/05/2020 tarihli raporunda özetle; 06/09/1965 doğumlu, ………’un 12/10/2015 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının, 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik Hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, kişinin tüm vücut engellilik oranının %0 olduğu, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.
Davacının geçici iş göremezlik tazminatının hesaplanabilmesi için aktüerya alanında uzman bilirkişiden rapor aldırılmasına karar verilmiştir. Tazminat Hesap Bilirkişisi Av. ………’in 26/02/2021 tarihli raporunda özetle; 12/10/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalı sürücünün %75 kusuru ile yaralanan ve geçici iş göremezlik süresi 9 ay olan davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik tazminatının 8.213,29-TL olduğu, SGK tarafından davacıya ödeme yapılmadığından hesaplanan tazminattan herhangi bir indirim yapılmadığı bildirilmiştir.
Davacı vekilince 10/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminata ilişkin 1.500,00-TL olan dava değerinin 6.713,29-TL arttırılarak ıslah edildiği bildirilmiştir.

Tarafların iddia ve savunmaları, mahkememizce hükme esas alınan Adli Tıp raporları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; 12/10/2015 günü saat 12.50 sıralarında davacı sürücü ……… sevk ve idaresindeki ………. Plaka sayılı motosiklet ile Avcılar istikametinden İstanbul Caddesini takiben Küçükçekmece istikametine doğru seyretmekte iken olay mahalline geldiğinde karşı yön şeridinden sola doğrultu değiştirerek önünü kapatan davalı sürücü ………. sevk ve idaresindeki …….. plaka sayılı otomobile sağ ön yan kesiminden çarpması sonucu meydana gelen kazada ………. plaka sayılı motosiklet sürücüsü yaralanmıştır. Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 27.03.2019 tarihli kusur raporunda davalı sürücü ……….’nın %75 oranında kusurlu olduğu, davacı sürücü ………’un ise %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Adli Tıp Kurumu …….. İhtisas Dairesi’nin 20.05.2020 tarih ve ………. karar no.lu raporunda; kişinin tüm vücut engellilik oranının 60 olduğu, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 ay olduğu tespit edilmiştir. Aldırılan aktüerya raporunda; davalı sürücünün %75 kusuru ile yaralanan ve geçici iş göremezlik süresi 9 ay olan davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik tazminatının 8.213,29-TL olduğu hesaplanarak tespit edilmiştir. Davacının bu değer üzerinden davasını ıslah ettiği anlaşılmakla davacının maddi tazminat talebine ilişkin davasının ıslah dilekçesi doğrultusunda kabulüne karar verilmiştir.
Davalının zamanaşımı def’inin değerlendirilmesinde; 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). TBK’nun 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Kazanın 12/10/2015 tarihinde gerçekleştiği göz önüne alındığında davanın açıldığı tarih itibariyle henüz zamanaşımının dolmadığı anlaşılmakla davalının zamanaşımı def’inin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalının yetki itirazının değerlendirilmesinde; trafik kazasından (haksız fiil) kaynaklanan tazminat davalarında, gerek HMK kapsamında gerek BK kapsamında gerekse KTK kapsamında kesin yetkili mahkeme öngörülmemiştir. Zira HMK’da kesin yetki halleri açıkça sayılmış olup, haksız fiile ilişkin davalardaki yetki, kesin yetki olmayıp, bir seçimlik yetkidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,27.05.2015 tarih, ESAS NO: 2013/11-2359,KARAR NO: 2015/1443) 6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” 7. maddesinde de, “davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir” denilmektedir. Yine aynı Kanun’un 16. maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir” hükmü yer almaktadır. Diğer taraftan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesinde ise “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” ifadesine yer verilmiştir. Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer. Davacı somut olayda kendi yerleşim yerinin bağlı bulunduğu mahkemede dava açarak HMK 16. Maddesinde düzenlenen zarar görenin yerleşim yerini seçmiş ve seçimlik hakkını bu yönde kullandığından davalının yetki itirazının da reddi gerekmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde dava değerini 3.000,00-TL olarak göstermiş olup maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından ayrıştırma yapılmamıştır. Mahkememizin 22/01/2018 tarihli 1 nolu duruşmasının 1 nolu ara kararı gereği 3.000,00-TL’lik dava değerinin ayrıştırılması için davacı vekilini süre verilmiştir. Davacı vekilince 02/02/2018 havale tarihli dilekçesi ile 750,00-TL’nin bedensel, 750,00-TL’nin iş gücü kaybı zararına ilişkin olduğu, manevi tazminat talebinin ise 18.500,00-TL arttırılarak 20.000,00-TL olarak belirlendiği bildirilmiştir. Manevi tazminat isteği, niteliği itibarıyla tektir ve bölünemez; bölümler halinde istenemez. Başlangıçta talep edilen manevi tazminat miktarı, ıslahla da olsa arttırılamaz (Yargıtay 2. HD. 20.03.2017 tarih, E.2015/24133-K.2017/2995). Bu bakımdan davacının 02/02/2018 havale tarihli dilekçe ile manevi tazminat miktarını arttırmış olması geçerli kabul edilemez. Bu duruma göre mahkeme başlangıçtaki taleple bağlıdır. Talepten fazlaya hükmolunamaz (HMK m.26). Bu sebeple davacının manevi tazminat talebi mahkememizce 1.500,00-TL için kabul edilmiştir.
6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde Hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Davacının söz konusu olay nedeniyle duyduğu manevi ızdırap ve davacıların çektiği ruhsal sıkıntılar, davalının %75 oranında kusurlu olması, olayın oluş şekli, olay tarihinden bu yana işleyecek faiz oranları ve tarafların ekonomik durumları dikkate alındığında davacı lehine 1.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmiş olup, fazlaya ilişkin kısım reddedilmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-maddi tazminat talebi bakımından; davanın KABULÜ ile 8.213,29 TL maddi tazminatın davalılardan ……….’dan kaza tarihi 12/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer devalı ……… Şirketinden dava tarihi 20/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine,
B-manevi tazminat talebi bakımından; davanın KISMEN KABUL ü ile 1.000,00 TL manevi tazminatın davalı ……….’dan kaza tarihi 12/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine
1-Alınması gerekli 629,35-TL karar ve ilam harcından davacı tarafça yatırılan 51,24-TL peşin harç, 115,00-TL ıslah harcı toplamı 166,24-TL’den mahsubuyla bakiye 463,11-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan 29,20-TL başvurma harcı, 51,24-TL peşin harç, 115,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 195,44-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafça posta/ tebligat/ bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 1.558,70-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Maddi tazminat talebi bakımından yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00-TL ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Manevi Tazminat talebi bakımından yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 1.000,00-TL ücreti vekaletin davalı ……….’dan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalıların yapmış oldukları yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
7-Davalılar tarafından yatırılan ancak kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalılara iadesine,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin ve davalı ……….’nın yüzünde diğer davalının yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı.06/09/2021

Katip ……..
e-imzalıdır

Hakim …….
e-imzalıdır