Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/959 E. 2022/501 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/959 Esas
KARAR NO : 2022/501

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 18/10/2016
KARAR TARİHİ : 12/05/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/06/2022
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacılar vekili özetle; davalı şirketin %50 hissesinin dava dışı ……. ve ailesine, % 25 hissesinin dava dışı …… ve ailesine ait olduğunu, kalan %25 hissesini ise veraset yolu ile müvekkillerine, babaları muris …den intikal ettiğini, Söz konusu intikal sebebi ile müvekkillerinin, şirket üzerinde %25lik bir paya sahipseler de paydaş olmalarına rağmen, şirketin hiçbir faaliyetine dahil edilmediklerini, ortak olarak muhatap kabul edilmediklerini, şirketin ilk kurulduğu günden itibaren kötü yönetildiğini yönetim kurulu üyelerinin kendi menfaatleri doğrultusunda ve müvekkillerinın dışlanması suretiyle idare edildiğini, şirketin sevk ve idaresinde müvekkillerine hiçbir söz hakkı verilmediğini, Murisin vefatı üzerine %25’lik hisseye veraseten malik olan müvekkillerin bu hisselerinin, yönetim kurulu üyelerince kendi adlarına derhal tescil edilmesinin kanuni bir zorunluluk olduğunu, ancak kanundan doğan bu mecburiyete rağmen, söz konusu payların tescili için gereken işlemlerin ilgili ortaklarca yerine getirilmediği gibi müvekkilleri tarafından ısrarla bulunulan sözlü ve yazılı taleplerin de görmezden gelinerek daima geri çevrildiğini, bunun üzerine müvekkillerinin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açmak zorunda kalmış ve ancak mahkeme kararı ile hisselerin kendi adlarına tescilini sağlayabildiğini, müvekkillerinin …… Şirket bünyesinde hakkaniyete uygun ve objektif olarak ortaklığını devam etmesinden umdukları faydaların ortadan kalktığını ve ortaklığın devamının çekilmez bir hal aldığını beyan ederek Davalı şirkete tedbiren kayyım atanmasına, davalı şirkete yönetim ve temsili ile malvarlıklarının ve hatta defter ve belgelerinin korunması için gerekli her türlü önlemin tedbiren alınmasına, Şirketin haklı sebeple feshine ve tasfiyesine, bu talep kabul edilmediği takdirde, davacı müvekkillerinin ortaklıklarını sürdürme imkânları kalmadığından bahisle hisselerine düşen gerçek pay bedellerinin ödenerek ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf davaya cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin haklı nedenle feshi ve tasfiyesi kabul görülmediği takdirde davacı hisse pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmaları taleplerinden ibarettir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce alınan 23/03/2022 havale tarihli ve 12/06/2020 tarihli bilirkişi raporlarındaki tespitler, olayın oluş şekline uygun görülmesi nedeniyle bilimsel veri ve içeriğe sahip denetime elverişli kabul edilmiş, hükme esas alınmıştır.
6102 sayılı TTK. Madde 530- (1) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir. (2) Dava açıldığında mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.
6102 sayılı TTK. Madde 531- (1) Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” Görüldüğü üzere, Kanun Koyucu çok açık bir şekilde haklı sebeple fesih davasının halka açık anonim ortaklıklar da dahil olmak üzere tüm anonim ortaklıklarda açılabileceğini kabul etmiştir. Hükümde, halka açık anonim ortaklıklarda azınlık olarak yüzde beş oranının yeterli olacağı ve sermayenin yüzde beşini temsil eden payların sahiplerinin fesih davasını açabileceği ifade edilmiştir
Somut davada, Davacılar …, …, …… ve …’in her birinin davalı şirkette 250 paya karşılık 6.250.-Türk Lirası sermaye payına, toplamda da 1000 paya karşılık 25.000.-Türk Lirası sermaye payına sahip olup, şirket sermayesinin %25’ini oluşturduklarından TTK m. 531’de düzenlenen haklı sebeple fesih davasını açabilecekleri anlaşılmıştır.
Anonim şirketler ile ilgili olarak haklı sebep kavramına ilişkin kanunlarımızda açık bir tanımlama bulunmamakla birlikte, sürekli borç ilişkileri doğuran sözleşmelerde, taraflara haklı sebeplerin varlığında taahhüt ettikleri sözleşme hükümlerini tamamen veya kısmen feshetme yetkisi tanınmaktadır. Haklı sebep, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi, dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilecek hukuki olgudur.
Öte yandan, kollektif ortaklıklar için yasal tanım mevcuttur. TTK. m. 245 hükmüne göre, “şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olması” haklı sebep olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım bir sermaye ortaklığı olan anonim ortaklıklar bakımından ancak niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanabilir. Haklı sebebin “ortağı ortak olmaya iten nedenleri ortaklık ilişkisini sürdürmesini kendisinden beklememizi olanaksız kılacak oranda değiştirecek olan hukuki olgu”, “azınlığın hakkaniyete uygun ve fakat objektif olarak ortaklığın devam etmesinden umduğu faydaları ortadan kaldıran olgular” şekillerinde de tanımlanması mümkündür.
TTK.m.245/1 de; dört bent halinde sayılan Fesih nedenlerinin sınırlı olmadığı bu hallerin örnek olarak verildiği (1). bendin sonundaki “gibi haller” deyiminden açıkça anlaşılmaktadır. TTK.m.245 hükmünde böyle denilmekle birlikte haklı sebeple fesih kurumunun uygulanmasında TTK.m.124/2 hükmü uyarınca bir sermaye şirketi olan anonim şirketlerde konuya daha ihtiyatlı yaklaşılması gerekmektedir. Nitekim şahıs şirketlerinde ortakların kişiliği, sermayeye oranla daha önemli olduğundan ve ortaklar arasındaki güven ilişkisi daha ön plana çıktığından, bu hususlardaki zedelenmeler de haklı sebep teşkil edebilmekteyken, sermaye şirketlerinde ortakların kişiliğindeki aksaklıklar ve ortaklar arasındaki husumetin haklı sebep teşkil etmesi daha zor olacaktır.
TTK.nun 245/1 de (4) bent halinde haklı sebepler, ya şirket ortaklarının şahsından ya da ortakların şahıslarıyla hiç ilgisi olmayan nedenlerden doğmuş olabilir. TTK.m.245/1 de sayılan (4) bentteki haller ortaklara bağlı (sübjektif) sebeplerdir. Şirketin maksadının elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek maddi ve hukuki sebepler, (örneğin döviz yokluğu nedeniyle ithalatın uzun süre yapılamayacağının anlaşılması gibi) (objektif) sebeplerdir.
TTK.’nun 529’uncu maddesi uyarınca anonim şirket sermayesinin en az ondabirine sahip her ortak, muhik sebeplere dayanmak şartıyla şirketin feshini mahkemeden talep edebilir. Ancak, şirketin feshini gerektirecek haklı neden bulunduğunu ileri sürenin (davacının), bu iddialarını ispat etmesi gerekir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, celp edilen bilgi ve belgeler, alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile tüm dosya kapsamına binaen; davacı pay sahipleri, miras olarak kendilerine kalan payların tescil edilmediğini, şirketin yönetim ve faaliyetlerine katılımlarına izin verilmediğini, bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamındaki taleplerine olumlu cevap verilmediğini, şirketin kar dağıtmadığını ileri sürerek şirketin feshini aksi takdirde davacı hisse pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip şirketten çıkmayı talep etmiştir. Dosyada mevcut genel kurul tutanaklarından davacıların pay sahibi olduklarının davalı şirket tarafından kabul edildiği ve genel kurul hazirun cetvellerinin buna göre hazırladığı görülmektedir. Yine davacılar birlikte hareket etseler bile şirket sermayesinin %25’i kadar payları olduğundan ve anonim şirketlerin çoğunluk ilkesi uyarınca yönetilmesinden dolayı, genel kurulda yönetim kurulu üyesi olarak seçilmedikçe şirketin yönetimine katılmaları mümkün değildir. Pay sahipleri sahip oldukları haklarını genel kurula katılarak kullanabilir. Eğer davacıların genel kurula katılma ve orda başta oy kullanma hakları olmak üzere pay sahibi olmadan kaynaklanan haklarını kullanmaları engellenmişse, genel kurul kararlarının iptali davası açmak başta olmak üzere şirketin feshini isteme gibi kanuni haklarını kullanmaları mümkündür. Ancak dosya kapsamından davacıların fesih davasından önce genel kurul karar iptali talepli dava açtıklarına dair bilgi ve belge sunulmadığı, genel kurula katılım anlamında haklarının ihlal edildiği ve bunun sürekli hale geldiğini ispat edemedikleri, bilgi alma ve inceleme taleplerine cevap alamayan davacılar fesih davası yerine bilgi alma ve inceleme izni talepli dava açarak kabul edilmesi halinde bu haklarını kullanabileceklerinden fesih davasının açılması TTK’ya uygun değildir. TTK. 508. madde gereğince davalı şirket kar dağıtımı kararı alsa bile sermaye koyma borcunu ödemeyen pay sahipleri bu haktan yararlanamayacaklarından, davacıların fesih taleplerinde haklı olmadıkları, Haklı sebeple fesih davasında şirketin fesih ve tasfiyesinin en son çare olduğu,
davacıların miras payı olarak kendilerine intikal eden davalı şirket payları sebebiyle, davalı şirkete sermaye koyma borçları olduğu ve dava tarihi itibariyle bu borçlarını ödemedikleri, TTK’da anonim şirketler bakımından
öngörülen kendi payını iktisap bağlamındaki %10 luk sınırlamanın bağlayıcı olduğu, bu durumda şirketin davacılara ait %25 payı almasına karar verilemeyeceğinden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile eksik 51,50 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacılara iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğ edileceği tarihten itibaren başlatılmak suretiyle 2 haftalık yasal süresi içerisinde mahkememize sunulacak İstinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu kabil olmak üzere verilen davacılar vekillerinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 12/05/2022

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)