Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/947 E. 2018/1060 K. 20.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/947 Esas
KARAR NO : 2018/1060

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 13/10/2016
KARAR TARİHİ : 20/11/2018
KARAR YAZILMA TARİHİ : 11/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin uzun yıllar inşaat sektöründe çalıştığını, davalı ile aralarındaki güven duygusu ile birlikte çalışma kararı aldıklarını, 2011 yılından itibaren ortak olarak 3 ayrı inşaat yaptıklarını, bunlara ilişkin sözleşme yapmayı ertelediklerini, 28/10/2011 tarihli ilk satış vaadi sözleşmesine istinaden kat karşılığı yapılan inşaata müvekkili ve davalının kişi başı 150.000,00 TL sermaye koyduklarını, arsa sahibi ile sözleşme yaptırdığını, 12/03/2013 ve 03/04/2013 tarihli sözleşmelere bağlı olarak yapılan 2 inşaatın yapımının ise önceki dairelerin satılması ile kendi içine döndürüldüğünü, sermayeye gerek kalmadığını, şirketi karâ geçirdiğini, dairelerin rayiç bedelden gösterildiğini, gerçek rakamların çok daha fazla olduğunu, sadece 300.000,00 TL verildiğini, müvekkilinin, davalı ile hesaplaşmak istediğinde ise devamlı işin sonuçlanmasının beklenmesi talebiyle karşılaştığını, inşaatlar tamamlandıktan sonra davalının anlaşmaktan imtina ettiğini belirterek ortaklık durumunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 13/03/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile davacının adi ortaklığa sermaye olarak koyduğu 150.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, 3 inşaattan elde edilen ve müvekkiline ödenmeyen kârın tespiti ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının emlak komisyonculuğu yaptığını, müvekkili ile ortaklık için herhangi bir ödeme yapmadığını, belirtilen sözleşmelerin hiçbirisinde davacının ortaklığının bulunmadığını, müvekkili ile davacı arasında sözlü ve yazılı herhangi bir ortaklık sözleşmesi bulunmadığını, davacının emlak komisyonculuğu yapması sebebiyle kat karşılığı sözleşmelerden haberdar olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava, adi ortaklığın tespiti ve adi ortaklığa yatırıldığı iddia olunan sermayenin ve kârın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacının bildirmiş olduğu tanıklar dinlenerek 24/04/2018 tarihli bilirkişi raporu alınmış ve dosya itirazlar doğrultusunda SPK uzmanı bilirkişiye tevdi edilmesine yönelik ara karar kurulmuş ise de; dosyanın tekrar yapılan incelemesinde Mali Müşavir tarafından yapılan incelemede de, yazılı delil başlangıcı kabul edilebilecek bir belgeye ulaşılamadığından resen bu ara karardan dönülmüştür.
Şöyle ki, taraflar arasındaki uyuşmazlık adi ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı, bulunduğu takdirde tasfiyesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. TMK’nun madde 6 gereği, “Kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.” Dava konusu olayda, davalı davacı ile aralarındaki ortaklık ilişkisini reddettiğine göre; ispat yükü, bunu ileri süren davacı tarafa ait olacaktır.kural olarak, adi ortaklık ilişkisinin geçerliliği, herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak ihtilaf çıktığında, adi ortaklık ilişkisinin varlığını ispat yükü iddia edene düşer. Bu iddiayı ileri süren taraf, adi ortaklık ilişkisi bir sözleşme olduğundan, iddiasını, HMK 200 maddesi gereğince senet (kesin delil) ile ispat etmelidir. Ancak senetle ispatı gereken adi ortaklık sözleşmesi, bunun hakkında bir delil başlangıcı var ise tanıkla ispat edilebilir.(HMK madde 202)
Somut olayda, taraflar arasında yazılı bir adi ortaklık sözleşmesi bulunmamaktadır. Nitekim davacıda adi ortaklık ilişkisinin sözlü olarak kurulduğunu, ileri sürmüştür. Diğer taraftan davacı ile davalı arasında HMK 203/1 maddesi anlamında tanık dinlenmesine imkan veren bir yakınlık ya da delil başlangıcı bulunmadığından, davacı tarafından mahkememizce hatırlatılan yemin teklifine karşı yemin teklifinde bulunulmayacağı beyan edildiğinden ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Alınması gerekli 35,90 TL harcın davacı tarafça başlangıçta yatırılan 29,20 TL ve ıslahla alınan 2.561,62 TL harçtan mahsubuyla bakiye 2.554,92 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 14.750,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekilleri ve davacı asilin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/11/2018

Katip …

Hakim …