Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/93 E. 2018/429 K. 04.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BAKIRKÖY
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/93 Esas
KARAR NO : 2018/429

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 02/02/2016
KARAR TARİHİ : 04/05/2018
KARAR YAZILMA TARİHİ : 08/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya gümrük müşavirliği hizmeti verdiğini, talep edilen hizmetlerin yerine getirilmesine rağmen ödenmesi gereken hizmet bedelleri ödenmediğinden davalı şirkete Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu şirketin dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalı şirketin %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibin yetkisiz icra müdürlüğünde yapıldığını, cari hesap sözleşmesi bulunmadığından hesap ekstresine dayanılarak yapılan takibin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, icra takibinde istenen tutar ile dava dilekçesi ekinde sunulan fatura bedellerinin çeliştiğini belirterek müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığından davanın reddini istemiştir.
Dava, davacının, hesap ekstresine dayalı alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 15.166,28 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili için hesap ekstresine dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi 10/08/2016 havale tarihli raporunda; davacı şirketin muavin defteri kaydına göre 15.166,28 TL alacaklı olduğu, yevmiye, kebir ve muavin defter kayıtlarının birbirleriyle de belgeler ile uyumlu olduğunun bildirildiği, davalının defter ve belgelerinin incelenmesi için talimat yoluyla aldırılan 28/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davalının 2013 – 2014 yılı defterlerinin açılış tasdiklerinin usulüne uygun yaptırıldığını, taraflar arasındaki alışverişte toplam 149.977,84 TL borçlandırıcı işlem kaydedildiği, kayıtlarda kurumun ödeme kaydı toplamının 153.281,84 TL olduğu, davalı kayıtlarına göre kurumun 3.304,00 TL alacaklı olduğuna dair kaydın bulunduğu, ancak bu ödemenin davacı kayıtlarında mahsup edilmiş olduğu, davacının 15.853,98 TL fazla fatura kaydına dair liste yapıldığı, fatura ve hizmet teslimini ispatladığı evrak tutarı kadar davacı alacağından söz edilebileceğini bildirmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporuna yapılan itirazlar doğrultusunda aldırılan 05/03/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacı vekili tarafından ibraz edilen ve belgeler gereğince 15.853,98 TL tutarındaki faturaların ayrıntılı dökümünün ve davalıya tebliğ tarihi itibariyle gönderi numaralarının tabloda belirtildiğini, davacı firmanın icra takip tarihi itibariyle davalıdan 15.166,28 TL alacaklı olduğunu bildirmiştir.
6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
Takip dosyası, Bilirkişi Raporları ve tüm dosya kapsamına nazaran; icra takibinin dayanağı hesap ekstresinde davalı şirkete atfen atılmış bir imza ve isim bulunmadığı, davacı tarafça davalının imzasını taşıyan cari hesap mutabakat belgesinin ya da cari hesaba ilişkin sözleşme ilişkisini ispatlayacak fatura ve irsaliye de sunulmadığı, davacının ticari defterlerinde alacağı kayıtlı ise de, davacının her zaman tek taraflı düzenleyebileceği nitelikteki defter ve kayıtlarına dayanamayacağı, diğer delillerle bu alacağını ispatlaması gerektiği, davacının davaya konu icra takibinden dolayı ve takibe dayanak olarak gösterilen cari hesap ekstresi nedeni ile iddia ettiği bakiye alacağını yazılı delil ve belgelerle ispatlayamadığı, davacı tarafça uyuşmazlık konusu hesap ekstresine konu faturalar için …Kargo gönderi no’ları belirtilerek kargo takip evrakları sunulmuş ise de; …gönderilerinde, gönderinin uyuşmazlık konusu faturalar olup olmadığı anlaşılamadığından bu konuda herhangi bir açıklama yer almadığından bununda ispat için yeterli olmadığı, bu haliyle davacının davasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davarın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Alınması gerekli 35,90 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 183,21 TL harcın mahsubuyla bakiye 147,31TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 2.180,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafça yapılan 449,35 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/05/2018

Katip …

Hakim …