Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/889 E. 2020/157 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/889
KARAR NO : 2020/157

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 23/09/2016
KARAR TARİHİ : 11/02/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/02/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; davalının müvekkili şirkette 01.12.2014 başlangıç tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile ürün geliştirme sorumlusu (…… Mühendisi) olarak çalışmaya başladığını ve iş ilişkisini kendi rızasıyla 16.05.2016 tarihinde istifa ederek sonlandırıldığını, 01/12/2014 tarihinde davalı asilin davacı müvekkil şirketle akdettiği Rekabet Etmeme Sözleşmesi ile iş sözleşmesinin hitamından itibaren başlamak üzere 2 yıl süreyle şirketin yoğun faaliyet gösterdiği Marmara Bölgesinde şirket ve şirketin dahil olduğu grubun diğer şirketleri ile aynı iştigal konusu içerisinde olan özel veya tüzel 3. Şahıslarda işgören, danışman, orak veya iş sahibi olarak kar/ücret alarak veya almayarak herhangi bir şekilde görev yapmayacağına, müvekkil şirkete ve diğer şirketlere ait ticari sırları veya şirkete ait müşteri portföyünü mali bir kazanç sağlamak için kullanamayacağına dair taahhüt te bulanmasına rağmen 16/05/2016 tarihinde istifa ederek işten ayrılmasının ardından hünüz 2 yıllık taahhüt süresi dolmadan keşideci müvekkil şirketle rakabet içerisinde ve Marmara Bölgesinde faaliyet gösteren …… Kimyasallar San. Ve Tic. A.ş de çalışmaya başladığını, davalının hukuka aykırı bu eylemi karşısında müvekkilinin, Üsküdar … Noterliği’nden keşide edilen 25 Mayıs 2016 tarih, …. yevmiye numaralı ihtarname ile davalı asilin rekabet yasağına mugayir fiili ile Rekabet Etmeme Sözleşmesinde kararlaştırılan müvekkil şirketten son 1 yılda elde ettiği brüt toplam ücret karşılığı olan 34.068,73 TL’lik cezai şart alacağının ödenmesi gerektiğinin ihtar edildiğinin, kendisine tanınan süre içerisinde ödeme yapmaması sebebiyle Bakırköy ….. İcra Dairesinin …… esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini takibin durduğunu, davalı yanın haksız ve kötü niyetli borca, imzaya yetkiye ve sair itirazlarının iptaline ve takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafından müvekkiline yönelik takibe konu edilen sözleşmeden doğan hiçbir borcu bulunmadığını, davalı müvekkiline yöneltilen talebin haksız olduğunu, dava şartı olan göreve ilişkin itirazlarının kabulü ve görevsizlik kararı verilmesi ile dosyanın Bakırköy Nöbetçi İş Mahkemelerine gönderilmesini, davacı tarafından davalı aleyhine yapılan takibinin haksiz ve kötü niyetli olması nedeniyle davacının takibe konu asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini ve davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:Bakırköy …… İcra Dairesinin …… esas sayılı dosyası, sözleşme örneği, sigorta kayıtları, bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rekabet yasal sözleşmesine aykırı davranış iddiasına dayalı, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
İhtilaf konusu; taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin taahhüt uyarınca kararlaştırılan cezai şart tazminatının talep edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış, tanıklar dinlenmiş ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan sektör bilirkişisinin de bulunduğu heyetten rapor alınarak dava sonuçlandırılmıştır.
Rekabet yasağının sınırlandırılmasına ilişkin TBK. m. 445/1 hükmüne göre: “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz”. Taraflar arasındaki taahhütnamede, davalının, “iş sözleşmesinin hitamından itibaren başlamak üzere 2 yıl süreyle, şirketin yoğun faaliyet gösterdiği Marmara bölgesinde, şirket ve şirketin dahil olduğu grubun diğer şirketleri ile aynı iştigal konusu içerisinde olan özel ve/veya tüzel 3. şahıslarda işgören, danışman, ortak veya iş sahibi olarak kar/ücret alarak ve/veya almayarak herhangi bir şekilde görev yapmayacağı, şirkete ve diğer şirketlere ait ticari sırları veya şirkete ait müşteri portföyünü mali bir kazanç sağlamak için kullanamayacağı, … aksi takdirde son bir yılda elde ettiği brüt toplam ücret karşılığı bir cezayı ödemeyi” taahhüt ettiği görülmektedir.
İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır. (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2005, S:277). Hizmet sözleşmesinde işçi, diğer tarafa (iş sahibine) nazaran zayıf durumda bulunduğu için, kanun, iş sahibinin haksız menfaatler sağlayarak işçiyi ezmesini önlemek amacıyla hizmet sözleşmesine eklenecek rekabet yasağı hakkındaki hükümleri özel bir şekilde düzenleme gereğini duymuştur.
Yasa koyucu, hizmet sözleşmelerine konulan rekabet yasaklarına cezai şart eklenmesi durumunda, hizmet sözleşmelerinin özelliğini göz önünde bulundurarak, bunlara eklenen cezai şartlar için, Borçlar Kanununun cezai şartı düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 182 ( 818 sayılı kanunun 161) ve devamı maddelerinden ayrı hükümler koymuştur.
Rekabet etmeme sözleşmesi eski işverenin korunmasını amaçladığından işverenin korunmaya değer bir menfaatinin bulunması gerekir. Bu nedenle, rekabet etmeme taahhüdü, ancak işçinin, işverenin müşteri çevresine veya iş ve üretim sırlarına ait bilgileri kullanarak işverene önemli bir zarar verebilme ihtimalinin bulunduğu hallerde geçerlidir. O halde, işçi işverenin müşteri çevresi veya iş ve üretim sırlarına sahip olsa bile bu bilgilerin kullanılması işverene önemli bir zarar verebilecek nitelikte değilse yapılan rekabet yasağı sözleşmesi geçerli sayılamaz (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta-2005).
Cezai şartın istenebilmesi için, işverenin uğramış olduğu zarar miktarı, cezai şartın indirilmesinde dikkate alınmalıdır. (Yard. Doç Dr. V. Karagöz, İş Sözleşmesinde Cezai Şart, Seçkin-2006). (BKZ Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/09/2008 tarih, 2008/9-517 esas, 2008/566 karar sayılı ilamı)
Ticari hayatta herkes ahlak kurallarına uygun olarak kendi emeği oranında sonuç almalıdır. Kendi emeği ve gayretine dayanması durumunda rekabet meşru rekabet sayılır. Başkasının emeğinden faydalanmak haksız rekabet olarak nitelendirilir.
Gizlice ve izinsiz olarak ele geçirilen ve hukuka aykırı bir şekilde öğrenilen bilgilerin ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
Gerek İş sözleşmelerine konulan gizlilik ve rekabet etmeme kayıtları hukuka aykırılık söz konusu sırların elde edilmesi, gerekse kullanımı açısından geçerli olup kişisel çıkar aranmaz. Neyin meşru dürüstlük kuralına aykırı, uygun rekabet oluşturacağında temel nokta, ticari hayatta herkes ahlak kurallarına uygun olarak kendi emeği oranında sonuç almasıdır. Kişi kendi emeği ve gayretine dayanması durumunda meşru rekabet sayılır. Başkasının emeğinden korunmaya değer, maddi değere sahip ve yetkisiz yararlanma durumunda başkasının emeğinden faydalanmak ise, haksız rekabet olarak değerlendirilir. Ürün için fikri mülkiyet hakkı olup olmadığı, başvurusunun olup olmadığı veya başvurunun red edilmiş olması durumunda serbest rekabet ilkesi uygulanması gerekir. Dava konusu fiil ile zarar arasında nedensellik bağının bulunması gerekir.
Aynı sektörde faaliyet gösteren firmalar, ticari hayatta dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde ve iltibastan kaçınmak suretiyle piyasaya mal veya hizmet ürettikleri takdirde, piyasada ilk kez üretim yapan ürünün tanınmasını sağlayan kişinin üstün hakkı bulunduğundan sözedilerek, sonradan faaliyete başlayan kişilerin eylemleri haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Böyle bir üstün hakkın varlığının kabulü aynı zamanda, rekabet hukuku ilkelerine aykırı olarak piyasada o mal veya hizmetle ilgili tekel yaratılması ve serbest rekabetin ortadan kaldırılması suretiyle ekonominin sağlıklı bir biçimde gelişmesini engelleyeceğinden kabul edilemez. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2015 tarih, 2014/10921 Esas; 2015/7758 Karar sayılı ilamı ve yine aynı Dairenin benzer 2006/12564 Esas, 2007/14906 Karar, 2015/ 2240 Esas,2015/5406 Karar sayılı ilamları )
Somut olayda, davacı sadece davalının aynı sektörde faaliyet gösteren rakip iş yerinde çalışmaya başladığını iddia ederek müvekkilinin zarara uğrama ihtimali bulunduğundan bahisle cezai şart isteminde bulunmuştur. Rekabet yasağına ilişkin cezai şart tazminatının talep edilebilmesi için TBK. m. 444/2 hükmü uyarınca, ayrıca, müşteri çevresi veya üretim sırları ile ilgili elde idilen bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması da gerekir.(Yargıtay 9. HD’nin E. 2005/20733, K. 2006/3050 sayı ve 13.02.2006 tarihli kararı). Dosya kapsamından davalının, davacının sahip olduğu müşterilere ulaşmak ya da öğrenmiş olduğu iş sırlarım kullanmak süretiyle davacıyı zarara uğrattığına dair herhangi bir somut veriye rastlanmamıştır. Dinlenen davacı tanığı ve itibar edilen 21/11/2019 havale tarihli ek bilirkişi raporunda da bu yönde somut bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır. Dava dilekçesinde, hangi hususta, ne şekilde haksız rekabette bulunduğu yönünde somut bir delil sunulmadığı ve davalının haksız rekabet yükümlülüğüne aykırı davrandığına ilişkin, davalının bu davranışı nedeniyle davacı şirketin kazanç ve siparişlerde ciddi bir düşüşe neden olması, ilgili piyasada rekabet gücünde bir geriye dönüş yaratması, zararın kolaylıkla telafi edilmesi mümkün olmaması gibi önemli bir zararın mevcut olduğu hususunun ispat edilemediği, davalının yalnızca aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir şirkette çalışmasının haksız rekabette bulunduğu anlamına gelmeyeceği, taraflar arasında yapılan iş sözleşmesi bünyesinde, davalı aleyhine Ege ve Marmara bölgelerinin tamamını kapsar şekilde tek taraflı bir çalışma yasağı getirilmesi durumu da başlıbaşına Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hürriyetinin açık bir ihlali niteliğinde olup emek ilkesi ve serbest rekabet ilkesi de dikkate alınarak (Yargıtay 11. HD. 2014/14678 esas 2015/1879 karar) cezai şartın koşullarının oluşmadığı kanaati ile yasal şartları oluşmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Davalının kötü niyet tazminatı taleplerinin yasal koşulları oluşmadığından reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 411,47 TL harcın mahsubu ile bakiye 357,07 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
4-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
6-Davalı tarafından yapılan 772,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 5.110,31 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
8-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, davacı ile davalı vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı 11/02/2020

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)