Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/845 E. 2020/279 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/845
KARAR NO : 2020/279

DAVA : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/09/2016
KARAR TARİHİ : 03/03/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/03/2020
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; ; İstanbul İli, ….. İlçesi, ….. Sk. No: …. adresinde ve tapuda …. pafta ….. Ada …. parselde kain …… bağımsız bölümden müteşekkil ….. Apartmanının Riskli Yapı İnşaat Ön Sözleşmesine göre yıkılıp yeniden yapılmasına ilişkin olarak müvekkili firma tarafından bu zamana kadar yaklaşık 50,000,00 TL masrafın yapıldığı tarihten karar tarihine kadar işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili İle yapılan işin davalı tarafından yapılmasının imkansız hale getirilmesi sebebi İle müvekkili firmanın emek ve mesai karşılığı olan 100.000,00 TL tutarındaki alacağın dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak sureti ile şimdilik 10,000,00 TL olarak davalıdan tahsiline karar verilmesinı, yapılan emek ve sarf edilen masraf karşılanmadığı ve herhangi bir güvenceye de dayanmadığı için İstanbul İli, ….. İlçesi, ….. Sk. No:…..adresinde ve tapuda …. pafta …. Ada ….. parselde kain taşınmaza ilişkin olarak Bakırköy Belediyesince verilecek ruhsat işlemlerinin durdurulmasına dönük ihtiyati tedbir kararı verilmesine, dava sonuna kadar geçecek süre içinde ivedilikle davalıdır şerhinin tapuya şerh ettirilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretim karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: taraflar arasında halen geçerli olan bir sözleşme olmadığını, var olan sözleşmenin davacı tarafından sona erdirildiğini, bu nedenle davacının davalıdan isteyeceği herhangi bir bedelde olmadığını, yukarıda izah edilen nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Riskli Yapı İnşaat Yapımı Ön Sözleşme sureti, fatura örnekleri, tanık beyanları, tapu kayıtları ve tüm dosya kapsamı.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; taraflar arasında akdedilen ön sözleşme uyarınca, tarafların edimlerini eksiksiz yerine getirip getirmedikleri, ön sözleşmenin geçerli olup olmadığı, ön sözleşme feshinin geçerli olup olmadığı, fesihten edilmeden önce tahammül süresi tanınıp tanınmadığı, sözleşmeye aykırılık varsa bunların nelerden ibaret olduğu, bu bağlamda davacının davalıdan sözleşmenin ihlali veya eksik ifa edilmesinden kaynaklanan müspet ya da menfi zararlarının olup olmadığı, varsa bu zararlarının miktarı ile akdi tahammül süresinin ne olduğunun tespiti olduğu anlaşılmıştır.
Taraflarca tanık deliline başvurulduğundan, mahkememizce tanıkların beyanları alınarak dava sonuçlandırılmıştır.
GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı TBK.’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesine dayalı alacak talebinden ibarettir.
Ön sözleşme kavram olarak, tarafların ileride bir başka sözleşme ( asıl sözleşme ) yapacaklarına ilişkin olarak akdettikleri sözleşmeyi ifade eder. Ön sözleşmenin konusu da her zaman borçlandırıcı bir işlemdir. İki tarafa borç yükleyen ön sözleşmelerin karşılıklı borç doğuran bir sözleşme olduğu göz önünde tutulduğunda, karşılıklı borç doğuran sözleşmelere uygulanacak hükümlerin ( …106-108, 6098 SAYILI TBK 125 ) ön sözleşmelere de uygulanması gerekir. Böylece alacaklı, kendisine tanınan hakları ancak söz konusu hükümler çerçevesinde kullanabilecektir. …106’daki (6098 SAYILI TBK 123.maddesi)”fesih” hakkının seçilmesi ancak ve ancak temerrüde düşen borçluya, borcun ifa edilmesi için uygun bir mehil verilmesi veya uygun bir mehil tayininin hakimden istenmesi halinde olanaklıdır. Böylece bir tarafın fesih iradesine, diğer tarafın karşı koyması halinde ön sözleşmenin de başlı başına bir akit olma özelliğinden dolayı fesih için de mutlaka mahkeme hükmü gerekecektir. (Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 7.10.2008 gün ve 2008/5049 E.-2008/5825 K. sayılı ilamı)
Hemen belirtilmelidir ki, hukukumuzda egemen ilke, şekil serbestisidir. Buna göre, kural olarak, (Yasada tersine bir açıklık olmadıkça) sözleşmeler herhangi bir şekil şartına tabi değildir. (Borçlar Kanunu, madde 11/1, 6098 SAYILI TBK 12). Bununla birlikte, bazı sözleşmelerin geçerli olabilmeleri yasaca belirli bir şekle uygun olarak yapılmaları koşuluna bağlanmıştır. Taraflar da, yasanın herhangi bir şekil koşuluna tabi tutmadığı bir sözleşmenin geçerliliğini, belli bir şekilde yapılmasını hükme bağlayabilirler. İlkinde yasal şekil, ikincisinde ise “taraflarca kararlaştırılan şekil” (Borçlar Kanunu, madde 16) söz konusudur.
İfa imkansızlığı borcu sona erdiren nedenlerdendir. Gerçekten B.K. madde 117/1 (6098 SAYILI TBK 193.maddesi) ‘e göre ” borçluya isnat olunamayan haller münasebetiyle borcun ifası mümkün olmazsa borç sakıt olur”.
İfa imkansızlığı ortaya çıkış nedenlerine göre bazı ayırımlara tabi tutulmaktadır. Bu ayırımlardan birisi de objektif imkansızlık (daimi imkansızlık) – geçici imkansızlık ayırımıdır. Şayet ifa imkansızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkansızlık denilmektedir. Objektif imkansızlıkta sözleşme esasen B.K. Md.20 (6098 SAYILI TBK 27.maddesi) uyarınca butlanla batıldır (geçersizdir) ve ayrıca feshi gerekmez. Halbuki geçici imkansızlıkta akdin ifası (icrasının istenmesi) bir hadisenin gerçekleşmesine bağlıdır.
Şüphesiz geçici imkansızlığın varlığı, beraberinde tarafların bu sözleşmeyle ne kadar süre bağlı kalacakları sorununu getirir. Bu konudaki kural “ahde vefa-söze sadakat” ilkesi gereği tarafların sözleşmeyle bağlı tutulmasıdır. Ancak bazı özel durumlar vardır ki, tarafları o sözleşmeyle bağlı saymak hem onların ekonomik özgürlüklerini engeller, hem de bir başkası ile sözleşme yapma fırsatını ortadan kaldırır. Uygulamada, geçici imkansızlık halinde tarafların o sözleşmeyle bağlı tutulma süresine “akde tahammül süresi” denilmektedir. Bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğini de her somut olaya göre ve onun çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
Ön sözleşmeleri diğer sözleşme tiplerinden ayıran belirgin özellikle ifa kapsamındaki farklılık olup yani ileride asıl sözleşmenin düzenleneceğine dair oluşan iradedir. Somut olayda, bu irade sözleşmenin gerek lafzında gerekse de düzenleniş amacında tereddütsüz görülmektedir.
Bu konu ile ilgili olarak ayrıca söylemek gerekir ki; taliki şarta bağlı bir sözleşme ile bir ön sözleşme arasındaki en önemli fark; ön sözleşmede, somut olayın özelliği itibariyle açıklamak gerekirse, karşılıklı edim yükümlülükleri içeren bir sözleşmedeki gibi asıl borç ilişkisinin henüz doğmamış olması, tarafların sadece asıl sözleşmeyi düzenleme borcu altına girmeleridir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, Riskli Yapı İnşaat Yapımı Ön Sözleşme sureti, fatura örnekleri, tanık beyanları, tapu kayıtları ve tüm dosya kapsamına binaen, davacı şirket ile davalı ……. Apartman Yönetimi adına … ve diğer apartman sakinlerinin de imzalarının bulunduğu Riskli Yapı İnşaat Yapımı Ön Sözleşme imzalandığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sadece Ön Protokol ile sınırlı kaldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmenin “ön sözleşme” olduğu, yargılama aşamasında bildirilmiştir. Satış ve dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri niteliği gereği tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden olup, sözleşme gereğince yüklenici bir eser meydana getirmeyi iş sahibi de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi taahhüt eder. Diğer yandan, yüklenicinin, iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; iş sahibi, açık ayıplarda işin yapıldığı ve dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TBK’nın 474, gizli ayıplarda ise 477. maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, aynı Kanun’un 475. maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Eser sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Yüklenici bir eser meydana getirmeyi üstlenirken iş sahibi de ücret ödemeyi vaad eder. Eser sözleşmesinin meydana gelmesi için, tarafların meydana getirilecek eser ve karşılığına ödenecek ücret konusunda anlaşmış olmaları gerekir. Eser meydana getirilirken eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen iş sahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur. Tanık ifadelerinden de anlaşılacağı üzere davacı tarafın eser sözleşmesinin asli unsuru olan ücret hususuna uymadığı anlaşılmıştır. Davacı tanığı …nın beyanlarında, davacı şirket Yöneticisi …..’nun yapmış olduğu harcamalar konusunda bilgisi olmadığını açıkça beyan etmiştir.
6098 sayılı TBK., tüm dosya kapsamı ve davalı tarafça sunulan davalı şirket yekilisi …..’nun muhattap gösterdiği dava dışı şahıs …’ya 25.000,00 TL ödendiğine ilişkin belgede dikkate alınarak, ön sözleşmenin feshedilmesinin tebligat sorununun haklı bir sebep olduğu, bu nedenle ön sözleşmenin devamının ve ifasının tebligat sorunu karşısında imkansız hale geldiği, toplanan tüm deliller karşısında davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 170,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 116,38 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama 69,30 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 3.400,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/03/2020

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)